20 Nisan 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

20 Nisan 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aşk ugrune& dilenci!. Artık hiç elbise diktirtmez oldu.. | Mevcutlar eakidi, kolları örselendi ve genç kadın onları öylece giyip dolaş tı. Mihrümah çiftlikteki adamlarmı savdi, hayvanlarını sattı, topraklar, e. kimsiz, bakımsız kaldi. Komşular hayretle: — Bu kıza ne oldu? . diyorlardı. O, Jâkayt gülüyor; pılıpırtı kıya fetiyie dolaşıyor, her önüne gelene: — Bakım, vefasız bir erkek seven bir kadmı ne hale sokabilir... . diyor. du. Nasihatler hiç para etmedi; bilâkis kızın inadını takviye etti. O, yaşıya- rak, kendini günden güne perişan ot- mek istiyordu. Annesinin bir ahbabı, sevabma evine kadar gitti. Onun ha. leti ruhiyesini değiştirmek istedi. Ka. dm, evde gördüğü sefalete hayret et miş. Her yer toz içinde... Ocakta o. dun yok. Kız yalmayak. Önünde bir tabak yeşil salata, onu yiyor. Bir saat kadar konuşmuşlar, İhti, Yar kadın, sözlerinin kâr etmiyeceği. ni anlıyarak dönmüş. Kiz, nakarat gi bi, gunları söylermiş: — Gelip de benim bu halimi gördü. ğü zaman, bakalım ne yapacak?... — Nereden görecek? Yengesi öldü. — Zarar yok. Elbet bir gün duya. caktır, görecektir. İşte o gün onun e» giddetli cehennem azabı olacaktır, İşte böyle, hiçbir söz, hiçbir nasi. hat fayda vermedi. Mihrümah, yavaş yavaş, her şeyi satmağa başladı. Gü, nün birinde, elinde avucunda metelâ kalmadı. Servetini nakte - çevirdikçe fıkaralara dağıtırmış. Başını sokseak, küçük, ahır gibi bir yeri muhafaza et. tikten sonra, genç kız arkasına torba vurarak, sokak sokak dilenmeğe baş- lamış... Kirk sene, anlıyor musunuz, kırk 1ğ... Kaderin, te- Rahata alışmış olan o narin vicu du, bu zorluklara karşı, kimbilir nekr. dar isyan etmişti. İlkzamanlar, kim- bilir ne kadar ıstırap çekmistir. Fakat sonra, acaba alışmış mıdır? Bu iğrenç bayat» senelerden sonra temessü| et. miş imdir? BumNEi yaptığından do. İayı kendi * ine hak mı veriyor, yolma nefs, şilnet mi ediyor? — Birkal; kere ona mecerayı $or. mak istedim; miltemadiyen beni an- lamamazlığa geldi. İşi aptallığa vur. du. Fakat ben yerin ederken aklı ta. mamiyle abşındadır. İşte meselâ, de- nize sık #ik'girip yıkanmak âdeti o. nun hanımlığından kalma bir ihtiyaç neticesidir. Arkadaşımın sözünü kestim. — Pek âlâ, söyle bakalım Partev... O sevdiği delikanlı, sonra, bu işe va. kıf olmuş mu? Mihrümah umduğu gi. bi vicdan azabı çekmiş mi? — Yooo, canım, ne münasebet?.. Bülend o zman bu zamandır burala- ra ayak bile basmamış.. Kızcağızla bir daha yüz yüza gelmemişler. Partov, asabi asabi başını sallıyor. du. Sonra iğilerek, güya bu 185ız yer. lerde bizi işitecek insan varmış gibi, yavaşça: — Ne dersin? Aklıma şöyle bir fi- kir geliyor. Kaderi biz biriz sevk ve idare etsek... Bülendin nerelerde oldu. Bunu öğrenmek güç bir şey değil... Şehirde onu tanıyanlar vârdır. Birkaç kere bu teşebblsü küvveden fifle çi- karmağa hazırlandım, Fakat bilmem her nedense tereddüt ettim, Şimdi sa. na bu hikâyeyi anlatırken içimde bir denbire “şu İşi yapayım! arzusunu kuvvetle duydum. Sonra mariz ve asabi bir hareketle tekrarladı: — Hayır, hayır... Hiç tereddüt et. miyeceğim! Yüzüne baktım ve itirazla: — Hayır, hayır.. Bunu yapms Pertev!... İyi düştün. Bu, rek iğrenç ve feci bir şey olur. — Neden fecimiş?... Haydi, sen del, Bilâkis çok epteresan!... | di, Halinde öyle bir muzafferiyet var- İ dr ki, teşebbüsünü kuvveden fiile çı. Ve yüzünde yine dalgın bir istihza ve merak alâimi görülüyordu. Üç dürt gün sonra Pertev, ötele gel karmak üzere olduğunu derhal anla» dım, Bunun böyle oluşuna kızmam lâ, | zamgelirken memnun kaldığıma hay- | ret ediyordum. İ Arkadaşım, hazırladığı plânı banâ anlattı: Gayet basit bir şey! Bülendin o ci. varlarda arazisi varmış, Onları alma, ma Pertevin zaten niyeti vardı. Bu suretle kendisiyle görüşmek için da- vet etmiş. Bülend, birkaç genadenberi İzmirde yaşıyormuş. Evlenmiş, Dört çocuğu varmış, Rahat ve mes'uimuş. Hüsnil ahlâk sahibiymiş, hölâ © hassasiyeti devam ediyormuş. Mütkat günü üçümüz buluştuk. Bü, lend altmışma gelmiş, muntazam gi- yinmiş bir adamdı. İçimde bir tered. düt vardı. Perteve baktım. Yavaşça: —— Gel gu işten vazgeçelim'- dedim, Kaşlarını çattı: — Deli misin? Tam yoluna koydu. ğum zaman mi V ğiz? Alım satım muhavereleri bittikten sonra, arkadaşım misafirine: — Buyrun, biraz bahçede dolaşalım dedi. Eğer yürümeği #evorseniz, daha ileri de gideriz. Ve sonra, sahte bir safiyetle ilâve etti: hdi — Galiba civarı bilirsiniz?... Vakti, le burada bulunmuşsunuz... Bülend, lâkayt bir sesle: —0. Pek az! .dedi . Pek genç tim. İyi hatırlamıyorum... Mevsim yaz mıydı, kış mıydı? Buyrun, ba, kalım, çıkalım... 'Usulla Perteve: — Ya Mihrümzha raslamazsak... « dedim, — Kahil mi? Rumlin. emasasi Hem leyin onu gözetledim. Ko- nuştum, Kendisine akşam Üstü güzel “Bir paket sigara vereceğimi vandet. tim. Mutlak gelir. Çıktık. Yürümeğe başladık. Derken, uzaktan, tozlar içinde, torbasr omzun- da bizimki göründü. Pertev hemen o. na hürmetle seslendi: - Vayı.. Mihrümah hanım... Vâs- dettiğim sigaraları mı almağa geldi. niz? Ve 'paketi misafirin eline sıkıştıra- rak; kadına işittirecek şekilde: — Bülend beyu Siz. veriniz. Ya. bancı insanlardan hazzeder! , dedi. Bülend bey, hayretle ve iğrenerek arkadaşımın tavsiyesini yerine getir- | di, Kadma baktı. Mavi gözler onu İyi. den iyiye tetkik ediyordu. Pertevle benim kalbimz çarpiyor. boğasımız tıkanacak gibi oluyordu. Filhakika kadm tanmacak vaziyette değildi. Fakat Pertev; onun ismini ve Bülendinkini, sanki takdim merasimi yapıyormuş gİbi söylemişti, Araların- da nasıl bir bakışına olacak? Nasıl bir ürkeklik? Nasıl feryatlar kopa- cak? Lâkin, ihtiyar kadın, mutad ne- zâketiyel teşekkür ederek sigaraların! aldr. Bülend de saatine bakarak: — Müsaade edin beyler, Geç kal- dım. Ben gideyim! - dedi. (Devamı 11 incide) Nakleden: (Hatice Süreyya) NSIZIN GE- KE den BiR Desi iğ Kızıl sacaya K Çelik yüreğin meceraları —5— EVET... HAYATI şartı ile bütün e Ancelo Zakarya, Galata ve ci- varının yegâne hâkimi ve en mu- kaddes insanıydı. Bütün kiliseler onun himayesinde olduğu gibi Sen Pol Piyer ve kilisesinin civarındaki bütün arazi de onundu. 1535 yılımda bütün Dominiken papaslar Gonatadan gelen Araplar tarafından Sen Pol kilisesinden ko- | vulmuşlardı. Nereye gideceklerdi?. Kime sığmacaklardı?. * Bilmiyorlardı. Uzun araştırmalardan sonra en ihtiyar papası Ancelo Zakaryaya gönderdiler. U ANDA. | IN TEMLİ- siz, yurtsuz kaldık... Zakarya sordu: — Benden ne istiyopmnuz? — Size sığınıyoruz mühterem peder... Yersiz, yurtsuz kaldık. Zakarya düşündü: Kilise kendi himayesindeydi. Emlâki ve arazisinin miktarını bilmi. yordu. Papaslara yetecek her şeyi vermeğe kadirdi. — Bir şartla hepinizi himaye e- derim... dedi. Papas sevinçle ellerine sarıldı; — Bin şartı kabulerazıyız. — Fayişa Ve ilâve etti: — Hem çok kelay bir şart... — Söyleyiniz.. Bütün şartları ka bul edeceği — Peki öyle ise dinleyiniz. Ben bortısında benim namsma bir mum diker ve her hafta gerek benim ge rek akrabamın ruhu için âyin yapar- sanız kiliseyi ve bütün emlâki size terkederim...” Papas, heyecandan cevap ve - remedi. Bütün işleri dua değil miy- di? Kendilerine en büyük iyiliği ya- pan adam için dua etmek zaten va- zifeleri oluyordu. — Kabul, kabul, hepsini kabul ediyoruz... Diyerek sevinçle uzaklaş- tı ve arkadaşlarma müjde götürdü. Anceloz Zakarya, 1535 yılı 20 nisan günü, 402 sene evvel bugün, bütün şartlarşni kabul eden Domini. İ ken papaslarına kilise ve emlâkini terketti. İİ Galata kulesinin kapısı karşısın- ki kule dibi sokağının biraz aşeğr sında sağda ve yolun dönek nokta - smda bulunan bu kilise, papaslara hibe edildikten sonra birçok mace- ralar daha yaşadı. 1603 - 1604 yılmda her tarafı yeniden tamir edildi. Birinci Ah- VAN ZAVALLI KIZIM VAM» Yazan: öldükten sonra tebriyei Meryem | Niyazi Anmet 402 sene evvel bugün Dominiken papasları Galata kilisesine bütün emlâki ile beraber sahip oldular Anceto Zakarya, kendi namını mu dikilmesi, ruhu için ayin yapılmas m âkin! hibe ett! ( met zamanında 1608 yılında bir #-r- man ile kilise, Fransanın himayesire verildi. 1690 yılında çıkan bir yangın, kiliseyi harabe haline getirince: — Galiba papaslar duayi eksik ettiler... Diye dedi kodu çıktı ve her tara“ fa yayıldı. Birçok kimseler: — Onu unutarak âyin yapma dılar.... — Kilise onun için yandı. — Eğer bu kilise tamir edilmez: se büsbütün fena olur... Diyorlardı. Sen Piyer ve Pol kilisenin tarihi- ehemmiyeti çok büyüktü. Burada birçok azizlerin metrukâtı bulunu- yordu. Tarihi kilise harap bir halde bı- rakılamazdı. Yeniden yapılmağa b3ş landı. İkmal edildikten sonra Gala" ta Fransızlarına tahsis edildi. Kilise, bugünkü halini 1841 yı. Imda aldr. İsviçreli mimar Fosati tarafından yapıldı. Avlunun sağ tarafındaki. avluda, Fransanın üç zambak çiçeğinden mürekkep olan arması ile bazı mezar taşları ve vak- tiyle ölülerin gömülmesine mahsus lâkid görülmektedir. Zakarya'nm ruhu, herhalde olmuştur. Çünkü papaslar munta- zaman dualarımı yapıyorlar. Kimyager Hüsameddin Tam idrar tahlili 100 kuruştur. Bil. umum tahlilât, Eminönü Emlâk ve Eytam Bankası © karşısmda İazet Bev Hanı. HABER AKSAM POSTASI! IDARE EV > Istanbul Ankara Ceddesi Posta kutusu » İstanbul 214 Talg dresi: istanDu! KABER şleri telofonu ; 23A72 an ABONE ŞARTLARI Yazı idare venân . Türkiye © Ezmehi Senelik !460Mr 270046. © ayik 730 , 1480 3 eyim o 409 80 . Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Masan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası BENİMLE ALAY ETME £ “İİ BöyLE... SENİ SEVDİ-. GİMDEN KANATLAN- (Mi. SENİ HABERDAR! Bimer TEDİ. NA : BİR ÇİNLİYI DE -- BLBÖRMÜŞLE İİ Rİ a 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: