Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
& . aa —. TENKİDB'E 52” Mf ? ERT ,,,,, Yazan: A. Cemalettin Saracoğlu 'De"'irhis 'N ' ffh b ine, — a| do c:n:mktalan Türk or- ' Yıtsız ön » Şşartsiz DW “Sünmüşler — mi- vi Bfn"-'si nisanı- KDü akşamı gü- a ]_"ıar eket etti aYIN memuru a delâletiyle O8ru tanzim g gemilerini : armn seyir Blmış , PuBu yire ML& lârm î:k_la_âhlar, yak - ğ Hu oğlliz bandral; O , Tkç 8 u anlaşıldı ) tonilato tOhotu- megafon'la ar,, ın heyecanlı #Demiphi, ergüzeştleri Seyi, haı—,_ düşman gemilerini görünce drı üzerinde mevzi almış, Dusu kurmuştu. 'durdu, donakaldı. başladı. On adım ilerde iri bir meşe ağacı busuüs! mektupları da dahil olmak üzere, ev" forma hapishane gardiyanı Üniforması idi. vaziyette olduğunu gördü. Banka defterinden giliz lirası gecirildifin! anlıyordu. Biraz sonra gelen doktor, Krirerin bir saat gününe dönmüş, bir paniktir başla- mişti: Şimdi filkalar mayna ediliyor, am- bar kapakları sal vazifesi görmek ü- zere denize atılıyor, vapurun hâmil olduğu askerler çılgın bir halde öteye beriye koşuşuyordu. Hattâ bu asker-i lerden bazılari ne yaptıklarını bil - mez bir hale gelmişler ve göpeşte - den denize atlamıya başlamışlardı. Nihayet “Demirhisar,, ın vermiş olduğu on dakikalık mühlet bitti. “Demirhisar,, staper — vaziyette (Manitu) ya ilk torpitosunu da at tı. Bu torpitoyu Fon (Kayzerling) kendi eliyle atmıştı. | Herkes düşman nakliye vapuru - nun bordasında infilâk alevinin ve su sütununun yükselmesini bekler - ken torpito elli metre kadar gittikten sonra battı. Fon (Fiks) ile onun mağrur hem ırkı, Türk zabitlerinin bir defa daha haklı çıktıklarını görüyorlardı. Şa - yet bu efendiler, İstanbuldan şimen- diferle gelmiş olan bu torpitolar hak- kında Türk meslektaşlarmın: — Belki sarsıntıdan âyarları ba- zulmuştur.. Yolundaki haklı ihtarla rına: — Almanlarm âyar ettikleri tor - pitolar bozulmaz!.. Gibi münasebet- siz ve deniz işlerinde yeri olmryan bir cevap yerine torpitoları endaht ile tecrübe etmiş olsalardı düşmanın asker yüklü - bu koca nakliyesi kar- şısinda mini mini "Demirhisar,, böy: İe âciz vaziyette kalmazdı. ly'l;ı | ÜN .ı.îî'ı'. £in - Macera ve aşk romanı K # Z e Yazan : (Vâ-Nü) —.. Geçen tefrikaların hülâsası: Safiye Sultan, aslen Ceneviz asilza- delerinden bir İtalyandır. Üçüncü Mu- radım başkadımı ölan bu kadma, harem ağalarından Nesim ağa; “Hasan ismin«- de bir adamın ihtida etmiş annesi Hris tiyanlara casusluk yapıyor!,, diye ha" ber vermiştir. Safiye sultan da, anne oğulun saraya — gizlice almımması hak- kında, Nesim ağaya tenbihat veriyor. Başkadınla valde sultan, ayni Zzaman- da, devrin meşhur veziri olan Sokullü« Mehmet paşayı da öortadan kaldırmak emelindedirler. . » * Safiye sultan, Nesimin gözlerinin i- çine bakarak: — Hulâsai kelâm! - dedi. Hidayeti de bularak, ona bu sandığın içine gir - mesini söyliyeceksin! - dedi. — Aman sultanım... Beni dinler mi? Müutlaka başıma bir iş açılacağını sanır ve girmez. — Ben, onun çaresini bulürüm. ». & Biraz sonra, Nesim, kendisine tah. mil edilen bu ağır vazifelerin yükü altında ezilmiş gibi dalgın ve perişar, divan odasından çıktı. Safiye sultan da, kendi bölüğüne geçtikten sonra, divit, kaz tüyü ve kâ- ğıt istedi. Lâtince upuzun bir mektup yazarak, en emniyetli adamlarmdan bi rini çağırdı. Kıyafetini değisştirerek papanm elçiliğine bir satıcı sıfatiyle girmesini ve bu mektubu bizzat elçi- ye vermesini söyledi. Bu mektubu birlikte okuyalmm: Muhterem peder, Ben müslüman padişahının - birinci kadını olmakla beraber, adımın Safi- ...... (Devamı var) ye sultan haline getirilmesine rağmen, Bafu hanedanının bir. kızı olduğumu unutmadım. Katoliğim ve katolik ka-| lücağım. Lâkin, sşimdiye kadar bütün hissiya- tım uzaktan uzağaydı. Yani fiili bir siyaset oynıyamıyordum. Ancak yurt. daşlarım olan Venddikliler mevtubahs edildiği zaman onlara elimden geldi- ği kadar az çok yardımda bulunabili - yordum. , Fakat son bir tesadüf bana başka bir şey öğretti: Meğer bu kadar feda- kârlık kâfi değilmiş. Meğer hıristi - yan analar daha ne evlâtlar doğurmuş. Onlar, İstanbulun bağrına sokularak, bizim gayelerimizin, menafiimizin ta - hakkuku için çalışıp dururlarmış. Me. selâ bunlardan birinin Mariya isminde bir dindaştmız olduğunu öğrendim. Bu kadın, nice seneler evvel Türklerin a- rasına karıştığı halde ve kendi boyun- dam büyük müslüman evlâdı olduğu halde, katolikliğini unutmamış. Unut- mak şöyle dursun, bilâkis, din ev mil- letine en fiili yardımlarda bulunmuş... Hattâ,en müşkül vazifeleri alarak bunları vyapmış... Fakat şimdi o, büyük bir tehlike ge- çirmektedir. Oğlu meselenin farkına varmış; onu ihbar etmek niyetindedir. Bereket versin ki, ihbar, bana vaki ol. du. Ben, Hidayet ismityle yaşıyan Mu- riyanın sizinle temas halinde olduğunu öğrendim. Bu dıfyulursa, o ilam kemen dini boynunda hisseder, siz de Yediku- le zindanına atılırsınız. İste, ben iki - nizi de himaye etmek emelindeyim. Hattâ bununla da. kalmıyacağım. F - limde bulunan iktidarı, bütün imkân -| larımın vüs'atinde kilisenin emrine ar. '_“. Ş *““ ü . “ ” , ——-""—'v—_m.— lr“"——' ö Spik beklemekten usanarak kalktı, pen-| cereye yaklaşarak, şöyle bir bahçeye baktı. Fakat birdenbire titredi. Bir çalılığın arasın dan, bir ayak görünüyordu. Hareketsiz bir ayak. Spik kendini toparlar toprlamaz dışa- rı, bahçeye fırladı. Çalılığın yanma gelince, b eee — ea Kriger, gözleri yarı aralık, elleri muhteliç bir vaziyette sırtüstü yere uzanmış yatryöre du. Ellerinin hemen altında, yeleğinin için" den, parlak bir yeşillikte bir okun ucu gö- rünüyordu. Spik, Krigerin ölmüş olduğunu anlamakta gecikmedi. Kriger ân! olarak — vurulmuş ve olduğu yere yıkılmıştı. O zaman, cesedi bi rakarak etrafma bakmdı. Bahçe, ormanlıke tan bir çitle ayrılmıştı. Biraz çevik bir