A di pera w | , Tarihi macera ve aşk romanı — 62 ri Yazan: (Vâ - Nâ) şah kendi biricik oğlunu ve hanedanın Deli padi YET Mem biricik varisini kavradığı gibi bostan kuyusuna attı Geçen kısımların hülâsası Sultan İbrahim, çok asabi bir hal. dedir. Yani açıkçası delidir. Kendi oğluna kilçük ve menşei bellisiz Os- mam tercih ediyor, Bu sıralarda, Sünbül ağa da artık iktidarı kaybet. tiğinden korkmaktadır, Etrafında, ki hüsumetler birikiyor, artıyor. A Ibrahim; — Ol, bu karı! . diye, Haseki sul. tans hiddetle baktı. - Bir türlü beni rahat bırakmıyor... Keyfimce hareket etmeme mâni oluyor. Halbuki ben, eğ. lenmek istiyorum... Süslenmek ve eğ. lenmek... Haydi, beni süsleyin... Nere- de incilerim... Berberbaşı, derhal, elinde kutu ile geldi. Padişahın sakalını taradı, yağ. ladr, sonra, tellerine inciler geçirmeğe başladı. Civarındaki dalkavuklar: — Ne kadar yakışıyor. Maşallah as. lancığım! « diye onu bu mecnunâne hareketinde teşvik ediyorlardı. Bu tuvalet bittikten sonra, cariye lerine dördü; Süzlerini göstermek 18. tedi:. » — Nasılım ben? — Fevkalâdesiniz... — Hepiniz bana âşık mısmız? — Hepimiz... — Haydi öyleyse, soyununuz, ken. dinizi şu havuza atmız.. Eğlenece- Zim..: Eğlenmek istiyorum, eğletimek. Haseki sultan buna da itiraz etti: — Eğlenecek başka yer bulamadın mı, a efendim... Biricik oğlun bura. da. — Buradaysa?... — Onun yanmda çırılçıplak kadm. «iris eğlenmek olur mu? Ahlâkı bozu- lacak. . Padişah: — Ahlâkı da, kendi de yerin dibine batsın! - diye homurdanan padişah, kadmlara, verdiği emrin tatbik eğil. mesi hakkımda işarette bulundu ve küçük Osmanı kucağıma çekti, Yine saz başlamıştı. Hafif hafif kitara çalmıyordu. Padişah kucağındaki çocuğu okşa- yıp dururken, Osmana hayretle bakı.» yordum. Henüz 'pek küçük olduğu halde, soyunan kadınlara, ihtiraslı bir erkek gibi bakıyordu. — Bü bebeklerden ben de isterim! diyordu, Bu sözler padişahı fevkalâde eğlen. dirdiği için gülüyordu. — Ulan kârata... Sen şimdiden böy- lesin, büyüyünce ne olacaksm acaba” Bu aralık, Sünbül ağa yanımdaydı. Elimi usulla sıktı; ” — Şüphe ediyordum, Mustafa! - de. di. . Bu çocuğun rengi epeyce açik olması yüzünden acaba “benim evlâ- dım mıdır, değil midir diye arada Sı. rada şüphe ediyordum. Lâkin, şimdi, bukadınların soyunuşlarına gözleri 1- gıldıyarak baktığını görüyorum da o. nun hakiki evlâdım olduğunu anl;yo- Tum. Zira, ben de o yaştayken böyley. dim... O, benim yerimi tutacak... Soyunma faslı bitmişti. Cariyeler çırılçıplak havuzun kenarmda oyna - lardr. Küçük Osman, birdenbire m kucağından kacarak, önle. ra doğru atıldı. “İçlerinden en güzel birinin boynuna sarildı. Onu, yanak. larından şapır şupur öpmeye başladı. Padişah: — Aferin oğlan! Ne yamansın! - de, di, Sünbül: i — Bü oğlan beni de geçecek! Gözüm arkamda kalmiyacak... Öyle “bahtiya- rım ki.. Yegâne tesellim budur. Bütün meclis, küçük Osmanın bu harekâtiyle eğleniyordu. Sade bir küp lere binen hiddetlenen vardı, O da Ha- seki sultan... Çocuğun bu hovardalıklarına, Meh- met de bakıyordu, Çıplak bir kadının yanında arkadaşı Osmanı görmek ©. nu hayrete düşürmüştü. Osman, hare- mağaları tarafından 'cariyederi uzak. laştırılıp tekrar padişahın yanına gö. türüldüğü vakit, Mehmet de babasına gitmek istedi. İbrahim onu ayağıyla dürterek: — Defol: , dedi, Osmanı kucağına aldı; — Aferinl... Adam sensin... Cinci hocadan izin alarak seni de evlât n- ! Jarak tanıyacağım... Tam benim evlâ- | dımsın! . dedi, Haseki sultan, bu sözler Üzerine, yerinden fırladı. Osman: “boğmak ü- zere, pençeleri takallüs ederek: — Kendi evlâğımı tepiyor, bu piçi göklere çıkarıyorsun! . Artık taham. mülüm kalmadı., Onu öldüreceğim! dedi. İşte bu sözler, sultan İbrahimi büs. bütün çileden çıkardığı için, yerde du- ran veliahtı, bedeninden umulmıyacak bir siiratle huşunetle kavradı. Kucağı- na alarak, bostana doğru koşmıya başladı. Sakalı incili padişahın bu hareketi öyle komikti ki, birçokları, işin vaha. metini birdenbire kavrıyamıyarak gül meye başladılar. Yalnız Haseki sultan: — Nerey»?... Yavrumu nereye götü- rüyor ? “Tutun, yakalayın, felâket ola, cak! diyordu. Netekim, tahmininde < haklıymış. Padişah, hanedanın biricik — evlâdıni salladı, salladı, bostan kuyusuna attı, - (Devam var) © — Taç giyme merasimine Merasim münasebetiyle, Londra sokaklarmın süslenmesi takriben 120.000 Türk lirasına mal olmuştur. Kral kafilesinin geçeceği cadde- ler Zengin şekilde, süslenmiş bircok taklar dikilecektir. Bunun için şim- diye kadar 600 den fazla resim ve maket yapılmıştır. Müteveffa kral beşinci Corcun taç giyme merasimi esnasında, 0 Za“ man on dört yaşında bulunan kızı prens Mari ayakları merasim elbise- sinin üç metre uzunluğundaki ete- kine takıldığı ve üstelik © başındaki koca tacı da düşürdüğü için, bundan ibret dersi alınmış ve bu defaki me- rasimde, kral alıntı Corcun on “bir yaşındaki kızı prenses Elizabetin kr sa etekli elbise giymesini ve taçınm bir lâstik kordonla muhafaza edilme si kararlaştırılmıştır. » *.ş Merasim esnasında, büyük' bir kalabalık olacağı nazarı itibara alı- marak, çocukların ezilmemeleri ve hırpalanmamalrı için birçok tedbir. ler İanmiştır. On bir yaşından aşağı çocuklar, merasimi sokaklarda seyre demiyeceklerdir.. On bir yaşından Yukarı çocuklar, ailelerinin müsaâ- desiyle ve mektep doktorlarından sıhhate olduklarına dair birer vesika almak şartiyle merasimde hazır bulu nabilirler, Her çocuğun bir pardesü veya empermiabji olması, başında kasket veya bere bulunması mecburidir. Çocuklara şeker ve içki satılmır yacak ve herkes yemeğini kendisi getirecektir. Şemsiye taşımak yasaktır. * * ş İngilizler böylece hummalı bir faaliyetle merasime hazırlanırken, Amerikanın sfâtistik mütehassısları derhal kâğıt kaleme sarılmışlar ve bu merasimi mali noktai nazardan tetkik etmişlerdir. ; E yer Cİ G— Tahminlerine göre, merasimde Londra ahalisinden başka 2 milyon insan hazır bulunacak ve bunların elli bini Amerikalı olacaktır. 