6 Şubat 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. Si - Yar göründüğünü bildiriyordunuz. Veleğ L W ı_!-m&___._ : L ga : YO lll li n NN LH Tefrika numarası: —İT — YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa—_ Fakat gazeteci genç kıza hayaletten bahs ettiğine pişman oldu ve: —Ümit ederim ki, dedi, böyle şeylerden korkmazsımnız, — Merak etmeyin.. korkarım. | Gazeteci, mesleki bir merak ile duvarları muayene ediyordu. — Duvar, dedi, burada her tarafta oldu" ğundan daha alçak. Yani, insan isterse kü- çük merdivenle şatonun bahçesine girebilir. Gazeteci İlerledi. Ayaklarının ucuna hasts rak kolunu uzattı. Biraz daha gayret etse, duvarın üstüne dokunabilecekti. — Mis Hovet, sizi suç ortağı yapmak i&- temem amma, şöyle karanlık bir gece de, hele biraz yumuşak davranırsanız, gelip bal" Ne inanırım, ne de | çenizden şatoya atlayıp içeride olan biteni bBir görmek isterdim. Valeri güldü: — Fiteri gördünüz mü? Son günlerde göremedim, — Geçen pazartesindenberi göremedim, Doğrusunu isterseniz şatoya baş hademe olarak yazıldığını zannediyorum. Hava gazi faturasınm onu pek meşgul ettiğini gördüm de.. — Ne demek istiyorsunuz, anlamıyorum. Gazeteci, genç kıza bütün bildiklerini an- lattı. Valeri: — Demek, dedi, hava gazı faturası çok işgal etti, Gazeteci tasdik etti. Valeri sözü değiştir. maek için sordu. — Saviniyi tanıyor musunuz? Onun halr kmda biraz malümat almak isterdim. — Bütün bildiklerim şundan ibaret. Baba B1 İngiliz, anası Hintlidir. Zannedersem her İkisinin de zaafları onda mevcut, — Kendisi bir kumarbaz çetesine mensuptu. Geçen si“ ne, polis çeteyi dâğrtu fakat Savini yakalan madı. Onun Bellaminin kâtibi oluşunu pek garip buluyorum. Fakat düşününce, onun Bellamiye en uygun adam olduğu neticesine vardım. Savini dalkavuktur, ahlâksızdır. va efendi. nden çok korkuyor. Kafasında der- hal zengin olmak için bir çok projeler var. Fakat bunları tatbik mevkiine koyacak ne cesaret, ne de imkânları var. İşte benim ta- nidığım Savini! Gazeteci, artık Gar köyüne yerleşmişti. Günde iki defa gazetesine telefon ediyordu. önuü op Wazı işleri müdürü artık onu geri çağırmak istemesine rağmen, Yeşil hayaletin görün- mek ihtimali, kendisini alıkoyuyordu. O gün, gazeteci, Valeriden ayrılmca köye dönmüş, telefon ediyordu. Biraz sonra otelin pencere sinden, Valerinin, otomobili İle Londraya doğru gittiğini gördü. EL MORO Valeri etrafını merakla gözden geçirlyor* * duü. Evvelâ, ekşi bir sigara kokusu — insanm genzine kaçıyordu. Sonra, yaldızlı eşyalar, dumandan sararmış kadife perdeler endişeli bir hava yaratıyordu. Bu garip ve küçük sr« lona girince, Savini, garaonu gönderdi ve kas- pıyı kapattı. Sonra Valerinin tiksindiğin! görünce: — Alffedersiniz, Mis Hovet, dedi, Sizi bır raya getirdim ama, burası bizi — kimsenin göremiyeceği yegâne yerdir. — Burası nedir? — Tanmmış bir lokantadır. Oturmaz mr sımız efendim ? Hoş size söyliyecek — fazla bir şeyim de yok. Mösyö Bellami buğgünlerde — pek tetik Üzerinde. — Fotoğrafı getirdiniz mi, — Hayır, Tekrar almak üzere — aradığım vakit, yerinde yoöktu. Herhalde pâatron işin farkma varmış olacak ki başka bir yere kâla dırmiş. Mis Hovet sizin için büyük tehlikele- re atılryorum. — Evet ama, ücreti mukabilinde. Herhal- de bu fotoğraf bana lâzım. Bir başka fotoğ" raftan da bahsetmiştiniz? — Evet, Yeğeninin fotoğrafı. Genç kızın gözleri açıldı: — Yeğeni mi dediniz? Ben onün akrabas &ı olduğunu zannetmiyorum. — Varmış. Herhalde bu yeğeni harpte öl- müÜş. — Kadının fotoğrafı arkasında kim öldü- ğuna dair hiçbir yazı yok muydu? — Yoktu. — AÂh ne diye onu ilk gördüğünüz zaman hemen almadınız? — Hakikaten onu yapmalıydım ama, onun bu derece ehemmiyetli olduğunu — zannetmi" yordum. Hem mösyö Bellami bir farkma var mış olsaydı, kimbilir bana ne yapardı? Savini korkudan titriyordu. Fay Kleytön Savininin gizli bir menbadan para aldığın- dan şüphe ediyordu. Bu şüphesinde haklı oöl- düğünü işte, Gar şatosu sahibinin kâtibinin Valeri ile bugün burada yaptıkları mükâle" meden ordu. Savini, şatoda, — Valeri hesabına ıırağtgmılırdı /— bulunuyordu. Vas leri devam etti — — Verdiğiniz raporda yeşil hayaletin tek- — Evet. Hattâ Bellâminin — odasımna dahi girdi. Fakat asıl mühim olan nokta şu. Bu sabah Bellami bir mektüp yazdı. Smite göne derdi. Mektüup mühürlü idi ve oldukça ağır" dı. Herhalde içinde para vardı. Öyle zannee t diyorum ki, patron Smite, zavallı Krigerden fazla para veriyor. Galiba ayda yüz İngiliz lirası. Çünkü geçen ay, sabahleyin bankadan yüz İngiliz lirasr aldırdı. Akşam Smite mek- tup yazdı, ve ayni akşam, şatodan koğduğu gün Vilkse hesabını görmek için benden pa- ra istedi. — Vilksin yerine gelen kim? — Bilmiyorum. Hoş bir — delikanlı. sıra görüyorum. Valeri düşündü. Klodhabu Smit ile temasa geçmek için yaptığı teşebbüs — tehlikeli bir şekilde neticelenmişti. Herhalde bütün ez“ rarın anahtarı bu Smit denilen adamda idi. Bu esnada, dışarda bir gürültü oldu ve kapı şiddetle açılarak içeriye genç ve güzel bir Ara kadın girdi. Pek hiddetli olan bu kadım, Valeriye: — Mis Hovet, dedi, burada — kocamla ne yapıyorsunuz, lütfen anlatır mısınız Valeri şaşkım şaşkın bir kadma, bir Savie niye bakarak: — Kocanız mrı? Diye muırıldandı. Fakat Savini mlüdahale etti: —Azizem Fay, burada Mis Hovet ile bir iş görüşmek üÜzere buluştuk. — Ya?!. Saçmalama! Kendi otelinde pek âAlâ görüşebilirdiniz. — Mösyö Savini, madam zevceniz midir? — Tabif zevcesiyim. Şimdi niçin — Garda pek meşgul olduğunu ve beni pek az görlülşlü nün sebebini anlıyorum. — Fay her şeyi sana Aanlatacaktım. Ye- min ederim ki anlatacaktım. Fakat Mis Ho- vet ile çok mühim bir işimiz vardı. — Yani Mis Hovet buraya seninle mühim bir iş halletmeğe mi geldi demek istiyorsun ? Aptal, onüun buraya yalnız başına mı geldi” ğini sanıyorsun? Buna imkân mı var? (Devamı var) Macera ve aşk romanı « Gd — Yazan ! — Ben de sana esrarımı vereyim sultanım saraya erkek aldım. Bunu öğrenint için rahat etti mi ? İ Geçen tefrikaların hülâsası: Venedik asilzadelerinden bir kontes Üçüncü Muradın sarayıma bin tür- lü entrikalardan sonra alımıyor. Bu işi yapanlardan biri de Mihrü. mahtır. * * * K Bütün bu saray işlerini Mihrümah kontese anlatmıştı. Onun için o sabah dedi ki: — Mutlaka giderek el öpmek lâzım.. El öpülecek başlıca üç kadın vardır. Bunlardan biri söylediğim gibi Cemfe. dadır. O, seni saraya aldırdı. İkbale nail etti. Bu sebeple evvelce ona git. seniz.., — Ben de öyle düşünüyorum. — İkinci olarak Safiye sultana, ü - çüncü olarak Esma sultana... Kontes: — Yok, hayır... - dedi, . İkinci ola. rak Esma sultana... Sonra, padişahın diğer hemgirelerine... Nihayet Safiye sultana... — Lâkin o gücenirse? — Gücenirse gücensin... Venedikli kadın, bunu bir fikri mah. susla yapıyordu. Irkdaşı ve'dindaşı o- lan Safiyenin bundan kat'iyyen gü. cenmiyeceğini biliyor, diğer kadınları kendine taraftar etmek fikrini besli. yordu. Giyindikten sonra, karar verildiği gibi, bütün bu kadınları ziyaret etti. Ellerini öptü. Onlarım kiminden bile - zik, kiminden küpe, birçok hediyeler aldı. Nihayet, Safiye sultana gitti. Ve bu geç gelmekteki maksadı anlattı. Aldı. gı cevap şu oldu: — Aferin kızım... İyi yaptın... Ben de sana ayni şeyi tavsiye edecektim... Zira, mümkün mertebe dikkati celbet- meden dostluğumuzu idame etmek lâ. zımdır.., Sureta biribirimize hasmm gi. bi bile durmalıyız... Safiye sultan, hâlâ güzelliğini muha- faza ediyordu. Hattâ bizim asrımızda olsydı, kendisine tam manasiyle ol. gunlaşmış, cağında bir kadın denirdi. O devirde de gene güzel ve makbul sa- yılırdı. Eğer merhum valde sultanla Canfedanın tesirleri olmasaydı, padi. şahiı bir gün bile elden bırakmıyacaktı. Değil bir günde üç çocuğu olmak, üçün cü Murad, başka bir kadıma bakmıya. caktı. İ Ha — LO Yazan: Edgar Rice Burroughs Çeviren: A.E. Tarzan karar verdi: çocuğumu tehlikeden kurtarmak için hemen gitmeliyim. ,, John Klayton Lord Greystok, Pa- riste, arkadaşı mülâzim d'Arnotun apartımanında geniş bir koltuğa otur muş, derin düşüncelere dalıp gitmiş- ti. Henüz gençti. Sergüzeştlerle dolu hayatını düşünüyor ve belli başlı safhalarını hayalinde yaşatıyordu. Çocukluğu, delikanlılık çağı, balta görmemiş ormanlarda geçmişti. Bü- yük maymunlardan başka kimseyi tanımamıştı; aile yuvası bu orman- lar, oyun arkadaşları bu büyük may- munlardı. Ormanlarda yaşadığı za- manlarda kendisine yalnızca Tarzan derlerdi; asıl adını bile bilmiyordu. Tarzan admın kafasından geçmesi ruhuna tatlı bir heyecan, dudakları- na sevinçli bir gülümseme getirdi. O, ucsuz bucaksız ormanların gölgeliklerinde tam manasile hür ve tasasız büyümüştü. Keskin gözleri tehlikeyi daha uzaklardan görür; kuvvetli kolları, ormanın bin bir teh kesine karşı her an müdafaaya hazır dururdu.. Hayatı birlikte yaşadığı vahşi hayvanlar arasında geçer ve yaşayışı onların yaşayışlarından fark sız geçerdi. Günün birinde anlaşılmaz bir mur cize oldu.. Beyaz adamlar ormana girmişlerdi. Bu beyaz tenli vahşi adamı keşfetmişlerdi. Ve yine talihin tuhaf bir cilvesile bu yarı maymun delikanlının, İngilterenin en meşhur ve en asil ailelerinden birine mensup Lord Greystoküun varisi John oldu- gu meydana çıkmıştı. İşte bunlardan sonradır ki, orman- lar yabanisi Tarzan için insan kud- retinin üstünde bir didinip çalışma i devresi başladı. Hayvandan farkı ol-ı mayan ve hayvanlar tarafından ye- tıştirilen bu adam medeni cemiyette |kendisine yakışacak mertebeye ula- — | şabilmek için terbiye görmeye ve kültür sahibi olmaya çalıştı. Ne güç bir iş! Fakat Tarzanın tükenmez kudreti, bir kızın tatlr gülümsemeleri sayesinde bu işi başardı. Bu kız şim- di küçük oğlu Jakın anasıydı. Yani karısıydı. Eski Tarzan ve şimdiki - Lord Greystok, bütün hayatinca inatçı bir düşmanla karşılaşmak mecburiyetin- “de kalmıştı.. Bu adam, yersiz yurd- suz bir serseri olan Nikola Rokaofftu. Onun nereden türediğini kimse bil- mezdi; kendisine bakılırsa Rus ol- duğunu söyler ve hatta iddia ederdi. Lord Greystokün dudaklarmdaki gü- lümseme bu adamı hatırlar, hatırla- maz silindi ve derin derin içini çek- ti. Fransız mahkemeleri Rokoffu müebbet hapse mahküm etmişlerdi. Tarzan da bu ebedi düşmanmdan artık kurtulduğunu sanmıştı. Fakat arkadaşı d'Arnottan aldığı bir tel- graf, ona Rusun bir kolayını bularak hapishaneden kaçtığını öğretmiş ve süratle Parise gelmesine sebep ol muştu. Arkadaşı d'Arnot karşısın daki koltukta oturuyor ve Tarzanın dalgınlığına saygı göstererek - ses çı- karmıyordu. Tarzan neden sonra: — Hemen Londraya dönüp çocuk larm yanında bulunsam daha iyi ola cak. Ben kendi hayatım için korkmr- yorum. Rokaff şimdiye kadar birçok defalar bana çattı. Fakat bir şey yapa madı. Karımla çocuğumun tehlikede olduklarını sanryorum, Koşup onları himave etmelivim... arzatı daha sözünü bitirmemişti ki d'Arnotun uşağı elinde müstacel işaretli bir telgrafla odaya girerek: — Lord Greystok için bir telgraf! çeye koşturmuş, Leydi . çocuğunu, vi e WKarımla Tarzan telgrafı acele açtı ve yüzü sarararak okudu. Sonra telgrafı arka- daşına doğru uzatirken: — Zavallı dostum! dedi. Felâket düşündüğümden daha tez gelip çat- ti Fransız telgrafı süratle gözden ge- çirdi: Yeni bir uşağın da el birliği olma- sile Jak kaçırıldı. Hemen gel. Jeyn ». & » Tarzan, Londradaki Kreydon tay- yare meydanından kendisini konağı" na götüren otomobil durur durmaz, ötomobilden atlayarak konağa daldı. Karısı kederden bitkin bir hale gel mişti. Tarzanı kuru gözlerle karşıla- dı. Hıçkıran bir sesle de çocuklarının nasıl kaçırıldığımı anlattı. j Küçük Jak, bahçede dadısının göz leri önünde oynarken, civar sokağın köşesinde bir taksi otomobili dur muş.. Dadı bunu görmemiş bile.. Fa- kat eve yeni aldıkları bahçrvan çırağı tam bu sırada koşarak gelmiş, Ley- dinin kendisini cağırdığını ve o dö- nünceye kadar da çocuğa bakacağı- nı söylemiş. Hiçbir şeyden şüphelenmiyen da- di yürümüş.. Fakat eve girmek üzere iken dönüp bakmış, bahervan yama- gının kucağındaki çocukla köşede duran otomobile girdiğini görmüş. Dehşet içinde kalan kadıncağız, çığlığı basarak otomobile doğru koş- muş, arabaya tam yetişeceği sırada çılgın bir hızla hareket etmiş ve şid- detli bir yumrukla da yerlere yuvar- lanmış. Dadının bağırışı evdeki hizmetçi- leri, hatta Leydi Greystoku bile bah- Netekim, işte © dair tenvir etti: — Bütün Osmanlı V” sada oturmaları 24 olduğu için, üçüncü deliğinde orada Y&8" ç danından olan »f nanistanda valilik ©* nına giderken, BAF vag deki korsanlar ur"”fi tı. Çok terbiyeli, çok Nurbanü onu i Veliaht da, bu i na, bütün kalbiyle ” bir erkek çocuğu ©| lâdı olmayınca, MW müştü: “Bir evlâdi müstakbel padişahi? “de tutacaktır. Benim veBt İ zamanında hiç i”_ Ve bu düşi'moeyi i sına şöyle d : evlâdı olması ikinci Selimin © diği için, oğlunun * çok cariyeler eld? * esir tacirlerine Bu meyanda, ları adamakıllı © yüzü mütecaviZ " a Bunları anlat” çet sultan istihza il€ * vşği « . Doğ-ru!“ı z j etmekten saraytf | daha güç bir hâl * g, metli valde âyri dan Canfeda H zım, bütün OW . tum... Başka F lan bu kadllf'l'“'lıı 3 resini kendi _;' zamana akdar * gl oldum. Şimdi. ©? b Sokullu öldü. * Aapff de sultan öldü: Tzit tin dizgin! de” Kızım ne d“gw "4 rıp almasına manlar ylmîuı .. dininin ümitlef ” begi alıp kaçıra' olürken göz'” , Tarzan, :. -Ü ken kuwît!ıldi-' ğmn .’ı &. k bir erkek Ş“' ;gtü” a Lorl ( . “

Bu sayıdan diğer sayfalar: