arihi macera ve aşk romanı — 83 — Yazan: (Vâ - Nü) > ea e Dsman benirn oğlum miydi ? Kimin oğluydu ? Benim oğlumsa, kendisinde: nasıl oluyordu da, hu küçük yaşta böyle hisler inkişaf ediyordu ? Gecen kısımların hülâsası saret hayatında, an- izi esir eden tay. üman İatdı rına tasal. , isleyince, küçük Osman, oüssesinden v şırdan umulmaz lâdetle, müslüman kadınları. nı himaye elti, kurtardı. Onda, ka. dınlara Karşı bir s0af olduğunu da görüyorum, . Ve işte bundan adı. Bizim nez: al'ede kaydırak oynamıya öyle harikülâdelikler gösteriy ımlar arasında da bıçkın ve tecrübeli bir erkek gibi hareket ediyor. Ha İretle bakıyördüm: Roksan'm başını, ! elini bir sarışı vardı kf, çatal sakal | bü temas altında titrediğini o'genç kağmı terketti: ndi biraz işlin var... B Galra uzunuzadıya görüşürüz! onun arkasından hayran O, cüce boyu İle, bir yi d. Bana dedi ki: , kadınları gideceğimiz n de bunu bildiğim için kısa kestim... Ötekilere gidi. — Müslüman kadınlarına. — Aman, Osman ?... Bu nası) Tâf? lâf olacak? Onlar ganime. sallar... İstifade etmeli... — Ne ganimet malı? — Öyle ya: Gözlerinle gördün, Mi Tüman kâdınları o kabasaba heriflerin pis hücumlarından, (taarruzlarından | kurtardım. Şimdi parsamı toplanama ho mıyım?... , — Sen bu yaşta bunları biliyorsun? | sözler senin ağzına Fr RU? Mütehakkimane kaşlarmı çattı: — Bana pek karışılmaz. BU dam olduğumu, bazı cihetlerden re de faik olduğumu bugün ii timi Zânneder yapılıp yapılmi hızlı dönüyor, ateşli dönüyor, ne ya. palım ? Onun emirlerini yerine getiri. Yorum... Bu sözceri nerede" öğrendiği. Mi mi soruyorsan? İlâhi lala... Sanki masum bir muhitte büyüdüm, de- mi?... Daha ben bu kadarcık da eğilken, şü Kadareikken, yanımda arı masil çirilçıplak soydu nı, havuzlara attıklarını gördüm. Hiç bir şey benden gizlenmiyordu. Kanım. da istidat varmış; çabuk inkişaf et- | tim, başka... Fakat gördüğüm manza. yalar da beni çileden çıkırmıyordu mu k çocuğun böyle felsefe yü. | e hayret etmekten başka ya. bir şeyim kalmamışta Fakat ince bu hayretede ma. ni anladım. Zira, anha a, o, devrin en büyük üstadların- | mıştı. Onların en iyi tale ye İstanbulda 'nam Kazanmış. Hem ilmin, hem de fisküfücurun en iyi hocalarından ders almış, böyle bir neubel deveran, gâritek dehr olmuştu işte bizim küçük Osman. Çapkın çapkın Göz Kirptı; — Son turfandalerı kaşırmıyalım... Bundan şonra müslüman kadınma pâydes... Hep givurlar arasında cağığ.. Sen onlara yemişlerini V Ben de... Nöbetçiler, esltelerin bulunduğu ye. re girmemizde hiçbir mahzur görme. di. Kadınlar, bizi görür görmez, he. men etrafımızı sardı: — Osman!... Osman!.. Allah razı olsun şenden!... Bizim hamimiz, bizim bir tanecik efendimiz!.. . diye parça. Ve ben, bir kenara çekilmiş, onların bu hallerine ibretle bakıyordum. KU. çük Osman bir aşk ve ihtiras denizi. nin dalgaları üzerinde, kadından kadı. na yüzüyordu. Kendi'inümkün oldüğu kadar kadınları da memnun ediyor. du. Biri sordu! Timsahlar — Fâkat Osmancığım! Efendieiğim. Nasil oldu din değiştirdiniz? Buna aklımız ermedi. Başka biri: » söz söyleme. Benim nazarımda o, dedi, . Bu dir değiş | tirmenin de bir g #li manası var. Kulaktan kulağa fısrldaştılar; — Gizli din taşıyacaklar... O esnada nazarlart bana ilişti. E limdeki yiyecekleri gördüler. Ozman bunların annesi tarafından hediye gönderildiğin Kadınların hep. si, manalı manalı başlarmı salladılar Hediğeleri kabul ettiler. Ayşeye se. Yâm yolindılar. (Devamı var) Kraliçesi! hafta içinde ia marifet - göstermeye başlıyan 20 yazın. da çok cazib bir Hintli olan bayan Koringa en azı'ı bayan Koringe. nın efsunlay 1c1 X gözleri