Nem e “yi *g * YOYTUYGAAİ Çay) sag “Cngosnö ) suoyopsssyos “(0s701) sozyeyi ide, Un — ZA uruyas nz Mey Yes SEM (OT) Zwy! uogou 7y995 PM (6) dasygonl SH 74915 OMA (8) gouyz Ç UUP PUB Cp4fd) :paozd *(baj) Uouoslg ÇALMA (2) &31sen 0891p pus o (9) maş “Cyayuşaol ) zayeyoğun “Cazjaım) uruj9 wi özyuy dop Gage 3G0Y Çrusç xy) i “148epzirey OyArrujSnanşo aöyUNL o4 zaundnyşo vyop rg Mejojuyo Ujupiğeğe wzuos uaşyıpası$ç Lrupsnunyo ng 17 *aAOKp 13 eğerek uyulrems 1pof yevs azn YOPE TELYNOĞ “Syyoaa a EA yeyeX yyopded rig epururi YSUFH GPEN Sep pan Suyun Je uoyopsulepury Sw Çapopmli yopusd 540 sip MESUDE YPUMDA) “OYOYANDULUYH Uy 38) SEK ip UOĞON ? : ; 5 i â $ ; i ş i ş 8 z : : rf 4 f / g kurtulmuş olan Parda- £ şüphe girmemişti.' anlayan bir adam ol ilk gelen şey yardım yi Hi £ j / S<plerini / karıştırırken akya gözlerinin ucuyla di. İK bü kivvegyş Püklüm durduğu halde, Mökg,, Olduğu besbelliydi. Ge- Bözl, ak “rine kadar inmiş, yü- me da sa bir sakala örtül Sis z #İ Mdisine bakmaktan çe, bir yerde gördüğünü dan emin değildi. Uzun Ür bir altınr dilenci: başladı dualarını dinlemeden doğan aaa ye bir 7 Z evy acıklı “a dehşet okunuyordu, l İnd sevinçle parlıyordu. kı Yıldırım süratile ha- Sa bir kama gecenin reka dört silâhşor, dilen ve örerek, karanlığa Büte; Seyi heyecanla bekle. Mg bu z N, Sin, b Pardayandan bir kur. e, / Hİ MU Zİ, ; Dir tümü ve sevinçle Yİ eniyi nek ber Mağ, da leri nerede gördüm? değil, Setsüsünti yenemiye HORTLIYAN FAUSTA oyu, Sp 380 dygopY mea CI) de edutu|2 U1431894401, Pus O (5) “rü, 40p Ur You 11015 APT LEY (8) ep « Try ap PANUO Jop 11 eye ru (2) 'sopury uvupory Bp Ur #OREŞESN (OT) turpıreyı — grpou Ype UpmSOpre, ı4a'1suad VONYVMTIY 19 1998 pUJS UL13yp9YOAŞ) Aci (G) “weyos nz zopuuupe Yozf Pun (YI ME WA Çoğayoi asezn Yapy dopynaod pyaolişpi6 y0DS yp DPWLOJNR) “dg nz Yopuygma$ sopuy Op Yaya. auf) 908 vi) *3OĞNUAO Ayı AğIYye 0408 9498 SUYU “ÇapdzD gerin 073 apiaas) golünlio su077) 0yOpLOJL VUYAS Yur Ğİ 1poyds SUSH *reyofnuko oyyoUoşof GUYTJ SA FUPH “goncsjoy op amacim soy o v0) *9ANDULONOJ Jop yuz ueyayds suv pun OGSE Tuu'ısudd YONVKTIY ———— © — Teşekkür ederim senyör. — Allah sizden râzı olsun, Pardayan hiçbir şeyin farkına var mamıştı. Omuzlarını silkti ve yoluna devam ederek söylendi: — Adam sende! Buradaki bütün di. lenciler' biribirlerine benziyorlar) Büssi ise, hiddetle bağırdı: — Aptal!. Fırsatı kaçırdı! Ve üç silâhşorla beraber bu becerik. siz dilenciye biraz akıl öğretmek üzere süratle yürüdü. Fakat bütün aramalarma rağmen o- nu bulamadılar, Dilenci karanlıklar i- çinde kaybolmuştu. Bu müddet zarfında (o Pardayanda “Altın kulesinin yanından © geçerek, otelinin bulunduğu dar sokağa saptr. Büssi, son frısatın da kaçacağını an. layarak: — Artık bu iş bitmelidir! Diye bağrıdı ve arkadaşlarını biraz geride bırakarak sessiz, fakat seri adım larla ona yetişti, Hiçbir şeyden şüphelenmiyerek iler- liyen Pardayanla onun arasında bir iki adım kalmıştı. Kamasmi kakirıdı ve indirmek üre. reydi. Bu anda, gecenin sükütu genç ve titrek bir ses yükseldi: — Mösyö dö Pardayan! dikkat! Ve ayni zamanda, Büssi, kendisini İten meçhâl bir elin tesirile sendeler. ken, Pardayan da bir sıçrayışta yana atlamış ve bu suretle, arkasına inmek üzere bulunan kama darbesinden kur- tulmuştu. N “ Hemen akabirtiç genç bir erkek kılı. cını çekerek Pardayanm yanında yer aldı. Şövalye bu genci derhal tanımış. tı. Hiç acele etmeden kılıcını çekti ve içinden Bu dersimizde size yeni bir resim veriyoruz. Bu resim çocuk odasıni göstermektedir. Bundan sonra, birkaç ders bu resim üzerinde gibi ğız ve yeni kelimelerle kaide- ya; kesiniz birinci resimde uğraşaca, ALMANCA DERŞLERİ Yeni resmimiz! Ezberlenecek kelimeler bunda da resmi kesiniz ve kalınca bir kâğıda yapıştırınız, ler öğreneceğiz. Şimdi, bende bir kitap var yahut, benim ALMANCA DERSLERİ (ich habe) sz bende var, benim var dediğimiz zaman, bende olan geyin o zaman içinde bulunduğu anlaşılır. Fi. Cümle denemeleri lin bu zamanmdaki şekline biz (hal sama) deriz. Misal; Du hast einen Bruder — sende bir kardeş var yahut, sie haben — onlarda var, onların var senin bir kardeşin var. ve ilh.. $ie haben — sizde var, sizin var Ich habe cin Buch bir kitabım var. Das Müdehen gibt eben der Katze in cinem Sehlssel- chen Mileh. lar dadı, - lar - veriyor - vermek sle gibt (4) das Schüsselchen; . — küçük kâse (kâsecik), - ler die Mileh, (<4) — süt das Pferdchen, . — atçık (küçük at), - lar dss Kinderirâulein, . mürebbiye, , ler das Kindermidehen, « das Kinderzimmer, « —- çocuk odası, « lari ungefihr die Spielsache, .n — oyuncak, die Katze, -n » kedi,.ler das Jahr, .6 — Sene, .ler fast — hemen hemen das Pferd, -e -at,-Jar geben (Kız veriyor şimdi kediye içinde bir kâsecik süt). Kız simdi bir kâseciğin içinde kediye süt veriyor. Die Kinder splelen mit den Spieİsachen, (Çocuklar oynuyorlar ile oyuncaklar), Hans ist fast so groB wie seine Sehwester Helene, (Hans dir hemen hemen o kadar büyük gibi onun hem. şiresi Helen). Çocuklar oyuncaklar ile oynuyorlar, (Helene dir tohminen on sons yaşlı). Helene tahminen on yaşındadır, Helene ist ungefâhr zehn Jahre alt. HORTLIYAN FAUSTA 113 — Teşekkür ederim mösyö, ehemmi- yetli bir şey değil. Dedi ve kendi kendine; — Başıma gelenleri anlıyorsam, yü- sümü köpekler görsün! Bu anda, çok iyi tanıdığı o sakin bir ses şöyle dedi: — Geldiğiniz gibi serbestçe buradan çıkacağmıza söz vermemiş miydim? Pardayan hiddetle bağırdı: — Espinoza! Fakat birdenbire nere, den çıktı. Hakikaten de baş engizitör, yerden bitmiy gibi &ni olarak meydana çıkmış- tı. Pardayan iyice Espinozanm yanma yaklaştı ve ateşli gözlerini onun gözle- rine dikerek dehşet veren tehditkâr ve soğuk bir sesle: — Tam vaktinde geliyorsunuz mös. yö. Bana öyle geliyor ki görülecek bir hesabımız var! Espinoza hiç kımıldamadı ve şöval- yenin gözlerinden fışkıran ateşe rağ men gözlerini indirmedi. Kendisine has o yavaş ve sakin sesi. Je söze başladı: — Eğer beninf sözüme itimat ede rek askerlerin arasından ( geçseydiniz. Bu işkenceli ölüm saatlerini yaşamıya- caktınız.Bana karşı gösterdiğiniz itimat — sızlığı bir-hakaret olarak telâkki etti. gim içini size böyle bir ders (vermeğe mecbur kaldım, Bu, ayni zamanda, sizin için bir ikaz mahiyetindedir. Şunu w- nutmaynnz ki bu kocaman şehir içinde nereye kaçarsanız kaçmız, ne yaparsa- niz yapımız, bu serayda (o olduğu gibi dalma benim avucumun içinde buluna. caksınız. Ve samimi bir sesle ilâve etti: — İnanınız ki, mösyö dö Pardayan, siz bir semanın altında (oyüz yüze ve pe göz göze, erkekçe mücadelelerin kahra- manısınız. Fakat zulmet ve karanlık İ- çinde yapılan sinsi ve kurnaz mllcade. Jelerde çök pek çok zayıfsınız. Memle- ketinize, Fransaya dönün omösyö dö Pardayan; burada ezilecek, mahvolacak sınız. Ve bu, herkesten fazla beni mü- teessir edecektir. Çünkü siz, hakikaten cesur ve mert bir adamsınız. Pardayan şiddetle mukabele edecek- ti. Fakat Espinoza, (Pardayanın hay- retten fırlayan gözleri önünde kaybo- muştu, XV BÜSSİNİN GÖZ YAŞLARI Pardayan, sabahın dokuzunda saraya girmişti. Oradan çıktığı ozaman gece olmuştu. Yaz mevsimi olduğu için, ogünlerin uzunluğunu nazarı itibara alan Parda, yan, koridor ve bodrumlarda sekiz, dos kuz saat başı boş dolaştığını (o tahmin etti. Bu vaktin en aşağı üç dört saati tabutta geçmişti. Bütün bunları tekrar hatırlıyarak mr» rıldandı: — Şu Espinozâya'ayni işkence yapıl. mal: da, yüzünün ( halini bir görmeli. Geçen sene Faustanm beni kapatmış olduğu medeni hücre, Obu defaki ika- metgühma nazıran Sdeta lüks ve fes rahtı.. Ne müthiş bir icat! Nasıl çıldır. madığıma hâlâ hayret ediyorum, Bir in san hemcinsine bu şekilde bir işkenceyi nasıl yapabilir? Zavallı babamın hakika- ten hakkı varmış, bana sık sık derdi ki? “Şövalye, unutma ki, beşeriyet, büyük bir kurt sürüsüdür. Onun içinde sergü- zeşte atılan her namuslu insan parçalan mağa ve yutulmağa mahkümdur!., takriben, tahminen Sol taraf haben — malik olmak links Hans hemen hemen hemşiresi Helene gibi (büyüktür). boyludur,