Tarihi macera ve aşk romanı — 75 — Düşman amiralı, Sünbül ağanın nâşı başında haç çıkardıktan sonra, beni gösterdi: “Bu arkadaşımız kimdir ? öğrenebilir miyim? ,, Geçen kısımların hülâsası Artık her şoy mahvoldu: Ben, va. tan hoini vaziyotindeyim. Sünbül a anın tesiriyle birtalım mantıksız ve manasız hareketler yaptım. Şim. di, düşmanlar tarafında bulunuyo. rum. Bizimkiler hep esir oldular. Sünbül ağa da- öldürüldü. Sevgilim vg nişanlım olan Ayşe, onun odalığı idi. Şimdi de naaşı üzerinde ağlıyor. ».. Herkes, bu manzaraya hayretle bak- tu — Ne oluyor bukadına? - dediler. z — Sevgilisiydi! » diye biri haber ver- i. Pek çok şaşanlar oldu: — Sevgilisi mi? — Öyle ya? — Haremağasınn? — Haremağası m:?.. Sünbül ağa ha- remağası değildi ki? O, bütün erkekle ri kıskandıracak kadar bir erkekti. Sarayın içinde bu sırrı pek çok kimse biliyordu. Hariçte de duyanlar vardı. Fakat anlaşılan onun kadınlar üzerinde ki nüfuzunu sırf manevi sanıyorlardı. ya, hem de kaç haşin o ve sert hâkim olduğu bir o Osmanlı sarayına, bit sahte hadımsız ( girerek orada hâkim olmasına kimse inanma- mıştı. Bunu bir efsane sanmışlardır. Ayşe, cesedin üzerinde hüngür hün- gür ağlayarak: — Ah efendim... Ah dünyada bir ta- ne efendim... Sevdiğim erkek! diye ağla dığ ısrada, muharebe bitmişti. Türkles rin orda dokuzu yerlerde ölü olarak ya- ak yatıyordu Ancak “onda biri esir düşmüştü. Fakat, hepsi yaralıydılar. Hattâ kadr bile yaralıydı. Hristiyanlar, esir düşen Türk kadın- larınr kendi gemilerine naklettikten son re, €sir erkekleri de bağlamakla meşgul düler. Pakat, Ayşenin hareketleri ve ağlama ları üzerine, herkes biran o durdu. Bu müânzarayı seyretti. O esnada, bir ihtiyar asker ileri atıl- dı: — Demek bu, hadımağası değilmiş?.. - diye Ayşeyi geti itti, Elindeki hançerle cesedin yardı. Elbiselerini bir parça ede — Tu.. Sahiden erkekmiş.. Bu sara- göğsünü hamlede param biran havada parladı. ine inecekti. Fakat, koştu iler. On Hiristiyan askeri bir- den, ihtiyar Türkün kolunu (yakaladı. Burdular, elinden hançeri aldılar. Sonra, sille tokat, onu anbarlardan sokarak bağladılar: Bütün sükün iade edilmişti. Hristiyanların pençesindeyidik. Bir müddet sonra, korsanların yanımıza geldi, S — Amiral! » diye fısıltılar oldu. O zaman anladım ki, bunlar adi kor- sanlar değildi. Üzerimize, Maltahlar, â- deta bir devlet donanması yollamışlar. dı. Ayşe, cesedin üzerinde hâlâ ağlıyor- du. — Seni paramparça ettiler, efendim. Ah, vücudunun, o sevgili vücudunun tahkir edilmesine de ben sebebiyet ver- dim. Heyecanımı aifet.. Onu çektiğim ıstırapların şiddetine bağışla... Amiral, çatal sakallı bir Rum tercümana sordu: — Ne diyor bu adın? Tercüman, Ayşenin tercüme etti. Amiral derhal derlenip toplandı Şap kasını hürmetle çıkararak sordu: — İsmi nedir? Tercüman sozdu. — Ayşe. Bütün —nan zabitleri (o sevgilime selâm durdular. Bir fısıltı yükseldi: bi: Artık, reisi ihtiyardı. söylediklerini — Ayşe. Ayşe buymuş. Amiral büyük bir nezaketle: — Yanlışlık olmasın.. Osmanın val- desi Ayşe, değil mi? — Evet efenidim- — Ben de öyle tahmin ettim.. Sizi, bütün samimiyetimizle selâmlarız.. Ev- 1âdnız nerede? Küçük Osman, orada duruyordu. Düşman askerleri ona da bir selâm çaktılar. Sonra, amiral, Osmanı kucağına al- de. Ayşeye hitaben: — Sizi ıstıraba sevkeden vaziyetler olduğu için çok mahcup ve müteessiriz. : Sohbetler Dans ederken tulumba çekmeyiniz ! Hiç bir kadın d komik görünmek istemez Şimdi herkes dans ediyor. Bir baloda, bir: çaylı dansta <azband başlar başlamaz yerinden kumılda- madık bir çift bulamıyorsunuz. Er- keklerin. yaşlısı genci, bemen kadın arkadaşının önünde eğiliyor; az son ra onları türlü adımlar atarak, kol İarını sallıyarak müteharrik bir yel değirmeni halinde örtada dolaşırken görüyorsunuz" Bazan kadınlar da, erkek arka- daşlarına dans teklif ediyor. Bu eğ- İence o kadar sarmıştır. Birçok kimseler zannederler ki, | iyi dans etmek, en yeni çıkmış dans- ların figürlerini bilmekten ibarettir. Halbuki vaziyet böyle değildir. Bir- çok kimseler vardır ki, yeni çıkmış dansların hepsinin adımlarmı bilir- ler de, hakikatte kötü dans ederler. Bir cümle ile söylemek löz lirse, dans ederken ne dans et değil, nasil'dans ettiğiniz mevzuu bahistir. Bunu aklımızda tutarsa- nız, yaptığınız yanlışların sayısı aza ır. Düzgün vücutlu ve tabii surette yürüyen bir adamsanız, iyi dans et- meniz muhtemeldir. Dansın temel kaidelerini tetkik ediniz. Kendinizi onlara alıştırınız. Emin olun, tetkik edilmeğe değer şeylerdir. Her şeyden evvel müvazeneniz olmalıdır. Akli muvazeneden bah- setmiyorum. Dansa kendinizi ver- diğiniz halde itidalinizi muhafaza e- deceğinizi bildiğim için, siz o manevi ahenge sahip sayarak söylüyorum. Vücudunuzun müvazenesini, yani vücudunuzun ağırlığını nasıl taş mak lâzım geldiğini bileceksiniz. Adım atarken, ağırlığınızn öne | doğru gideceğini bilmelisiniz. Fakat ağırlığınızı kendi ayağınız üzerine | vereceksiniz. Dans ettiğiniz kimse | nin üzerine değil,, Eğer, dans etliği- | niz eşinize yaslanırsaniz, hiç şüphe- siz ki dansınız kötüleşir. Ve sanır- | sam bu hususta en büyük suçlular | kadınlardır. Herkeste görülen diğer bir dans kusuru da, baston yutmuş gibi dim- İ dik olmaktır. Sizden şunu rica ede- rim: Dansı, her şeyden evvel, bir “terbiyei bedeniye,, dersi telâkki et- meyiniz. Modem danslar, tabii vü- cut hareketlerinden başka bir şey de ğildir. Bu tabii hareketleri lâyıkiy- le icra edebilmeniz için, adelenizin serbestçe oynıyabilmesi lâzımdır. Bütün danslarda ileriye doğru yürümek bir süzülüşten ibarettir. KP | Bu mübarek adamın ölmüş olması bizi gok mustafip eder. Herkes diz çöktü. Sünbül ağanın naaşı karşısında haç çıkardılar: Sonra, öte tarafa yuvarlanan başı da cesedin yanına getirildi. Üzerine bir örtü örtüldü. Bu merasim bitince, amiral Ayşeye sordu: — Bir şeye ihtiyacınız var mı? — Hayır, teşekkür ederim; Amiral beni gösterdi: — Bu adam kimdir? Kendisinin Sün- bülağayı kurtarmak hususundaki yarar- uğını uzaktan seyrettim, (Devamı var) ans esnasında Ayak hafifçe kaldırılır. Dizi müm- kün olduğu kadar az kırarsınız. Tan goda ise, ileri hareekti, tamamen ta- bii yürüyüştür, Dansa yeni başlıyan erkekler, sol kollarıma iyi dikkat etmelidirler. Bu zatlar, yeni dans öğrenmek heve siyle kendi azası üzerindeki hâkimi- yetlerini unutur ve dans ettikleri ka- dınm da kolunu, tulumba sapı gibi aşağı yukarı çekmeğe koyulurlar. Dans ettiğiniz kadınları gülünç ve can sıkıcı vaziyete sokmak iste- mezseniz (ki ince düşünüşünüzün buna meydan vermiyeceğinden e- minim) dans ederken tulumba cek- meyiniz. Çünkü hiç bir kadın, dans esnasında su tulumbası gibi görün- mek istemez. Bazı kimseler, kollarımı böyle oynatır vaziyete düştnemek için “sıkı dans,, denilen şekilde, kolla” rını kısarak, garip bir tarzda oynar- lar ki, kendisine dansör denilmeğe lâyık hiç bir zevk sahibinin bu biçim dansa itibar ettiği görülmemiştir. İhmalkâr, çirkin bir şekil... İşte bir nokta daha: Adamakıllı | öğrenmediğiniz adımları, olur ol maz yerde denemeğe kalkmaymız. Evvelce söylediğim gibi iyi dans et- mek, anlaşılmaz bir takım ayak ©- yunları yapak değildir. Son bir cümle olarak şunu söy- liyeceğim: Dansı pek ciddiye almayınız. Dans ber zaman için bir eğlencedir; ingizisyon mezaliminden bir sahne değil. Hele dans ederken — Allah aşkına — konuşunuz. Çünkü balo- larda veya çaylarda, dans ederken, ilâhi bir süküt muhafaza etmek w- sulü, müaşeret kitaplarından çoktan çıkarıldı. i DANSÖR SEE SS052 2080808005023 20000E2EEEAEAAERA YEAR Fabrikatorlar |! ! Haziranda İş kanunu tatbik edili- yor. Bu kanun mucibince yapacağı» mız birçok şeylerle yasak ve cezalı işleri sira ile toplu ve pratik olarak çabucak Iş verenin ve işçinin Rhanuni hak ve ödevleri Kitabında bulacaksınız. Imkılap kitap evinde satılır. Fiyatı 50 kuruştur. azmaşasAURAS A z28EE7 320108 MBEAEREBEKASARZ SEzAENISAE Yazanlar: 1 çesterten — 2 Sayers — 3 Agata Kristi — 4, Vils Kiroftn — 5. Vaytçörç — & Henri Ved — 7. C.D. H, ve M Kol — # Milvard Kennedi — 9, Con Royd — 10 Ronald Aknoks — 11, Edgar Jepson — 12. Klemaas Dan — 13. Antoni Berkeley. Çeviren: fa, Güya tesadüfen evde bir bahriye ünifor ması varmış. Onu giyerek, gidip barlar da eğlenmeği teklif etti. Böylece, diyor» du, iyi alay ederiz, hem sen dayma da benziyorsun, belki o zannederler ve ona da'bir oyün oynamış oluruz. Sir Denni dayımın benden hefret ettiğini, benim de ondan nefret ettiğimi — biliyordu. O vakitler daha gençtim, yapacağım hare- ketin ehemmiyetini müdrik (o değilim. Üstelik de sarhoştum. Derhal kabul et- tim ve üniformayı (giyerek çıktım. Sa- baha kadar yapmadığım rezalet kalma- dı, Ertesi sabah, mensup olduğum şi ket haruna, uzun bir seyahate çıkacak- tam., Gideceğim. yerler, yarı valışi yer- İerdi ve gazete falari gelmek (İhtimali yoktu, Denni bunu biliyordu, €sasen, © akşamı kasden intihap etmişti. Seya- batten döndüğüm zayan, aradan aylar! geçmiş, ve mesele çöktan olup bitmişti. Diğer taraftan Denni, yaptığım işin be- nim için de mucibi tecziye olduğunu, herbialde hapse mahküm © edileceğimi söylüyordu. Zaten olan da © olmuştu. Bu hareketi fena bulmaklâ beraber, kor kudan sustum. Asıl hakikati, senelerce sonfâ öğrendim. Mesele şu imiş. O €s- nada, Hong Kongda büylk bir afyon kaçakçı şebekesi varmış. Denni gümrük mü sıfatile bu şebekeye dahilmiş. Dayım meseleden haberdar olmuş. RÜŞ vet kabul etmediği için, onun başına bir çorap örmeğe kalkmışlar. Onu, müna- sip bir tuzakla, bir bara çekmişler, ka- fasına bir sey vurup'içeri almışlar, ket- dine afyon yutturmuşlar, üstü başını alkol içinde bırakmışlar. Bu acada, ben, haberim olmadan, onun rolünü oynama ğa başlamışım. Sakalım da olduğu için dayıma tamamile benziyordum, Bu kâ- | fi değilmiş gibi, ben sarhoşken sakala | biraz pudra sürmüşler. Gözlerimin etra- fına, beni daha yaşlı gösterecek şekilde, hakiki makyaj yapmışlar. Gece de ol- duğu için beni her gören amiral zannet- miş, ve ertesi gün, onun aleyhine şi- hadette bulunmuş: Valter sözletini 'bitirihce ayağa kalk tı ve kapıya doğru yürüdü, müdür mu- avini müdürün kulağına eğilerek: — Bırakmıyalım. Dedi. Müdür, ayni tarzda cevap ver- di: — Ne diye, ne sıfatla ahkoyabiliriz? — Cinayette doğrudan doğruya değil se de methaldar değil mi? Vaiter kapıya gelmişti. Herhalde kur lağı gayet tetikti ki söylenenleri işit- mişti, gülerek: z — Bu, dedi, bir cinayet değil ki. Mü dafaai nefs halinde birinin o adam öl dürmesi hâdisesinde hiç insan cüdÜm Or