8 Ye gar Wal — Galişa, deği, telefon ediyor. Demin gelir ken bir yeri aramış idim, İçerden hafif bir muritı geliyor, fakat Bel lamizin ye söylediği aslayılmıyardu. Gazataci, gatanın azametini va haşmatini düşünüyordu. Korkiaru göstererek sordu — Nereye çıkar bi yol? — İşte şurası benim odam, Daha © İlerisi bir yemek #nlonu. Üst (tarafındaki yer de #alon. Fakat kimse kullanmıyor, eşya bile yok. Gazeteci birdenbire hatırladı: — Peki başhademe nerede? Patronun yemeğini hazırlıyor, rmutfnle | tadır, Bu ars, kütüphanenin kapını açıldı ve Bel Yaml görtindü, Holland, dedi, içeri gelinir. Ve kâtllbne dönesin! — Sizi, dedi, istediğim zaman çağırırım. İçeri girip de kapıya arkasından kapayma ca, Bollami gazeteciye dedi ki — Holland, dedi, iyice düşündüm, Geçen gün size fens musmele ettiğime mütasasttim Eğer şu yeşii baynlet için bir malümat isti yormanız, sorunuz, vize istediğinizi söyliyecr. dim. Bu sabah, köpeklerimi uyutulmuş bir vaziyette buldum. — Odanıza gepe girdi mi — Evet : Gazeteci bu havadisi yeni öğrenmiş gili yaptı. Halbuki şu dakikada, gazete bazriyor du bie, — Burada herede oturuyorsunuz ? — Köyün otetinde. — Herhalde burada oldukça ahbap olim Mmişsinizdir. Köylüler, benim hakkımdn wze tir hayli malümat vermişlerdir. Eöylece, hr“ yatımın tarihini yazabilirsiniz. Gazeteci ihtiyar kurdun maksndmı Bir türe 19 anlamıyordu. Herhalde bu kadar (güler yüzün Hir manası olucaktı. — Evet, dedi, bir hayli malmat topladım. — Bile Mtişik gelenleri tantyor musunuz. Gazetede görüm, evvelce Amor'kada Otu ruyorlarmış. Bir de güzel kız: var. — Evet. Oldukça güzel. — Kendilerile görüşüyor musunuz? — Ben onların bulundukları yerlerde b Manmadım. Ben 44 Amerikatıyım ama, Pila. deliyndnn değii, Nevyorktanım. — İyi gateteciler hep Nevyorktan çıkar Jar. — Teşekkür ederim, — Zannedersem bu genç Kız şato Ile pek alâkadar oluyor, İsmi neydi bakayım? Vas Teri Hovet! — Evet. — Hovet senden tir ricam var. Bu genç kma söyle şatoyu gezmek istiyorsa buyur.| sun. Babası zengin mi? — Zannedersem. — Galiba onu taniyorum İyi hatırıyop sam güzleri farla rahatsızdı. — Evet, dalma rahaterz Hattâ, Mis Hovet bir aralık babasının hiçtir şeyi görmez bir hale geldiğini de söylemişti. — O halda, kendisine söylersiniz, deği mi? Bilhassa bu iş için onu gidip görmeğe Yizum yok. Fakat şöyle bir yerde rastgelir. Bariz. Gazeteci, Bellaminin meksadmı nihayet anlamıştı. İhtiyar adnm, Valeriyi görmek i> tiyordu, Ve gazeteciyi bu iye memur etmişti, Spik Holland artık şatoda işi kalmadığın” Azladı, çıkıp gitti, BÜYÜK MACERA Savin! şatonun duvarınm gölgesine sığ mark “Manoir de In Dnme,6 doğru Veriliyor dı. Yol epey uzundu. Çünkü caki ev, gate mun bahçesinin bir ucunda Hi, Nihayet gedi, kapıyı çaldı. Kapıyı, Velerinin oda hizmet» gisi açtı ve onu görünce şaşırdı, — Matmazel daha yatmadı, gidip haber vereyim mi? — Evet, Savini, genç kızm yanma çıkmoa — Affedersiniz, dedi, bir ziyaret Için vakit pek geç ama, «izi muhakkak görmem lâzım» dı. Geçen gün yarıda kalan mülâkatımız «ize daha birçok şeyler söylememe mani oldu. Genç kız