Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Tefrika numarası: YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: — Galiba, dedi, telefon ediyor. Demin gelir ken bir yeri aramış idim, İçerden hafif bir mırıltı geliyor, fakat Bel laminin ne söylediği anlaşılmıyordu. Gazeteci, şatonun âzametini ve haşmetini düşünüyordu. Korildoru göstererek sordu: — Nereye çıkar bu yol? — İşte şurası benim öodam, Daha ilerizi bir yemek Salonu. Üst — tarafındaki yer de salon, Fakat kimse kullanmıyor, eşya bile yok. Gazeteti birdenbire hatırladı: — Peki başhademe nerede? — Patronun yemeğimi hazırlıyor, mutfak- tadır. Bu ara, kütüphanenin kapısı açıldı ve Bel lami göründü. — Holland, dedi, içeri geliniz. Ve kâtlibne dönesin! — BSizi, dedi, istediğim zaman çağırırım. İçeri girip de kapıya arkasından kapayme ca, Bollami gazeteciye dedi ki. — Holland, dedi, iyice düşündüm. Geçen gün size fena muamele ettiğime müteessifim Eğer şu yeşil hayalet için bir malümat isti- yorsganız, sorunuz, size (stediğinizi söyliyecer ğim. Bu sabah, köpeklerimi uyutulmuş bir vaziyette buldum. — Odanıza gene girdi mir — FEiyet. * Gazeteci bu havadisi yeni öğrenmiş gibi yaptı. Halbuki gu dakikada, gazete basılıyor du bile, — Burada nerede oturuyorsunuz ? — Köyün otelinde, — Herhalde burada oldukça ahbap edin- milşsinizdir. Köylüler, benim haklırmda size bir hayli malümat vermişlerdir. Böylece, he« yatrmın tarihini yazabilirsiniz, Gazeteci ihtiyar kurdun maksadını Bir türe lü anlamrıyordu. Herhalde bu kadar — güler yüzün bir manası olacaktı. — Evet, dedi, bir hayli malümat topladım. — Bize bitişik gelenleri tanryor musunuz. Gazetedö gördüm, evvelce Amerikada otu- ruyorlarmış. Bir de güzel kızı var. — Evet. Oldukça güzel. — Kendilerile görüşüyor muşunuz? — Ben onların bulundukları yerlerde bı- lunmadım. Ban de Amerikalryırm ama, Filar delfiyadan değli, Nevyorktanım. — İyli gazeteciler hep Nevyorktan çıkar» lar. — Teşekkür ederim. — Zannedersem bu genç kız şato ile pek alâkadar oluyor. İsmi neydi bakayım?.. Vas leri Hovet! — Evet. — Hovet senden bir ricam var. Bu genç kıza söyle şatoyu gezmek istiyorsa buyure gun. Babası zengin mi? — Zannedersem. — Galiba onu tanryorum. İyi hatırlıyor- sam gözleri fazla rahatsızdı. — Evet, dalma rahatsız Hattâ, Mis Hovet bir aralrk babasının hiçbir şeyi görmez bir hale geldiğini da söylemişti. — O halde, kendisine süylersiniz, — değil mi? Bilhassa bu iş için onu gidip görmeğe lüzüum yok. Fakat şöyle bir yerde rastgelir. Beniz. ! Gazeteci, Bellaminin maksadımı nihayet anlamıştı. İhtiyar adam, Valeriyi görmek iz- tiyordu, Ve gazeteciyi bu işe memur etmişti. Spik Holland artık şatoda işi kalmadığın” anladı, çıkıp gitti. BÜYÜK MACERA BSavini şatonun duvarının gölgesine — sığı- narak “Manoir de la Dame,,e doğru İilerliyor du. Yol epey uzundu. Çünkü eski ev, şato- nun bahçesinin bir ucunda idi. Nihayet gedi, kapryı çaldı. Kapıyı, Valerinin oda. hizmete gİsi açtı ve onu görünce şaşırdı. — Matmazel daha yatmadı, gidip haber vereyim mi? — Bvet, Savini, genç kızım yanma çıkmca — Affedersiniz, dedi, bir ziyaret için vakit pek geç ame, siz! muhakkak görmem lâzım- dı. Geçen gün yarıda kalan mülâkatımız size daha birçok şeyler söylememe mani oldu. Genç kız gülümsedi. Savini ile — geçirmiş olduğu macerayı hatırlıyor, zavallmın — hre Hni, şimdi gülünç