altına ge - Tinceye kadar miit- hiş bir canavardı. Onun gözleri albu. bir ev keğisitden deha uslu olmaktadır. Yegâne darphane müdürü kadın Birleşmiş Amezikr cumhuriyet leri garphânesinin mi. diri Madam Neili Taylor Ross'dur ve dünyada yegâns darphane müdiri 0. mahzenlerde . altın çubukları iu. soyguncular tara za değerim: ayene ederken fından darphanenin basıldığı çalman imdat çanlarını işitmeziö müthiş bir şaşkmlığı uğramış ve: — İmkânı yok! Bu mahzenlere hiç | bir kırsız giremez! diye bağırmaktan kendini slamamıştı, Madam Ross'un hakkı vardı. Çün. İ kü çalan çanlar sadece bir talim hiyetindeydi. Bir bardakta 50 bin wikrop İçilen su bardakları vasıtasile nez. le mikropları ve diğer hastalık unaur- larmın bulaşmasına mâni olmak a $imdi Amerikada bütün otel ve loan | talar barakları eterilize ettikten sen. | re seliiiloz filmlerine sarmakta ve müş terinin önüne öyle götürmektedir. Hükümet sıhhiye dairelerinin yap. mış olduğu fenni tecrübeler, kirli br yerde başaşağı konacak teriz bir bar dağın bile ağzı kenarına 40, hattü 00 ! bin mikrop üşüştüğünü göstermiştir. Amerikanın büyük otelleri bardak'a, rı sterilize etmek ve filme sarmak İ- | gin makineler kurmuşlardır. Su üstünde yürümek için 2 İşte bir i Amerikada Oregon vilâyetinin Tor İ land şehrinde madam Aliş Foks, Vals lamet ırmağı üstünde bir yaya gezi tisi yapmak pinlerini giymektedir. Bu cins ayak'ıa bılar Port le rağliamayen ay aç'inyşo. tan “tizutağgağşeğke. “ bongresinde teşhir gi” ', işin tahta Kürekli isior. cağını biliyordu maçı İçin oraya gitmişti. 9 gece orada | | tesyon a zannediyorsun? / ET / Amerika:cumhurreisi Ruzveltin zabıta romanı — Köşke mi? — Evet. Cim öksürdü. Önündeki evrakı kâ- rıştırârak ilâve etti: — Siz de gelmez misiniz?, Şarlot şaşkınlıktan elindeki . kalemi yere düşürdü. İri gözlerini patrona dik- ti. Böyle bir saadete il yordu; — Kabil mi?, Diye kekeledi. Cim gülümsedi: — İlka, biliyorsunuz ki her mevsim orada büyük bir kabul resmi yapar, Her halde «i e çağıracak. Şarlot daha şimdiden kendini, Cimle beraber, ağaçlar arasında başbaş görü. yör, kalbi titriyordu. oaşaracaktı, lm Fakât ne yazık ki, — İlka, O Mevsim Kuolla gitmek istemedi. Çünkü, âşıkını beraber götürmek imkânr olmiyacaktı. Buna bir vesile bulmak müşkül, hattâ imkânsızdı. Marşal, Nevyorka yerleğe- bilmek için kapak sahalardaki maçlar. dan bahsetmişti. Şimdi maçları bırakıp onunla gelmesi, yalanmın meydana gık- ması demek olurdu. Bütün bu sebebler- den, İlka, o havâlinin pek soğuk bilhas sa rütubetli olduğunu ileri sürerek dağ havasının kendine yaramadığını iddia ederek Nevyorktah bir adım atmıyacağı nı bildirdi, Cim: — O halde dedi, ben yalnız giderim. Hem köşke bir bakı ve mademki git miyeceğiz, kiracı bulursam veririm. İlka istediğine münakaşasız nail ol- duğu için memnundu, Cim isc, Şarlotu oraya götüremiyeceğine mütcessir ol- muştu. Fakat ne çare? Biraz düşündükten sonra Cim: — Ben, dedi, akşam treni ile Bosto- pa gideceğim, oradan da köşke baka» rım. Otomobili Sarrenak istasyonundan alacağım. Cim Bleyk, tenis şampiyonu Marşalın o akşam Vircinya Biç'te ola - Eri Marşal bir tenis kalacaktı ve ancak ertesi sabah Nev - yorka dönmüş olacaktı. im istasyona erkenden geldi, tele . fona giderek kendi evinin nümarasını Eri | İ çevirdi. Telefon açılınca, karısmın sesi- | ni tanıdı. rek dedi ki: — Hele, fika! Karısı cevap verdi! — Sen misin canım Eri? — Evet, börüm, şimdi geldim. — Ne iyi, muhakkak seni görmem izim. Gelir misin?? mi?. — Doğru, hâkkin var. O halde ben gelirim, Apartmanda değil misin? — Hayir cicim, istasyondayım. Derhal Vaşingtona dönmem izm. İlka cilveli bir sesle yalvardı: — Yarın sabahi git olmaz mı? Bi, Timki gitti, Rahat ie sevişebilirdik.. — Ne yazik! Fakat mürakün değil, — O Kadar müstacel mi? Hem sana meğeleden de bâhsetimem lâzim.... diyorsun ya?: — Pek geç de | Marşalın geğini taklit ede. | Cim Bilmiyordu. ., Fâkat biliyormus | gibi yaparak: > — Ha... dedi, yeni bir şey mi VAK?. — Gayet iyi bir forsatl. Cim korktu. Bu fırsat acaba n€ Yoksa kaçacaklar mıydı? Ve yahut plânlarını keşf mi etmişlerdi. Her ihtimale karşı sordu: — Nedir? Telefonla söyleyemez mi. gi. — Bilmem ki,, Tedbirli bir iş değil. — Zârar yok. Ben ldalettayin bir is. telefonundayım.. İsimden de bahsetmezsek kims anlayamaz.. — Yarın herşey yoluna girecek? Biraz | bem, AN | i — Olmaz. Çok tehlikeli.. Belki biri r. — Olsun. Duysa bile anlamaz. Öğ. renmek İstediğim şey, benim rolümün ne olacağıdır. — Unuttun mu? Konuşmadık my - dı? Yoksa sarhöş musun — Eh, biraz. — Fena yaptın canım, Her zamandan fazla soğuk kanlı olman lâzımgelen bir zamanda! . — Atlet.. Birkaç arkadaşa rastladım. Bir iki kokteyl içtik. Sersemledim de. sem doğru değil. Tekrar söyle de hatır- layayım. — Tam zamanında kafayı çekmişsin! Yarın büyük biz fırsat olacak.. Knoll'a m var. Hani ya bir gün az kalsın düşüyorduk. Birib'ri mize sarılmıştık ta, bir şeyin farkında değildik. Hatırladın mi — Evet. — Üst tarafını biliyorsun artık, — Seni... eveti neyili? — Eri, Eri. Eğer yarma kadar ken dine gelmezsen büyük bir fırsat kaçır- mış olacağız Erl,. Canim, hani ya beni herşeyden fazla sevdiğini söylüyordun.. Hattâ, demiştin “seni o bayatımdan dı fazla seviyorum. ,, — Yani onun (o bayatından da fazla un değil mi ? Cim, aynen Eci Marşal gi başlad £ İlka şiddetle: — Dikkat et canım, dedi, eğer haki- katen beni seviyorsan, iş olup bittikten sonra ".İlka, sana aşkımı isbat etejm; dersin. Bana böylebir.söz âöyliyeöilkce- ğini ümit ediyor musun? Kendini şimdiden dul telâkki ede- n! demek isti gülmeğe kalmak bir sey değil. Fakat sana ganlı diyebilmem lâzım. Cim bu mükâlemenin sihrine'we Erl Marşalin şahsiyetini temessüle o kadar girmiş ve kapılmıştı ki, artık “fgcianın kenili hayatı etrafında oynandığını unut müştu, Kendisi bir rol (ooynuyordu ve bu rol, bizzat aksülâmel yapmasına ni olüyordu. Aksi takdirde, muh rolünü unutur ve bir gat yapardı. D mek iki âşık, onu aldattıkları yetişmi muş gibi, hayatına da kasdetmeği kışmışlardı. Alçaklar! oOÇimaz k telefonu kapatacaktı. Fakat durdu. İka ya söyliyeçekleri vardı, Şimdi, öğren. ceklerini öğrenmişti. Eğer bir şey İ lemeden telefonu kapatacak olursa, yap tığı dalavere meydana çıkacaktı. Bu tak dirde kendinden şüphe edeceklerdi. Heş dalavere nasıl olsa anlaşılacaktı başkasından şüphelenmeleri — ? n bir şey bulması öz Düşündü. Biran içinde buldu ve derhal dedikoducu bir kadın sesini taklit ede rek: 2“ eşekkür ederim, azizim muhib- dedi, artık bundan sonra Ümit e- derim ki başka kadınların aleyhinde Ve rap diye teletor kapadı. ika, apışıp kalanıştı. Cim, karısını bitkin bir halde tasavvur ediyordu. İlka muhak- kak surette, telefonda kendine bu oyu- nu yapan kaim tanıdıklarından han- gisi olduğunu düşünmekle meşguldü. Onu, yatağında dantelâlar (arasında, harikulâde mevzun vücudunu gağa sola döndürerek, inci gibi dişlerile yastığını ısırarak görür gibi oluyordu, Cim bu kadını çıldırasıya sevmişti. Halbuki o, onu öldürmeği düşünüyordu. Bu ka bil miydi? | Kabil di. Hem de himayesindeki bir genç için! Öyle bir gehç ki, elinden tut muş, bir sahsiyet yapmağa teşebbüs et“ mişti! Hiyanetin bu derecesine Cim i. nanmak istemiyordu. Lâkim hakikat kat şısınldaydı. i (Devamı var)