kuvvetli idi vel ki: Nişan almakta olduğun yere kiçbir : dı vardı. Rusyanm düşme-|, vakit bakma!... Kafkasyadaki — Üzüntülerinden| © —Nasl da bildin! General Allenby Şi:. Takviye kıtaları da cenubâl Skin ediyordu, Türk hattı Gazze- bi'e kadar içeride 60 kilömet- Uzunlukta istihkâmlardan mü- Ya parçası gibi bir duvardı, gölkenbay kumandayı oalmak i, anbuldan aşağıya © gelmişti. Ton Kresenştayn İle £ binbaşı "Den onun maiyetinde (idiler. tüm bunları bilmekle beraber #tmiyordu. O boyuna Ye ve malzeme biriki Bltum için yavaş © yavaş ve ii ile hâzırlânıyordu; O herkes bmakta olduğunu düşünüyor- gözlerini Gazzeye dikmiş hep (oraya bakıyor. General Falkenhayn © isterse ağlarımızı bu şehre doğru atmakta oldu gumuza inansm. Hem de bu düşünceye sapmasını ümit (edelim. Haydi şimdi git de birsebi'nin “fotoğraflarını çek; hedefimiz orasıdır.. Tayyare meydanmda pilot o Eltonu buldum; o da beni bir D H'ye bindirdi. Yanımızda muhafız olarak da (binbaşı Sternman yeni bir Nieuport'la uçuyor- du. Hatların boyunca uçarken gördüm ki; 'Türk istihkâmları tabii bir müdafaa mevziinden azami istifadenin o yolunu bulmuşlardı. Gazza, Yahudiye tepelerinin bir mah muzu üstündedir. Sinadan Arzı Mukad dese giden yolu muhafaza eder; bu yo! tepelerle güç arazi (Oarasından geçeni ve sahil boyunca uzanan dar bir geçit- tir. Gazze ırmağı Türk mev 1 önünde çok sarp bir mania vücuda getirerek a- raziyi yardığı için müşkülâtemizt arttı- rryordu. Falkenhayn ise bu hat boyun- ca bir yan yol yapmıştı ki bu da Türkle rin işini kolaylaştırıyordu. Siperler derindi. Burası . dikenli tel örgülerle parıldıyordu. Toprak işler” et kıyması makinesinden geçirilmiş biri elegim segmaye benziyordu. Bütün bun > beni çadırma çağırdı: key, dedi, düşman istinkâmla. tarruz noktasını gösterir f0- ? İstiyorum. Haydi tayyare mey Bit da, seni uçuracak - bir pilot ar ebİ civarını gösteren bir çok çeki, “orunca, şef gülümsedi: “Müyn bizi Gazzeden hücum e- tizor, zaten biltün hazrılıklazr. 1. Anlıyorsun ya? Arilamıştım ; anladığımı göster” şefime bir (ukalalık tasla- Ohlisalib muha Yazanlar : ingiliz ordusu hava zebitlerinden Kenneth Brovn Gollins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovvell Thomas Türkler kuvvetli ve nefislerine itimatlı idiler Türk battı 60 kilometre uzunlukta islihkâmlardan kaya parçası gibi birduvardı Koca Türk mavi, yeşil kırmızı yor. gan yüzü ve kadın entarileliklerini ke- serek kum torpası dikmişti; sarı İle kır mızı renkler sabah güneşi altında göz- leri kabaştıracak kadar parlıyordu. Hattın öteki ucu Birsebide idi; bura- da İbrahim Peygamber bir kuyu kaz- Bizim görüşümüze göre Gazze meydan muharebeleri . UL iv Fon Kres de böyle bir hareket için can atmakla beraber yapamadı. Çünkü, elindeki 33.000 iaşe mevoudu muhtelif cüziltamlara mensup, malzemesiz, ma neviyah düşük, karmakarışık bir