Yazanlar: 1 çesterton — 2 Süyers — 3 Agata Krişti — 4, Vila Kirofts — 5. Vaytçörç — 6. Henri Ved — 7. C, D. H, ve M Kül — 8 Müvard Kennedi — 9, Con Royd — 10 Roneld Aknoks — 11, Eâgar Jepson — 12. Klemans Dan — 14. Antoni Berkeley. Çeviren: fa. Kim olsa bu akıntıya karşı kü- rek çekebilir. Vinmuttan. geri dönmek içinde, bu şerait dahilinde, iki saat k&â fidir. Sarih değil mi? Müfettiş çok dikkat ve alâka ile din- lediği için anlamıştı. — Tamamen sarih, dedi, yani, amiral kendi sandalında, ve evi ile Vinmutara- sında katledilmiş diyebiliriz. — Evet, Şimdi de öyle tahmin ediyo. rum ki, katil, cesedi, sular indiği zaman geri getirmiş, ve kayıkhaneye yanaşır. ken, papazın sandalını görmüştür. Gö- rünce de cesedi, papazın sandalma at. mak aklına gelmiş olabilir. Gider, cesedi | oraya kor. Sonra ne yapacak? Sandalm | ipini çözmek lâzım. Nasıl lm? Siz söyleyiniz. — O kadar zor bir iş mi? Sandal zin- cirle bağlı değil ya. İpi çözüverir, — Anlamadınız. Düşürnünüz ki san. dalı çözmek istediği zaman sular alçak mıştı ve nehir üç, dört kadem daha aşa- gözer baka- ğı inmişti, Anladınız mı? Yani, ip, sular | kabarık iken zaten de yukarı bağlandı. ğı için, onu çözmek için gayet uzun boy Yu bir adamın kazığa sarılıp çıkması 1â- | zımâr. Bu sebebten, bir tek çare vardı. | İpi kesmek. Burada da bir şeye nazarı dikkatinizi çekmek isterim. o Bilmem farkettiniz mi? İp, üç santimetre kalın» lığında yeni bir halattı, — Evet, Yeni olduğunu görmüştüm. Fakat bunu ne ehemmiyeti var? — Siz, hiç alelâde bir bıçakla (o böyle yeni bir halatı kesmeği tecriibe ettiniz mi? Zannetmem. O halde bana inanınız bu çok güç bir işti. Hem muvaffak Olsanız bile, ipin kesik yeri . bürülmüş | olur, Halbuki sabahleyin sandalda gör- düm, ip, bir hamlede ve gayet bilenmiş bir bıçakla kesilmiş gibiydi. Neddi Varın piposu bitmişti. Cebin. den tütün kekesini çıkardı. İki üç yap- rak aldı, bıçağını çekti, doğramağa ha- zırlandı: — Bu bıçak, dedi, gayet İyi bilenmiş. tir. Fakat ben, bu ipi, bu bıçakla bile, 'Tefrika numarası; — 18 — dan farkedilirdi. Bir de, bizim 6 lık top. larımız, ötekinden biraz daha (o yüksek- ti. Bu kruvazörün kaptanı Peniston idi.. Gayet iyi bir zabit. Bütün tayfalar onu severlerdi. Güzel, iyi Bakımlı bir gemi idi, Kaptan Peniston daha (evvel atış mütehasstsı idi ve bu gemide bulundu- ğu müddetçe atış (şampiyonluğu hep onda idi, — Sandalda cesedini gördüğünüz â- dam 6 muydu? — Eğer şayet oysa, onu (o tanıdığım zamandanberi çok değişmiş. Benim gör- düğüm cesedin boyu, amiralin boyu ka“ dardı. Fakat eğer yüzümde onun yüzü i. 8€, yirmi sene içinde çok değişmiş, de- Hişmek kaşdetmek istediğim nokta, bii hassa ifade değişmesidir. Benim tanıdı. Zım Peniston neşeli,güler yüzlü bir a- damâı. Bu sabah gördüğüm cesedin su. ratı ise bir iblis suratına benziyor. — Amma, oymuş. Size çok teşekkür ederim Var! Bana epeyce malâmat ver- dinir. Tahkikat esnasında sizin de şaha- detinize müracaat edeceğiz. o Şimdilik Allahammarladık. Birgün geçerken uğ. rarım da gene uzunboy'lu