4 Ecnebiler, İngilteredeki bu ika” Dolu ticareti! gö yağan dolu bir âfettir, fakat bunu bir ticaret malı o- larak kullananlar da vardır. *Dolü ticareti yapmakta olan yegâne firma Meksikanm Kolima vilâyeti dahilin be dağlardadir. u dağların tepesine kış yaz dai” ma dolu ve tabaka halinde buz ya: ğar. Dolu ticareti yapan firma da bunları dipleri samanlı kuyularda topliyarak sıcak şehirlere nakletmek te ve orada satmaktadır. Uykunun kaideleri ? M ESELEYİ senelerdenberi tetkik etmekte olan bir takım Al man mütebassıslarının iddialarına göre, nasıl uyumak lâzım geldiğini hiç kimse bilmemektedir. Muayyen saatlerde yatağa uza- hip gene muayyen saatlerde uyan mak meğerse pek boş ve hiç; tesir- sizmiş, Buna mukabil gün, her birisinin arasında iki saatlik uyku fasılası o- lan, müsavi kısımlara ayrılmalı imiş. İşte böylece ev balkı her altr sar atte bir yatağa çekilmelidir. Böyle yapıldığı takdirde bilâ fasıla şu ka” dar saat uyumaktan daha ziyade is- tirahat edilir ve tazelik duyulur. muş Ameliyatlarda dikiş makinesi ! MELİYATTAN sonra “vücur du dikmek için,, Amerikanm Filadilfya şehrinde doktor profesör Villis Andrews bir “dikiş makine si), icat etmiştir. a * Operatör ameliyatı bitirir bitir. mez bir asistan dikiş makinesini has. tanım vücudu üstünde gezdirmekte ve biriki saniye içinde yara dikil mektedir. İddia edildiğine göre bü dikiş ma- kinesi sayesinde O bir a- dım daha ileriye atılmıştır. Ve elle pek uzün süren dikişler yüzünden vuku bulacak komplikâsyonun “bu sayede önüne gezilmistir. ? Atlara merhamet | NGİLTERENİN “İnsanperver sosyetesi, adiyle tanınmakta olan hayır cemiyeti çok ilerlemiş yaş larinarağmen hâlâ Belçika ve Fran- sada çiftliklerde çalıştırılan, sabık İngiliz © harp atlarını satm almakta: dır. 1918 mütarekesi üzerine İngiliz ordusu tarafından Fransa ve Belçi- kada ycuz pahalı satılmış olan bu: atlar İngiltereye taşmacak ve orada hayatların sonuna kadar tenbellik içinde yaştyacaklardır. a metleri lde 20 milyon İngi liz birası (137 milyon Türk lirası) sarfedeceklerdir. 7 İngiltereye taç giyme merasimi | için gelen her ziyaretçinin, orada va sati üç hafta kalacağı zannedilmek- tedir. /V Yağaniar: 1 çesterten —2 Söyers- 3 Agata Kristi — 4, Vils Kirüfte — 5. Veyis, 8. Henri Vede. $. G. D. H, ve M Koi — 8 Mivard Kennedi — 9, Con Royd — İİ Aknoks— 21 Çeviren: fa. — Gidip bana kalınca ve Koyu renkli bir kâğıt getir. Cenni gitti ve istenilen küğrd: getir. di. Hempstid küları kâğrda, kâğıdı ce bine koydu e aşağı indiler. Hempstid halasına hiçbir şeyden bahsetmedi ses dece sordu: ” — Yaptım halağığım. Yalnız bir şey soracaktım. Madam Holland Londraya gittikten sorira banyoyu kimse kullan- dı mi? — Hayır. Hempstid veda etti, Ayrıldı. Müfettiş Racı aramağa başladı. Onun, o papazm evine gittiğini öğrenince, o oraya gitti. Mütettişi görünce hâdiseyi anlattı, Rac: — Tuhaf, dedi, banyonun el yıkama yerinin su yolunu tıkamış.. Demek.. Gözleri parlamağa başladı ve Hemps. tide baktı. Hempstid: — Evet, dedi, Madam Holland, evle- rip de Londradan geldiği vakit, odasına çıkmış ve borunun tıkandığını şikâyet etmiş; Buna göre, amiralle birlikte ps- pâza yemeğe gittikleri vakit o herhâlde boru tıkalı değildi. Sonra, cinayet saba- ht madam Hollandın gitmesi ile dönme- si arasında da, #wde (sakallı bir kimse “ yoktu. j — Yani demek istediğinize göre, o. râda sakalını traş etmiş olan, bu işi ci. nayet gecesi yapmıştır, değil mi? — Evet mister Rac! — Mister Hollandın eskiden sakal var mıydı? ğ — Hayır, Onu üç, dört defa gördüm. Sakalı yoktu, Mülettiş dalgındı — Fakat, diye mırıldandı, o cinayet gecesi Lord Marshall oteline gelip mis- ter Hollandı soran adamın sakal vardı. Şimdi hemen hemen eminim ki, bu a- dam amiral değildi, ve o, Rundel Kroffa döndü, sakalını orada traş etti. — Evet, — Bunu da, eğer evdekilerden biri. sini tanımamış olsa yapmasına imkân yok. Ya amirali, yahud da madam Hol- İand mı tanıyacaktı ki, yapabilsin. — Herhalde bu amiral olmasa gerek. Çünkü sakalını, traş etmekten maksadı, biraz evvel amiral hesabına o Oynadığı rolü belli etmemek içindi, değil mi? — Doğru. Amiral böyle rol oynanma. sma ne diye müsaade etsin? — Fakat katilin yegâne görünmeme, si lâzımgelen yer de burası değil mi? — Doğru ama, Bazan en mühim ka. tiller bile yanlış İşler yaparlar. Hem bir çak kimseler, katilleri kan tuttuğunu id. dia etmezler mi? — Siz büha inanıyor musunuz? —“Tabit inanıyorum ama, kimbilir? Müfettiş süstü. Hempatid bulduğu iz çok mühim olabilirdi. £ Biraz sonra tebessüm ederek başıru kaldırdı: V —Demel şimdi, aradığımız sakalı olan ve bunu traş eden birisidir Dur be. kayım. Ben bügünlerde sakalını Henüz traş etmiş birini gördüm < galiba. Eğer aldanmıyorsam... ON BİRİNCİ KISIM Yasın: Klemans Dar "PAPAZIN EVİNDE Rac papazın evinin önünde durdu. Kapıyı çaldı, bekledi. Şimdi gözleri ö- nünde yeni ufuklar açılmıştı. Kapı açıl. mıyordu. Tekrar çaldı, bekledi. İçerden bir. ses çıkmıyordu. Başını kaldırıp bak. tw Evin bütün perdeleri kapalıydı. Mü fettiş eğildi, gözünü kapınm < deliğine uydurarak bakti, içerisi beştu, Görünür- ide kimse yoktu. Ne papaz, ne de hir- ileri1 1:4 N Mine düşündü: Belki bahçeye ç- £msş- lardı, Bahçeye geçti, Evin arka kapısı. na doğru gitti. Orası da kapak ili.Fa. kat kapının üzerinde.bir - kâğıt vardı. Küğitta 7,30 da döneceğiz. yazıl" İdi. Mesele anlaşılmıştı. Müfettişin can: sıkıldı. Döndü. Yavaş yavaş yüri,meğe başladı. Osââte kadar ne © yaparakt? .Gidip'Neddi' Var ile görüşmeği “üyün- dü. Belki biraz malümat koparabilirdi. ; Fakat hava da çok sıcaktı. Hem O biraz ilerdej bir erik ağacı görmüştü. Jepson — 12. Klemans Dan — 13. Antoni Berkeley, | | | | Tefrika numarası — 39 Racın bir zaafı vardı. Erikleri PE verdi. Çöğukken Kaç kereler erik sızlığına gitmişti. Bu eski zaafı şii yandi. Papazın eriklerinden bir ne yemeği fena bir hareket telâk&ğe medi, ağaca doğru ilerledi. Ağacı. mana gelince, müfettiş o durdu Küçük bir beyaz meridil görmüştür kadın mendili. Eğildi, baktı, Mefği. yanında birkaç erik çekirdeği di Çekirdekler henüz kurumamıştı. Ye deklerin yanında ayak izleri de ÖĞ Rat izleri muayene etti, 36 numa. ayakları, bir kadın ayağı, mendili Aştı. Nemliydi. » Anlaşılıyerdü kadın orada durmuş, erik yemiğ, hi ve ağzını silmiş, gitmişti. GİĞ gok olmüyordu. Zira mendil nemi il gekirdekler henüz kurumamıştı. i Mendilin üzerinde “S,, markasi “5 Müfettiş, . düşünüyordu. İsmi "9 bişlayan bir kimse O tanımıyord mendil kime ait olabilirdi. Kim © olsun, buralarda birisi vardı ve giğ yordu, Rac bir rahatsızlık etti. Bu kadın acaba kendini gözetlemiyof du? Onu görüp de uzaklaşmamış © dı? Bu takdirde, kapıyı o çaldığı” duymuş olacaktı. En iyisi, gider yapmak, sonra tekrar dönmekti. ğ baktı. Altıya yaklaşıyordu. © Mi bahçeden çıktı. Yavaş yavaş yürüfÜ başladı; Papazın evine giden bir te vardı. Bu yolun âtrafında ağ Şalılıklar vardı. Biraz yürüdükten Rac yoldan ayrıldı, çalıların; ari geçti, Kendine, evin kapısını çek fakat kimse tarafından görün cek tarzda bir yer intihap ederek © du. Beklemeğe başladı. Rac pipo istiyordu. Fakat dumanı görülür kusu duyulur diye bundan -vai Cebinden bir “çiklet, çıkardı, Çiğ £e başladı. Böylece, yarım — saati saat bekledi. Ne gelen, ne giden di Kilisenin saati yediyi çaldı ve m şin sabrı, o zaman mükâfatını ; Zira, yoldan ayak sesleri duyum Müfettiş, ayak seslerinin önünde mesini bekledi, sonra, usulcacık, rı ayırarak baktı. Gelenler, Hollan”” karısı idi, Rac şaşırdı. Karı koca Ter. Kapıyı çaldılar, Rac çıngırağ” sini duydu. Kapı açılmadı.'Bir di dılar. Gene açılmadı. Holland Ka! — Biraz, dedi, bekliyelim. # — Şaat kaç. R — Yediyi beş geçiyor. al — Buraya kadar boşuna mi geld Holland derhâl cevap ov di müddet sustu. Sonra dedi ki: — İyi düşündün mü? Belki bir © tır, — Ne gibi tuzak? Neden? , — Bilmem: Fakat çağıranın # duğuna emin misin? — Tabii, Hem Artur, fazla m9 Şaya lüzum yok. Oturalım, beki? Madam #olland bunları o söyl bahçeye gitti. İki ağacın arasına Fg miş bir salıncağa oturdu, Öylece madan durdular. Rac, onlar ter görülmemek, duyulmamak için “4 duğu yerde kıpırdamadan dürü Bir taraftan da madam Hollanği © ediyordu. Ne biçim küdindi bu! v kika konuşmadan durabiliyordü. yerinde bir başkası olsa mubakk şeyler söyler, o'da, meselenin ğunu anlayadilirdi. Yoksi, kend” gözetlendiklerinin farkına or vari di dasüsüyörlrd? 1 Mütettiş buna emih değildi. hiç kıpırdamamış, gürültü yap Aradan or dakika kadar geçti MW Biadam Holland kalktı, Kocasın4* — Bir bakalım belki gelmişle Diye ilerledi. Kocası onu takiP © evin kapısına geldiler ve ikisi — A, dediler, kapr açıl: Filhakika kapı açıktı. Rac müt yen onlara baktığı için, o kapın” Ve n€ zaman açıldığını görmemi? -GDevame vE di. yet $ 5 di “