MW, dap) day OPI90 po Mg tör, e enik zi “amandaşnz epo Ga opUNO “OO pul un 51708 #üopshz #9 NO “,ujpuel NE mop un orez Seref "neon gresre; m parnd onbayyoraa *£ “ed w,p ou v1 OP apez yüdtupula v,u vo önb SuUp oz Y 040)U9 NO 'iroumz ne NO WOJES 0| SUUp deuyı; "01 1 sep yudumopa Gresyerd or of 'Suruos Uç Con ) Ss “5107 SüyUp mod süvd usta syenef onb çesed vet id — KaJON yanlıu 2 472 Ş340Ü 30 vy Waİ6 vos ipi Mg, iz “glyumş YNYPE OALON,, (önpupeop na sy 0) Z0PpUMSIP SNGAZAI NO — “uyarana yarediz aus uod98 pst yerto 4134 BD Me ayip v1 mod og oya anl öğ devd MOAL,p Mi 3 0) ŞOp “rısreyd un oki ş $ & 5 5 d $ 8 © 3 a Ş v ğ R iğ $  5 s 3 2 z 5 g 2 3, NS adUOp aNGUrEY Yİ Nes opumağ v( suep evdax sov Sud Of yaaçeoop mb a9yo sapd ned un £ Bu of 7 'plogef Sp rd eur aarluou V HIGULEY? WI "gİBUASE | vd 'aİEY) ouagıxnop NE Ş Muowu ye; ew mb 'uolrmed un od 4 dooonvog srepe.f lareoyzo yuayıdox un şrönol No “ğusur 3) so) snoj srsar,u af sayd evuğnuoy da göwoynep ug — ça 2p-731 oy daydo) sues “03017 8101) v — ref pusığ ün siva — iLoLLi & ağsğ,p UN) — imoyi sanar, #8 NO —T “woygomoye sor FDA Kp — “san de Sanasnyd “uro nt 'syda Of 'mM0 — #n0a 9404 Böyle ,Uprel aç sutp Rouge sop (TY OK swzısusıp Ulay? göyanı eo 400YLLAĞ #7 ağ auanboz “403 10d V5 *ureg Op oyyes VOAN 'pUOYIS NE duguryo un “oarl Pp İRAN A nb 00 özpudud oyrej e, Eto 24999 “249y9 dor sed 'diyuty? OH ç aguuu? vuuog Sun a9UUOp YUK Op VOJAJ9S OP çoyloJdu1 V 3) “op çel 30 'çnsamg of suoa gİLp sins vw of ısansuaa VOZISNYYA onbyyuğem “esya vi “*(101Y,( 9p zamansa pasıf of ssp 'darşu, sed ve,u af 'üroyd sşad mol ş ire ioği oo &nsog sad sop un “saşe slam) Gop ame Şi TU no yuaysAyırs mb çarnağuK0a op uroyd 39 Soyla soyueyi op os? Şu CÜCENİN AŞKI : H tifler tadına bakmak istemiyor- il zehirli olduğunu biliyorlar. emin de dediğimiz gibi Boti Talarmez 'ediğimiz gibi Botista ve bu üçüncü gün Pi 1 ii fat ediyorlardı. ardayana bilhassa ilt Hem iltifat ediyor, hem © kızıyorlardı. İltifat ediyorlardı, çüne i onlara öyle emir verilmişti, Kızıyor. ları & : Ni işi Şünkü mahpuslar; bulunduğu. ye” halde, > <elek imkânma malik olduğu ©. bunlara bakmıyordu bile, kalbur ki o 9 ma al Yemek istedikleri halde kir lok ne öyle emir verilmişti, e yemeği zamanı gelince, iki a P »€£ zamanki gibi Pardayanın Yâ“ hız Sirdiler. Yalnız bu defa — sofrayı ke lir ve yüzünde — büyük bir NŞ görül, i > ir tavrı. rülen Botista bir — teyrilatşı İli. laz şövalye yemek odasına ges ne ârrusunda bulunurlarsa, kendileri Orada hizmette bulunmakla şeref duyarız, 4, ardüyan bu sözler üzerine, hayret. işi, Sona kaldı. Bu da nedemekti ve bu Şin içinde gene hangi gizli ve sinsi bir maksat vardı? Rahiplerin yüzlerindeki garip sevinş Ve tebessümden, aleyhine bir şeyler ha- | zırlandığını anladı ve sert bir sc8'e: le: ette bulunmakla şeref duyamıyacaksı- Bız, çünkü buradan kımıldamağa hiş de niyetim yok. | Pardayan bunları söyledikten sonra koltuğu, oturd İl st geririi, u ve rahiplere İki rahip hayretle biribirlerine baktı" r, burunları endişeli bir tavırla wan. Ve geniş çeneleri takallüs etti, Pardayan bu anda onları görseydi. Ta & / dlarında olan bu rahipler. | © alamıyorlardı, çünkü kendileri. | Muhakkak ki gülmekten katılırdı. Yüz- lerindeki hayret o kadar gülünçtü ki. Buna rağmen, rahip Botista Ümitsiz- lik içinde son bir teşebbüste bulunma, ga karar verdi ve itiraz ve münakaşa kabul etmiyen bir seslez — Muhakkak gelmen lâzım, dedi Pardayan rahibin âdeta (tehditkâr tavrı üzerine birdenbire ayağa kalktı ve müstehzi bir sesle; — Gelmek mi lâzım? Niçin? diye sor- du. Rahip Zaharyas tatlı yavaş bir sesle: — Emir böyle, — Ya bu emre itaat etmezsem? — Sizi zorla götürmek mecburiyetin- de kalacağız. Pardayan, öne doğru, süratle iki a. dım attı. Üç gündenberi birşey yeme- miş olmasına rağmen bu küstah rahip- lerin haddini kolayca bildirecek yette olduğunu hissetti. Tam iki yum ruğunu öne doğru savuracağı ( snada, aklına ani bir fikir geldi ve (o kendisini zaptetti. — Ne aptalım, diye (düşündü. Bu Allahın belâsı rahipleri kandırarak #a- vuşmyacağım ne malâm. Her ne ol sa olsun, bu manastırın her tarafını öğ- yazi, — Size hiçbir şey yemiyeceğimi söy: | Miştim, dedi. Binaenaleyh bana hiz. renmem herhalde faydalı olur. Belli ol- maz ki. Bu düşünceden sonra, Pardayan müt hiş yumruklarını savuracak yerde, ga. yet nazik ve tatlı bir tebessümle — Ne yapalım öyle olsun, sizi müş- kül vaziyete sokmak istemem İki rahip, tatminkâr bir tavırla bakış- tbılar. Pardayanın he müthiş (bir kuv. vete malik olduğunu pekâlâ biliyorlar» dı. Bunun için meselenin bu kada: ko- laylıkla halleildiğine memnun olmuş. lardı, magnifigue öta- ER etablisiman sür ie yaban bu otel; #ede çok güzel bir oteldir DERSE un esi lyste3. A “19 a! se tön manyifik s guc vos n'ötes pas ölranger â cet hölel, RANSIZC sür les Champs kö vu net pa zetranje a se tote.) a “Ben görüyorum ki siz değilsini #apetisant kö DERSLERİ izin yemekler otel si lama PRANSIZCA ve Lön bo restoran dan lötei). “Vardı bir güzel lokanta içinde bir güzel lokanta vardı zin al: Niçin yemeklerinizi otelde yemezdin — Je trouvais la cuisine de ce restaurant plus app tissante guc celle de Thötel, (dö truve lâ küizin dö sö restoran plü sel dö iötel.) (Purkua nö pröniye vu pü vo Tüpa sa ——— ğe başladılar. Sanki, o Pardayanın bu yemeklere şeref vermesini bekliyorlar. dı. Rahiplerden biri, Pardayanın yerin den kımıldanmadığmı görünce sordu: — Mösyü şövalye yemek istemiyor. lar mı? Pardayan, bu rahiplerin kendisinde uyandırdığı kin ve nefreti yenmeğe ça- lşirak tatlı bir sesle; — Biraz sonra belki şimdilik aç değilim. İki rahip gözünden kaçmıyan, garip bir (nazar atfettiler ve rahiplerden biri tekrar 18 rarla sordu: — Mösyö şövalye başka bir şey #rzu ederler mi? — Havır. yalnız bir şey isti Rahip tecessüsle: — Nedir. mösyö? Diye sordu ve Pardayan tavırla cevap verdi: — Beri yalnız bırakmanızı, Rahipler gene garip bir bakışla bakış tilar ve Pardayan bunu da gözden isa- gırmadı. : Rahipler, masanın Üstine son bir na. ,İeziz yemeklere tahammül edemiyorlarmış gibi dillerini çıkararak daklarını yaladılar ve bu kadar nefa. nasıl lâkayt kalmabileceğine hay- diyorlarmış gibi gözlerini açarak, rın havaya kaldırdılar ve dışarıya çıktılar. Pardayan, yalnız kalınca kapıya bak. t: ve küçük tarassut penceresinin kapa» 4 olduğuna kanaat getirdi. O © saman masaya yaklaştı ve o üzerindeki envai türlü yemeklere bir müddet baktı. On- lardan bir kaçını aldı ve dikkatle" kok. lamağa başladı. Sonra tabakları yerlerine mırıldandı: koyarak Zilsiniz, rum bu otele yabancı dej CÜCENİN AŞKI yerim, dedi, biribirlerine Pardayanm “Ben bulurdum mutbak (yemek pişirme) bu lkanta- nin daha iştiha verici den - onunki olelin.,, vestibül, orna dans un grang vesti. gra: jilet ön mua,) mış tam bir ay, ı tam bir ay kaldim. Tai trogv& magnilic 5 le irwve manyifik.) vu true dan İ'y suis rest& Juste un mois! reste — Moi ansei, j salça. yemekler yemekleri seviyorsunuz” — Je crois gue vous simez les mets â la sauce? nnedersem salçalı Bu lokantanın yemeklerini otelin yemeklerinden daha (Jö Kkrua kö vw söme le me za lâ 8089) iştiha verici bulurdum. “Hakikaten, ben onları severim çek.,, — Vraiment, je les aime beaucoup, Hakikaten, çok severim. “Zannediyorum. ki siz seviyorsun (Vröman, jö Te zem boku), 149 bit bir şey hissetmiyorum. il hissediyorum ki açlıktan ve sususzluktan ölüyorum! Bir şişe aldı. — İyice kapanmış, dedi: Fakat bu bir şey ifade etmez ki! Şişeyi açtı ve onu da kokladı: — Hiçbir şey hissetmiyorum. Dedi ve yavaşça, esefle şişeyi masa- ya bıraleti. — Şikonun pusulası, üç gün müd- detle hiçbir şey yemememi ve içmeme. mi bildiriyordu. Mahvedici zehir... Her halde üç gün sabredebilirim. Fakat bu nefis yemekler, onu cezbediyordu. Bu da bir nevi işkencey- di. Sırtını masaya çevirdi ve sonra, dö. laba kilitlemiş olduğu yemek artıkları- nt gıkararak yüzünü buruşturdu ve mi- rıldandı: — Pek hafif! Bir parça sucuk aldı ve ağzina götür. dü. Fakat birdenbire onu yerine bırak- tı ve düşündü: — Şu Allahın belâsı engizitörün ba- na yaptırdığı gezinti esnasında bu oda. ya kimsenin girmediğini kim temin eds- bilir?.. Kim diyebilir ki, dün taze olan hü yemekler şimdi zehirlenmemiştir? Yemeği tekrar dolaba kilitledi, kol- tuğu pencerenin önüne sırtını cazip masaya çevirerek oturdu. Ayni zamanda kendisine kuvvet telkin etmek için mırıldandı: — Ancak iki buçuk gün sabrstmem lâzım. Canım iki gün neredeyse geçe, cek! Esas olan, sinirlenmemek ve kuv- veti muhafaza etmeğe (o çalışmaktır. Artık bunu düşünmiyelim. Ve kuvvetli iradesi sayesinde bunla» rr unutarak, OEspinozanın kendisine söylemiş olduğu sözleri düşünmeğe ça. hşti sürükledi ve plen dö vua; w veri bulursunuz içinde süslü den nebaflar yeşil ve doku dam -yol itibaren giriş, Türkçeye çeviriniz La dernidğre fois gue jai visits Paris, javais pris