buluyordu. ÖOna karşı hid- deti de kalmamıştı. — Zarar yok mösyö Bavini, dedi, — rahat | rahat görüşebiliriz. Babam yattı, — Bizden, bu yakmlarda bir mendil kay« bedip etmediğinizi sormak istiyorum. Müsyö Bellamiden bunu tahkik için talimat aldım. Sizin babanızla beraber büraya gelmiş oldü- ğunuzu öğrenmiş. Demek genç kızın şüphelerinde — hakkı vardı. İhtiyar haydut endişe ediyordu. Fakat genç kız bu şüphelerinden kâtibe bahs bile açmadı ve: — Gelelim, dedi, mendil meselesine. Fl!. hakika, bir mendil kaybettim. Bu - mendil Pariste yaptırmış olduğum altı — mendilden biridir. Acaba Bollami niçin bunu soruyor: — Çünkü Yeşil hayaletin — göründüğü ve mösyö Be'laminin Üzerine ateş ettifi — geca,; bu mendü, kanlar İeinde şatoda bulündü. Vüaleri şaşırmış, kalmıştı. — Ne, dedi, benim mendilim, şatod:ı mrı? İmkânı yok, Savini hâdiseyi en küçük teferrüatma e- dar anlatmca, Valeri: — Bir şaniye durunuz, Diye bitişik odaya geçti ve elinde bir men dil olduğu ha'de geldi. Bu mendil, bulunan mendilin ayni idi. Valeri biraz düşündü. Sonra: — Olur şey değil, dedi, şimdi hatıriryorum, bu mendili, evi kiralamak üzere buraya ge'e diğim ilk gün kaybetmiştim. Belki — burada unutmuşumdur. — Mis Hövet, size bir sual soracağım, fa- kat beni affediniz. Mösyö — Bellami ile çok meşgul oluyorsunuz diye soruyorum. Büu yese kmlarda şatoya veya bahçesine hiç girdiniz ni — Hayır, Mendili burada — kaybettiğimi şimdi iyice hatırlıyorum. Çünkü çantamı bu rada açtığımı, mendilimi aldığımı tamamile hatrriryorum, Sonra otomobilde tekrar lâzım oldu. O zaman yoktu, Savini kalktı.; şatoda retti. Yalnız Bellami, benden oda hizmetçini zi kandırarak herha'de sizin —mendilllerinize den birini elde etmemi istemişti. Savini kapıya yaklaştığı zaman Valeri ona bir borcu olduğunu hatırladı ve çanta- sindan birkaç banknot çıkarıp uzattı. KAtip. — Rica ederim, Mis Hovet, dedi, bana öye le geliyor ki bu kadarmı hak etmemiştim. — Hayır, hayır. Her zahmetin bir mlükü- fatr olmak geretttir. Savini, paraları cebine indirdi, gitti. Genç ktz yalnız kalınca düşündü. Mühim bir karar vermek vaziyetinde idi. Valeri bü-; tün arzusile satoya gitmek istiyordu. Fakat mantık ve aklr selimi onu bu hareketinden menediyordu. Buna rağmen, içinden bir his, çok kuvvetli bir hia, onu şatoya sevkediyor- du. Bütün hizmetçiler çekllip yattıktan söne ra, Valeri aşağı indi. Bahçeye çıktı, elinde bir elektrik feneri vardı. Bunun — yardımile şatonun duvarına gitti ve orada, — evin Öte berisini ftamir için gelmiş olan — amelelerin brraktıkları merdivenleri buldu, aldı, ikisini yanyana dayadı, birisine çıktı. Duvarın Üüs- tüne gelince öteki merdiveni aldı, — duvarın öte tarafma indirdi. Bu iş bittikten — sonra eve döndü. Teşebbüsüne girişmek için vakit daha erkendi. Beklemek lâzrmdı, Oturdu. Va kit geçsin diye ahbablardan ikisine mektup yazdı. Biraz sonra karnımımı acıktığını hi-- getti. Mutfak alt katta uzun bir korldorun nihayetinde idi. Valeri evde elektrik tertibas | tr olmadığır için, eline bir mum alarak aşağı indi. Havagazi ocağını yaktı, — Üzerine çav HABER — Akşam postası Ki Z r # is KB - Tarmttaraa O ğ "_’J-'-*ü—”;—f" - n ş a ü i ' a o Szmaglillk GÖ . A WEZİ M DŞ Ğ İ M:cera ve aşk romanı -87 — Yazan : — BSize söylemek istediklerim bundan tba-l koydu. (Devamı var) Müslümanlıkta, Geçeti tefrikalarm hülâsası: Safiye sultanın kalfaları, bu sulta. nn emriyle üç kişiyi zehirlerken, bu üç sahıstan biri, sahte harema- ğası sırrımı orlaya vuruyor ve kül- falar işitiyor. v * * Tam o esnada, içerki odayla bu oda arasında bir tıkırtı oldu. Lâkin, o he. yecanlı anda buna k'mse dikkat ede- medi. Başkalfanm maiyetindeki diğer kal. falar, hayretle biribirlerinin yüzüne baktılar. Baskalfa: — Üzerinize terettüip eden işlerle de gil de başka şeylerle niçin alâkadar oluyorsunuz... O zehirlendi... Ne heze. yan savurduğunu biliyor mu? . dedi. Nesim: — Ah, zehirlenmişiz... Gördün mü, işte... Beşir... Muskanı orkar... Beşir, titrek elleriyle göğsünün düğ- melerini kopardı. Bir muska çözdü. İ. çinden bir madde kopararak kardeşi- ne attı. Diğerini ağzımna koymak üze. reydi. Fakat, başkalfa: — Yakalaym! . emrini verdi. Pan. zehri kullanacaklar... Mâni olun... Yok sa hapi yuttunuz... Hepinizin de bey- nini patlatırım... Kalfalar, iki kardeş haremağasının üzerine hücum etti. Zavallı Mihrümah! Kendinden geç- mişti bile,.. Son nefesini veren bir kuş gibi birkaç kere çırpındıktan sonra, gözleri kaydı. Dudaklarmın kenarın . intihar edenler gider. Sen benim uğrumda Cehennemm gilmeğe de razı mısın ? Sualine raZıY' sultanım cevabını verdi dan ince bir köpük sızdı. İki arkadaşı da, hayatlarının son demine geldikleri icin, artık mukavemet edemiyorlardı. Ellerindeki panzehiri kalfalara kolay . lıkla kaptırdılar. Bir dakika sonra, haremağaları da Mihrümah haline gel mişlerdi! Kontes, şaşkın, diz çöktü. Arkadaşı olan kadının başı ucunda ıstavroz çı. karmaya başladı: — Seni ben öldürmedim... Bu işin olacağından da haberim yoktu... Beni affet!... - diye inlemeye başladı. Kalfalar, sarayı hümayunda haç çı- karılmasına hayretle bakıyorlardı. Tam bu esnada, oda kapılarından biri ardına kadar açıldı. Safiye sul . tan, bütün ihtişamiyle eşikte göründü: Herkes ona döndü. Kalfalar, secde edercesine iğildiler. Kontesin çıkardığı haç yarıda kaldı. Safiye sultan, onu balâpervaz bir is. tihza ile süzdükten sonra, tenkidkâr bir sesle ve italyanca: — Umduğum kadar soğukkanlı de. Bilmissiniz.... Fakat cesaretini kırmamak için, hâ- mi bir tavırla ilâve etti: — Alışırsaınız... Alışmaniz lâzımdır.. Kalkm bakayım... Sonra, türkçe olarak kalfalara: — Eski âdeti... Alısmış, ne kadar olsa... Değil mi?.. Korktu. Bir an durdu: — Siz de korktunuz... Tepsilerin birinde bardak birdak gşerbetler duruyordu... Makul hareket ederseniz çocu- ğunuza hiç bir zarar gelmiyece- ğini temin ederim (Geçen tefrikaların hülâsası) Lord Greystok'un yani Tarazn'ın ço. cuğu Jak'ı yegâne düşmanı olan Ro. koff kaçırmıştır. O çeteden biri Tcr—l sanm'a telefon ederek ele verilmemek şartiyle çocuğumu kurtarmasına yar. dem edeceğini bildirmiştir. Tarzan karısını evde bıraharak adamın ver. diği randevuya gitmiştir. Meçhul a. dam Tarzan'ı çocuğunu kurtarmak vacdiyle bir vapura götürmlüştür ve orada da kendisini hapsetmistir. Tarzan'ın karısı Jeyn de kocasının vapura gittiğini öğrenerek tam kal- kacağı gırada binlyor ve ayni adam tarafından yahkalanıyor. * & 5 Adam kamaranmm kapısmı kapar- ken: — Bağırıp çağırmanmın hiç fayda- sı yok. Kimse sizi işitecek değildir. Dedi. Leydi Greystok kendisine saldıra- rin kim olduğunu anlamak için dik- katle baktı ve tanıdı. Yüzünde renk kalmadı ve ağzından yalnızca: — Nikolas Rokoff!... Sözleri döküldü.. Rus, alaylı bir şekilde reveranshır yaparak : — Tâ da kendisil, . Karsılığını verdi. Jeyn, herifin bu farfaralrğmı görmemezlikten geldi: — Çocuk nerede? Onu bana gös- terl vyapurda mrı? yalvarırırm sana, eğer kalbinde ufacık bir merhamet izi kalmış ise evlâdımı bana ver. Yazan: Edgar Rice Burroughs Çeviren: A.E. — Makul hareket edecek olursa ! ve sallanmıya başlamıştı. Rus, gün - nız, çocuğunuza hiç bir zarar gelmi - yeceğini temin ederim. Unutmayın” ki buraya arzunuzla geldiniz. Netice- sine tahammül edeceksiniz. Rokoff bunları söyledikten sonra kendi kendine: — Şansımın bu kadar da yaver o- lacağını hiç aklıma getirmemiştim. Dedi ve kamaradan çıkarak ka- pıyı itina ile kilitledi. Jeyn o daki- kadan sonra onu günlerce göremedi. Çünkü Rokoff'un hiç tahammülü yoktu. Geminin sarsılmaları onu fe- na bir vaziyete sokmuştu. Kendisini deniz tutuyordu. Kinkayt gemisi daha yola çıkar çıkmaz hava bozmuş lerce — kamarasında kapalı ve şez longa uzanıp kalmıştı. Rengi balmu- mu gibi sararmış, harap olmuştu. Bu zaman zarfında Jeyn'i ziyaret eden geminin aşçısı olmuştu. Bu bir İsveçliydi. Ona yemeklerini getirip götürüyordu. Sven Andersen adın - daki bu adam söylediğimiz geminin aşçısıydı. Mundar bir adamdı. O - nun içleri kirli tırnaklarını görenler pişirdiği yemekleri yememek için fer- sahlarca uzaklaşmayı tercih ederler” di. Jeyn kendisine sorduğu sualle- re homurtudan başka cevap alamı - yor ve koca yüzü içinde gömülü birer nokta gibi duran gözlerinin kö- tü bakışlariyle karşılaşıyordu. Böylece, kafasının içini bulandı - ran şu iki suale cevap alamamış olu” yordu: Tarzan ne oldu? Oğlu nere- dedir? * * 4 Tarzan, ışıktan ve havadan mah- rum zindanda ömür çürütüyordu. Fakat o, karısımın hemen tepesi üs- tündeki kamarada hapsedildiğinden şüphelenmiyordu. Jeyne hizmet & den ayni İsveçli, Tarzanın da yemek- lerini götürüyordu ama ona bir tek söz söyletmenin imkânını bulamamış âı. Dudaklarını bile kıpırdatmıyor- u. Ceh:ı;; gör Safiye sultan, V K zıları göstererek! V — Evet, korr | belli... Haydi şu niz... Sarıları gı*.&:ı'cel'e"ı Hizt bie Lımonatalnfl y# Dört kalfa, erari Si Gül şerbetlerini istiğii, daklar, ellerinden & öre g bir yana yıkıhvefd;lnı“ Boylu boyuncâ, Başkalfa bile Dü Başkalfa: — Öl diye emret- ” - dedi. $e dğ Safiye sultan, GÜ f.'ş — Öl! - dedi. & : — Baş üstüne-. — Kendim mi Öğfen ğeneceğim, yoksa — , buyuracaksınız diye pir çi Bu sefer sapır 985 — kontese gelmişti! — Aman, Yyâ maya başladı. Fakat hayır'.. eti Başkadın, bütün © w HF ihtişamını, nüf“’“nnu; ' rindeki adetâ ilâhi SH ölüm şekl” — Sana ; sen de O g#' bir erkek olduğuNU: haremağası sün îıul hadım edilmemiş değil mi? ça —— İşittim, ev;în . v — Buna inan ,,ıd" at — Belki öleceğİ uştufiyi) bir hezeyan savurm & gel — Fahkat belk tir... İçine bir SÜ — Girdi, aslan — İyi düşün... — BSultanım N* nını canımla basl! 0 Buyurun... M Safiye sultanIP nil'” essir olduğunu m san vakasında (& nüfuzu altına kalfasını hakikâ nız bü maıyye a bircok devlet i oynatacağından Başkalfa, T'dı W0 gibi Safiye sul ağzımdan çık istiye yapryo"'“”' Bir köpek sadakât insanlar üzerin ah“t ; bir zaman içinde - teâ yapmaz olur muyd cunda oynatmıqtıı,u”" A yılanm gözleri riyle | liyordu. Dvsni Teti Papağw,, Haremağası sinden Wm giren ve papas yetin AMM . ârasında 9"9“ kında bu & (Devamı var)