24 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

24 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ça ua T GT — Tefrika numarası: — GÜ — YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa — Buradan dedi, Bellamiyi görür görmez ona yalvaracaksın.. Fakat yük sek sesle, Anladın değil mi? — Elbet anladım. Beni aptal mi san- dınız? — Seni ne zannetiğimi başka bir za- man söylerim ve görüşürüz. dediklerimi yap. Fiter döndü ve Savininin yanma gel. di: — Doğrusunu istersen, dedi, bütün bu aldığımız tedbirlerin bir netice ve- rip vermiyeceğini bilmiyorum. — Fakat bun'dan başka yapılacak şey yok. Eğer biraz elimizde çivi olsayidı. Fay, meşhur lâstğini, en yakın hava gazi musluğuna takarak artalığı müm- kün mertebe aydnılatmağa — muvaffak oluyor, Fiter ile Savini bu ışık ile çalışa. biliyorlardı. Böylece, koltuk, masa, şil- te ve daha işe yarar ne e$ya varsa öte tarafa geçirildi ve demir- parmaklığın olduğu yerde bir mania teşkil — edecek şekilde yığıldı. Bu grada Lasi, merdive- nin son basamağına oturmuş, — taliine lânet ediyor, Bellamiye küfürler yağdı. rıyordu. Fakat içinden — Fitere karşı duyduğu kin ve nefret daha çok büyük ve kuüvvetli idi. ORMANDAKİ EVİN SAHİBtİ Ormandaki küçük evin bacasından bir İluman tütüyordu. Mutfakta bir a- dam, pirzola pişiriyordu. Bir — taraftan de” pişirdiklerini yiyordu. Evin pence- relerindeki kepenkler — kapalı idi. Evin ön ve arka kapıların köl demirleri vu. rulmuştu. Vakit ikindiyi geçmişti. Ak- | şam oluyordu. Yemeğini bitirdikten sonra, — adam, cebinden piposunu çıkardı, bir koltu- ğa gömüldü ve gözlerini karşısındaki duvara dikti. Düşünüyordu. Biraz sonra cebinden bir telgraf çı. karıp okudu. Herhalde bu telgraf ona i- vi bir haber getirmişti ki ldlm gülüm- sedi. Öylece bir saat kadar kaldı ve . kalk. tr. Spik Hollandın girip etrafr araştır- dığı odaya girdi. Odada hiçbir şeye do- kunulmamıştı. Fakat adam gazetecinin bıraktığı ayak izlerini gördü. — Aldırış etmedi. Mutfağa idöndü, ocağın başına brraktığı bir kitabr alarak okumafğa baş. ladı. Adam birkaç defa başımı kaldırmış- tr. Bir gürültü duymuştu. Bu tekerrür ediyordu. Nihayet kalktı, daha dikkatle dinledi. Gürültünün muntazam fasrlalarla tekerrür edişi onu alâkalan- dırmıştı. Şapkasını giydi, dışarı çıktı. Etrafı muayene etti, Bir ağacın dibinde iri ayak izleri gördü. —Muayene etti. Gülümsedi. Sonra, kestirme bir yoldan geçerek köye çıkan ana yola vardı. Ora. da bir köylüyü durdurarak sordu! — Silâh sesleri duyar gibi oldum? — Evet,-Silâh sesleri, Gar şatosunu polisler muhasara ettiler. Bilmem niçin fakat sabahtanberi ateş edilip durüyor- lar. Adam ilerledi ve biraz sonra, arka bir yoldan Gar şatosuna geldi. Hakikaten silâh sesleri oradan geliyordu. ÖOn adım ilerde bir polia duruyordu. -Adam. ona doğru yürüdü ve izahat iştedi: — Şatonun sahibi, dedi, bir polisi kapattı, ateş edip