Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
RLE,' f -Yapmp Üç yılda bir elli altmış gazeteci Üniversite açık nâme ! — Gazetecilik derslerimizi vermekte devam ediyoruz — (Haber aldım ki Üniversite Rek-| törü bir gazetenin masıl yaşıyabi- leceğini, nasıl beğenilebileceğini etüde karar vermiş. Beyhude zahmet! Zina bunu on günde, on yılda de- ğil Vütün bir hayat uzunluğunca dahi anlamağa imkân yoktur. Zi- rya bir gazetenin halk tarafından beğenilişi kanserin tam devasın- dan daha derinlerde saklı bir sır- dir. Ama rektörün bu mevzuu e- tüd etmek istemesi etüd etmek istememesinden elbette evlâdır. Binaenaleyh bu işin bir mütehas- sısı sıfatiyle kendisini irşada lü- sim gördüm. | 'Ey benim saygideğer Bayım Ce- mil! Gazete sahipleri, kendi gazetelerini| karilere nasıl beğendirebildiklerini sa- nırlar bilir misiniz? Bakın ben size anlatayım: Yunus Nadi sanır ki; : Başmakalelerini herkes okur ve bir gün başmakale yazmıyacak olursa Cumhuriyet mahvolur. Mehmet Asım sanır ki; Kurun'un muvaffakıyet sırrı “her yerde üç kuruşa” satılabilmesindedir. Kâzım Şinasi sanır ki; Mürekkebin âlâsımı ve kâğıdın par- Jağımı kullanır ve Hilâli, haftada bir gün, Enis Tahsin haftada altı gün tahrir müdürlüğü yaparlar ve her gün muntazaman ayni saatlerde matbaaya gelip ayni saatlerde matbaadan çıkar- larsa “Akşam”" 1 okutmak mümkün o- lur. Ve bu yüzdendir ki her hafta Ce- nevreye üç mektup ve beş telgraf gön- dererek “Necmeddin Sadık” a daima en pahalr mtlrekkep kulla.ndıgmı te- Etem Izwt sanır kı, | Burhan Cevad bir gün hastalansa, Açık söz'ün hali yaman olur. Ve hayret eder: Şu Karadavut nasıl oluyor .da şu Rasim Özgen'i bir kaşık suda böğmu- yör diye. Ekrem Uşaklıgil; 'Son posta'nın ön altı. sayfa çıktığı günlerde muharrirlerinin topunu bir- den kurşuna dizmeye karar verir ama, biraz hesaptan anladığı icn defteri ke- birinin zimmet tarafıma bir katliâm kaydettirmek istemez. Ve ortağı Selim Ragrp! '— Canrm Ekrem şu gazeteyi on al- t sayfa çıkaralım!” dedikte Lokman ruhu koklamakla iktifa eder. Ahmed Eminle Zekeriya; Bir sabah gazetesinin neden dolayı satılmadığını ve nasıl satılabileceğini bir türlü kestirememektedirler. Ve bi- Ti lem da; — Yahu! şunu, şunu, şımu yapsa- m'" Diyecek oldu mu? “Onu da tecrübe ettik onu da...” - Der gibi baş sallayıp hazin hazin gülmektedirler. Hasan Rasim ise; Ahfeş “Haber” için bir fikir ver- meğe kalkışttı mı hemen kahkahayı basmakta, ve; ' e İşim sana kalsaydı, halim du- man olurdu!” diye bağırmaktadır. * * «& O halde “-— Bir gazefeyi karie satı- naldırmak için ne yapmalıdır?” şek- linde sorulacak bir suale verilecek ce- vap şudur: “Eyvvelâ gazeteyi çıkarmalıdır”. Zira gazete, gazetecinin de eseri de- © Bildir. Onu, eline alan halk, yazdıldla- |.. rmı beğenen veya yazdıklarından iğ- renen efkârı umumiye yapar ve yaşa- tır! - Gördün ya qekerım, bu thba. kita.— ’blı' fakülte vc o f:ıkııltede bir kalıp rektörüne sayfasında büyük harflerle şu mühim haberi veriyordu: Bay Rüşdü Aras hareketinden evvel muharririmize: “Sancak meselesini Cenevreden bekleyiniz” dedi. Hay ya- şıyasın be Enis! Hakikaten sen de, müuharririn de şu gazetecilik san'atın- da yekta imişsiniz doğrusu. Ne mü- him (!) bir ip ucu koparabilmişsiniz Rüştü Aras'tan. Yahu! Fransızlar buna vöritt de La Palisse derler. Aras& dese de demese de, sen yazsan da yazmasan da elbette Türkiyeli Cenevreden bir haber bekli- yecek! Bir coğrafya hatası EBtem İzzet — Tevfik Rüştü Aras bu gün Avrupa'nım yolunda bulunuyor. — Yanılmıyorsam Aras bir gün ev- vel de İstanbuldaydı. Türkiyeyi Avrıu- padan saymıyor musun? — Ahfeşin hoşuna gidecek bir hâdise Avustralyalı bir palavracı vardır. Büyük kâşif diye geçinir. Adı Vilkins- dir. Ben “bu adamm uçurduğu balon- lara kulak asmamak lâzımdır,. En dün- ya gazetecileri! Bu adamımn hüviyeti ve hali göyledir” şeklinde bir yazı ya- zıp dostlarımdan birinin neşrettiği bir sabah gazetesine verdim. Dün bir de ne göreyim? Benim yazımın tepesine nasıl bir serlevha koysalar beğenirsi- niz: Beynelmilel bir palavrnacı Nizameddin Nazif, dünya- gazete- rini tenvir ediyor! - Filvaki bunun altında bir. üçüncü serlevha daha var ama, o kısım kücük harflerle dizili bulunduğu için ilk ba- kışta beynelmilel palavracı olarak gö- ze vuran Vilkins değil, Nizameddin Nazif oluyor. Tabif makale okununca iş anlaştlryof Ama; Ya karilr *makaîleyi okumryacağı tutarsa??!! Hele bazı dostlarım bu serlevhayi görünce mutlaka bıyık altından gül- mek ve; — İntakı Hak... Diye mırıldanmak cüretini göster- miş olabileceklerini de düşündükçe doğrusu Haber'de bombardıman edil- miş bir Muhiddin Birgen'e döndüm. Dilerim, başmakelelerin Muhiddin Birgen'in başmakalelerine dönsün ey Benice! Nizamettin Nazif Yeni bir iktisadi dm:ebuesin. Vazgec bu sevdadan ca- eti Di ' , "i Htötesinin %& yere saklandığı zannedilmektedir. U Amerika ile Iİnmgiltere arasında anlaşma mı? İngiliz ticaret nazırı Ransimenin A- merikayı ziyareti türlü şekillerde tefsir edilmektedir. Bu ziyaretin bir İngiliz — Amerikan anlaşmasına müncer olacağı kanaati mevcut olduğu gibi ticaret nazı rının husust bir vazife ile gönderildiği de ileri sürülmektedir. Seyahatin borçlar ve beynelmilel pa- ra istikrazı meselelerile de alâkadar ol.| duğu söylenmektedir. Ticaret eksperleri, İngiliz — Ameri- kan ticaret — müahedesinin M. Hull'ün mütekabiliyet siyasetinin en — yüksek noktası olacağını — kaydetmekte ve bir Fransız — Amerikan ticaret muahedesi le üç taraflı bir para anlaşmasının mev- cudiyeti odalyısile böyle bir muahede, nin gümrük manialarile beynelmilel tak yidatr yıkacağını ve cihan ekonomisinin istikrarını temin edeceğini ilâve etmek- tedirler. Amerikada çocuk katilinin hüviyeti anlaşıldı Los Angelos, 18 (A. A.) — Tacoma- daki parmak izleriyle cinayet mahal- lindeki izler mukayese edilerek Châar- les Mattson'un katilinin hüviyeti tes- bit edilmiştir. Katilin Los Angelos civarında bir birisinde veya her ikisinde de yazıl- Matbuatkanununun © tadili istenen maddeleri Basın Kurumu başkanı meclise, bir kanun teklifi yaptı Matbuat kanununun dört maddesi- nin değiştirilmesi hakkında Giresun mebusu Hakkı Tarık Us tarafından Büyük Millet Meclisine bir teklif ya- pılmıştır. Giresun mebusu ve İstanbul Basm Kurumu Başkanmm — kanunda yapılmasını istediği değişiklik şunlar- dır: 1) Kanun, isbatı caiz olmıyan ha- karet ve sövme davalarında zabıtlarla gikâyetnemalerin hulâsatan dahi neş- rini yasak etmiştir. Halbuki bu mad- denin esbabi mucibesi davaya sebep o- lan sözün, muhakeme vesilesile taze- lenip tekrar tekrar yazılmasına ma- hal vermemekten ibaret olduğu için, yazılışma göre, zaten tatbiki kabil ol- mıyan bu maddenin (sövme veya ya- pılan isnadın isbatı kabul edilmemiş hakaret davalarma ait yazılarda da- vayı mMmucip olan sözler hulâsatan da olsa neşredilemez) suretinde değişti- rilmesi teklif olunmaktadır. İ 2) Bir gazete veya mecmua aleyhi- ne bir dava açılırsa o gazete ve mec- mua açılan dava muhakemesini yaza- madığı gibi kanundaki ibareye göre (müşteki de yazdıramaz). Değişiklik teklifinin biri de bu nokta Üüzerinde- dir. Giresun meb'usu, (müşteki yazdı- ramaz) demek (müşteki yazamaz) de- mek olmadığı gibi, yazdıramaz şekli tezvire de müsait olduğundan, bunun (müşteki de neşredemez) suretinde değiştirilmesini istemektedir ve bun- dan başka, aleyhine dava açılan gaze- te o yerde tek bir gazete ise veya bir yerde çıkan iki gazete biribirinin aley- hinde dava açmışlarsa?... Bu vaziyet- te (muhakemenin cereyanından halka haber vereçek ortada bir. vasıta kal- mamış olıwağı gibi herhangi bir şahis veya bir gazete sadece böyle bir dava açmak suretile de muhakemelerin a- leniliğini bütün yurt ölçüsünce geniş- leten ve belki de hakikati halka bildi- ren bir ağızı kanun elile kapatmak ko- laylığı bulunmuş olur.) İşte bunun İ- çin. Hakkı Tarık Us,şu teklifi yapı- yor; (Dava edilen, davanm — açıldığı yerde tek çıkan bir gazete veya mec- müa ise veya davada iki tarafı gazete veya mecmua mes'ülleri teskil ediyor- sa Cumhuriyet müddeiumumisi mu - hakemenin cereyanma ait malümatın masına müsaade edebilir. Bu halde de dava edilen tarafa taallük eden yazı ve resimler davacıya taallük edenler- den daha fazla ve daha gösterişli ola- maz). 3) Değişme teklifinin üçüncüsü ce- vap hakkına aittir. Kanun cevap hak- kınmı memurlardan başkaları için mut- lak bırakmıştır diyenler vardır; bul telâkkiye göre herhangi bir kimse bir gazete veya mecmua yazısında kendi- sine telmih edildiğini zannettirerek, eğer yazılan iki sütunluk bir makale ise, dört sütunluk bir cevabın basılma- sını istiyebilir. Eğer o yazı kendisini methetse bile... Benim daha fazla met- holunmak hakkımdır diyebilir! Hakkı Tarık Us, buna karşı diyor ki: (Ceva- bm, kanun teyidile derci mecburiyeti- nin kabulü vatandaşm ancak şeref ve haysiyetini esirsemek maksadile olup böyle bir şaibe taşımıyan neşriyat üzerine bir gazete veya mecmuanın cevap âddiyle kendisine gelecek her türlü yazıyı basmaya metbur tutul- ması, yalnız vazifesine müteallik fiil- lerden dolayı olan neşriyata cevap vermek hakkı olan bir memurdan da- ha büyük bir hakka Mmalik sayılması demek ölür ve sütunlarmı faydalı ya- zılarla doldurması esas davası olan bir gazete veya mecmuayı evham ve hayalatın doğurabileceği abes neşri - yat ile zararlandırmak ve bunu da İz- temeksizin kanun himayesine koymak manasını alır). Bunun için gazete veya mecmuada çıkan yazıda, cevap veren kimsenin bir fiiline dokunur ve bir hakaret ve sövme davası açılmasımı müstelzim ©- larm, yine müddelumumilere gösteri- lecek ve onlarin takdirile neşrinden imtina edilebileceğinin de kanun mad- desine konulması teklif olunmuştur. 4) Dördüncü değişiklik teklifi Mat- buat davalarının muhakemesinde ehli vukuf raporu alınmasının usul olma- sıdır. İki taraftan biri davaay sebep o- lan hâdiseyi bir de ehlivukufun tahlil ve tetkikinden geçirmek isterse mah- keme bu tâlebi kabul etmeli, kararı- nt ondan sonra vermelidir. Hakkı Tarık Us'un teklifi muhtelit encümenin müzakeresine verilmiştir. Feci bir_—tren kazası Üç amele lokomotif altında Sekiz kişi Marnurede üç kişinin ölümü ve sekiz! kişinin ağır yaralanımasiyle neticelenen feci bir tren kazası olmüştür, Hadise bir İokomotif virajı döner- ken “Sinyal,, vermeyişi neticesi olarak bir amele vagonuna Çarpması neticeside olmuştur. Makinist derhal teykif edilmiş tir. Kaza şöyle olmuştur: Yarbaşı istasyonunda çalışan ame- leden 11 kişi vagonetle gündeliklerini al mak için yola çıkmışlar ve Mamüre is- rette yaralanmışlardıı. öldü de yaralı tasyonuna girerken birdenbire bir İo- komotifle karşılaşmışlardır. Aradaki me- safe az olduğundan makinist lokomotifi durduramamış ve vagona çatparak şid detli bir gürültü ile parçalamıştır. Parçalanan vagonette