kuv- vetti, Bu kuvvetinin ancak 15.000 kişi- si muharipli, Alman ordusunda rülbe- si mirdlaylığı yükseltilmiş olduğu &- çin şimdi Türk ordusu gexeralliğine terfi eden Fon Eresx bu kuvveti istilâ ordularının tariht yolu olan sakil bo- yurda toplamak suretiyle (Gazze » Bi- rüssobi) mevziini midafaaya hazır - landı. Bu metsi tabiat bakımından kuvvet. Hydi. Garpla deniz, şarkta dikenli ça- hlarla örtülü çöle dâyantyordu. Cep- hesini de bir #ürü Keskin yarlar ko- ruyordu. Kumlu ve düz Sina çölü bu hatta nispelen çokça kuyuları olan ka- yalkkı tepeler haline inkildp ediyor. du, Bununla beraber mevziin cephesi eli Kilnttsiro usinlğunda idi. Türk Lİ . pe ye mış ve bir baliçe dikmişti. (OÖte başta gölün içinde Sodom ile Gomortatın yer İeri vardı. 'Tepelerin içinde bir (o boşlukta olan Birsebi yılık dökük (evlerden ibaret çok eski bir şehirdi, Fakat burada yeni yapılar da vardı; Türkler kışla ve cep- İşte bunun için Fon Kres biribirine it- tisali olmıyan bir müdajaa hattım tah kim've hasırlamakla iktifaya mecbur olmuştu. 1917 şubatında ileri karakollarımız Gazze vadisi şarkında su yerlerini tu fuyordu, Mukavemet hattımızı Gazze de 3500 tüfek, Tol Elşeria'da 5000 tü fek muhafaza ediyordu. En iyi hazır. lanan mukavemet merkezi Gazze - El Munlar bölgesiydi. Gazze 40.000 nilfus- m bir kasabadır, Denis kıyısında bir limandır. Güsze Suriyeden Mısra we Mısırdan Surlyeye akın eden ordula. rın asırladanberi mecburi uğrağı ol muştur. Batlimosun Misrlları, İran orduları, orta çağların Türkleri ve A. rapları, Bonapartın Fransızları hop bu radan geçmişler, şimdi de Brilanya İmparatorluğunun bütün dünyadan devşirdiği ordu buraya dayanmıştı. Birinci Gazze meydan muharebesi ebeleti Bilimize çeviren: A, E, hanelfkler inşa etmişlerdi. Cenupta yür metre yüksekliğinde Abu Şaar yamacı: nm tepesine kuvvetli bir tahkimat nok- tası yapmışlardı. Şimalde Haillürrahmana giden yeni bic şose açmışlardı. Ni (Devamı var) olan Gazze milâttan evvel 1500 sene » sinde yazılmış Tell BI Amara tablet lerinde sikredilmekle tarihe geçmiştir. Cenubi Filistinde Şarli Mısrm anahtarı olduğu için gerek şimal, gerekse öenuptün biribiri ardından gelen istilâ dalgala- rına geçit olmuştur. Buranın meşhur galipleri arasında Asuri krak Tilgat Pileser, Büyük İskender, Halife Ömer, Salâhaddini Eyyubi ve Napolyon da vardır, Kenarında bulunduğu dalğole yayla içeriye doğru hafif bir surette yükselir ve sahil boyunda ise memle- ket birçok suyollariyle katedilmekte- dir, d r Rafa ile Gazze oranındaki Rududun hemen şimalinde tarihte Gazze rma ği adıyla tanılan eski yatak daha doğ rusu vadi, Gazze yolunu şimali şarki. den keserek Akdenize dayanir: “© 164 GÜZEL Jar, kum torbası eksikliğinden ileri ge- Hyordu. ” v PRENSES e m Kadın tüccarmın bu sözlerinden son- Ta tayfa arasında muruldanmalar başla Ör, Teklifi müzakere ediyorlardı. Hep- — altınların cazibesine tutulmuştu- Nihayet içlerinden biri; — Yaşasın yeni kaptanımız! Yaşasın yalı Sanşo Perz.. Hepimiz Oonun emrinde hizmet etmeğe hazırız. Saye- tinde hep zengin olacağız. Bu sözleri mütcakip sarhoş tayfalar Sevinçle şapkalarını havaya attılar, Son ?4 İspanyola sadakatle hizmet edecek- lerine yemin edip onun elini sıkmak i- $in başma toplandılar. Bu işte bittikten sonra Sanşo onlara: — Evvelâ,.dedi. Geminin adını değiş- tizelim, Geminin şimdiki adı “Tuna pe- tİsİ,dir ki bu, benim hoşuma gitmiyor. — Evet, evet yeni bir isim bulalımı, Sanşa, biraz düşündükten sonra: — Buldum, dedi. Geminin adı “Gece kuşu. olsu çünkü gemimiz, Tunanın PÜklü dalgaları arasında geceleri âv ©, Myan korkunç bir kuş gibi olacaktır. Teyfalar, hep bir ağızdan: a Yaşam “Gece kuşu,, yaşasm yeni Pten... diye haykırıştdar. ta nden sonra Sanşonun emzile ân“ dan bir fıçı şarap getirildi, Bu aralık Bimicilerden biri masayı © düzeltirken eri kaptanın cesedini ne yapacakla- Yine sordu, Sanşo: a Bir tahtanın üzerine sıkıca bağla» Malı, Ayağına da gayet ağır demir par- k. Ba takma'ı sonra nehire yuvarlama» gi orada tek-ar kızını bulur! emiciler Yeniden oturup İçmeğ baş Bacakları, İspanyol Otekrar içkiye e Amadan Anrayı kamaraya götürme muvafık bularak hemen onun evvel- “e büzülmüş olduğu köşeye baktı. Ora» da kimseler yoktu. Bir çılgın gibi hay» kardı: — Anna yok, nerede, nereye gitti, Koşun, arkamdan gelin... Sanşo böyle söyledikten sonra kama. tanın kapısm: açarak dışarı fırladı. Tay falar da arkasından biribirini ite kaka dışarı uğradılar, İspanyol telâş ve heye- canla geminin icinde öteye beriye koşa- rak bağırmağa başladı; — Anna neredesin? Sakın delilike dip suya atlayayım demeyesin, sağ çık- mazn... Bu sırada, bir cismin suya düşmesin- den mütevellit bir gümbürtü duyuldu. Sanşo haykırdı: — Eyvah geç kaldık, suya (atladı. Hay Allah müstahakkını versin, yirmi beş bin frank suya düştü! Bu esnada arkasından yetişen gemici. lerden kiri yeni kaptana seslendi: — Hayır, kaptan. Ümidinizi kesme yin, şu tarafta dalgtların Üzerinde bir insan bış: gölgesi görünüyor. Evet, e- vet odur. Hepsi birden o tazafa baktılar, Pilka- kiks ayın solgun ışığı (o <nda Tuna n dalgaları arasmda dağılan kum ral saçlasile Annanın yüksele alçala yüz düğü görünüyordu. Suyun (cereyanı onu süratle sürüktüyordu. Sanşo Perr hiddetle hayk:rd:: — Kızı sudan kurtarıp bana getirene iki bin frank mükâfat var. OAmansa- hile çıkmasm. Ya elime (geçmeli, ya boğulup ölmeli! Tayfalardan ikinci kaptanlık yapan adam vaziyeti izah etti; — İstediğiniz şey mümkündür san:yo rum. Nehir burada gayet geniştir. Soğ tarafta Deveni ve Apad O kayalıklarını görüyor musunuz. Macaristanın kapısı işte oradadır. Nehirin orusma düşen 2- kuvveti için bu uzunu. pek biyeli. 5 Dülmeanen GUZEL Kaptan bunları söyledikten sonra kaf dehlerin doldurulmasında acele edilme- diğini görünce hemen koca rakı şişesini kaptı, kafasını havaya kaldırarak ağzı na dikti ve lıkır liker son damlasına ka- dar içti, Sonra şişeyi kaldırıp kapmn? arkasına atarak bin parça etti. Anna, bu adamı büyük bir teessürle dinledi, Bu adama karşı kalbinde mer- hamet hisleri uyanmıştı. Anna, kapta- nm kızının düştüğü vaziyet içine bugün kendisinin de sürüklenmekte olduğunu düşününce damarlarnrdaki kanın çekildi ğini hissetti, Gözlerinden aşağı bir dam Ya yaş yuvarlandı. Kaptan bunun farkına vardı ve: — Ağlıyorsun ha, dedi. Ağla! Ağla! O Xiz dn senin kadar güzeldi... Sanşo Perz, ortalığa hüzün çöktüğü- nü farkedince bağırdı: İ — Buratla ağlanmaz, yavrum. Bize| güzel bir şarkı söyle. Biz (gülmek ve eğlenmek istiyoruz. Anna, kitareyı alarak çalmağı baş İzir. Bir taraftan da kitarenin niğmele- zise uyarak şa:kı (o söylüyordu. Nehir korsanları Annanın ağlayan, coşan ve <a katı yürekleri sızlatacak kadar ba- am sesini kendilerinden geçmiş bir hal de dinlediler,” Nihayet şarkı bittiği zaman (oOGerin bir npkudan uyanır gibi kendilerine ge- Jen korsanlar Annaya hiyretle bakma. ğa başladılar, Bu harikulâde ses bu kı- zın boğazmdan mı *çilyordu!.. Bu sırada kaptan birden (o doğruldu Yüzü kıpkırmızı olmuş, kan © kaşları gatılaıstı: — Sânşo Perz, dedi, o Seninle biraz hususi görüsmek istiyorum, İspanyol, cevap verdi: — Biraz daha içsek iyi olur, şa meka PRENSE, ı. . Sonra kadehi doldurarak (kaptana. uzattı; — İç bakalım. Team vap) Fakat kaptan Yakop, kadehi alarak yere atlı ve parça Oparça etti. Sonra bağırarak: — Hay o senin iğrenç kadebine lâ- net olsun! Eğer bir damla daha içersem cehenneme gideyim. Artık içmiyeceğim akirmı kaybetmek istemen. Sen benim sorduğuma cevap ver. (Güzel sesi ile “benim gibi bir ihtiyarı bile hayran bi- sakan bu kumral güzelini nereye götü ıeceksin? Niyetin nedir? İspanyol ellerini cebine sokarak de vap verdi: — Kaptan, öyle bir şey soruyorsun ki seni hiç alâkadar etmez. Ben nasil !8- tersem mealrmı öylece kullanınm, Fa” £ hatırım için bunu sana söyliyeceğim. Bu gemide böyle bir kız ilk defa götü- rülmüyör ki... Tunanın iki sahili de eğ” kiya yatağıdır. Şu halde böyle bir su- alin manası var mı? — Doğru... Bu kırı ne yapacağını bis liyorum, fekat bir kere de ağımdani- şitmek istiyorum. Söyle (O bakakm, bu genç kız ne olacak? Anna, İhtiyar kaptanm sözlerini bir elime kaçırmadan dinliyordu. Kalbin- de yeni ümitler doğmağa (başlamıştı. Allak kaptanın yüreğine merhamet ver» mişti galiba... Sanşo Perz, omuzlarını silkerek yarı tehditkâr bir vaziyetle cevap verdi: — Artık bu bahsi kapryalım. Anlaştı. hıyor ki sen bu kızı ne yapacağımı öğ“ renmek istiyorsun, «öyliyeyim: Bu gas yet sade bir şey! Onu (o satacağım. En çok pata ver&cek olan adama satac&- Bim. Herhalde bü kadar güzel bir kıs bana Çurlığınca altın kazandıracaktır değil mi?