YAZAN: Edgar Wallace — Buradan dedi, Bellamiyi “görür görmez ona yalvâracâksın.. Fakat yük sek sesle, Anladın değil mi? — Elbet anladım. Beni aptal mi san- dınız? — Seni ne zannetiğimi başka bir z4- man söylerim ve görüşürür. o Şimdilik dediklerimi yap. Fiter döndü ve Savininin yanma gel. di: — Doğrusunu istersen, dedi, bütün bu aldığımız tedbirlerin bir netice ve- tip vermiyeceğini bilmiyorum. » Fakat bundan başka yapılacak şey yok. Eğer | biraz elimizde çivi olsaydı. Fay, meşhur lâstğini, en yakm hava gaşi musluğuna takarak ortalığı miim- kün mertebe aydnılatmağa muvaffak oluyor, Fiter ile Savini bu ışık ile çalışa. biliyorlardı. Böylece, koltuk, masa, şil- te ve daha işe yarar ne eşya Varsa öte tarafa geçirildi ve demir: pârmaklığın olduğu yerde bir mania teşkil © edecek şekilde yığıldı. Bu grada Lasi, merdive- nin son basamağına oturmuş, © taliinc | Jânet ediyor, Bellamiye küfürler yağdı. rıyordu. Fakat içinden Fitere karşı duyduğu kin ve nefret daha çok büyük | ve kuvvetli idi. ORMANDAKİ EVİN SAHIBI Ormandaki küçük evin bacasından bir Suman tütüyordu. Mutfakta -bir as dam, pirzola pişiriyordu. Bir , taraftan | de pişirdiklerini yiyordu. Evin pence& relerindeki kepenkler — Ön ve arka kapıların ol demirleti vu. tulmuştu, Vakit ikindiyi geçmişti. Ak- şam oluyordu. Yemeğini bitirdikten sonra, © adam; cebinden piposunu çıkardı, bir koltu- ğa gömüldü ve gözlerini karşısındaki duvara dikti. Düşünüyordu. Biraz sonra cebinden bir telgraf çı. karıp okudu. Herhalde bu telgraf ona i- yi bir haber getirmişti ki adam gülüm- sedi. v Öylece bir saat kadar kalı ve kalk. Tefrika numarası» ö0 — ÇEVİREN: fa ri girdi, Arkasından; “kapadı. Sonra, mutfaktan, kömürliüklere . inen kapıyı açtı, indi, Valerinin bir türlü açamadığı ve içinde bir bavul ölan küçük mahze- nin kapısına, cebinden çıkardığı bir anahtarı soktu, kolayca açıp içeri gir di. Adam, bavulu 'da açtı. İçinden kü. çük bir fener çıkardı, — yaktı. Tekrar bavula eğildi bu sefer kısa © yeşil bir yay ile iki ok çıkardı. Okları eliyle şöyle bir tarttı. Bir tanesini (o beğendi, ötekini yerine koydu. Sonra © lâmbayı söndürüp bekledi. Biraz sonra mutfak kapısının acele ile me yağ ve bir ta. kım sesler duydu, Seslârden biri: — Acaba ne oldu, diyordu, ker tara- fr aradım, yok. — Kim yok? — Kim olacak, Mis Valeri! Köyde değil Evde de değil, Sesler kayboldu. Adam bu mükâle. meye alâkadar bile olmamıştı. Tenbel tenbel bavulun Üzerine oturmuş, bek- liyordu. Neyi bekliyordu? Yazla bekle- medi. Hizmettilerin sesleri kaybolduk. tan sonra kalktı. Mutfağa çıktı. Ora- dan, evde telâşlı telâş konuşulduğunu duyuyordu. Mösyö Hovet hizmetçileri iştintak ediyordu. Kız: nerede idi? A- l caba mahzene mi inmişti? Hizmetçiler her tarafraradıklarmı, oraya bakmadık. farıni söylediler. Ayak sesleri yaklaştı Kapı açıldı, Mösyö Hovet içeri girdi. Fakat adam kaybolmuştu. Mösyö Ho- kapalı idi. Evin | yet mahzene indi orada da kimse yok- tu, Dışarda, silâh sesleri artmıştı. Hü. kümet, nihayet son (tedbirlere de baş vurmağa karar vermişti. Ve bir top ge- tirilmişti, Bu top İle şatonun iç kapısı berhava eğilecekti. Gazeteci (o Holland, topçu zabitile koşup malümat istemiş ti. Zabit: | tr. Spik Hollandın girip etrafı araştır. | —.... dığı odaya girdi. Odada hiçbir şeye do- kunulmamıştı. Fakat adam gazetecinin bıraktığı ayak izlerini gördü. — Aldırış etmedi. Mutfağa Möndü, ocağın başıma bıraktığı bir kitabı alarak okumağa baş. | Isdı. Adam birkaç defa başmı kaldırmış» | tu. Bir gürültü duymuştu. Bu (gürültü tekerrür ediyordu. Nihayet kalktı, daha | dikkatle dinledi. Gürültünün muntazam fasılalarla tekerrür edişi onu alâkalan- dırmıştı. Şapkasını giydi, dişarı çıktı, Etrafı muayene etti. Bir ağacım dibinde iri ayak izleri gördü. o Muayene etti, Gülümsedi. Sonra, kestirme bir yoldan geçerek köye çıkan ana yola vardı. Ora. da bir köylüyü durdurarak sordu — Silâh sesleri duyar gibi oldum? — Evet,-Silâh sesleri, Gar şatosunu polisler muhasara ettiler. Bilmem niçin fakat sabahtanberi ateş edilip duruyor Tar. Adam ilerledi ve biraz sonra, arka bir yoldan Gar şatosuna geldi. Hakikaten silâh sesleri oradan geliyordu. On adım ilerde bir polis duruyordu. -Adam ona doğru yürüdü ve izahat istedi: — Şatonun sahibi, deği, bir polisi kapattı, ateş edip duruyor. Şatoyu bir bölük asker muhasara etmiş bulunuyor. Siz buranın yabancısı mısınız — Evet, — Sizin yabancı olduğunuzu der hal tanıdım. Çünkü ben uzun müddettir köyün karakolundayım, sizi görmemiş. itm de., Polis teşhisinden memnundu. Devam etti: — Bütün köy şatonun kapısında top- lanmış Bellami onlara da ateş” “ediyor. Demin az kalsın mis Hovet (o isminde bir genç kızı vuracaktı. — Yal y — Evet. Kendisine iderhal eve dör- mesini tenbih ettim. Babası de buradâ yok. Londraya inmiş. Kızım başa bir gelmesin! n polise teşekkür etti ve ayrıldr. © Biraz sonra, Hovetlerin evinin bahçe. © sindeidi. Evvelâ bahçeyi dolaştı. Kim- se yoktu. Valerinin şatonun düvarma dayadığı mertiiven orada idi. Adam bu- © nu gördü. Baktı, #lerledi. Kulağına 'bir © takım sesler geliyordu. Adan, mutfağa 50 EYEŞ vg ps i > > ON a Klm (Geçen tefrikalarm hülâsası) Sünbül ağa ile birlikte eski saraya doğru gidiyoruz. Çopur Ali, baçı- rılan sevgilimin isini bulmıya git mişti, Geri dönlyor. Girmis A Daha uzaktayken anladım. Bu »- dam Çopur Aliydi, Aksaklığından bel- liydi... Etrafımızda, meşalelerle, pür ihti. gam yürüyenler yer açtı, Soluk 8olu- pe Gi Ali, Sünbül ağaya yaklağa. rak: — Buldum... » dedi. Yüreğim ağzıma geldi sandım. Bul muştu ba Sevgilimi?... Biricik sa- adetimi bulmuştu! Sünbül, cidden samimiyetle alâka- dar oluyordu. — Şehzadebaşında, yeniçeri odala. rımdamıymış? — Evvelâ o tarafalra götürmüşler. Fakat sonra Gnlttaya indirmişler. Hattâ galiba, birlikte seyahate çıka. rTacaklarmış... | Telâşa düştüm. Elim ayağım sapır sapır titremeğe başladı; — Ah sultanım... İzin ver dehemen şimdi gidelim.. Onu kurtaralım.. - dedim. — Tabii... 'Tabif.... Gideceksin, kur- taracaksın! Senin yüreğinin rahat et- mesini istiyorum... Ta ki, benimde dinliyeceğim şarkılar safalı olsun... Maiyetine döndü: — Haydi, Çopur Ali! Sen yine bu moolie, ile beraber, Galataya kadar himmet ediver,,, Feyzullahia Hüsnüyü Yazan; Edgar Rice Burroughs Çeviren: A.E. —H— Tarihi macera ve aşk romanı — İ4 — Yazan: (Vâ - Nü) de yanınıza alınız... Benden hâkime selâm söyleyin... Size yardım etsin... Biliyorsunuz ki bu şehrin (yani Gela. tanın) ekser binaalrı sultan Ahmet camii evkafındandır. Onun için, evka- fm nazırı kızlarağasıdır. Hâkim be. nim bükmümden dışarı çıkamaz, Me- rak etmeyin... Haydi, çocuklar. Şu oğlanın bacetini görün... Büyük bir neşeyle, gayretle yürü « Basacağımız meyhaneye girmezden evvel i i | yordum... Ah, başıma neler geleceğin. den haberim yoktu... Mademki Sünbül ağa benimle bera- ber, her işi oldu bitti sanıyordum... Bu neşe ve ümitle, sahile kadar in. dik, Orada mavnalar ve kayıklar, kar- Şıya adam taşıyordu. Bkser Galata halkı, o gece Kadir olduğu için, İstan- bul tarafına geçmiş, büyük camilerde ibadet etmiş, geri dönüyordu. Vakıâ, Galata, fisk ve. fücur memleketiydi; fakat salih ve âbid kimseleri de eksik değildi. Oraya ayak bastığımızda burnumu. za bir içki kokusu çalmdı. Ramazanı- gerif olmasıtıa rağmen, buranm ha - Tam içicielri keyfetmekten geri dur. muyorlardı zâhir. Esasen halk arasın- da hiristiyan ve yahudiler de pek çok. tu. Bunların içmesine karışan yoktu. Sahilde bir müddet yürildük. Bura- $ını deniz kıyısında Halicin ta içerle. rine doğru baştan başa kateden pek geniş bir cadde vardı. Bir müddet | bunda yürüdük. Rüstempaşa kervan- | sarayma yaklaştığımız vakit, Çopur Ali: — Azıcık burada bekleyin... Ben ne olanca kuvvetile Rokofun alnına indirci veonu yere serdi Rekof, çadırın kapısmda bir a- yak sesi duyar gibi olmuş ve başmı hızla o tarafa çevirmişti. Tabanca” nm sapı âdeta Ceynin parmaklarma dokunur gibi bir vaziyete gelmişti. Genç kadın keskin bir davranışla ta- bancanın sapını kavradı, hızla kr hıfmdan çıkardı. Gene o saniyede Rokof, kötü bir vaziyete düştüğünü anlıyarak gözlerini kadına çevirdi. | Artık tabanca Ceynin elindeydi. Far kat Ceyn,âlçâk düşmanma çevirdi- ği bu güçlü silâhın tetiğini' çekerek Rokofun göğsüne veya kafasma bir ölüm kurşunu göndermeğe eli var madı. Bunun sebebi ise, Rokoftan korkosu değildi. O başka bir şey düşünüyordu. Tabancayı ateş eder etmez, Rokof geberse bile, kendisi kadar alçak adamları, gemicileri ça” dıra koşacaklardı. Ceyn işte bunun icin tabancanm teti çekmedi. Fakat Rokof yü- zünü kendisine © çevirdiği sırada. genç kadın yukarı kaldırdığı ağir si- lâhrm demirini, bütün gücünün top” İrvarak herifin kaşları ortasma indir- di "Rokof bu darbeyi yer yemez, du- dakları arasmdan küçük bir ses bile çıkarmaksızın baygın halde çadırn toprağı üstüne yuvarlanmıştı.. Ceyn fazla vakit kaybetmeden çadırdan dışarıya fırladı. Ortalıkta * “— wi bir atılışla ormanm karanlığna da lıp'gitti. XV Tambuzda, Tarzana birçok taf- silât verdikten sonra onu Rokofun kampma doğru yollamıştı. Gene o sabah Rokofun adamları Rokofu »-- dırının içinde baygın ve başı ye NX mış bir halde bulmuşlardı. Alçak herif ayılıp da başma gele ni ve Ceynin kaçıp gittiğini öğrenin ce, korkunç ve azgın bir ölke için de kaldı. Hemen tüfeğini kaparak adamlarınm arasma koştu. Nöbet beklerken dikkatsizlik göstererek Ceynin kaçmasma sebep olan. yerli gözcüleri vurmak öldürmek ; istedi, Fakat Avrupalı yoldaşlarından bir takımı onun yerlilere karşı böyle in- safsızca hareketleri yüzünden onlar tn birer birer karargâhı bırakıp kaç tıklarmı görüyorlardı. Bu gidisle ya- bani ormanlarda yerlilerin yardımla. rından mabrum ve çok güç bir vazi- yette kalacaklardı. Bunun için Ro- kofu yakalıyarak yerlileri öldürme- sine meydan vermeden tüfeğini «- linden aldılar. İşte o sıradada, yer li reisin Rokofa, Tarzanı haber ver. mek icin gönderdiği iki haberci, ko- nak yerine yetişmişlerdi. Rokof Tarzanın yerli köyünde olduğunu anlaymca vakit gaybet. meden yola çıkmak kumandasını Tarzanın karısı, kocaman silâh verdi Tarzanı orada basmak, en kor! kunç eziyetlerle öldürerek intikam | nı almak için çırpınıyordu. Yerli re. deniz sesiz geli di 5 yetişti. Bunlar ormanlarda koş maktan ayakta duramaz hale gel - mişler, Rokofa bir an evvel yetiş- mek için ellerinden geleni yapmiş” lardı. Haberciler ortada yanan ateşin başına halsiz düştükleri sırada, bü- yük şeytanm, korkunç akderili devin yani Tarzanın kurtulup gittiğini söy İediler. Konak yerinde büyük bir telâş görülmeğe başlandı. Rekofun ya- nındaki yerlileri kaplıyan korku ger- çekten müthisti. Çünkü ormanlar da sürü sürü korkunç parslar, sırt- lanlar ve azgın kocaman meymun- larla dolaşan adam eti yemekle kai nın doyuran akderili şeytanm kan- lı hikâyeleri, onlarm düşüncesiz ka- falarmı günlerdenberi — doldurmuş bulunuyordu. Yerliler bu karşı durulmaz süs rünün pek yakınlarda üstlerine sal- dıracağını düşündükçe, tir tir titre mekteydiler. Bunlardan © birkaçı sonradan gelen habercilein yanma sokuldular, onlarla telâslı ve gizli bir şeyler konuştular. Sonra birer iki şer konak yerini bırakıp ormanın ee doğru koşmağa başladı” ar, Yamyam başbuğundan haber ge tirenler de onlarla beraber kaçtılar; Fakat bu yerliler, büyük can korku: * su içinde kaçarken bile konak yerin» j de ellerine geçen işe yarıyacak bü- | tün eşyayı aşırmağı da unutmamığ | “ 74 MART — 1937 etrafıma baktım. Köşe başları müsellâh gölgeler tarafından tutulmuştu ge yapacağımıza dair siza haber rim! .dedi. pr Sokak kalabalıktı. Etlerindet gil lerle, meşalelerle adamlar gelire yorlardı. Bunlarm kimi esril kimi de meyhanelerden taşıye | Aralarında sarhog yeniçerilere 48 şi; ianiyordu, Bunlar bektaşi ! çin ramazana filân aldırmazlardr > onları gördükçe diş grcırdatıyod — Ah, nişanlımı sizler diyor, boğazlarma atılmak iy dura; kendimi zor apt sevgilime kavuşmak emeline pek i laşmıştım işte... Ni geri Az sonra Çopur Al yanımiz& 2d sokuldu. Elinde bohça tutan Pi? katık da arkasında yürüyordu; on mıştır, / K Çopür: — Gözünüz aydın! - dedi. Heyscanla ellerini tuttum? — Ne var? yep — Hükimden söz aldım. Bai ! ederse tersane askerlerindei verecek. — Hay Alajh razı olsun, sil ğndan da, sizden de, hâkimâe” Neredelermiş? ç — Bir meyhanede!... Haydi ve $u binanın kapısı içine girin de ii rüzdeki elbiseleri gile eğ Bizim saray mensupları ol * anlamasınlar.., Sen de kavuğ” m hil'ati fahireni gunlaral değişti” la! z — Ah, güzel sevgilim, mesih ME, lım! Seni Galata meyhaneleri — i dar mı düştirei'er”. diye — Şimdi teessürü, duayı, bırak. İş vakti. Benimle rüyün.. Dişin ağrıyormu$ #' ğınm bir kısmını da yüzüne meyhanenin içine gireceği” binayı kuşatacaklar. Baskın ler. Biz de kapıların ka; çin yardım edeceğiz. rak yakalarız. Bu mübarek ayında, hem de Kadir gece min müslüman kadınıyla keyfetmenin ne olduğunu Gulata şehrinin munlazamdı, Binaları Cins kalma, hep Kârgirdi. Bü yapılardan birinin önüzde ralıklardan dışarıya ışık Demir kapılar kapatılmıştı” yük bir faaliyet olduğu bel kü şarkılar duyuluyordu. Çopur Ali buraların k Sul üzere, kapıya üç kere VW mahsusla vurdu. —Eim 0? — Yabancı değil, — “Tiki tak... tak takes? İçerden vurdular. “Tak tak... tık!, Bizimki de dışardan yurdu. rolaymış.. O gece safs yen yeniçerilere tamim ir Çopur Ali de, diğer malüm# yeriçeri arkadaşından bunu ve miş, Girmezden evvel geriye aye tım. Köşe haşlarmı müzellâk i rin tuttuklarmıgördürn. yi & ii İN Ni X Haki a un Ne vi ik #* ei i Girdik. Ortahik duman içindeydi. gesi? ci sultan Muratın yasak Epe hattâ kafa kesmesine TARİ, De pofur çubuklar erir çe” gil yalnız tütün, kimbilir Tü esrarlar, afyonlar çakiyor gö Eenim de başım bir 87 psi nüverdi, : deği Fakat yalnız kokudan Zamâlılı korkudan... Zirâ ui vas ivdik. İçerde belki kırk Beler © yene Bunların ekserisi de yenleri pir peer Paçaları dizlerine © başlarına kadar “ez | yeniçeri kılıcını çekti: ? — Ulan ne geldiniz buray