a- dam, kolaylıkla buradan atlayabilirdi. Spik çitin Üzerinden atladı ve etrafı araştırmağa vardı, ve ağaç tam okuün atılış istikametin- de idi. Spik meşe ağacınm yanına varınca, yerde, yeşil bir ok gördü. Spik eve döndü. Gelmiş olduğu — taksinin şoförünü poliş çağırmağa — gönderdi, Biraz sonra resmi bir polis, onun arkasmdan iki sivil polis geldiler, cesedi kaldırttılar. Daha polis gelmedea evvel — Spik kendi hesabma evde bir araştırma yaptı. Erigerin de ne var ne yok karıştırdı. Krigerin hüsü«e siİ evrakma göz atmca gazeteci, demin gör“ düğü fotoğrafta anlayamadığı üniformanın ne Üniforması olduğunu öğrenmişti. Bu Üni Kriger yirmi bir sene gardiyanlık etmiş, ü- mirleri ondan dailma memnun — olmuşlardı. Evrakı arasmda, buna dalr bir hüsnühal vas rakası vardı. Fakat Spikin anlamak istediği şey, Krigerin Bellami ile olan münasebetini anlamaktı. Belki bu münasebeti ifşa edecek olan kâğıtlar, bir türlü açmağa — muvaffak olamadığı ve zorlamak istemediği kilitli bir dolapta idi. Gazeteci, başka bir — çekmeceyi karıştırırken EKrigerin banka defterini bü'e du've bu adamın zengin — denilebilecek bir Krizerin her ay başında, hesabma kırk İr- Spik notlarını bitirirken polisler gelmiş- ti. Derhal onları karşıladı. Vaziyeti anlattı. evvel öldürülmüş olduğunu söylemişti. Spik, sivil memurlardan birine, moşç ağa" ecmın dibinde bulduğu yeşil oku tevdi etti, ve bulduğu yeri gösterdi. Polis hafiyesi: YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa — Bu işi yapan, dedi, öyle alelâde bir a. dam değil, öldürmek maksadile buraya gel- miş. Bu, hayatımda gördüğüm, ok ile yapıl- mış lik cinayettir. Spik, sonra gelip bizi gi- rünüz. Zannediyorum ki derhal — gazeteye gitmek istiyorsunuz, hakkmız da var, Fakat daha evvel buraya niçin geldiğinizi anlatır. mismız. Spik bütün bildiklerini ve — sabahki hâdi- seleri anlattı. Yeşil hayalet hikâyesini de N1â. ve edince, polis hafiyesi şaşırdı, kaldı. Hafif bir istihza ile. — Yeşil kemankeş mi? dedi. Bu cinayeti yapanın bir hayalet olduğunu mu İddila ede- ceksiniz? Bu takdirde, bu hayaletin oldukça küvvetli olduğunu, bu mesafeden oku hedece fine isabet ettirebilmek — için çelik gibi bir bileğe sahip olması lâzımgeldiğini söyleme- me müsade ediniz. Haydi, gidip — Bellamiyi görelim. ; Bu teklif üzerine Spik gazeteye gitmeden evvel Bellamiyi görmenin faydalı olacafma karar verdi ve gittiler. Abel Bellami, polislerle gazeteci — geldiği vakit, Gar şatosuna hareket etmek Üzera i- di. Aldığı haberler onu hiç de hayrete düştir medi, sadece: — Evet, dedi, onu kapı — dışarı ettiğim doğrudur. Kriger vaktile bana bir hizmette bulunmuştu. Bir nehirde motörüm — devri- mişti. Denize atırlarak hayatımı kurtarmiştı. Polis hafiyesi sordu: — Bu sabahki kavganızın sebebi neydi? — Buna pek kavgya diyemeyiz. Birkâç zü- mandır, onun yanında olan âfaziyi 'satm alh- mak için benden ödünç para istiyordu. Ben de vermedim. Bu sabah geldi, — terbiyesizlik etti, hattâ tehdit etti. Bellâm acı acr güldü ve ilâve etti: — Tehdit etti de denilemez ya, edebsizlik etti, ben de yakasmdan tutup — kapı dışarı ettim. — Sizi nerede kurtarmıştı mösyö Bellami? — Bundan yedi sene evvel Henleyde. Spik içinden şöyle düşündü: — Hain herif bu tarihi muhakkak kasden söylüyor ve evvelce — hazırlamıştı. Çünkü | baktı. Krigerin banka hesabmda, her ay kırk lira evvel başlryor. ğ Polis hafiyesi sorgusuna devam etti: — Zannedersem o tarihte Kriger hapisha« ne gardiyanı idi. Bellami hiç bozmadan tasdik etti: — Zannedersem, fakat o gün mezuünmuş. Tahkik ederseniz anlarsınız. — Zannedersem size başka söyliyeceğim yok. Yalnız bir şey sgoracağım, Kriger bir ök ile katledilmiş de“ diniz, değil mi? — Evet, yeşil bir ok ile. Biran Bellâmi soğuk kanlılığını kaybetti ve: — Yeşil bir ok mu, vay canma.. Diye mırıldandı. Yüzünde lümseme oldu ve gazeteciye: — Holland, dedi, sizin hayalet masalı mü" himleşiyor. Yeşil hayalet, yeşil — kemankeş, yeşil ok. Demin gazetede okuduklarımı siz mi yazdınız? — Azizim mösyö Bellâmi, — gazeteciler; mühim havadisleri nadiren kendi — gazetele- rinden başka gazetelerde neşrederler. Fakat| emin olunuz ki, yarın bizim gazetede güzel ve mühimi bir havadis okuyacaksmız. Ve &" ziz dostunuz Yeşil hayalete, tam bir sütun tahsis edeceğim. ABEL BELLAMİ VE KATİBİ Bellami elindeki gazetede şu satırları ökte Wl'du: Ç KRİĞERİN KATİLİ YEŞİL HAYALET Mİ? Yeşil hayaletin göründüğü şatonun sahibi l6 yaptığı bir münakaşa neticesinde, Kriger yeşil bir okla katledildi. Bu yeşil kemankeş kimdir? Pentonvil hapishanesinde — vaktile gardiyanlık etmiş olan Kriger İle ne alâükası vardır? İşte “Skotland Yar,'ın merakla sor duğu suaaller, Kriger, dün, bahçesinde bir ga. zeteci tarafmdan maktul ölarak — bülündü. Ayni günün sabahı, Kriger yeşil — hayaletin göründüğü şatonun sahibi ile münakaşa ci« mişti. Krigeri öldüren yeşil ok, bundan altı yüz sene evvel kullanılan okdarın ayni idi.. garip bir gü-| Ballâmi elinden gazeteyi — attı, kütibine — Bü mescle ile ne dereceye kadar slâ.'i kadârsın bilmiyorum, diye homüurdandı, fas kat Savini şunu bil ki, seni — kövarım. Sen yalancısın, kürnazsın, ve bu sebepten hoşu- ma gidiyorsun. Unutma ki seni sokak orta-l gından alrp bu vaziyete getirdim. Serseri he“ rifin biri olduğunu biliyorum, Zaten bana da senin gibi ahlâksızm biri lâzım olduğu için Beni yanıma aldım. O zamanlar, bir kumare baz çetesine mensuptun. Ve polis nerede ise Safiye Sultan, Papanın elçisine bir mektup - yazarak, ona arzı sadakat etili. Hizmet görmek istediğini bildirdi zediyorum. ŞAİ ( Bu Bafulu kızın asla müsliüman va Türk olamıyacağını bülün tarih öğ « renmelidir. Dindaşlarımdan gelişigü « zel bir Mariyadan aşağı kalmak bemi müfleessir eder. Fedakârlıklarım her halde onunkileri geçecektir, geçmeli - dir. Fakat onunla rekabete kalkıştığımı sanmayınıs, Bilâkis kendisini tebrik ederim. Mariya ile tesriki mesai etmek istiyorum. Onunla birlikte Mristiyan- lhlk âleminin lehine çalışmalıyız. Pek çok işler yapmalıyrız. Her şeyden evvel, oğlunu ortadan kaldırmak lâzımdır. Zira bu çocuk, gevezelik edecek, elde ettiği esrarı sağda, solda yayacaktır. Halbuki bu, hiç işime gelmez... Onu yok edeceğim. Fakat onu yok ederken bir. taşla iki kuş vurmak istiyorum. Hem Mariya- nım ahlâkındaki metaneti bir de ben tecrübe etmek istiyorum, hem de Ha. san vasıtasiyle başka bir tehlikeyi - bizler için tehlikelerin en büyüğünü « Bunun ne suretle yamalcağını banâ bırakınız. O zamamn, bütün sarayın ik daresi benim elime geçmesi demek, si«. zin nüfuzunuza geçmesi demektir. Bu mektubumla sizden edeceğim Ti« ca, Miriyayı tehlikeden haberdar e&t « menizdir. Kendisine söyleyiniz. Benim. vereceğim her türlü emirlere, işaretle- Te hazır olsun. Bunlardan birincisini Nesim adlı bir zenci ile gönderdim. - Hakkımdaki teveccühünüzün devü- mmaı rlca eder, muhterem ellerimizi ö- perim, aziz peder! : v Size de diğer bir mektup takdim edi- yorum. Bu Mariyaya veriniz;. Ne suretle hareket etmesini istediğim içinde yazılıdır. Safiye sultan, $ * * Aradan birkaç gün geçmişti. Safiye sultanın huzurunda, Nesimi! den, elçiye haber götüren akağadan' ve keza sultanın en emniyetli adamla- rmdan mürekkep bir cemaat duruyor- du, Ortada yerde büyük sandık vardı. Bu, padişah sarayınm kapılarına veri- len talimat mucibince, içeriye muaye- nesiz alıman “büyü” tetümmatile dolü. sandıktı. a İçinden cçıkarılan Hasan, rükü eder- cesine, büyük bir ihtiramla, başkadı. nm huzurunda duruyordu. Heyecanm- dan titriyordu. d Zira, bunca esrarengiz bir sıı—ı-;ını.lmla_-ıL ten sonra kendini padişah sarayında ve şöhreti dillere destan Safiye sulta- nm huzurunda hissetmek, onun mane- viyatını altüst etmişti. Daha ikinci sul tan Hamid zamanında bile, padişalı, “Allahın yerdeki gölgesi” idi. O devir:- de, bir şehirlinin dimağmdaysa, padi. şah, padişah sarayı, padişah karısı, pek daha milessir şeylerdi. Önun için, zavallı Hasan, Allahm huzuruna çıkarılmış bir mümin gibi; tiril tiril titriyordu. Bizim bildiklerimizi, — haremağası Nesim'e anlattıklarını, hepsini, hepsi- ni elifinden yesine kadar anlattı. — İşte bu kadar efendimiz! - dedi. - Annem, bir casustur... O, bizim esrarı-. mızr hıristiyanlara haber veriyor..: Ben de bunu huzuru devletinizde ikrar” edeyim... Her şeyi, her şeyi siz de öğ- reniniz... Ona göre, cezâsmı veriniz... Ben, annemi çok severim... Fakat işte, hakikat bundan ibarettir! T Safiye sultan kaslarını çattı: — Başlıa bir söyliyeceğin yok mu? Hakikat bundan mı ibaret? (Devamı var) seni enselemek üzereydi. Dün Krigr meselesi si için yanırma gelen polis memüru, seni gös rünce bana, mazin hakkında malümat verdi; ve sana karşı tetik davranmamı tenbih etti., Buna ne dgrain: T (Devamı var) - ——'