duruyor. Şatoyu bir bölük asker muhâsara etmiş bulunuyor. Siz buranın yabancısı mısınız — Evet. — Sizin yabancı olduğunuzu der- hal tanıdım. Çünkü ben uzun müddettir köyün karakolundayım, sizi görmemiş. itm de.. Polis teşhisinden memnundu. Devam etti! — Bütün köy şatonun kııpısmda top- lanmış Bellami onlara da ateş “ediyor. Demin az kalsın mis Hovet — isminde bir genç kızı vuracaktı — Yakl w« Evet. Kendisine lderhal eve dön- mesini tenbih ettim. Babası da burada yok. Londraya inmiş.. Kızın başmıa bir belâ gelmesin! — (Adam polise teşekkür etti ve ayrıldı. Biraz sonra, Hovetlerin evinin bahçe. sinde idi. Evvelâ bahçeyi dolaştı. Kim- se yoktu. Valerinin şatonun düvarımna dayadığı merdiven orada idi. Adam bu- nu gördü. Baktı. İlerledi. Kulağına bir takım ıeıîer gel'ı'yotdu Adam. mutfağa --. MHL Şimdilik | “kım sesler duydu. Sesl ri girdi. Arkasından —kapadı, — Sonra, mutfaktan, kömürliüklere . inen kapıyı açtı, indi, Valerinin bir türlü açamadığı ve içinide bir bavul' öolan küçük mahze- nin kapısına, cebinden çıkardığı bir anahtarı soktu, kolayca açıp içeri gir- di. Adam, bavulu 'da açtı. İçinden kü. çük bir fener çıkardı, — yaktı. Tekrar bavula eğildi bu sefer kısa — yeşil bir yayileiki ok çıkardı. Okları eliyle şöyle bir tarttı. Bir tanesini — beğendi, ötekini yerine koyldu. Sonra — lâmbayrı söndürüp bekledi. Biraz sonra mutfak kapısının acele ile açıldığını ve bir ta- den biri: — Acaba ne oldu, diyordu, her tara- fr aradım, yok. — Kim yok? — Kim olacak, Mis Valeri! değil. Evide de değil. Sesler kayboldu. Adam — bu mükâle. meye alâkadar bile olmamıştı. Tenbel tenbel bavulun üzerine oturmuş, bek- liyordu. Neyi bekliyordu? Fazla bekle- Köyde medi. Hizmetçilerin sesleri kaybolduk. | tan sonra kâlktı. Mutfağa çıktı. Ora- dan, evde telâşlı telâslr koönuşulduğunu duyuyordu. Mösyö Hovet hizmetçileri istintak ediyordu. Kızr nerede idi? A- caba mahzene mi inmişti? Hizmetçiler her tarafr aradıklarını, oraya bakmadık. Jarını söylediler. Ayak sesleri yaklaştı. Kapı açıldı. Mösyö Hovet içeri girdi. Fakat adam kaybolmuştu. Mösyö Ho- wet mahzene inldi orada da kimse yok- tu. Dışarda, silâh sesleri artmıştı. Hü. kümet, nihayet son — tedbirlere de baş vurmağa karar vermişti. Ve bir top ge- tirilmişti. Bu top ile şatonun iç kapısı berhava edilecekti. Gazeteci — Holland, topçu zabitile koınp malümat istemiş ti. Zabit: — Yarm sabahrı bekliyeceğiz, — dedi, Eğer Bellami teslim olmazsa ateş aça. Tarihi macera ve aşk romanı — İ4 — Yazan: (Vâ - Nü) Basacagımız meyhaneye gırmezden evvel etrafıma baktım. Köşe başları müsellâh gölgeler tarafından tutulmuştu - (Geçen tefrikalarm hülâsasr) Sünbül ağa ile birlikte eski saraya doğru gidiyoruz. Çopur Ali, kaçı- rılan sevgilimin izini bulmuya git. e * - Daha uzaktayken anladım. Bu a- | dam Çopur Aliydi. Aksaklığından bel- liydi... Etrafrmızda, meşalelerle, pür ihti- gam yürüyenler