21 HAZIRAN — 1? - aaPaıyuıı kadınlar Bdmed;gım bir şeyi Öğrendim. Sn"'lm ki, bunun böyle olduğun- e benim gibi çok kimsenin de ma- “imatı yoktur. Abdülhamit ve Ab- “,. iz zamanında saraylı kadınlar Pek serbestmişler, İstanbulun içinde Yapmadıkları kalmazmık. İkinci Ab- dülmecit tahta geçince nasıl millet Üzerinde bir tazyik yaptıysa sarayla- Ti da öylece bir zaptürapt altına al- Tz O devirlerin saray muhitiyle te- Mas etmiş, sözlerine inanılır bayan: har anlattı: . . * $ — Benim büyük babam, Sul- tan Mecidin mabeyncilerindendi. A- Tada sırada, bir saraylı kadınım ba- #na bir şal atar, onu kendi konağır Da getirir, bir müddet eğlendikten tonra gene saraya iade eder, sonra şka bir saraylıyı ayni suretle ko- hağa alırdı. . .3 $ — Benim annem saraylara gi- ter çıkardı. Sultan Aziz zamanında | irçok saraylıların çocuk düşürdük - lerine şahit olmuş. Mecit devrinde olduğu gibi, o zaman da saray kadın lrı pek serbestmiş... Aşk, safa maceraları bir - tarafa birakılırsa bile, neşeleri, kahkahala- Ti kaskoca payıtahti” temellerinden sarsmağa kâfi gelirmiş. Genç saraylılardan birinı sıtma tutarmış. Demişler ki: — Yüzüne ustura sürmiyen tinsten bir yahudinin sakalmda: aç tel koparır da bununla tü hirsen derdine bire birdir. Kadınlar, aralarında “yapar mı- Yız, yaparız!,, diye kararlaştırmış- r. Arabayı hazırlatıp Kâğıthaneye Bitmişler ve arabacıya tenbih et- le- Mişler: ; — Koluna bağlı olan kaytanı içeriden çekeceğiz. Sen hemen hay- Vanları kamçılar, sürersin. Pdarunda büğithanada maşırar sa. titY Yakhüdiler varmış. Bunlardan bi- ©, iğne tire satmak üzere, arabanın Penceresine yaklaşmış: — İyi göremiyoruz, bazirgân... Sok kafanı içeri! - demişler... Sokmasiyle sakalından bir tutam fasavvur edi .Ödevir için bun. dan daha büyük — bir eğlence olur Mu?... Sakalm kıllarını ötekine be- Tikine göstermişler. Diğer hastalara dağıtmışlar... .. 1Ş Sultan Hamit, şehzadeliği esna- sında bütün bu serbestliklere aleyh. tarmış. Sarayın köşe bucağına ya. hut bahçede — ağaç arkalarına falan saklanır, kadınların biribirlerine an- lattıklarını dinlermiş. Hatta, dadısı mevkiinde olan ihtiyar saraylılar: -- Aslancığım! Adam dinlemek Ayıptır! Bu huyundan vazgeç... Ha: fiye misin sen?... - diye ona çıkışır- larmıs... Fakat ikinci Abdülhamit, böyle. likle, saray kadmlarının yaptığı bü- tün marifetleri öğrenmiş. Tahta ge. Çer geçmez, “yüksek duvarlar, sıkı bir zaptürapt, ne içeri ne dışarı!,, v> sulünü kurmuş.. Onun- zamanında, saraylılar, ancak senede bir kere hır. i saadete ve muayedelere — gidebi- lirlerdi. Şehirde öyle alabildiğine gez Mek falan yöktu. Dadısı mesabesindeki bir saray- şahken şöyle ıöylehirmi,. likten hoşlandığı daha o zaman belliydi... Tramvay - Kamyon çarplşmasl Şişli — Tünel hattına işliyen vatman Şükrünün idaresindeki tramvay ile Bo- monti birarfabrikasının 4059 numaralı kamyonu İstiklâl caddesinde Parmakka- Dt tramvay durağında çarpışmışlardır. Kamyonun şoförü Hasan Tahsin ile kamyonda bulunan amele Cahit ve Hris to muhtelif yerlerinden yaralanmışlar, hastaneye kaldırılmıslardır. pulaki — evi Dedenin Mevlön Istanbul konuşuyor ! (Mevlânekapı: 2) Mevlânekapıda kış günleri çifta ayakkabı kullanmak şarttır! Eski Türk şairi Galip Dedenin Mevlânekapıdaki evi bugün ne haldedir ? Mevlânekapının sessiz kahvesinde Oturanlarla, epey konuştuk, dertleştik.. Bu arada gençlerden birisinin anlattık . larr, hem acı,, hem de gülünçtü. 16--17 yaşındaki mektepli şöyle söylüyordu: — Biz kışın mektebe nasıl gideriz, bilir misini? Günde iki kere ayakkabı değiştirerek.. Bu sözlerden bir şey anlayamamış « tım, Karşımdakinin bön bön yüzüne baktım. O zaman izah etti : — Yani çamur yüzünden çift ayak. nmak — mecburiyetindeyiz. çift temiz ayakkabımızı, tramvay caddeginde peylediğimiz dükkna bırakırız. Sal ârı evimizden başka bir ayakkabı giyer çıkarız. Çamlu run, hemen hemen mübalâğasız. ya bele kadar çıktığı düz yolları bıraka . rak, yan sokaklara sapâarız. Buna da ge- bep, yan sokaklarda yolların daha tüm. sekli olmasıdır. Bu sayede tümsekten tümseğe sekerek gider, Çamura biraz daha az batmak imkânını buluruz, Böy- lece cambazlık ede ede tramvay yoluna Çıktık mı, üstümüzdeki Çamurları te . mizler, orada temiz ayakkaplarımızı biraktığımız Gikkna giderek, çamurlu kunduralarla temiz — kufduralarımışı değiştiririz. Akşam — da ayni - değişme hareketlerini yapıp tevimize döneriz. Bu anlattıklarımız aynile hakikattir. Buradan mektebe insan kılığında,, yani çamura bulunmadan gitmek, başka tür- lü gayrikabildir. Semt'mizin çamtiruna Öyle lâstik fi. lan vız gelir. Daha yarı yola gitmeden lâstikleriniz ya çamura batar kalız, ya- hat ta parçalanırı v Genç talebe, bizlerin hayretler için. de dinlediğimiz sözlerini o kadar tabil bir tavırla anlatmıştı ki, insanların het bir Mevlânskapının iktiyar aktorı Alı Baba, Haberci ile kaomusuyor Yazan: Mevlânekapı ge türlü azaba alışabileceklerine bir kere daha inandım.. Kahveden kalktık. "zaları biraz do- laştik ve geri dönüp sur dışındaki ma. halleye gitmek üzere idik, kahvede gençler toplanmış, gramofon çalıyorlar gı. Bu onların yegâne eğlendesi idi kur halde... Kahvenin yanındaki bir aktar e bu dükknın da çok İhtiyar nazarı dikkat'mi celbetti. Elinde ibrik, aptest almaktan dörnen bu aksakallı ihtiyarla konuştum. İsmi Ali mani —Galiba, dedi, 86 tevellütlü olaca - ğem. Semtinden tek bir şikâyeti vardı: — Allaha çok çükür, halimden, ye - Timden memnunüm. Yalnız büyük bir korkum var, yangından — korkuyorum. Tamamen ahşap mahallemizde ulacık yangın çıkslı, susuzluk yüzünden İki kale kapısı arasında rasgeldiğimiz garib bir mansara Haberci ayrılacağımız sırada bu « ralı bir genç yanıma sokuldu; — Çok iyi adamdır, bizim Ali baba, di Herkese iyilik etmek ister, Ma - hallemizde bit imam vardı. Adamcağız öldü. Çocuklar sefil bir vaziyette kal - mışlardı. Şimdi Ali Baba, onları tıpki kendi çocukları gibi bakıyor, büyütüp yot.. a konuşa kale kapısımna doğru İ den arkamızdan tanı - dık bir ses işitt'm. Başımı çevirip bak. tım: Kitabiyatçı mı da açık renk elbiseli bir zatla b'ze doğ- ru geliyordu. Ya ha arkadaşını takdim etti: — Bay Mürtaza, emekli deniz subay- larından ve tarih meraklılarından - Hep beraber tekrar yütüdük, artık kalt kapısına gelmek Üzereydik. Bay Baha birdenbire yolun sağındaki, altı ahşap, üstün kerpiç harap bir evi gös . terdi ? — İşte, dedi, büyük Türk şairi ko - ca Galibin evi,.. 18 inci asrın sonunda yetişen kıymetli Türk şairi bu evde doğdu, bü evde yetişti. Bu srrada hiç Ümit etmediğim bir iş oldu. Bizim foto Ali bir müddet derin derin düşündü. Sonra: — Ben, edi, size Galip dedenin bir mısraını okuyayım, Ve cevabımızı bek. lemeden şu İki mısrar söyledi: Kim kadir ilâc eylemeğe hükmü kaderdir Tarihi imiş Galip zarın eseri aşk Birden bire şair kesilen, uçariliği ile meşhur arkadaşrmızın yüzüne hayret- le bakıyorduk. O güldü ve izah et — Vaktiyle okumuştum da, çok be. gendiğim için aklımda kalmış! Böyle konuşa konuşa artık kale kapısına gel- miştik. İş ve dış kapılâr arasındaki mezbe - lelikten, geçerken sağ tarafta eski harf. HABERCİ (Devamı 4 üncüde) sartir Baha yanın- yıza sokuldukları zaman — Ba. 3 aai ae aa 'TAN'da Londra radyosuna d kkat tavsiye olunur Londra radyosu evwelki ak am yap - tığı neşriyatta Dersimdeki mevzil hâ- diselerden Kürtlük - timsali bir diye bahsetmiştir. Londra dost bir merkezdir. Her işte bizim iyiliğimizi ister, — Her — sahada menfaatlerimiz muvazidir. Londra radyosunu, Dersim mesele . sini dünyaya bu u yalnız. bir da harice duy tle aksettirmesi, edebi o hak katleri nak için icap eden teçhi . rye delâlet memleketimize ait zatımızın noksan olduğudur. Bunu Hatay meselesinde bir surette gördük. Ççök açıt Sesimizi dışa aramamaktan ve hariçten kendi arımızla günü gününe, Saati saati- ne malümat alamamaktan ne kadar bü. yük mahzurlar olduğuna, ne derece e . saslı milli menfaatlerin tehlikeye düş - tüğüne © zaman en act bir lisanla dik - kati celbettik. Bunu diğer arkadaşları mız da yaptılar, Londra radyosunun — neşrettiği ber isbat ediyor ki Hatay işinde geçi diğimiz fena tecrübeler, iz bırakmadan unutulmuş, bu mühim milli ihtiyaca ait techizatımızı tamamlamak için icap eden tedbirler almmamıştır. Biz öyle temenni ediyoruz ki Hatay tecrübesinden sonra tekarrur eden bu Dersim meselesi, bu neviden son fena tecrübemiz olsun. Umumi hayatımızda noksanlığı sabit olan teşkilâtımızı o e- kilde k ki memleketimizde iyilik yolunda bile bile atılan şuurlu bir adı . mr, harici âlem, birdenbire kopmuş bir isyan şeklinde görmesin, mahiyeti de. rebeylik olan mevzil bir vaziyete Kürte Kük diye bir mâna vermesin. (Ahmet Bmin Yalman) KURUN'da Alman ricalinin seyahatleri Alman Genel Kurmay Başkanı gene- ral Beck Parise gitti; birkaç gün k. dıktan sonra dün akşam Berline döndü. Bu ziyaretin zal Kisin! gezmekti. Faka ksadı Paris ser. bakikatte Fran- sIZ ordusunu idare eden yüksek ma « kamlarla mühim bazı meseleleri konuş. maktı. General Beck'in Paristen sonra Lon | draya da gideceği söylenmiş idise de haberler'n bu ciheti tahakkuk etmedi « Bununla beraber Hitler Almar Lüdendorfu tanınmış olan bir kuman . danın bugünkü cihan ahval ve şeraiti içinde Parise gitmesi ve orada Fransız ordusu erkânı ile ilk defa olarak te « asının masta bulunması müh'm bir hâdisedi Nitekim general cek'in Parisi ziyaret edişinde beynelmilel siyasi ve askeri ehemmiyet bulunduğunu bizzat gazeto- leri idd'a etmektedir , Dikkate değer bir nokta şudur ki Al. manyanın askeri küvvetini şahsında temsil eden bir Alman gencrali Parisi ziyarst ettikten sonra Berl'ne döner . ken Alman hariciye nazırı Von Neurath dahi Londraya bulunuyor. Bu hareket etmek üizere suretle her iki ziyaret isesi ehemmiyetçe biribir'ni takviye ve imparatorluk kon in harici siyasetini tasvip ransı geniş mikyasta silâhlanma programina devam kararını vermekle beraber Al - mânya ile bir anlaşmaya varmak için çalışmasını muvafık görmüştü. İngiliz hükümeti bu karar üzer'ne Alman ha . riciye nazırıır. Londraya çağırmıştır. Von Neurathın İngiliz payitahtına ya. pacağı ziyaretin sebebi budur.. “Alman reşmi mahafili Von Neurathın Lomdra seyahatindeki ehemmiyeti müm kün olduğu kadar küçültmeğe çalış « makla beraber şuradan buradan akse « den bu türlü haberler bilhassa bu mem. leketlerin matbuatında görülen teza . hürler perde altında çetin bir diplomasi faaliyeti başladığını göstermektedir. Bu faaliyet faşist memleketlerin ko- münizme karşı icra ettiği bir nevi siya- si taarruz gibi telâkki olunabilir . (Asm Us)