bulunan ame- le çavuşu ile ameleden iki kişi lokomati- fin tekerlekleri arasında ölmüşlerdir. Di- ğer sekiz kişi de daha çarpışmadan ev- vel kendüilerini yolun kenarma atabil- diklerinden ölmemişler, fakat ağır su- Lehistan - hududunda hâdise çıktı Lehistan — Litvanya hududunda beklenmedik bir hâdise çıkmıştır. Litvanyadan resmen bildirildiğine gö re saat 16 ya idöğrü — tüfek ve mitral- yözlerle mücehhez Leh hudut muhafız- larından mürekkep bir grup, hudüt işa. retini yerinden kaldırarak Litvanya a- razisi dahiline götürmüşlerdir. Litvanya hudut muhafızlarının pro- testolarına rağmen Lehliler, hudut işa. Litvanya reti yanında harbe amade bir vaziyet almışlardı. Yarrresmi Lehistan gazetesi olan Ga- zeta Polskaya — nazaran ise Litvanya hudut hâdisesine hudut işaretinde nö- bet değiştirmekte olan Leh hudut mu. hafızları üzerine on sekiz el silâh atmış olan Litvanyalı bir polis memuru sebe- “Pek muhterem üstad!” diy' KUŞ eden bir kariim (adını bil funda bulunmamış), ya.ul şuna gittiğini söyledikten 80*-“" nim de sinirlerime dokuna.n ler var” diyor. ’f ,; | 1 — 1036, 1937 yerine 936, 987 mesine itiraz ediyor. “Ha,ll:n.lîd ler 1936, 1937 yazar ve bunü.* mak isterlerse 36,37 yazarlar: © & biz bu hatalarımızı daha ne Kâ* pacağız?"” diyor. Bizim bu hususta Ic'reı:ıklel'e mız muhakkak lâzım mı? İtal) !İ-. 1400 senelerine “guatro gentO" “dört yüz”, 1900 senelerine w to” yani “dokuz yüz, dıyorlal' yiğitin bir yoğurt yiyişi olduğl her milletin de seneleri bir bilir. * A 2 — Haşmetpenah, Haşmetli V p “Majeste” dense bile Sa Mnî“”(* nilmesini doğru bulmuyor. Fakat “Majestesi, Ma jesteleri”” bileceğini söylüyor ki o doğru Meselâ “Majestesi Rene”, “MaJ ri kral ve kralice” hie de iyi © 3 — Benebi ismi hasların, imlâ kaidelerine göre yazılma: arız. Yerden göğe kadar h Ben de, şimdiye kadar, çok çene yorup çok mürekkeb tim., Pek dinliyen olmadı... ledikçe “ismi hasların” nasıl J gını anlamak da zorlaşıyor. GöZ niyeti yerine bir “kulak med teessüis ediyor. O yerleştiktel imlânm ehemmiyeti kalmıyatt' talâffuz ehemmivetli olacak K fena mı olacak? Bence değil.... Bir gün bu memlekete üd geldi. Örücü olduklarını 8Ö 'j Dünyada hiç - görülmemiş V4 bir kumaş dokumak istiyor * öi |— Tan'ın Çocuk mecmuası, 177 Demek ki o adamlar “örücü dokumacı, çulha imiş, Örüc&.' Kİ yırtıklarını tamir edene denif. lara sanmlra Falima SAmat ıT Masalda- Türkiye'den M yel bir -memleketten- S halde: “bu memlekete” demek ru değil; “o memlekete” d ğ adamların “tercümei hal” 18 öğretiyor. Bu hafta sıra L0t teur'e gelmiş: : İnsanları kudurmak bir hastalık ve ölümden adamın kim oIduğunu bw '| niz, çocuklar? e| Pastör. Öleli yüz seneyi 9 “Korkunç bir hastalık ve kurtaran...”, temiz bir ifade © müdafaa edilebilir. Fakat L teur 1895 te ölmüştür; o hald? verdiği malümat 1996 da cak. Acelesi yok ya! Hi hunlu> gibi. üÜ biyet vermiştir. Yugosnawa Hırvatlarla anlaşma , Nibayet mumk 1 olmak üzere M? Yugoslav başvekili Stoyadlı in Hırvat fırkası reisiyle- ta mülâkat yaptığını dün yaz! mülâkattan hükümet tarafti bin olmakla beraber S neticeden şüphe etmektedi vat liderinin şimdiye , risalelerden Belgrada ka!'!l | niyeti olmadığı anlaşılmaktâ Maçekin baş olduğu k lisyonunun noktai nazarı . şartlarda hülâsa edilmekte” Kanunuesasinin tadlh merküz hükümeti teşkılî şekli meselesini kat'i bir $ için serbest ve gizli reyle se$ essisler meclisinin içtimaa * mesi., | Maçek in şu istekleri ** viç'e bildirmiş ve Başbaka“ le bir programı — der '. zorlukları ve lüzumu Dw lar için derpiş ettiği hll 4 kendisine izah etmiş olma”” meldir. Fi N