Yazan: Joseph P. Rock Dilimize çeviren: B.M. Esrarengiz dağlar peşinde Çin - Tibet hududuna bir yolculuk Mide ağrısı veya romatizmayı geçirmek için ağriyan yerlerin ateşle yakıldığı memlekeite suyun üzerine Budanın kalıbını çizmek surelile ibadet ediyorlar SUYA ÇİZİLEN ŞEKİLLER Birgün nehir kenarından yürür - ken Tibetli papaslardan birini sude öyna:ken gördüm. Bir tahta parçı» smı ipe bağlamış suyun içerisinde ilerilere doğru atıyor, sonra ipinder tekrar geriye çekiyordu. İki saat sonra döndüğüm zaman adam hâlâ orada idi. Hâlâ ayni hare- keti yapıyordu. Merak ettim: Dikkatle bakınca bu hareketin ms- nasını anladım. Elindeki ipir ucunu bağlı dun parçasmın alt yanında bir takım madeni kalıplar vardı. Ve. * bu kalıplarm üzerinde Budann taz- viri ve diğer dini işaretler vardı. Me. ğer Tibetli papas, akan suyun üzeri ne Budanın tasvirini basarmış Bunu ne kadar çok yaparsa o kadar sevap kaaznıyormuş Yanından ayrıldığır zaman adam hâlâ, bu tahta parçası. fi suya atıp atıp çekiyordu. Racanm dağ ilâh Amni Cımgun bayrutunı kutlulamak üzere baş Bu- da tarafmdan davet edilmiştim. Buda en önde beyaz bir beygir üzerinde gidiyör ve kendisini beş yü u İma (Tibetli papas) takip ediyordu Dağlara çıktılar. Çadırlarını kur. | dular, küçük mihraplar vücuda ge tirdiler. Dualar ediyor ve dun ara! sında tatsız yemeklerini yiyor ve kirli taslardan koyu çay içiyorlardı. Son dua bittiği zaman Buda ayrıl.) A ai Mide ağrısım ateşle tedavi ettirmiş Bir Ngolok yaba dı. Bindiği beygirin semeri alt yapraklarla kaplıydı. Gözden kayb- İ oluncaya kadar papaslar şayanı dik- kat bir süküt içinde dururlarken, Bu- da tamamen ortadan silinince bir ne şedir baş gösterdi. Çığrışmağa ve türlü şakalar yapmağa başladılar Bulundukları serbest vaziyetin sa- fasını sürmekteydiler. Racada bir panayır da kurulmus tu. Yabani Ngolok kabilelerine men- sup birçok kiniseler, sarı şehrin öte ki kıyısmda çadırlarını kurmuş bu- Tunuyorlardı. Nöhrin bir yanından öbür yanma şişirilmiş keçi tulurlarınn Üzerine odun parçaları dizmek suretile yao- tıkları bir salla geçiliyordu. tulumlar çabuk sönüyordu Öylek! adeta külüstür bir taksi wabasmın lâstiklerini şişirir gibi her iskele ya- İ piş de bu tulumları nefesle şişirmek | lâzum geliyordu. Ciğerler için güzel bir ekzersiz? Salm üzerinde 12 kişi kadar seya- hat edebiliyordu. Atlar ve öküz, inek gibi hayvanlar bittabi yüzerek geçi- Fakat| 21 İkinciteşrin — 1936 ————— ——— N Sarı nehri keçi tulumları üserine odun parçalan koyarak geçiyor Fakat bu tulumları taksi tekerleği gi ikide bir yorlu.rdı. Sonra da öğrendiğime göre cere yanı epey siıratli olan bu nehirde bir çok iş hayvanları da boğulup gitmis Nehri geçerek Ngolokların nasıl bir şey olduğunu görmeğe gittin Bizden hayli şüphelenmiş olmaları na rağmen, kivafetimiz onlarm deh: şetli merakmı uyandırdı. “latta tercümanıma şunu söyle mişler: “Şimdiye kadar biz ömrümüzde sizin gibi insan görmedik. Buradı ne Yapıyorsunuz?.,, Birden etrafıma halka oldular Elbiselerimi yokluyordular.. Bilhas | sa ceplerimi tuhaf buluyordular. “Bunlar herhalde el kılıf olacak,, diyorlardı. Ayskkaplarım da Ng. lokların pek hoşuna gitti. Ve merak. la, ger papuca kaç tane dikiş stılabi leceğini soruyorlardı. Düğmeler ve delikleri hayretle seyrediyorinrdı. Ne reye gitsem arkamdan gelip şaşkın şaşkın ellerini oynatıyor, başlarını sallıyorlardı. Onlara doğru fotoğraf makinem çevirdim. Nasıl ve niçin kullanacağ: mı göstermek istedim. Fakat kaçtı- şişirmek lar. Bu vahşilerden bir ba& resmini alabildim. Zavallı © karımda yara izleri görünü Bunlar mide ağrısı hissettiği * bu ağrıyı geçirr.ek için karnı9! rinds paçavra yakmalarının © İ Diğer Ngoloklarm ötesinde be' bilhassa bileklerinde, ellerini dizlerinde bu yarala; görülü Bunlarda romatizmayı ateşi? ' etmenin izleriydi. (Devami Şapkada gü Yeşil hale fötr, çene ailisni W miş kanat tüyü son modaâi"* 174 GÜZEL Külisemizi yakarlar ve bizi kılıçtan ge- girirler. Sonra bu kızı alırlar. Bu sırada muhafız paşanm birden ki- liseye girerek müthiş bir sesle haykırdı. & işitildi: — Nerede o papas bakayım? Bana ait olan bir kızı vermek istemiyenler kim- lerdir? Muhafız pürhiddet gelip diki — Benim. — Sen beni tanıyor musun? — Tanıyorum. Silstire muhafızı Ah- met İbrahim paşasm. Senin başka bir adın daha var, fakat onu bu mukaddes yerde söylemek istemem. Ahmet İbrahim paşa, papasın bu ce- saretine hayret etti. Hemen tabancasını çıkararak bağırdı: — Sözlerine dikkat et! Beynini kur- şunla delerim. Papas hiç istifini bozmadı: — Ben senin silâhından korkmam. dan vazgeç. Kırdığın ceviz bini aştı Allah beni muhafaza eder. Paşi sana son defa ihtar ediyorum. Bu fenalıklar- Artık yetişir. Sen burada güya muha»| fizsın. Halbuki bütün bristiyanlar ne canlarından, ne mallarından ve nede ”zez ve nsmuslarından emindirler. Fazla olarak kıliseye de taarruzda bulunuyor» sunuz. Bunun İçin sizi tanımıyoruz. Biz papasın önüne işti, Papas cevap verdi: Bulgaristan prensinin himaye ve idaresi altında bulunuyoruz. Paşa, alaylı bir sesle cevap verdi: — Bana bak, biraz daha söylersen beynini deleceğim. * Senin prens dediğin adam kaç para eder? O padişahımızın hizmetkârmdan başka bir şey. değildir. Ben burada ko- €a Osmanlı devletinin vekiliyim, Sizden bana ait olan bir kızı istiyorum. Ne hak ve salâhiyetle bu kızı vermek istemiyor-! PRENSES sunuz. Sizden başka bir şey istemiyo- rum. Kızı bana iade ediniz, hemen çe- kilip giderim. Bu yüzden bir fenalığa sebep olacaksınız. Mesuliyeti de size ait olacak., Papas hiddetle karşılık verdi: — Ö kız bir bristiyandır. Himaye ve müdafaas: bize aittir. Onu para ile satın almakla bir cinayet irtikâp ettiniz. Çün- kü hür bir insan para ile satın alınmaz. Sonra kızı berbat etmek için konağına götürmek istiyorsun ki bu da ikinci bir cinayettir. Bu biçareyi sana teslim et- mek de üçüncü bir cinayet işlemektir. Kirli ve kanlı eli bu biçare kızı da iekeleyemiyecek anladın mı? Size ihtar ediyorum, hemen buradan çıkınız. Bu- rada bulunanların hepsi yemin etmiştirs Bizi öldürmedikçe bu kırı alamayacak- sınız... Papas sözlerini bitirir bitirmez muha- fız paşa hiddetle ateş etti. Çıkan kurşun papazın başr Üzerinden geçerek duvara saplandı. Kilisenin içi birden karışt.Halk paşa nın Üzerine hücüm etti.Hez ağızdan bir ses çıkıyordu. — Bu kudurmuş hayvanı gebertmeli. Kiliseye taarruz ettiği yetmiyormuş gibi rahibi de öld rdu. Tutunuz, boğu- nüz.. Papas kan dökülmesini istemiyordu. Halkı yatıştırmak istedi ; — Durunuz dostlarım, Kimse bu ada- ma elini sürmesin. Ona uyarak bir fena- elin. Mukaddes bir yerde bü- muzu unutmayalım. Papasın bu sözleri tesirini gösterdi. Halk muhafızı boğmaktan vazgeçti. Yalnız onü dışarı çıkmağa mecbur et- mek istivorlardı. Tam bu sırada asker kilisenin içine hücum etti. Dışardan duyulan — silâh GUZEL PRENSES 17 sesi üzerine muhalıza taarruz edildiğini zannetmişlerdi. Asker halk: ezerek, çiğ» neyerek, itip kakarak muhafız paşanın bulunduğu yere doğru ilerliyordu. Ço- cuklar, bağırıyor, kadınlar feryat edi- yordu. Kilisenin içinden (yükselen bu feryatlar duvarlardan aksederek büyük bir velvele halinde sokaklardan işitili- yordu. Ahmet İbrahim paşa, askerin kiliseye girdiğin! görünce hemen Annanm yâni" na attid: ve askere bağırdı: — Bu tirafa geliniz. Bu kız almız. / Burada.. Burada. | Papas, hemen Anna ile muhafızın “arasına girdi. Bir kore daha kendisini i tehlikeye koyup kızı kurtarmak istiyor. du. Paşaya ve o sırada yanlarına yaklaş“ muş bulunan askerlere bağırdı: rs Hayır, evvelâ beni öldürmeden bu kız alamazsınız. Cinayet işlemekten çe- kinmiyorsanız öldürünüz beni.. f | Muhafız, gözleri yerinden fırlamış. hiddetten çılgın bir hale gelmişti. Kor- kunç bir sesle baykt — Seni öldürmekten korkacak mıyım “Budala, kurşun boşa gitti İse işte bu senin hakkından gelir, * Paşa böyle söyliyerek kılıcını çekmiş ,ve papasa saplamıştı. Anna, önüne gerilmiş bulunan papa- sm al kanlar içinde yere yuvarlandığını görünce acı bir feryat kopardı. Annan bağırdığını gören Ahmet İb- rahim paşe, onun bileklerinden yakala» dı. Kanlı gözlerile ona baktı. Sonra: — Gel bakayım, dedi. Melun sihir. baz! Silstire muhafızının elinden kaçıp kurtulmayı kolay mı sandın. Seni şimdi konağıma göndereceğim. Bir daha kaç da göreyim seni,. Paşa bunları söylerken Annayı şid- detle çekerek birkaç adım sürükledi. — Kızcağız biraz mukavemet etti. Fakat sonra dermanı kesilerek bayıldı. Dört asker onu bir tüy gibi kaldırıp dışarı çıkardılar. Hemen arabaya atarak mu- hafızın konağına götürdüler. Askerle halkın didişip boğuşması es- nasında kilisedeki eşya parça parça ol- du. Biraz sonra kilisede yangın çıktığı görüldü. Halk telâş ve heyecanla dışa- rı fırladı ve deli gibi sokaklarda bağrış3- rak kaçtılar; İçeriden &or çıkanlardan birkaç kişi yerde yatan papası kaldıra- cak kilisenin yakınında bir öve götürdü- ler. Papas yaşıyordu. Ahmet İbrahim paşa, papası ya öldürmek istememiş ve yahut eli titrediği için kılıç papasın vü” cudunda tehlikesiz bir yara açmıştı. Ya” rası birkaç gün içinde iyi olabilecek ka” dar ehemmiyetsizdi. Bir saat sonra, Silstire kilisesinde ortada yalnız yanık dört duvar kalmıştı. 0,» Silstire kilisesi çıkarılan yangın neti" cesinde tamamen yandıktan bir saat sonra şehre zengin ve kibar olduğu hs” İinden anlaşılan bir yaban&ı misafir ger di. Bir arabaya binerek Fransa oteline indi. Orada güzel bir daire kiraladı. A dımı yazması için usulen getirilen oteli defterine şu iki kelimeyi yazdı: — Kont Adolar. Otelci defterde bu ismi görünce asil müşterisini hürmetle (o selâmladı. BU adam hakikaten Kont Adolardı. DÜK Jorjla oynadığı şatranç neticesinde par” tiyi kaybettiğinden verdiği sözü yerin getirmek için hömen seyahate çıkmış Verdiği söze göre, on sene memlekette” dışarıda yaşayacaktı. Fakat seyabat ct tiği yerlerde Annayı .atamaktan kalmıyordu.