Dedikodu Beğendiği kızla evlenmeğe talip genç Müracaat ettiği zat, kızın kocası çıkarsa ne yapar ? Eskiden, kızlar evlenecek bir çağa yani on dört on beş yaşımna geldiler mi nasıl çarşaf giyerlerse öylece ba- z kelimeler de onların yanında tesettüre tabi tutulurmuş. Gelinlik bir kız için en ayıp söz: — Canım sıkılıyor! demekmiş. Öyle ya; bir genç kızın canı ne- den sıkılir? Olsa olsa yalnızlıktan, Sonraları bu yasaklara “geceleri uyuyamıyorum,, “sinirleniyorum,, gibi sözler sarfedenlerle ikide birde “ay, of,, diye sesler çıkaran kızca- ğızları da ilâve etmişler. Öyle ki, is- tenildiği gibi “edep dairesinde!,, lâf etmek genç kızlar için bir hayli müş- | külleşmiş. Şimdi bütün âdetlerimiz gibi, bu usul de, değişti, Avrupaileşti. Ev- lenmeği kuran kız annesinin yahut babasının karşısına dikiliyor: — Ben, filânla konuştum, anlaşr tık. Evleneceğiz. — Aman kızım, nasıl olur? Bir anlayıp soralım nasıl - delikanlıdır? İçki içer mi, kumar oynar mı? — Ben biliyorum, gayet iyi bir çocuk. Hem evlenecek ben değil mi- yim?. Bu cevap karşısında tabil akan su- lar duruyor. Nişan, nikâh mesele bi- tiyor. YVeni evlenme Kayatımızda bir de *“idealimiz olantip,, meselesi ortaya çıktı. Eskiden:! ğ *“Eti budu yerinde, uzun lepiska saçlı, hokka ağızlı,, diye tarif edilen kızlar ideal zevcelermiş. Şimdi bu | büyük mesele, öyle bir saç kaş tari- file hemen halledilemiyor. Kız, ya- hut erkek evvelâ birbirini görüyor ve “ideallik,, vasıflarını iyice tetkik edebilmek gayesile evvelâ bir tecrü- be devresi geçiriyorlar, arkadan bir nişan ve her iki taraf da anlıyor ki - askeri tabirle « karavana atmışlar; haydi başka bir tecrübe.. Birisini tanırım ki, bu “ideal,, tip yüzünden başma türlü türlü mese> İeler açmıştır. Çocukcağız, bir türlü istediği gibi bir kız bulamıyordu. Evvelâ aile toplantılarında tanı- dığr kızlardan birisile evlenmek iste- | di. Kısa bir tahkikat sonunda, - t birinin ihbarile - yazın Floryada bir delikanlı ile dolaştığını öğrendi. Sokakta rTastgeldiği bir başkasının babasından az kalsın da- yak yiyordu. Bütün hüsnüniyetine rTağmen böyle sert bir babanm çocu” ğunun akıllr ve uslu bir şey olama- yacağına kanaat getirdiğinden vaz- geçti. Annesinin bulduğu bir kızı, saçları “ideal,, inden biraz daha ko- yu olduğu için reddetti. Bir diğeri ise kendisini beğenmedi. 'a Bir gün heyecanla karşımıza gel- — Aman, bugün Yenikapıda bir genç kız gördüm, nasıl güzel, tarif mem. Tam istediğim gibi yaşı 'ya on sekiz, Ya yirmi. Yanında bir a dam vardı, herhalde babası olacak. Ben baktım, o baktı, o baktı ben bak tam. Vallahi âşık oldüs, oda bana tu tuldu! Ya utanmasa idim, hemen ora cıkta babasından istiyecektim. Bir gözü var.. Arkadaşlardan biri alay olsun di- ye sordu: — Vah zavallr demek tek gözlü> Vay, sen misin bunu söyliyen. — Zaten siz asil hislerden ne an. larsımız? diye “açtı ağzını yumdu gözünü. Teskin edinceye kadar bizi bir hayli uğraştırdıktan sonra devam etti: — Ne diyordun? Bir gözü var, bunu söylerken demin kendisine ta- lana sert sert bir baktı - ne renk olduğunu tarif edemiyeceğim, yal- | nız Marmara denizi onun yanında pek sönük kalıyordu. Bir boy, bir bos ki şimdiye kadar İstanbulda böylesini görmedim. Hele gülüş, ah, aklımdan çıkmıyor. Ne ise kısa anlatayım. Bunlar geç vakit kalktılar, baba kız kolkola Ak- saraya doğru o geniş yolda yürüme- ğe başladılar. Vallahi, billâhi yoldan ne kadar insan geçiyorsa dönüp dönüp bakr yorlardı. Aksaraydan Lâleliye çıkan tramvay yoluna saptılar ve bir apar- tımana girdiler. Hemen apartımanın kapıcısını buldum, eline bir yirmi beşlik verince erkeğin ismini ve ka- çıncı katta oturduğunu — öğrendim. Kız hakkında dedikodu olmasın diye bir şey sormadım. Bugün bizim müstakbel kayin pedere bir mektup yazdım, işimi yaşımı bildirdim ve kızile münasip bir lisanla evlenmek istediğimi de ilâve ettim. Herhalde bir iki güne kadar cevap gelir. Bu vakadan sonra dört gün geç t. Bizim “ideal tip,, meraklısı arka- daşt hergün görüyordum. Her sefe. rinde müstakbel zevcesinden, güzel- liklerinden, onunla geçireceği hayat- tan bahsediyordu. Öyle ki eğer ev- lenseler hangi gün nerede bulunacak larına, ne iş yapacaklarına, sabah kahvealtısımda ne yiyeceklerine ka- dar her şeylerini bilecektim. Evlene: ceğini bütün eşine dostuna yaymış ve hepsine sıkı sıkı hiçbir hediye al. mamalarını tenbih etmişti. Keyfin. den bir yerlerde duramıyor, “bekâr lığa veda geceleri,, tertip ederek, arkadaşlarımı eğlence yerlerine gö- türerek onlara ziyafetler çekiyordu. Bir akşam üstü kendisini Beyazıt da gördüm, adeta ihtiyarlamıştı. Ya- nımdan geçmesinerfağmen beni gör” memizlikten — geldiğini farkettim. Hali pek merakımı mucip olmuştu. Kolundan tuttum: — Nereye yahu, aşk olsun sana artık evleneceğim diye selâm da mı vermiyeceksin? “Bırak Allah aşkımal,, der- gibi elini salladı. — Hiç, şöyle bir geziyorum da. — Kızın babasından cevap aldın mı?, — Yok, almadım! Söyleyiş tarzından cevap aldığı anlaşılıyordu. Biraz ısrar edince - kimseye anlatmamak şartile - bana bir kâğıt parçası uzattı. Mektupta güzel bir yazı ile şunlar vardı: “ Muhterem bayım, Mektubunuzu kemali memnuni- yetle okudum. Tahsiliniz, yaşınız ve mesleğiniz hakkında ve: i lümat evlenecek bir — erkek için en makbul olan şartlardır. Hakkınızda tahkikat yapabileceğim yerleri de yazıyorsunuz. Buna hiç de hacet yok. Sözünüze itimat ediyorum.,, Buaraya kadar okuyunca başımı kaldırdım: — Dabha ne istiyorsun birader? Mektubun baş tarafı gayetle müsait bir cevap, bunda üzülecek ne var ki? Acı acı güldü: — Alt tarafını oku da, anlarsm. Mektup şöyle devam ediyordu: “Sizin gibi bir gence, hangi baba kızını memnuniyetle vermez ki? Bu kafileye şüphesiz ben de katılmak isterdim. Fakat, maalesef size vere" cek bir kız evlâdım yok. Bahsettiğiniz bayana gelince, ken disi otuz beş yaşında, biri on dört biri de on yaşında iki erkek çocuk sahibi ve halen karımdır. Kendisile evlenmek hususunda sizden evvel davrandığımdan dolayı - affınızı di« ler, arzı hürmet eylerim..,, Mektubu sahibine iade ettim. O bana okuttuğuna pişman olmuş bir tavırla hemen cebine koydu ve bir kelime söylemeden ayrıldı gitti. . N.YOKSUL Nasihatler Mevsim dolayısile favsiyeler Uzun kış ayları dört duvar arasında Yağmur ve soğuk dolayısiyle işi gücü olanlar müstesna dışarıya mümkün olduğu kadar az çıkıldı. Aile- lerden bir çoğunun evlerinde soğuk al. gınlığı, grip, çocunklarda boğmaca ök- sürüğü gibi vak'alar eksik olmadı. Başlarından böyle dertler geçirmiş o- lan annelere verilecek en kestirme öğüt ilk fırgatta çoluk çocuğu alarak hiç ol. mazsa bir günü sabahtan akşama kadar kırlarda güneş altında geçirmektir. Ancak birdenbire ifrata varmak ta doğru değildir. Yorgunluk, hasta olmı- yanları ve zafiyeti bulunmıyanları bile zedeler. Meselâ yürüyüşlerde nefes tı - kanıklığı, güç söluk almak gibi izler, kalbin pek farla yorulmakta olduğunu gösterir. Soluk almakta güçlük muhakkak kalbin hasta olduğuna delâlet etmez ise de kalbin lüzumundan fazla yorul . muş olduğunu gösterir, Kalb civarın. daki ağrıların bir çoğu ekseriya harım- sızlıktan ileri gelir ve kalb hastalığı ile hiç bir münasebeti yoktur . Kadınların bahara çıkarken dikkat etmeleri lâzımgelen bir şey daha var . dır. Ayak bileklerinin şişmesi. Bunun sebepleri varis şiryanlarının zafiyeti ile ayak kavisleridir. Böyle olanlar fazla işe ve yorgunluğa gelmez. Eğer bacaklarınızda varisli damarlar varsa bunları muhakkak lâstik çorap ve yahut krep sargılarla takaviye etmeniz Kâzımdır. Dikkat edilmediği takdirde varis günden güne kötüleşir. En iyisi varis şiringaları vaptırarak isi küküün - den halletmektir , alçak ve sağlam topuklu ayakkabılar j kemiği civarı şiş olan kadınlar, yatak | odalarında bile ökçesiz terlikle gezme- | melidir . modeli Ön tarafta uzanmış olan genç katlının tan yapılmış ve göğsün şeklini meydana bir mayo vardır. Oturmakta olan genç kadırım mayosu birincisi gibi, elâstikt kumaştan yapılmış, ve çiçekli sütyeni, slipe raptedilmiştir, eteklik vardır . Ortadaki kadın bir tek parçadan — yapılmış ve üzerine kırmızı yuvarlaklar işlenmiş beyaz mayo giymiştir . Son mayo ise iki parçadan Mmüteşekkildir, slipin Üzerinde de, Genç kızlar nasıl giyinmlî? ')g. & 1 — Kırmızı ve bej kadriye kumaştan — genç kız elbisesi... Üzerindeki — küçül Ev işi yapan kadınlar İş esnasında | bolero bej kumaştandır. 2 — Kırmızt yünlüden kostüm tayyör giymelidir. Ayak kavisleri az ve aşık ! taşla işlenmiş kahverengi kadifedendir. Yakası ve cep kapakları kırmızı su- 3 — Bejdiyagoönalden manto garnitürleri pas rengi dradandır. 4 — Gri yünlüden, mavi kordonla süslenmiş çay elbisesi. $ — Beyaz krep vt petabe kadifeden bir gece elbisesi... Beldeki yün kuşak üzerinde mavi renkte, elâstiki kumaş çıkarır bir şekilde biçilmiş yekpâre ise iki parçadan müteşekkil ve gene ve küçük Üztteki I vardır. saçaklı bir boleronun — içinde pembe dublur Genç kızlar, genç kız gibi giyinme . lidir. Evet her yaşın kendine mahsus bir güzelliği, her yaşın kendine göre bir cazibesi vardır. Genç kızlık ta kadınm hayatında pek kısa bir devredir. Bir kadım için bu devrenin ve bu merhale . nin ona verdiği güzellikleri tebarüz et- tirmek vazifedir , Genç kızların ekserisi, keandi tuva -« letlerini kendileri intihap edecek yaşa gelir gelmez hemen kendilerini yaşlı, çok yaşlı gösteretek modeller intihap etmeğe başlarlar . Her genç kızın hayatında - bir. gün gelecektir; beyaz bir elbise, beyar bir duvak ve limon çiçekleriyle süslendiği bir gün... Ve o günden sonra her genç kız heves ettiği süslü ağır tuvaletlerin hepsini diktirmeğe hepsini giymeğe me zun olacaktır. Fakat bugün gelmeden evvel bir genç kız her şeyle, hareketleriyle ya « şayış tarzıyla ve tabii geyinişiyle tam bir genç kız olmalıdır. Plili genç elbiseler giymeli. balolara gidebilecek yaşa gel vakit bile balo elbiselerini kolu ve yakası a. çık omıyan Çafif) modellerden intihap etmelidir , Genç kız elbi Hattâ lerinin kumaşları a « | ğır ipekli, ağır yünlü olamaz. Kareli yünlüler, ketenler, krep birmanlar, kretonlar, genç kız elbiseleri için en iyi kumaşlardır. Yaz tuvaletleri için organdi ve gece elbiselerinde tafta, vual kullanabilir. Renkli, dallı lâmeler, krep satenler geç kızların kullanamıyacağı kumaşlardan- dır. Zar'f olmak ve beğenilmek isteyen her genç kız bunlara dikkat etmelidir. H.H. T , v muesn, U v3D vRb ddK BUK