yer açtı. Soluk solu- ga, Çopur Ali, Sünbül ağaya yaklaşa. rak: — Buldum... - dedi. Yüreğim ağzıma geldi sandım. Bul. muştu ha?... Sevgilimi?,.. Biricik sa- adetimi bulmuştu!... Sünbül, cidden samimiyetle alâka- dar oluyordu. — Şehzadebaşında, yeniçeri odala. rımdamıymış? — Evvelâ o tarafalra götürmüşler. Fakat sonra Galataya indirmişler. Hattâ galiba, birlikte seyahate çıka. racaklarmış... Telâşa düştüm. Elim ayağım sapır sapır titremeğe başladı: — Ah sultanım... İzin ver de hemen şimdi gidelim.. Onu kurtaralım... . dedim. — Tabii... Tabif.... Gideceksin, kur- taracaksın! Senin yüreğinin rahat et- mesini istiyorum.., “Ta ki, benim de dinliyeceğim şarkılar safalı olsun... Maiyetine döndü: — Haydi, Çopur Ali! Sen yine bu de yanmıza alınız..,, Benden hâkime selâm söyleyin... Size yardım etsin... Biliyorsunuz ki bu şehrin (yani Gala. tanım) ekser binaalrı sultan Ahmet camii evkafındandır. Onun için, evka- fiın nazırı kızlarağasıdır. Hâkim be. nim hükmümden dışarı çıkamaz, Me- rak etmeyin... Haydi, çocuklar... Şu oğlanın hacetini görün... Büyük bir neşeyle, gayretle yürü - yordum... Ah, başıma neler geleceğin. den haberim yoktu.., Mademki Sünbül ağa benimle bera- ber, her işi oldu bitti sanryordum... Bu neşe ve ümitle, sahile kadar in. dik, Orada mavnalar ve kayıklar, kar- şıya adam taşıyordu. Ekser Galata halkı, o gece Kadir olduğu için, İstan- bul tarafına geçmiş, büyük camilerde ibadet etmiş, geri dönüyordu. Vakıâ, Galata, fisk ve- fücur memleketiydi; fakat salih ve âbid kimseleri de eksik değildi. Oraya ayak bastığımızda burnumu. za bir içki kokusu çalmdı. Ramazanı- şerif olmasıfna rağmen, buranın ha . ram içicielri keyfetmekten geri dur- muyorlardı zahir. Esasen halk arasın- da hiristiyan ve yahüdiler de pek çok. tu. Bunların içmesine karışan yoktu. Sahilde bir müddet yürüdük. Bura- smı deniz kryısında Halicin ta içerle. rine doğru baştan başa kateden pek geniş bir cadde vardı. Bir müddet bunda yürüdük, Rüstempaşa kervan- sarayınma yaklastığımız vakit, Çopur gürültü | cağız. molla ile beraber, Galataya kadar | Ali: (Devamı var) himmet ediver... Feyzullahla Hüsnüyü — ÂAzıcık burada bekleyin... Ben ne Yazan; Edgar Rice Burroughs Çeviren: A.E. Tarzanın karısı. kocaman silâhı olanca kuvvetile Rokofun alnına indirci ve oOonmu yere Sserdi bir atılışla ormanın karanlığıma da- lp gitti. Rokof, çadırın kapısında bir a« yak sesi duyar gibi olmuş ve başını hızla o tarafa çevirmişti. Tabanca- nın sapı âdeta Ceynin parmaklarına dokunur gibi bir vaziyete gelmişti. Genç kadın keskin bir davranışla ta- bancanın sapını kavradı, hızla kr- lıfından çıkardı. Gene o saniyede Rokof, kötü bir vaziyete düştüğünü | anlıyarak gözlerini kadına - çevirdi. Artık tabanca Ceynin elindeydi. Fa- kat Ceyn, alçak düşmanma çevirdi- ği bu güçlü silâhın tetiğini çekerek Rokofun göğsüne veya kafasmna bir ölüm kurşunu göndermeğe eli var- madı. Bunun sebebi ise, Rokaoftan korkosu değildi. O başka bir şey düşünüyordu. Tabancayı ateş eder etmez, Rokof geberse bile, kendisi kadar alçak adamları, gemicileri ça- dıra koşacaklardı. Ceyn işte bunun icin tabancanın tetiğini çekmedi. Fakat Rokoöf yü- zünü kendisine — çevirdiği — sırada, genç kadın yukarı kaldırdığı ağir si- lâhın demirini, bütün gücünün top- Iryarak herifin kaşları ortasına indir- di. Rokof bu darbeyi yer yemez, du- dakları arasından küçük bir ses bile | çıkarmaksızın baygın halde çadırın toprağı üstüne yuvarlanmıştı.. Ceyn fazla vakit kaybetmeden çadırdan dışarrya fırladı Ortalıkta Le e & XIV Tambuzda, Tarzana birçok taf. silât verdikten sonra onu Rokofun kampma doğru yollamıştı. Gene a sabah Rokofun adamları Rokofu --- dıirmim içinde baygın ve başı yı *« mış bir halde bulmuşlardı. Alçak herif ayılıp da başma gele- ni ve Ceynin kaçıp gittiğini öğrenin” ce, korkunç ve azgin bir öfke için: de kaldı. Hemen tüfeğini kaparak adamlarının arasına koştu. Nöbet beklerken dikkatsizlik göstererek Ceynin kaçmasına sebep olan yerli gözcüleri vurmak öldürmek - istedi. Fakat Avrupalı yoldaşlarından bir takımı onun yerlilere karşı böyle in- safsızca hareketleri yüzünden onla- tın birer birer karargâhı bırakıp kaç tıklarını görüyorlardı. Bu gidişle ya- bani ormanlarda yerlilerin yardımla. rından mahrum ve çok güç bir vazi« yette kalacaklardı. Bunun için Ro- kofu yakalıyarak yerlileri öldürme- sine meydan vermeden tüfeğini «« linden aldılar. İşte o sırada da, yer- li reisin Rokofa, Tarzanı haber ver. mek için gönderdiği iki haberci, ko- nak yerine yetişmişlerdi. Rokof Tarzanın yerli köyünde olduğunu anlaymca vakit gaybet. meden yola çıkmak kumandasını verdiTarzanı orada basmak, en kor- kunç ezıyetîerle öldürerek intikamı- nr almak ıçın çırpmıyordu. Yerli re« gelve G MA E a amilen Ö yetişti. Bunlar ormanlarda koş- maktan ayakta duramaz hale gel - mişler, Rokaofa bir an evvel yetiş- mek için ellerinden geleni yapmış- lardı. Haberciler artada yanan ateşin başma halsiz düştükleri sırada, bü- yük şeytanın, korkunç akderili devin yani Tarzanın kurtulup gittiğini söy lediler, Konak yerinde büyük bir telâş görülmeğe başlandı. Rokaofun ya- nındaki yerlileri kaplıyan korku ger- çekten müthişti. Çünkü ormanlar- da sürü sürü korkunç parslar, sırt- lanlar ve azgın kocaman maymun: larla dolaşan adam eti yemekle kar- nını doyuran akderili şeytanm kan- İr hikâyeleri, onların düşüncesiz ka- falarını günlerdenberi — doldurmuş bulunuyordu. Yerliler bu karşı durulmaz — sü- rünün pek yakınlarda üstlerine sal- dırracağını düşündükçe, tir tir titre- mekteydiler. Bunlardan — birkaçı sonradan gelen habercilerin yanına sokuldular, onlarla telâslı ve gizli bir şeyler konuştular. Sonra birer iki şer konak yerini bırakıp ormanın ka- îanhklarma doğru koşmağa başladı- ar. Yamyam başbuğundan haber ge- tirenler de onlarla beraber kastılar; Fakat bu yerliler, büyük can korku- su içinde kaçarken bile konak yerin- de ellerine geçen işe yarıyacak bü- tun eşyayı'. aşırmağı da unutmamış” Vç y p F P" L — LK | kü şarkılar duyuluyordu. yapacağımıza dair size haber W rim! .dedi. Sokak kalabalıktı. Ellerinden f ,ıdlı lerle, meşalelerle adamlar gelip yorlardı. Bunların kimi kimi de meyhanelerden t.