konuşuruz. — Hayhay ne zaman İsterseniz bu- yurunuz. Eğer balık merakınız varsa, size kimsenin bilmediği bir yet güsteri- rim. Oradan bol bol balık tutabilirsiniz. Geçit yeridir. (Devam var) Ceyn ile genç Afrikalı kızı koru- mağa çalışmak çok yorucu bir işti Kinkayt “gemicilerinin hergün bir vuruşta kesebileceğimi iddia - ede- | büyük bir tekne yapmak için çalış - mem. Emin olunuz ki, o ipi kesen bıçak çok kuvvetli ve çok keskin bir bıçak- Rac ihtiyara dikkatle bakarken bir faraftan da düşünüyordu. Amiralin san. dalla Vinmuta inmiş olmak ihtimali şim di çok kuvvetlenmişti. Bu takdirde Vin- mut civarında katledilmiş o olması, ve cedinin Neddi Varın bulunduğu nokta- ya kadar çıkmış olması tabiiydi. Fakat bunu tesbit etmek kabil miydi? Evvelâ, #aat kaçta evden ayrılmıştı? o Doktor, tinayetin gece yarışmadan evvel olduğu. nu söylüyordu. Bundan başka, eğer Lord Malshall oteline uğramış olan ha. kikaten amiral İse, demek (o Vinmutta saat onbirden biraz evvel bulunmuş o- Iuyordu. Evinden ise derhal hareket et. mişti Esasen papazın evinden biran ev- vel gitmek istemesi de bunu izah edi- yordu. Sonra, yeğeninden sigara içece. ğini söyliyerek ayrılması, onuniz bera- maktan ne kadar bıktıklarını, ara» larında gürültülerin eksik olmadığı nı yukarıda anlatmıştık. Maymunların oğlu Tarzan çok sıkıntılı bir vaziyet içindeydi. Bir taraftan yanmdakilerin yiyecekleri eti avlanarak elde etmek, bir yandan da Kinkâyt gemicileri gibi haydut- lar arasında karısı Ceyn ile genç Af- rikalı kızı Korumağa çalışmak çok yorucu bir işti; Halbuki bir yandan da ne olursa olsun ellerindeki tekne- Yi yapıp bitirmek gerekti. Eğer Tarzan şimdi Afrika kıt” asında olsaydı, bulunduğu yer şehir İli insanlara ne kadar uzak olursa ol- sun, gözü yılmıyacak, karısiyle genç Afrikalı kızi, yüz bin zorluğu yene- rek selâmete eriştirecekti. Ormanların karanlık derinlikle- ri, binlerce yırtıcı canavarla dolu bucakları, timsahlı göl ve dereleri, ber eve dönmek istemediğini gösteri-| göz yıldıracak şeyler değildi, fakat ne yordu. Herhalde, biran evvel hareket etmek istiyordu, Lâkin, eğer (hakikat böyle ise, çardak altında saat onu yirmi | geçeye kadar oturmuş olan papaz onu | nası olup da görmemişti? Racın birdenbire, papazın, cinayet ba berini alır almaz gösterdiği telâş aklıma geldi. Acaba papaz, âmiralin bu esrar. engiz yolculuğa çıktığını görmüştü de hangi bir sebepten bunu ( saklıyordu? Herhâlde'bu ibtimal dahilinde bir şeydi. Neddi Var nihayet piposunu doldur- muş, yakmıştı. Müfettişin düşünceleri- ni şu sözlerle kesti: — Tuhaf şey, amicali nasıl oldu da tanıyamadım, Ben bahriyede iken bu &- simde bir tek zabit vardı ve (kendisini birçok kere görmüştüm. — Ya?. Nerede görmüştünüz? .