15 MAYİS — 1937 ma Beni aldik: Vedat Tör'ün sdiplerimize müracaatı Matbuat genel direktörü Vedat Tör bir şeyin farkma varmış: Bebr âli piyasasında bastlan kitaplar an- cak birkaç yüz nüsha içinde satış Yapıp. dururken, diğer taraftan, Vezirhan gibi sapa yerlerde, kırk ! bin, elli bin nüsha tabedilen ve de- ha şayanı bayreti MÜŞTERİ BU- LAN kitaplar varmış... Hem de bun” lar, bir değil, beş değil! Bir araya geldikleri vakit, tomar, yığın ve mü balâgasız olarak küçük bir kütüpha- ne teşkil ediyorlar... Halk tarafından rağbet gören bu eserler, “Köroğlu”, Leylâ ile Mec | nun”, “Rerhat ile Şirin”,, “Arab Ü- zengi, “Battalgazi” gibi tarihi ya- hut efsanevi kahramanların asırlar danberi nakledilen © maceralarıdır. Bunlar, boyuna basılıyor ve satılı. yor ve okunuyor. Lâkin üslüpları fena, ruhları bayat, tahkiyeleri man tıksız... Diyebilir miyiz ki: “İşte bu'çürük <ihetlerinden dolayı fazla satılıyor- lar... Bu, yanlış bir iddia olur, Zira ayni çürüklükte başka kitaplar da stırıp piyasaya sürseniz satılmıya» <aklarına göre, bunların gördükleri Tağbete sebep, elbette bu nakiseleri gil, bazı meziyetleridir. , Abhalininaldığı kitapların elbette bir de kuvvetli; hayatı, cazip taraf ri var. Bunlar nedir?... , , Wagner, Cermen halk hikâyele- Fini yazmak sayesinde yalnız Al man milleti değil, bütün dünyayı il gilendiren bir edebiyat ve bir musiki ile Şirin vardır. Yeni devrin edibi mizin de Leylâ ile Mecnunu, Ferhat “le iŞrini vardır. Yeni devrin edibi >— ki. halkçıdır, halkçı olmak idda sındadır — bu halk motiflerini müh mel mi bırakmalıydı? Bahusus, aha- linin bunlara — pek kötü zihniyet Ş nek kötü kalemlerle doğma” dadır Tağmen — rağbeti meydan bi rte, basın genel direktörlüğü, taçlar vösk ediplerini, bu halk ki. üzerinde çalışmağa davet © diyor, Buna mukabil de, onları par faza tatmin etmeği vandederek: — Ressamlara ayda altmış lira la bağlanıyor, edipler eniçin bağ- ye iyor? . safsatasının önüne geçi” ie Eskiden mollalara fodla verildiği HA, şimdi de sanatkârlara aylık ves rilmesi bence onları tufeyli yap” maktır. Basın genel direktörlüğü- Dün bu son teşebbüsü hem halkı, m'de sanatkârı kayıran dört başı Mamur bir tedbirdir. Meselâ alınız bir Leylâ ile Mec nun... Orta oyununun bir tek piyesi olmayıp türlü türlü mevzuları oldu- Zu gibi, bu efsanevi aşk macerasının Atürlü türlü versionları vardır. ice Acem şairinden sonra Fuzuli * ayni mevzuu, kendi zamanının telâkkisine göre yazmıştır. 5 Millet Köroğluyu mu okumak istiyor? Bir Reşat Nuri, bir Aka Gündüz niçin bu mevzuları, iyi bir üslüpla ve zihniyet bozukluklarını mesküt geçerek ve mevzuun icine devrimizin istediği zihniyeti — pro paganda kokusu vermeden — sin- dire sindire tekrarlamasımlar?, Hem, tekrarlamıya da hacet yok.. Bu efsa nevi tipler yalnız Ayvazla muaşaka etmezler a! Elbette başka maceraları da olmuştur. Zamanımızın © edibi niçin bunları Yazmasın? Nicin tai kiki edipler yalnız güzide bir zim renin değil, ayni zaman ik, köylünün muharriri vb a de, kalabalıklara ne yolla kitap okutmak gerektiğini bu şekilde | â- yn Yaparak bulacağız... oxsa... on yedi milyon güfü- sun, basılan bir “edebi al den ancak yüz yetmiş tane satın alması ZI ahvalde kitap sürümünün yüz ba bile Kala . Fecidir... una bir tedir lâzımdı. Doğrusu, Vedat Törün sondajı pek e dir, (VA - Na) ir in evi olahalienin böyle temin ediyor ragümrükten biraz aşağ inipiz, h — Draman mahallesine girersiniz. ai İstanbulun, » ana caddelerinde bile pek bulunmayan muntazam parkeli : iyor. ir bir yoldan geliniyor. i kaldırım! 7 belledi ilk göze çar Bu çok sessiz e köre $ pan 1 iki tarafında ikişer teneke yük, lenmiş su tağıyan bir şörü merkep oluyor. İlerine kendilerinden bü. sağa sola döke, üçük yavrular. Daha sonra € birer kova almış ve rek evlerine su taşıyan ki karşılaşıyorsunuz. ei ki bu semtte Ö€ terkos yok. Önünümüze ilk çıkan bir dükkâna iriyorum. Hayret, burası bir terzi dük, Yün Bu ıssız mahallede bir de terzi alışıyor. Bizi büyük bir nezaketle kar. Miri dükkân sahibile henüz konuş- mamızâ vakit kalmadan temizpâk si- yinmiş birkaç zat daha dükkâna geldi. ler ve bizimle konuşmağa başladılar. —Nedir bakalım sizin mahellenin dertleri? diye sordum. Hep bir ağızdan cevap verdiler: .— Evvelâ bizim şu camii yazın küs zum. Harap olup gidiyor.. Sözde yapa” a i ğiz ede. aklardr. Gelip baktılar, yapacağız e ceğli değiler. Fakat bâlâ bir ses seda çıkmadı. Gelin de bir bakın.. Dükkândan çıktık. Birkaç adım öte. deki Draman teretiman Yunus camisine İ gittik. z Yıkık ve harap basamaklı merdiven» lerinden cami avlusuna çıkarken, tami- nin külâhsız minaresi göze garpıyordu. Dikkatli şa baktığımız gören bir i rdi, . .. vi evvelki büyük fırtınada yer yü, buranın külâhı, İşte o zaman. yapılmadı. mımız çok ihtiyardır. Mü u | danberi ima: a maliyede memurdur, Bura ile erzin istinye Do şirketi de mahkemede ilk muhakemede beraet etti ama... dun bir müddet evel gümrük mu sv teşkilâtı tarafından gümrük resminden muafen gelen Peri takım emenin hariçte satı y ek İstinye Dok şirketi aleyhine İ takibat yapılmağa başlanmıştı. Bu İİ ikikat ikmal edilmiş ve Dek $İr keti müdürü Şarl Şi.? avar birinci de İ Zecede mesul sifatiyle ve kaçakçı: hık suçiyle ihtisas mahkemesine Ve rilmiştir. l Dokuzuncu ihtisas a bu davayı süratle ikmal emiş ve kükmünü vermiştir. . İstinye Dok şirketinin muafen malzeme ithal e- . ediği Gabi bulunamadığı ve çek eski İ bir zamana taallük eden ithal işinin | başlangıcına 8i vesikalara tesadüf edilemediği icin Dok şirketi müdür rünün beraetine karar verilmiştir. Öğrendiğimize göre gümrük ida | resi vekilleri dokuzuncu ihtisas mah inin kararını temyiz etmeğe tam bulunmaktadırlar. derinde terkos olmadığı için, su ihtiyacı —— hakkında gümrükte | Garyapan aka Aş caz Drağman camiine işte bu harap merdivenden çıkılıyor meşgul olamaz. Yerine bir vekil bırak. mıştır. İşte camimiz de böyle bakımsız, has rap, camları, çerçeveleri kırık bir halde kalmıştır. Bu sırada yanımızda kısa pantalonlu 1112 yaşlarında bir çocuk belirmişti. Yanımdaki zat yine izahat verdi: — Caminin asıl müezzini ve 5 vakit ezanm 4 Ünü bu çocuk okuyor, Bu çocuğa ismini sordum. — Arif, dedi. 16 ince ilk mektebin 4 üncü sıniinda talebeyim., * Ve bu sözleri söyler söylemez yani. mizdan fırladı ve bir iki dakika sonra minarenin şerefsinden ince ve tatlı bir sesin okuduğu ezan duyuldu Kömür yakmak mecburiyeti iskele ve Istasyona yakın r yerlerde Devlet müeşseseleri-! ! le umumi mahallere şamil olacak İktisae vekâleti maden kömürü kullanma mecburiyeti hakkında mü him bir kanun projesi hazırlamıştır. Bu projeye köre, demiryolu üzerin” de tren durağı, deniz sahillerinde iskele olan ve bu istasyon veya iske- lelerin en çok elli kilometre dahilin- deki vilâyet merkezlerinde nüfusla. ri 2000 i geçen kazalarda hen, ha mam, otel ve emsali umumi r lerle hükümet müesseselerinc den kömürü yakmak mecburiyeti vardır. Küçük bir kızın yaramazlığı Zabita arkadaşı bir kızı yaralı- yan küçücük bir mektepli kız hak. kında takibata gi Ni Bu kiz dokuz yaşındadır inci mektep talebesinden Sabahat. tır. Bu bacaksız arkadaşı 7 yaşında Sabahati itmek suretiyle düşürmüş ve yaralamıştır. ve Mahalleri Haber muharririne camilerinin harap halini ve hiü- tihi uçmuş minaresini gösteriyorlar Istanbul konuşuyor ! e A a raman mahallesinde Ekserisi işçi ve esnaf olan bu mahalle halkı çok çalışkandır Derdin en mühimi: Su Yazan : Camide beş | | Haberci Küçük Arifin ezanı bitin'eye kadar, biz de caminin civarındaki sokakları gez dik. v Mahallenin aşağı tarafları, ana cad. desi ne kadar muntazam İse. buraları o kadar karışık, karanlık, ve fena. Maamafih umumiyet İtibarile bu mâ. halle belediyecilik noktasından halin. den memnun görünüyor. Draman semti halkının karakteristik tarafı, çok evci adamlar Olması imiş, | Bu mahallede hiçbir kahve barına, mazmış. Çünkü herkes işinden gücün. den dönünce doğru evine gelir ve öyle | kahveye çıkan filân bulunmazmış. Bütün mahalle halkı esnaf ve çok çalışkan insanlarmış. Koca mahallede işsiz olarak 22 yaşmda Mehmet isminde tek bir gence rastgeldik. Bu da geceyi gündüze katıp iş akla msşgul ol- duğunu söyledi . Bu semtte sefalet içinde olan bir aile aradık. mr, — Yoktur, dediler, Mahallenin en ihtiyarmı aradık. ! 75.80 yaşında olan bu zatın çarşıda işi N nin başmda olduğu cevabını aldık. Bütün bunlar Dramanın oldukça me- sut bir mahalle olduğunu gösteriyordu. Semt halkı hallerinden o kadar az şik?. yetçi ki. Terkosun bulunmamasına bile pek kızmıyorlar. — Yalnız, diyorlar, Şu bizim çeşme, nin suyu, yağmur yağdığı zamanlar bu- lanmasa, içinden kurtlar, böcekler çık. masa pek memnun olacağız. Bu su meşhur kırk çeşme suyudur. Yalnız yolları bozuktur. Biraz tamir yapılsa her şeyi düzelebilir.. Bizimle beraber mahalleyi dolaşanlar otomobilimize binmeden evvel bize bir turşucu dükkânı gösterdiler. Burası meşhur Draman turşucusu imiş, Ta Üsküdardan, Adalardan, Beyoğlundan velhasıl İstanbulun her tarafından ge- lip buradan turşu alırlarmış. Dükkâna dalıp biz de bikaç bardak turşu suyu içtik. Keskin bibesin suyü ağızlarımızı müthiş yaktı. Fakat buna rağmen bu derdi'az ma halleden, ağzımızın tadile ayrıldık. ç HABERCİ vakit ezan okuyan 12 yaşındaki küçük milezzin —.ğirmnenn mr İaedelbieilesimeie CUMHURİYET te: ingilterede taç giyme şenlikleri us Nadi kral Jorj'un tac giyme. asebetiyle krallığın İngilterede. ki manasını ve Pngiliz meşru j mini teştihe ç Deni'ebilir ki, İngilter, İmparator . bir bakim gildir, fakat diğer bi nunun dağılma : gılmasından korkulan bu kombinezön- sa #on devirlerin Roma İspörstorlü. nev'i yalnız Fendisirde şlibaşma bir nizamında ile ki eğer o 4 yoktur. Bu mülâhazalar dündenberi İngilte- Tr gibi görünse bile ha“ kikatte küreiarz ne dal budak salmış kuvvetli camianın, daha su bir camia manzumesinin erce yıllık tarihi peşi. X Şuurlu bir debdebe ve da. ini göstermesi demektir. İtiraf etmek lâzrmdir ki yalnız başıma Büyük Britanya halkı bile dün etleri arasında en kuvve teşkil etmek süretile başma müstakillen dikkat ve hürmet gözile görülmeğe lâyık bir varlıktır. O bir âlemdir, ve onun ördüğü ve yürüttüğü İmparatorluk diğer bir âlem “TAN « kral Jorj'un taçlanması Kralın tac giymesi münasebetiyle Ömer Rıza da şu satırları yazıyor: Bugün vaziyet tamamiyle değişmiş. tir Britanya İmparatorluğunun en bellibaşlı eczasi müstakil birer devlet olmuşlardır. Bu devletlerden her biri- bin vaziyeti, ana memleket olan İngil. tereden tamamiyle farksız sayılabilir. Kanada, Avustralya, Zelanda, Cenubi Afrika, hep bu vaziyettedir. Hindistan da bu yolu tutmuş bulu. nuyor, Bu memleketlerin her biri müs- takil olduğu için İngiltere hükümeti. ne bağlı olmasına kın yoktu. Ara- daki birliği temin için başka bir vası, ta bulmak lâzımdı. Bu vasıta, İngiltere tacı oldu ve İn. giltere kralı, biltün İngiliz dominyon- lermin ayrı ayrı bükllmdarı sayıldı. Nitekim Kral Altıncı George da dün bütün imparatorluğun mümessilleri ö. nünde İngiltere, İrainda, Kanada ve salrenin kralı sıfatiyle tetviç edilmiş bulunuyor. Bu itibarla kral altıncı George, bü- tün imparatorluk oczası arasında vah. deti temin ve temsil eden şahsiyettir, İngilterede krallık müessesesini sağ lamlıyan İngilizleri bu makama toz kondurmamak için azami dikkat ve iti nayı göstermiye sevkeden en kuvvet- I, en esaslı âmil de budur. Piyanko talilileri 30 bin lira kazananlar Bir tuğlacı, bir marangoz. bir kahveci ve bir muasllimdir Tayyare biyangosunda ikramiyeyi kazananlar birer birer belli olmaktadır. Bunlar arasında Sökede kahveci Hüseyin, Krom ma deninde marangoz İbrahim, Unkapa nda tuğlacı Şeref, Hayda sesinden muavin Musib bü miyeyi kazanmışlardır. : Çakmakçılarda Sünbüllühanda 56 numarada Minas, Malatyada Ka” radeniz fırınında Rögrp, Karaköyde muhallebici Musa on beşer bin, An- karada Sıhhat Bakanlığında Zekiye ve Zeki, Niğdede Hakkı oğlu Ke mal, Galatada Felemenk tütün de- posunda Roza, ve arkadaşları, Ar navutköyünde Takyeci sokağında 16 numarada Şaban, Diyarbekirde Tayyare makinisti Necatiye on iki- şer bin lira isabet etmiştir. büyük şa li. yük ikra- edeni ik akl add sa