gülümsedi. Savini e o geçirmiş olduğu macerayı hatmiryor, vavallmm he. Ani, şimdi gülünç buluyordu. Onu karşı hid deti de kalmamıştı, — Zarar yok mösyö Savini, dedi, rahat rahat görüşebiliriz. Baham yattı. — Sizden, bu yakmlarda bir mendil Kay. dedip etmediğiniz! sormak istiyorum. Mösyö Bellamiden bunu tahkik için talimat aldım. Sizin babanızla beraber buraya gelmiş oldu gunum öğrenmiş. Demek genç kızın şüpbelerinde Ohskki 'Yardı. İktiyar haydut endişe ediyordu. Yakat genç kız bu şüphelerinden kâtibe bahs bile açmadı ve: — Gelelim, dedi, mendil meselesine. FU. hakika, bir mandi kaybettim, Bu “mendil Pariste yaptırmış olduğum alı o mendilden biridir. Acaba Bellami niçin Yünü soruyor! — Çünkü Yeşil hayaletin © göründüğü ve mösyö Eelinminin Üzerine ateş etil geo, bu meni, kanlar isinde eatoda bulundu, Veleri şaşırmış, Kalmıştı. — Ne, dedi, benim mendilim, şatoda mi7 imkân yok, Bövini hüdiseyi en küçük taferrüatınt kö» dar ariatinen, Vala: — Bir saniye durunuz, Diye bitişik odaya geçti ve elinde bir men Tefrika numarası; —7— lace ÇEVİREN: Ja gi oltuğu hade geldi. Bu mendi, şatoda bulunan mendilin ayni idi. Valeri biraz dilşündü. Sonra: — Olur şey değil, dedi, gimdi hatırlıyorum, bu menâli, evi kiralamak Üzere buraya ge's diğim ilk gün kaybetmişim. Belki (Oburadı urutmuzumdur, Mis Hovet, size bir sual soracağım, fue ket beni aflediniz. Mösyö (o Bellami fle çok meşgul oluyorsunuz diye soruyorum. Bu yes km'arda şataya veya bahçesine hiç girdiniz mi — Hayır, Mendili burada o kaybettiğimi şimdi iyice hı orum. Çünkü çantamı bu rada açlığımı, imi aldığımı tamamile İ hatırlıyorum, Sozrr otomobilde tekrar Yazı oldu. O raman yoktu. İ Savini kalktı: İ — Siza söylemek istediklerim bundan ite rotil Yalnız Eellami, bondan oda hizmetşini zl kandırarak berha'de sizin o mendilleriniz- den hirtni elde etmemi istemişti | Savini kapıya yaklaştığı zaman © Valeri | ona bir borcu olduğunu hatırladı ve çanta” mından birkaç banknot çıkarıp uzattı, Kâtip — Ricn ederim, Miz Hovet, dedi, bana A le geliyor ki bu kadarmı hak etmemiştim. Hayır, hayır. Her zahmetin bir mike | fatr olmak gereitir. Savini, paraları cebine İndirdi, gitti. Genç kız yalarz katmen Mühim bir karar Vermek vaziyetinde idi. Veleri hö-, tün arzustle satoya gitmek istiyordu. Fakat mantık ve akir selimi onu bu hareketinden menediyordu. Buna rağman, içinden bir hiz, çok kuvvetli bir hin, onu şatoya sevkediyor- du. Bütün hizmetçiler çekliip yattıktan sop. ra, Valeri aşağı Indi. Habçeye çıktı, elinde bir elektrik feneri vardı, Bunun (O yardımile şatonun duvarına gitti ve orada, evin Öte berisini tamir için gelmiş olan (o âmelelerin bıraktıkları merdivenleri buldu, aldı, ikisini yanyana dayndı, birisine çıktı Duvarm Om tüne gelince öteki merdiveni aldı, duvarın öle tarafıma indirdi. Bu iş bittikten (sonra eve döndü. Teşebbününe girişmek için vakit daha erkendi, Beklemek İâzımdı. Oturdu. Va kit geçsin diye ahbablardan ikisine mektup yazdı, Biraz sonra karımm acıktığını his setti, Mutfak sit katta uzun bir koridorun nihayetinde ld. Valeri evde elektirik tertibm- ti olmadığı için, eline bir mum alarak aşağı Indi. Havagazi ocağını yaktı, Üzerine çay kaydu. (Devams ver) Makul hareket ederseniz ÇOCuU- ğunuza hiç bir zarar gelmiyece- ğini temin ederim (Geçen tefrikaların hülâsası) Lord Greystok'un yani Tarazn'ın 90. ouğu Jakı yegâne düşmanı olan Ro. koff kaçırmıştır. O çeteden biri Tar-; san'a telefon ederek ele verilmemek şartiyle çocuğunu Kurtarmasınd. yar. dım edeseğini bildirmiştir. Tarsar karısını evde bırakarak adamın ver. diği randevuya gitmiştir. Meçhul a. dam Tarzat'ı çocuğunu kurtarmak vacliyle bir vapura götürmüştür ve oradan da kondisini hapsetmistir. Tarsan'ın karım Jeyn de kocasının vapura gittiğini öğrenerek tam kal- Adam kamaranm kapısmı kapar: ken: — Bağırp çağırmanın hiç fayda. sı yok. Kimse sizi işitecek değildir. Dedi. Leydi Greystok kendisine saldıra- sm kim olduğunu anlamak için dik- katle baktı ve tanıdı. Yüzünde renk kalmadı ve ağzından yalnızca: — Nikolas Rokoff!... Sözleri döküldü.. Rus, rlaylı bir şekilde reveranslar yaparak: — Tâ da kendisi!, . Karsılığını verdi. Jeyn, herifin bu farfaralığını görmemezlikten geldi: — Çocuk nerede? Onu bana gös- terl vanurda mı? yalvarırım sana, eğer kalbinde ufacık bir merhamet izi kalmış ise evlâdrimı bana ver. Yazan : (VE. M:cera ve aşk romanı -87— ŞE aklen eği eğ girme EM a e e e Müslümanlıkta, intihar edenler Gahenneli” gider. Sen benim uğrumda Cehennelli gilmeğe de razı mısın? Sualine raZiY—. sultanım cevabını verdi y Geçen tefrikalarm hülAsası: Safiye swltanın kalfaları, bu müta.i nin emriyle üç kişiyi sehirlerken, bu üç şahıstan biri, sahte harema- ğası sırrım orlaya vuruyor ve kal- Ja'ar işitiyor. Tam o esnada, içerki odayla bu oda arasında bir tıkırtı oldu. Lâki yecanlı anda buna k'mze di medi, ! Başkalfanın maiyetindeki diğer kal.) falar, hayretle - birbirlerinin yüzüne baktılar, Başkalfa; — Üzerinize terettüp eden işlerle de! gü de başka şeylerle niçin alâkadar) oluyorsunuz... O zehirlendi... Ne heze.! yan savurduğunu biliyor mu? . dedi. Nesim: — Ah, zehirlermişiz... Gördün mü, işte... Beşir... Muskanı çıkar... Beşir, titrek elleriyle göğsünün düğ- melerini kopardı. Bir muska çözdü. İ. çinden bir madde kopararak kardegi- ne attı. Diğerini ağzına koymak üze. reydi. Fakat, başkalfa: — Yakalaym! . emrini verdi. Pan. zehri kullanacaklar... Mâni olun.. Yok $a hapı yuttunuz.. Hepinizin de bey- nini patlatırım... Kalfalar, iki lardeş haremağasmm üzerine hilswm etti, Zavalir Mihrimah! Kendinden geç mişti bile... Son nefesini veren bir kuş gibi birkaç kere çırpindıktan sonra, gözleri kaydı. Dudaklarının kenarın - — Makul hareket edecek olursa ! nız, çocuğunuza hiç bir zarar gelmi - yeceğini temin ederim, Unutmayın” Pa 7 ki buraya arzunuzla geldiniz. Netice- sine tahammül edeceksiniz. Rokoff bunları söyledikten sonra kendi kendine: — Şansımın bu kadar da yaver ©- lacağını hiç aklıma getirmemiştim. Dedi ve kamaradan çıkarak Oka - pıyı itina ile kilitledi. Jeyn o daki: kadan sonra onu günlerce göremezli, Çünkü Rokoff'un hiç tahammülü yoktu. Geminin sarsılmaları onu fe-| na bir vaziyete sokmuştu. Kendisini! deniz tutuyordu. . Kinkayt gemisi| daha yola çıkar çıkmaz bava bozmuş i re homurtudan başka cevap alamı -! ! birer nokta gibi duran gözlerinin kö- İ tü bakışlariyle karşılaşıyordu. dan ince bir köpük sızdı. İki arkadaşı da, hayatlarının son demine geldikleri için, artık mukavemet edemiyorlardı. Ellerindeki panzehiri kalfalara kolay - lıkla kaptırdılar. Bir dakika sonra, haremağaları da Mihrümah haline gel| mişlsrdi! | Kontes, şağkın, diz çöktü. Arkadaşı olan kadının başı ucunda ıstavroz çi. kazmaya başladı: — Seni ben öldürmedim... Bu işin olacağından da hâberim yoktu... Beni affot!... - diye inlemeye başladı. Kalfalar, sarayı hümayında haç çı- kerı:masına hayretle bakıyorlardı. 'Tam bü esnada, oda kapılarından biri ardına kadar açıldı. Safiye sul . tan, bütün ihtişamiyle eşikte göründü: Herkes ona dündü, Kalfalar, secde edercesine iğildiler. Kontesin çıkardığı haç yarıda kalâr. iye sultan, onu belâpervaz bir İs. tihza ile süzdükten sonra, tenkidkâr bir sesle ve italyanca: — Umduğum kadar soğukkanlı de. ğilmişsiniz.... Fakat cesaretini kırmamak için, hâ- mi bir tavırla ilâve etti: — Alışırsınız... Alıgmanız lâzımdır. Kalkın bakayım... Sonra, türkçe olarak kalfalara: — Eski Adeti... Alışmış, ne kadar olsa... Değil mi?., Korktu. Bir an durdu: — Siz de korktunuz... Tepsilerin birinde bardak birdak gerbetler duruyordu... ve sallanmıya başlamıştı. Rus, gün - lerce o kamarasında kapalı ve şez” İonga uzanıp kalmıştı. Rengi balmu” mu gibi sararmış, harap olmuştu. Bu zaman zarfında . Jeyn'i ziyaret eden geminin aşçısı olmuştu. Bu bir İsveçliydi. Ona yemeklerini getirip götürüyordu. Sven Andersen adm - daki bu adam söylediğimiz geminin aşçısıydı. Mundar bir adamdı. O - nun içleri kirli tırnaklarmı görenler pişirdiği yemekleri yememek için fer- sahlarca uzaklaşmayı tercih ederler” di. Jeyn kendisine sorduğu sualle- yor ve koca yüzü içinde gömülü Böylece, kafasının içini bulandı - ran şu iki suale cevap alamamış olu” yordu: Tarzan ne oldu? Oğlu nere- dedir? “ . » Tarzan, ışıktan ve havadan mah» rum zindanda ömür çürütüyordu. Fakat o, karısınm hemen tepesi üs- tündeki kamarada hapsedildiğinden şüphelenmiyordu. Jeyne hizmet « den ayni İsveçli, Tarzanın da yemek- lerini götürüyordu ama ona bir tek Safiye sultan, zları gö — Evet, belli... Haydi şu gü niz. Dört kalfa, ©! Gül şerbetlerini Boylu boyunci. Başkalfa bile bU da titredi. nim... Emin 6 lerim yüzünden h Başkalfa: — Öl diye « dedi. Safiye sultan, —oö.dedi — Kendim mi © ğeneceğim, yoks& buyuracaksınız di9* Bu sefer sapi kontese gelmisti: — Aman, maya bas'adı. Fakat hayıt. haremağası Sü hadım eğilmemi$ değil mi? İşittim, mal — Buna ini — Belki öl leceği bir hezeyan arar — Fakat belki 4* tir... İçine bir güpb? — Girdi, Tusu... — Ferman efe” — İyi düşün. istiye yapıyor san vakasmda di bir zaman içind nüfuzu altının kalfasını hakikat?” yapmaz olur muy li nız bu maiyyefi bircok devlet cunda oynatmısi”” oynatacağmdan Sarıları göstererek” içtiler” & ge — üstüne Baş yaz sap” — Öyleyme 010“ , gesi | ıl “ pi