— Yirmi sene olüyer. Çinde göttmüş- tim. Ben o aralık “Rutlandshirr,, isim- Yi üç bacalı bir kruvazörde idim. Müt. hiş bir gemiydi. Dehşeti mukavemeti vardı denize. Hele bir defa, bir tayfuna yakalandık. Güvertede ne varsa süpür- müştü İşte, bakın, şu gemi, #htiyar, piposunun ucuyin o duvarda biz fotoğrafı gösterdi. Devam ettiz — Bu kruyazörtin bir de eşi vardı. “Muntirfdenohire,, idi. Biribirinden Tarkketmek pek güçtü. Yalnız bacalarm- kadar atik, ne kadar kuvvetli, ne ka- dar usta olursa olsun şu ıssız ada- nm dört yanımı kuşatmış, geniş ve dalgalı denize karşı bir iş beceremi - yeceğini anlıyordu. Bu ada Tarzanın bile dıvarlarını aşamıyacağı bir zından gibiydi. Bu zımdandan kurtulmanm bir yolu vardı: Başladıkları tekneyi bitirmek! İşte bunun için Tarzan her güç- lüğü kendi omuzlerma yükleniyor, tembel, yorgun ve küskün gemici” leri tatlı sözlerle çalıştırmağa uğra- şıyor, çok inatçı olanlara da, Avru- paya giderlerse büyük paralar vade- diyordu. Tarzahın bu yorulmak ve yıl - mak tanımayan uğraşmaları yüzün. den kurulmuş olan tekne bayağı bit- miş hale gelmişti." Şunu da söyliye- lim ki; Bu ağır işin büyük bir kısmı. mı Tarzan ile yiğit Mugambi yaproış" lardı. Tarzan gibi iri ve cok kuvvet- ii olan Afrikalı hiç sızlanmıyarak, hiç bir dakika yorgunluk göstermi- yerek günlerce, geceleri çalışmıştı. Kara gövdesiyle. iri kara bazosiyle onu makine gibi çalışm görenler, demirden yapılmış ve kendi kendine işliyen bir heykele benzetebilirdi. “ Ben orospu değilim. Orospu taklidi yapması talim edilmiş bedbaht bir kızım. Ne yapayım? Dayanamadım. Bu kadın avcisi zenciye vuruldum... ,, ( Ben, bütün zevahire rağmen çok biç&. Geçen kısımlarm bülâsası Hadım. edilerek saraya alındım. Ni- şanlım da süraydadır ve sahte ha. dımağası Sünbüle abayı yakmıştır. Bana dert yanıyor, » 4 Ağlamaklı bir hali vardı: — Ben mahvolmuş bir kadınım... Cidden... Artık o, bu zevkleri kendine tattıran elinden kurtulup bana dönmi. yecektir... Ben, onun yanında neyim ki... Neyim ki... Acı acı cevap verdi: — İstidatlar inkişaf eder... Belki de sen ondan da, Safiye sultandan da, tarihin en meşhur, en hunhar kadınla- rından da daha müthiş olursun... Zi. ra, tuttuğun yol, seni maksada ualştı- racak olan yoldur... Devam et... Va- rr! ustafa, yapma. Böyle söyleme, i reyim.... Oyuncağım, Hem de yalniz Rendi nefsimin değil, başkalarının 0. yuncağı... Kaşlarımı çattım: — Gaye?... Hani gaye kadmı idin. Yüzünde üzüldüğünü gösteren bir ifade hâsıl oldu: kendinden ayırmak istiyordu. Bir bük tü, iki büktü, ayırdı. Bu sevda posası-- n! yerde duran bir beyaz ayı postu Üzerine atarâk: R — Kaldırın! . emrini verdi, Şimdi, musiki, şen bir havaya bas. lamıştı. Zenci, nikaplı kadının yanıma gitti... Sırtındaki hil'ati, Kanlandığı — Öyle olmasını istiyorum... Pek | 4çin alarak, yerine, gayet lâtif pembe istiyorum... Hattâ bu uğurda her şeyi | göze aldım... Muvaffakıyet de kgzana- ! taktım... Zira, bütün imtihanlarda İvi humara kazandım.. Enson dakikada | bü udam önüme çıktt. Eliyle, Sünbülü gösterdi — Bu zenci... Ah.. . dedi, Sahte hadrmağası, artık kanlı aşk oyurunu nihayete erdirmişti.. Al kanlara bürünmüş ve son nefeste de devam eden ihtirasm kıvrıntılariyle vilcuduna kenetlenmiş olan - cesedi, Yazan: Edgar Rice Barougl lk Gemicilerin içinde en çok. sızla” nıp homurdanan, bu haliyle öteki- leri de işten soğutan biri varsa, o da ikinci kaptan Şnayder idi, Bu adam nihayet çalışamayı büs bütün bırakmış, kendisine sıkı siki» ya yoldaş tuttuğu gemici Şmit ile vaktini ormanda dolaşmakla geçir - içni gittiklerini ileri sürmekte iseler de akşamları elleri boş dönüyorlar, kim seye bir faydaları olmuyordu. İkinci kaptan Şnayder kendisinin istirahate muhtaç olduğunu da ileri sürüyordu. Tarzan harifin sözleri- ne inanmıyorsa da ona açıktan açı - ğa sert muamele göstermek istemi” yordu. Kaptan Şnaydere sert muö- mele edince arkadaşları, - kendileri" nin Tarzan elinde köle gibi kaldıklar rını düşüneceklerdi. Bundan baş - ka konak yerindeki hayat o kadar tatsızlaşmıştı ki maymunların oğluu hali büsbütün şiddetlendirecek' bir vaka çıkarmaktan çekiniyor, her uy: gunsuzluğa biraz daha dayanmak ve ker işi tatlıya bağlamak istiyor- İşte budüşüncelerle, ikinci kap - tanla Şmit'in istedikleri vakit orma- na çekilip gitmelerine göz yumdu. Fakat son günde iki kalpazan arkadaşta şaşılacak bir değişiklik oldu. İkinci kaptan Şnayder birdenbire yorgunluğunu büsbütün gidermiş, yahut yaptıklarına iyice pişman ol muş gibi bir biçimle sabahleyin er - kenden, yapılan teknenin başına geldi; Akşama kadar gayretle çalış- tt. ArkadaşıŞmit de tıpkronun gibi çalışmıştı. Bunları görenler, gü- ya birkaç vakittenberi yaptıklarıtem belliğin titizliğin acısını . çıkarmak istiyorlar sanırdı, İkisinin de etraflarındakilerle şa- kalaşarak onlardan çok çalıştıklarını gören Tarzan bu hale son derece se- vinmiş, heriflerin nihayet — akılları başlarına gelmis olduğuna inanmıştı. Ve bunda da haklıydı. Adadan kur tulma yolu olmadığını gören bir ada- | mun tekneyi bitirmek için bütün gü- kı İ ciyle çalışmaması bayağı delilik ol- maz mıydı? İkinci kaptan ile arkadaşı ger - çekten yorucu olan işi bırakarak ü - mitsizlik ve sinir buhranı içinde bir kaç gün boş, somurtkan dolaşmış lardr. Temiz hava ve sessiz yerlerde düşünerek geçirdikleri vakit niha - yet sinirlerini yatıştırmış , akılları- nı başlarına getirmişti. , Maymunların oğlu Tarzan işte böyle düşündüğü için bugün öğle- den sonra orntana avlanmağa gider ken yüreği rahattı, Arkada bıraktır ğı karısı Ceyn için korkulu bir şey düşünmüyordu. Tarzana, o akşam ikinci kaptan ile $mit ormanda gezerken büyük bir keyik sürüsü gördüklerini, fakat bu gibi avcılıkta ustalıkları olmadı ğından onlardan, . keyikleri ne ta- raflarda gördüklerini sormuş, onlar da konak yerinden uzakça bir yer ta- rif etmişlerdi. Tarzan adımlarımı oraya doğru siklestirde. * Delikanlı dudaklarımda keyfli bir gülümseme olduğu halde ilerilerken gideceği ta- rafm, adanın lodos yanına yani ce- nup garbi cihetine düştüğünü de he- saplıyordü. Tarzan vakit vakit duruyor, bü- tün kuvvetini keskin kulaklarma ormanm. koyu yeşilliği icinde en w fak yabancı noktayı, en küçük kr pırtıyı seçineğe alışkın gözlerine ve- rerek ikinci kaptanla gemici Şmidin söyledikleri geyik sürüsünden bir iz sezmeğe çalışıyordu. Tarzan adanın İodos tarafma doğru giderken ormanın başka bir köşesinde on iki kadar kötü yüzlü bir insan kümesi ilerliyordu. “Bu herifler sanki görülmekten, duyul- ma.tan Lorkuyorlarmış, sanki en bir iş yapmağa gidiyorlarmış gibi sine sine yürüyorlar, daha doğ: yusu bir kime hayduda benzıyorlar- dı. Bu on !ki kişilik takım, yolculuk” larmın kimse tarafmdan görükme - diklerine kani olarak “yaptıklarını sanıyorlardı. Halbuki iş böyle de- gildi, (Devamı var) | gu yeni bir hil'at verdiler... Yanımda, Ayşe; — Bu zenci... Bu zenci... Bütün az- mimi kırdı... Beni doğru yoldan çıka. rıyor.. Korkarım ki her deliliği bana” irtikâp ettirecek... dedi. - Her delili, ği ve her mel'âneti, her ihaneti... Elimi tuttu: — Fakat Mustafa... Viodanma da. nış... Doğru söyle... Çok sevimli, çok İ enna yakım. çok'kudretli bir insan de- Bak, sen ki kadın değilsin, ve sen ki cok düğrüst, gok nemuskâr, a bir İnsansm, onun ne ruh. ü, ns hain olduğunu bi'e bile kendisine bu kadar bağlanıyor. etm... Onu seviyörsun, değil mi7... — Cevap vermiyorsun, bak... Demek ki, doğm... Övlövte, ben kadm oldü- ğuma göre, çecelerdenberi' “onun cö. mertçe ve her kadını çileden çıkara- cak tarzön ask ziyafetlerine nall oldu. ım halde nasl olur da mukavemet edebilirim... Sarkoşum.. Hayır; sar. hoşluk ne kelime... Ondan da beter. Esirim, cariveyim... Kulum, köpeğim, Ah, ne erkek, görüyor musun? Gör mekle de anlaşılmaz bu.. Onu yakm- dan bilmek lâzom... Kadm olupda tl. mek... Tatmak, zevkine erişmek.. O zaman Anlaşılır, hak verilir.. O za - man mazur görülürüm... Fsasen, bü. tün tarihi meşhur kadmlar, bunca pa. disahların saraylarını dolduran şahsi. yetli hatunlar, hep onun Darma yan. madılar mi7... Bu herif, tarihin seye rini değiştirdi... Hsreme giren devlet idaresini etlerine âldr.. Bu kuğrette bir adam, benim gibi daha dilin vetiş- miş bir kızı ne yanmazdı.., Biliyorsun anha minha,. Ben de kaşarlanmıs bir orospu değilim... Oro&pu taklidi van. ması icin talim ettirilmiş sâ* bir kı. zım... Maflüp oldum, ne yapayım... Ağlamağı büslamek iserevdi. Bütün si'âhları tecrid edilmiş bir betbaht halindeydi. Birdenbire: — Sust - dedim, 1 Yüzüme baktı. — Dikkat. Ayşez Niksbii kadm, Sünbüle bizi gösterdi, bir şeyler söy- lüyor... Eğer evvelden tanıştığımız belli olursa çok fena... Üzerimize şüp. heleri çeviririz... Ayse: : — Hekkın var! - âlye mırıldandı. Sünbülle nikaplı sultan, birkaç da. kikadanberi, yanyana (oturmuşlar, canciğer bir muhavereye dalmışlardı. Fakat muhâverenin son kısmınm bi. ze taallük ettiği belliydi. “Sahte hadımağası, yüksek sesle de- di ki: — Mustafa,, Zaten odaya girer gir- mez enlamıştım ki Ayşe senin hoşu. na gitti. Fakat ey zavallı hadımağı- s1... Onu re yapacaksın... Hem senin hayalinde yaşıyan bir nizanlı var kl, onu Kimbilir nereye aşırdılar.. Sen şimdilik onu. düşüne düşüne bize bir yanık türlü söyle de efendimiz eğlen. sin... Muvakkat gözden olan bu Ayşe. ye gelince, onu, (yanındaki nikaplıyı göstererek) “efendimiz istedi, sultan İbrahim efendimize hediye edecekler- MİS... Yüreğimden bir ahvettim. (Devamı var)