tağı olabilir mi? 7 Muavin ciddi bir sesle cevap verdi: Tefrika numarası — 52 — — Müdafaai nefs halinde olduğu is- bat edilmiş değildir ki! — Değil mi? öyle farzedelim. Buna rağmen beni gene tevkif edemezsiniz. Valter bir sıçrayışta kapıdan o çikti. Muavin yerinden sıçradı: — Rak, dedi, koş, yakala. Bu mese- leden olmasa bile, aleyhinde bir tevkif müzekkeresi var, onu tevkif edebiliriz. Lakin Valter sokak kapısına varmış- ti, Orada, kaldırıma yanaşmış bir oto- mobil bekliyordu. Otomobilde Hollant ile karısı vardı. Kapıda onu görür gör- mez Holland gaza bastı, otomobil hare- kete geçerken Valter içine sıçradı. Mu- avin, bu aralık kapıya gelmiş, haykirı- yordu: z — Yalter Fitzgerald, sizi kanun na- mına... Valter onunla alay etti: —. Serbest bırakıyorsunuz değil mi? Teşekkür ederim. Allaharsmarladık. E- ğer bana mektup yazacak (olursanız, kız kardeşim vasıtasile gönderirsiniz. Elma, başını geri çevirdi ve kardeşi- nin sözlerini teyit eder bir halde elini salladı. ç Muavin dönmüş, telefona saldrımıştı. Fakat polis müdürü: — Ne diyt, dedi, sinirleniyorsun azi- zim. Doğrusunu isterseniz, ona hiç dey ihtiyacımız yok. Asıl lâzım olan kimse elimizde. Hem bana öyle (geliyor ki Valter bizimkinden daha iyi ellerde bu lünuyor. — Evet, doğru söylüyorsunuz. Fa- Muavin homurdanarak hak verdi: kat ne de olsa onu © bırakmamalıydık. Ne var Grevestok! İçeriye, nöbetçi polisi (o gelmişti, ve Muavin son sözlerile ona hitap ediyor- du, Polis şaşkındı? — Biraz, dedi, içeri gelir Sir Denniye bir şeyler oldu. Üçü birden polisi takip (o ettiler, Sir Denninin mahpus olduğu odaya girdiler por Denni.boylu boyunca yerde ydtyor du, Polis müdürü eğildi baktı; z — Hakikaten, dedi, bir şeyler olmuş; ölmüş. Sen de bak, Rac! Rac da müayene etti. Herif ölmüştü. Cebinden zehir paketini çıkardı, baktı: — Hayır, dedi, zehirle ölmüş değil. Zehir burada, o, karbonat yuttu. Başka bir şey değil. — O halde neden öldü? — Neden mi?? Zaten öleceği varmış. İ Baksanız a. İhtiyar adam. Başka yapa- cak bir şey de yok. Ölüvermiş. Sustular. Sonra kapıya doğru yürüdü ler. Hiç bir şeye memnun olmayan ve her şeyi tenkit eden muavin: — İfadesini bile, dedi, imza etmeden öldü BITTI misiniz? Birbirlerile evlenen iki genç kız! Balayını geçirm eğe giderlerken foyaları meydana çıktı Bundan birkaç gün evvel İngiltere. nin Harrogate şehrinde misli görü- yemiş bir evlenme vaki olmuştur. Ruth Borker adımda genç ve güzel bir kızle John Lionnel Dihnji adında yakışıklı bir delikanlınm düğün mera simleri parlak bir şekilde kilisede İc. ra edilmz ve bunda genç kızın öilesi ve bazı akrabaları şahit olarak hazır bulunmuşlardır. Düğünü müteakip yeni evliler pala. yını geçirmek üzere şehirden uzak bir yerde bulunan güzel ve tenha bir köş- ke gitmişlerdir. Fakat bu balayı uzun | sürmemiş ve bir müddet donra Yap | lan bir ihbar neticesinde, genç karı koca ipolis nezareti altında köşkü ter. koderek şehre getirilmişler ve hakla. rmda talikikata başlanmıştır. Buna sebep, John Lionnel adındaki genç köcanın erkek değil Mis Korving &dın- | da genç bir kız olmasıdır. Tahkikstı müteakip henüz yeni ku. rulan “aile yuvası,, dağılmış ve karr “koca” ailelerine iade edilmislerdir.. HABER AKŞAM POSTASI İS ÜDARE Ev Istanbul Ankara Caddesi Ü Posta kutusu : İstanbul 214 'elgraf açresi ; Istanbul HABER Yazı işleri telotonu : 23872 idare veliğn . - 24519 ABONE ŞARTLARI Türkiye 1400 Mi 70 «0 0 Sahıbi ve Neşrryat Müdürü: Hasan Rasim Uş Basıldığı ver (VAKİT) matbaası