ışml)'“:: Aralarında sarhoöş yeniçerilere de p. lanıyordu, Bunlar bektaşi ©o “klmw çin ramazana filân aldırmazlardı onları gördükçe diş gıctrdlt'?“fd — , nişanlımı sizler ktl»(.!n"dı”jı diyor, bogazlarma atılmlk | dum; kendimi zor uptedi)'“’dw sevgilime kavuşmak emeline laşmıştım işte..: tök £ Az sonra Çopuür Alj yanımızâ 5 ' sokuldu. Elinde bohça tutan bİF Kati — da arkasında yurüyordu, ! ot mıştı. Hü Çopur: — Gözünüz aydın! - dedi. Heyecanla ellerini tuttum! — Ne var? — Hâkimden söz aldım. ederse tersane askerlerinden M verecek, — Hay Alalh razı olsun, sunbm ça fadan da, sizden de, l'.ıâ!tl!li'îıeu Neredelermiş? — Bir meyhanede!... W şu binanın kapısı içine girin d. îif“' nüzdeki elbiseleri şunlarla değis Bizim saray mensupları oIdUğ'm:ı ya anlamasınlar... Sen de kavuğun M hil'ati fahireni şunlaral değiştir: la! — Ah, güzel sevgilim, nezih M Irm! Seni Galata meyha.nele“ dar mr düşürdüler? - diye inled — Şimdi teessürü, duayı, 86 e YE bırak. İş vakti. Benimle 'ııı”' rüyün... Dişin ağrıyormuş gibi pi ğının bir kısmını da yüzüne $8 e meyhanenin içine gırecegm-" binayı kuşatacaklar. Baskın V M ler. Biz de kapıların kapatılm M çin yardım edeceğiz, Hepsini rak yakalarız. Bu mübarek ";n iler ayında, hem de Kadir Secî;n min müslüman kadımıyla ” ) keyfetmenin ne olduğunu Oğreniğ;d Galata şehrinin sokaklari ılB“w muntazamdı. Binaları Cinevizi ”gtl kalma, hep Kârgirdi. Bu muıüî yapılardan birinin önünde ĞW ralıklardan dışarıya ışık 812 yi Demir kapılar kapatılmışt!. wıâw yük bir faaliyet olduğu belli liydi Çopur Ali buraların kurd yı:n M sul üzere, kapıya üç kere z mahsusla vurdu. — Kim 0? ; — Yabancı değil, — “Tıkı tık,., tik tik.en İçerden vurdular. W “Tak tak... tık!, P" Bizimki de dışardan Wî'du ek Mi' rolaymış.. O gece safa Bürm bw yen yeniçerilere tamim edllm ş. Çopur Ali de, diğer n'ıal"””"“aı ügr#“" yerniçeri arkadaşından bunu & Miş. Girmezden evvel geriye doğ;"öm'p " tım. Köse başlarını müsellâh ı rin tuttuklarını gördüm. # Girdik. rd Ortalık duman içindeydi- Iğad" Cü sultan Muradın yasak C yofif hattâ kafa kesmesine "ğmen ee pofur cubuklar tel'endîfmyoa W ğil yalnız tütün, kimbmr ı_rdı gınd' lü esrarlar, afyonlar çek Benim de başım bir 89 nüverdi. değil 3’;,' Fakat yalnız kokudan bi!dw zamanda korkudan... ıîir" V"(dp siydik. İcerde belki Bunların ekserisi de yeti W Paçaları dizlerine Ve y'n,,bıı#“ başlarma kadar sıvali Pd yeniceri kılıcını çekti: 9 — Ulan ne geldiniî buraya”

Bu sayıdan diğer sayfalar: