gün ni bir kasabanın doktoruydum. böl beni eşraftan Kartal zade Mitat evine çağırdılar. Ne aksi, ne men <bur adamdı silectacinçzğşetaointaoin h bur adamdı a i i ii İlah rahmet eylesin... Ne siye, Şöhret almıştı. Köylüye, iş- ç, OERLÂ uşaklarına etmediği eziyetle- tik Pi mediği eziyi nde tarda şoktandır ölmüş, Mitat bey kıziyle beraber kalmıştı. Tek. im, Böyle bir baba, üşkün ölür. Fakat, sağdan — işitiyorum ki, Kartal zade, âyni G muameleyi, su çiçeği kadar na. e kızı Zeynebe de reva gö. dan $.. Sağa bakma, sola (o bakma, Me ma pencerenin önünde dolsş. Hal, Üldsa, bir istindat ki değmeyin em Za ear MY gü boğulmuş gibi ie semeğe uğraşarak: m de ötesi berisi ör. m Vah vah. Geçmiş olsun.. Kendisi” — Buyurun, Beni bir oda kapısının önüne kadar Betitdi, Kendisi içeri girmedi. Bunun ebİNİ ilk önce anlayamadımmsa da son. Bek dyan vardım ki, Meğer kıziyle; , Zınmış, yüz yüze gelmek istemi.! hg temiz bir yatak.. Üzerinde on ue 2lt: yaşlarında kadar pek sevim» hazcağız yatıyordu. Yüzü gözü be. İşindeydi. Kolunda epeyce esasi: bir olmuştu. Ayni zamanda zabrta yaptpığım için, bunun müs ik neticesi olduğunu derhal a ody Ağzımdan çıkan sözler şunlar men eslâdem.. Seni kim döğdü ra gem gözleri korkuyla açıldı. Ka döğdü, tererek hem “sus!?,, hem de “o Yay, eti yaptı. ek senle ise: Büy Sümekten, döğülmekten değil. Mendil, “dedi, Miray Ya., Peki kızım. Sebebi her ne tetani “İsün chemmiyeti yok.. Ben seni x #deyim de..... . dedim ayagi radar, uğusturmalar, Ve bâyli müddet sürdü. ey ş Aİ zade , benim muzmelem. İ İsmet kaldı. Anlaşılan boş boğar h ayin, münasebetli münasebetsiz, Eleği sonrada ötede beride, & £ çıkarırım sanmıştı. Halbu. la grebine muvafık bir şekilde sus- Li gördüğü için, benimle ahbap. etti, Beyim! . dedi, . Kızım var mı? K Yok efendim. İsa Şükret allaha ki yok.. Aksi tak- < Saşma birçok belâ açıkrde. re a tedavi az İlk tahminin doğruydu, bey.. BE. : Bey *ynebin yaraları hep kötektendi. K Ya, tür ona köteği.. Nasıl atmıya. © Bacağına bakmadan şırfntılığa dei Evvelce kendisine bir kadın ho- te, Yeriyordu. Zira, Zeynebi mek. Hi, , Södermemiştim. Fakat hocan iç Öğretemez olduğunu anladım. Ağ, imiş fakir bir çocuk vardı . aya dı onu tuttum. Hay tutmaz tüy ten Mi > olan yüzü gözü büsbü. — Baal tutmaz olssydım.. - diye bo. Sa çar Sİbİ yutkundu. . Bizim kızı baş en ee. Kendini ona sevdirtmiş., “Biz eml satim. Herifi koğdum. Kız; Miz yı, v€ceğiz, Baba... diye tuttur “cgi, si deli misin sen, be Zeyneb? « di Ze ki eyraf kızısın, bu ne idüğü şey eTİr miyim seni ben?.... Cevap ni mektep mezunul,, dedi. ve Aleni kütüphaneleri yutmuş cl .' AE kim? Ben ona bakarım. | aka > medrese mezunu 'ne ipten| ulmuslar var. Hem aylık Atay bir oğlanı damat diye almak. Sm sn. Bu makül sözlerime «NE dese beğenirsiniz: “baba “© şimdi beni ona vermiyor Muka&dder | herhalde az memur kullanmak gayretiy- sun. Bir şey söyliyemem.. Çünkü vesa. yetin altındayım. Lâkin kanuni yaşa g6. Jince, ben kendiliğimden varırım.,, Gördün mü cevabı?.. İşte bunun Üzerine aldım ayağımın altına piçil.. Bir dayak, bir dayak!.. O senin gördüğün bele ge! tirdim... | “Nasıl ? muvafıle değil mi? iyi yap.| madım mu?,, manasında gözlerini göz»! lerimin içine dikti “ Pek Râna,. pek müstesna! - di.) yecek değilim a...,, Lâfr çevirmek için; — Bu arada kerime hanımın dersleri yarım kaldı.. O da başka bir acmacık mevzu! . dedim. — Evet.. Lise mezunu ve emniyete seza bir tek kimse yok.. Meselâ zatiâli. niz gibi âkil, fazıl, kâmil. “Kâmil, yani yaşlı başlı. Bu eve girip çıktığım sırada, Zeyne- bi kendi kızım gibi sevmeğe başlamış. tem. Dedim ki: — Beyim.. Eğer muvafık görüyorsa - nuz, maâlmemnuniye ben ders verebirim. Mutabık kaldık ve derse başladık. Kızcağızın dertli, düşünceli hali son derece rikkatimi okşuyordu. Eski muallimi, babasının dayağı falan derken, aramızdan bütün perdeler | sıyrıldı. İç. li dışlı ahbap olduk, Hurşidi nasıl saf ve sarsılmaz bir aşkla sevdiğini bana an. Tatıyordu. — Evet, onun bir haberini almak... Bunun için nemi feda etmezdim.. . diyer du, - Babam, kendisini fena halde tah. kir etti. Bunun için pek üzülmüştür... | Acaba benden de nefret etmedi mi? Güzdi gözleri, iri yaş damlalariyle doluyordu. Nihayet dedim ki: — Kımm.. Hissiyatının wlviliğini an- adım. Onun için, meraklanma. Size yardımda bulunacağım. Kendisinden haber getiririm... Ellerime sarıldı. baktı; — Ah, doktor... Ulüvvü cenabmmıza | payan yok.. Bunu yapar mısınız?.. Bir! haber.. Bir tek haber... Ve benden ona selâm. “Kendisini unutmadım.. Mukad. der günü bekliyorum. Mezara kadar o-| nun aşkını taşıyacağım... İşte bunları kendisine söyleyiniz. Yahut söyletiniz.. Ricam, bundan ibarettir. — Merak etme, gen kızım... (Yarn bitecek) Nskleden: (Hatice Süreya) pay ikâyetler, temenniler Üsküdarlılar Aydan aya Elektrik parası vermek istiyorlar Üsküdardan Abdurrahman Ölçer im. zasiyle aldığımız bir mektupta elektrik! şirketinden şöyle bir şikâyet yapılmakta. | diri: i “Üsküdara elektrik geldiğindenberi, ! şirket sarfiyat bedellerini her ay mun- tazaman tahsil ediyordu. Halbuki epey zamandır talsilât iki ayda bir yapılma” Za başlandı. Fakir ve işçi olan Üskü- dar halkınm ekserisine iki aylığı birden vermek çok giiç geliyor. Bunun için çok müşkülât çekiyoruz. (o Elektrik şirketi Yüzüme minnetle le bu usulü koymuştur. Fakat böylelikle her ay yaptığı tahsilât makbuzlarına ya- pıştırdığı pulu bu defa iki ayda sarlede- rek hazineyi de zarara uğratmış olmu- yor mu? Hem bu noktanm ve hem de halkın çektiği müşkülütm nazar: dikka- te alrmarak tahsilâtın gene eskisi gibi, HABER — Akşam postası Ten Ten amca | sevgilisini bekliyor AKSAM POSTÂAŞI (DARE Evi Islanbul Ankara Caddesi Posta kutusu! İstanbul 214 Telgraf gdresi : Istârbul HABER Yazı işleri telolonu ; 7372 idare ve han * 24370, ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Seneik #acokr 2700Kr. Sayın 70 « asa |, 3 ayın 099 aydan aya yapılmasmı istiyoruz.,, İ Üsküdarkıların bu dileklerini alâka- darların ehemmiyetle tetkik ederek hal ke müşkülâttan ve hazineyi de zarardan kurtarmalarını bekliyoruz. l | Amelenin teşekkürü | Kuruçeşmede inhinarlar idaresi ile; İş bankası tarafından yeni teşkil edileri tütün İlmiteğ şirketi amelesinden * Seyfi imzasiyle aldığımız bir mektupta depo! nun müdürü Bay Hakkıya ameleye kar», şı gösterdiği büyük alâka ve çalışmala” rından dolayı teşekkiir edilmektedir. * aylik Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaasi HABER'in Güzellik Do toru Kuponu: Yazan: Niyazi Anmet 1404 sene evvel bugün Atmeydanında Nika ihtilâli oldu Belizer otuz bin kişiyi kılıçtan geçirerek tarihe “Olüler kapısı,,nı yadigâr bıraktı ikinci Mahmut da kızarak 30,000 kişi mahvetmişti 532 yılı 13 ikineikâhun günü, tam; 1404 sene evvel bugün, İstanbul ana! baba günü idi. “Kan gövdeyi götü. rüyor,, darbi meselinin hükmü kal- mamıştı, çünkü kan gövdeleri götü - rüyordu. Terihin Nika ihtilâli diye adlan - dırdığı bu ihtilâl İmparator Jüstinen aleyhine kurulmuştu. Saraylar, hamamlar yanıyor ve insanlar biribirlerini boğazlıyorlar. Otuz bin kişinin ölümü ile netilenen çarpışmayı uzun uzadıya anlatmak - tansa birkaç satırla gözönünde canlan dırmayı yerinde buluyorum. “zuhur eden Nika ihtilâli üzerine at meydanı. nı muhasara etmiş olan Balzer 40, - 000 asiyi öyle dehşet engiz bir suret- te katliâm etmiş ve ölülerin adedi o derece büyük bir miktara - 30 bin « baliğ olmuş idi ki bunların hemen o- rada ve bir kapının başımda defne karar verilmiş ve bu sebeple işbu ka- pıya Nekra namı, yani “ölüler kapı- 8r,, ismi verilmi; a At meydanında ikinci Mahmut zamanında da buna benzer bir kat» liâm görüyoruz. Padişah Yeniçeri” lerin hareketlerinden gazaba gelerek onları itlâfa karar vermiş ve donan - ma efradını yardımı ile meydanı mu hasara ederek bir günde tam otuz bin kişi mahvedilmişti. At meydanı, tarihin her devresin- m Sonrada meydanda duran tâyyarele- rin üstündeki mavi — kırmızı — beyaz yuvarlaklar: gördü. Düşmüş olduğu ha- tayı anladı. Tekrar havalanmak istedi: fakat iş İşten geçmişti. ? Bir swrbir otomobil onun Yolu üstü. ne dikildi. Pfalz müsademe etmemek i- çin yerde bir takla attı, biz de pilots esir ettik. Bu bir postacı idi, Acsba çantasında sadece hususi mektuplar mı vardı? has yır, daha iyisini ele geçirdik. İstasyon. daki Türk umum! karargâhundan res- mi evrak getiriyordu. Posta çantasının muhteviyatı bir şey isbat (o ediyordu: Türk ve Alman yüksek kumanda heyet- leri ordularının başına gelenleri bilmi, ui) 'TAYYARELERİN ROLÜ Arkadaşım sözünü burada kesti. Filis tin harp sahasında tayyare kuvvetinin ne ihmal edilmez bir silâk O olduğunu kendi kendime düşürdüm. Tarihte birin ci defadır ki iki ordu muharebe ve bom- ba tayyareleri tarafından tamamiyle im- ha edilmişti. Bu, 1918 eylülünde o oluyordu. İki Türk ordusu, kendi kara ordularından! kilometrelerce uzaklarda harekât yapan! Britanya tayyareleri taralndan © imha! edilmişlerdi. İ Bu tayyareler bundan on sekiz sene evvel dokuz mil uzunluğunda bir vadi yolunu ölüm yatağına çevirdi ve istik. bal harpleri için çok manalı bir işeret verdi, Arabistan çöllerinin tacsız kralı L&- ransın ve Ross Smit'in aziz (o arkadaşı, Avusturalya (o tayyarecilerinden “harp kuşu,, İâkabını hem de hakkiyle kazan- mış L, W. Sutherland bu harplerin be-| şından sonuna kadar iştirak etmiş bir tayyarecidir. Burada onun da bana an latmış olduğu birkaç sözü (o yazmaktan kendimi alamadım: “Yüreğimde müthiş bir tiksinti duy- dum; öldürmekten çılgına döndüm. Ha. yattan ve insanlıktan nefret ettim. Çün- kü soğuk kanlılıkla ve fenni bir suret- te yapılan korkunç bir (o katliâma ölet de kanlıdır. En büyük debdebeleri gören meydan yukarıda verdiğimiz gibi sayısız facialara sahne olmuş” tur. . . Meydan 196 yılında İmparator Septin Sever tarafından kurul - muştu. İmparator isyan ettikleri için şehrin dörtte üçünü harebeye çevir- mekle ceza tertip ettikten sonra bura” smı imar etti. Bu İmparatordan sonra Jüstinyen meydanı daha ziyade ge - nisleterek . güzelleştirdi. Heykeller diktirdi, kendisinin o turması için bir taht yantırdı. Bun- Jan sonra en büyük şenlikler burada yapılmağa başlandı. İşte bu şenlik” lerde İmparator halkın dan kendisini korumak için tertibat da ilâve ettirmişti. Koşularda 100,000 den ziyade seyirci meydanı doldururdu. At mey- danı (Hipodrom) un hâkimi İmpa” ratordan ziyade frkalardı. Sağ taraf mailerin, 80l taraf yeşillerin idi. İki fırka sık sik karşılaşır ve sayısız in- san kanı akardı. Muazzam At meydanın, - altın gümüş boy boy heykelleri tezyinat » ları ile toprağa gömüldükten sonra da kan aktı. Kazanlar kaldırıldı. Kek İeler uçuruldu. Bugün, toprağm ke- miremediği eserler meydana çıkıyor. Fakat akan kanlarla toprak beslendi. ig İhliralil muhargleleti, ' Yazanlar: İngiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth | Brovn Colline. Meşhur seyyah ve muharrir Lovell Thomas Dilimize çeviren: A. E. A olmaktaydım. Harekât için eylül 19 sabahı tayini € dilmişti. Binlerce kişilik (o kstalarla her türlü techizat ve malzeme Şeria mrta- kâsından Yafa ve Ramleye (taşınarak zentinlikler içinde gizlenmişti. Süvarimizin hâlâ orada bulunmakta olduğuna dair Türkler kandırmak için Şeri vadisinde traktörler tarafından çe- kilen tırmıklar havaya toz bulutları kal. dırryordu. Tayyare filosu kumandanı (miralay R. Williams bizim oynıyacağımız rolü zah etti. Karşımda oturan Olive oLee sırıtarak: — İşte çifte namlulu tüfeğim için fır sat!.. Diye söylendi. Numan ise kızak Üs- tünde taşıdığı dinamit yükünü tekrar tecrübe edip edemiyeceğini düşünmeğe koyuldu. Bu pilot bir demiryolu köprü- sünü talırip için bir çok teşebbüsler yap. muştı, Nihayet 120 kilo dinsmit (taşıyacak tabtadan bir kızak tasarlamış ve bunu tayyarenin kuyruk kısmına bağlamıştı. Bu ağır infilâk kütlesi tayyareden aşa- ğıya bırakılınca fitillerde ateşleniyordu. 'Tonkin de el bombalarile kendine mah- sus müthiş bir tertibat yapmıştı. ».. » Sabahın saat dördünde havalandık. Mükemmel bir sabahtı, o Tüfeklerimiz saniyenin bindebiri nisbetinde bir doğ. rulukla işliyordu. Sabahın beş buçuğun- da bir randevumüuz vardr. Afuleyi bom- basdıman edecek olan filo ile buluşacak tık. Buluştuk ve vazifelerimiri yaptık. Demiryolu İstasyonu, tayyare mer. kezi, techizat arbarları ve depoya ben- ziyen her şey havaya uçuruldu. Sonra tekrar cephane yüklemek için Remleye döndük. - Hiç vakit geçirmeden ikinci seferimi- ze yollandık, Onları Şaron mıntakasın. da bulduk. Evvelâ bir süvari kolu arka“ sından da tekerlekli bir nâkliye o kolu; Tulukerim Üzerine ricat o ediyorlardı. Bunlar aşağı yukarı o 2500 kişi ile 500 kadar araba vardı, (Devami var)