24 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

24 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

' Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemis) “Deniz kartalı" nin süvarisi sont Feliks fon Lukner — ü — ı ’Sllâhiarımız bir mitralyöz ile iki tüfekten ibaret olacaktı. Ayrıca bir iki rovelverle bir kaç bomba da alacaktık Kuş, yabani domuz avlarımızı da anlatmıya kalksam bu hikâyeler pek uzun sürer, Geçeleri şaat onda yatı- yorduk. Bır nöbetçi çadırların önünde dolaşırken hepimiz derin ve müsterih bir üuyküya dalryordu. Bazan nöbetçi- nin de kendisini cırcır böceklerinin a- hengine kaptirarak rüya diyarmı bay- — ladığı oluyordu. Bu takdirde ertesi gün ceza olârak genenöbet alıyordu. (De niz kartalı) köyünde hapishane yoktu. Esaaen şehrimizde mevcut almıyan ye gâne müessese de buydu. Gece olur olmaz, fareler, pireler, ka- rınca Ve daha binbir çeşit milyarlarca böcekler Tmeydana çıkarlardı. Geceleri hâkimiyet farelere, karınca lara ve bin çeşit milyonlarca hayvan-- lara ğeçiyordu. Hurma ağaclarının te- pesinden fareler gadırlara iniyor, sa- -baha kadar ortad ne bulurlarsa kemi- riyorludı Erzakı karıncalardan koru- mak için masalar üzerine koymuş, ma sa ayaklarma da su dolu kapıar yerleş- tirmiştik. 1 Gene :eceleri ortaya çıkan yengec- ler işimiğe yarıyordu. Çünkü bu hay- vanlarığ (ayaklariyle kıskaçlarından ahçımız mükemmel bir yemek yapıyor, salata olarak da içine hurma ağaçla- rınm — ortalarından — çıkardığımız ö- zü kullanıyordu. Bu öz dünyanın en ne fis ve lezzetli sebzesidir; tadını tada- bilmek. için milyoner olmak kâfi de- gildir, Korsan olmak da lâzımdır. Çün kü on'kiloluk özü elde etmek için koca hurma ağacına kıymak lâzımgelmekte- t dir İİİİ Işte bu ıuw;h.:llnlerubu misafir- perver toprağım nimetlerinden müsta - fit olduk, Lâkin artık valilik oyunu ganımı ııkm:ya bula.mxıtı Karada ha- yat gok yeknasak olduğundan deniz bi Zi cezbediyordu. Bununlaberaber mo -| törle denize açılmak teşebbüsü çok de- rinden tetkik etmek lâzımdı. Zira altı kişinin hayatı tehlikeye girmiş oluyor- du, Uzun müddet muvaffakıyat ve a- demi muvaffakıyet ihtimallerini tetkik ettik. : Motörümüz ağustosun 23 üncü günlü denize açılmıya hazırlanmış, mülâzim Kirşaysın tecrübeli idaresi altında on beş günlük mesai kâfi gelmişti. Lâkin toknedeki hafif bir yarık bir türlü ka- patılamadı. Sakin havalarda bile glin- de kırk koya su birikiyor ve bu suyu donize dökmek İcap ediyordu. Pek âlâ biliyorduk ki teşebbüsümüz cesurane değil, adeta çılgınca bir şeydi ve bu narin tekneyi dalgalar geceli gündüz. lü ıslatacak, hırpalayıp duracaktı. San dalımız yerlilerin bir ağaç kütüğünden oyup imal ettikleri iptidal teknelerden farksızdı. Bir harp meclisi topladık. Hangi semte doğru gidecektik, adada kalacak arkadaşlarımız, bizi nekadar müddet bekliyeceklerdi?, Şayet Mopel- yayı terkederlerse bizim için yazıp bı- rakacakları haberi hangi ağacın altı- na gömeceklerdi? Filhakika altı ayda bir Hindistancevyizlerini ve kaplumba- ğaları toplamak için bir yelkenli gemi bu adaya geliyormuş. Biz motörbotla evvelâ Kuk adaları- na doğru ilerliyecek ve şayet o havali- de bir gemiye rasgelemezsek Fici ada- larına doğru yolumuza devam edecek- ” tik. Bu yolda seyrüsefer pek kesif ol- duğundan mutlaka bir gemiye tesadüf edecektik. Lâkin bu plânm tertibi es- nasında gemimizin pek küçük hacmini hiç nazarı itibara almıyor- duk. Bu havalide eylül mevsiminde pek giddetli rüzgâr eserdi. Bu sağanaklar esnasında kücücük teknemiz denize da yanabilecek miydi? Motörümüz günde altmış mil katetmek şartile tam otuz — günde Fici adalarma muvasalat ede- — bilecekti, Bu suretle belki de bir ay son | - ra Mopelyaya mptedîlmiş bir gemi ile lw!et eyliyecektik. - Motörümüzün üstü açıktı. Tulü de al KA tı metrodan ibaretti. Bu zayıf ve na- rin tekno bizi azgın denizlerin hücum- larına karşı koruyacaktı. Bundan ma- ada altı kişiyi aylarca besliyecek erza- kı da bu narin tekneye yüklemek icap ediyordu. Eslihamız bir mitralyoz ile iki tüfekten ibaret olacaktı. Ayrıca bir iki revolverle birkaç baomba da alacak- tık, Birkaç kutu etten maada kilerimiz- de katı bayat ekmek ve tatlı sudan başka bir şey yoktu. Tekneye sekstant ile diğer âlâtı seferiyeyi yerleştirdik. Bir armonikle almanca bir kitap yegâ- ne eğlence vasıtalarımızdı. Tabil mürettebattan hepsi bu sefere iştirak arzusundaydı. Ben sıhhatleri en yerinde olan gürbüz arkadaşları in- tihap ettim: Mülâzim Kirşays, mülâ - zim Lüdeman, çarkçı Kravs, ger tayfa Permiyen, birinci smıf tayfalardan Erdman. Gemisini kaybetmiş bir süvari sı - fatiyle yeni bir tekne ele geçirmiş ol- duğumdan dolayı pek memnundum. A- danın idaresi mes'uliyet ve salâhiyeti- ni ihtiyat mülâzimi Klinge bıraktım. (Devamı var) T5 4a Macera ve aşk romanı -İ1A — Yazan : (V âîüî Annesinin kucağındaki çocuk kendisini had etmek istiyen adama doğru soğuk kanlılıklâ iğildi. Onun suratına iki avuç kül savurdu . (Geçen tefrikaların hülâsası) | bir çocukla, ok gibi fırladığını gördü. Esir taciri hacı Mustafa, Habeşistan gahilindeki Tantu kasahasının muharip lerile birlikte, memlekat iİçlerinde zenci gocuk avıma çıkmıştır. — Halbuki bu es nada, göçebe kahileler — Tantuyu başı yor ve kasabanım ne kadar erkek çocu ğu varsa hadım ediyorlar. Herkes, hay rettedir!: Bu göçebeler, — muhariplerin gittiğini ve kasabanın boş ve müdafaa gız olduğunu nereden' öğrendi, — Baskın hacı Mustafanım sahilde demir atan ye di gemisi tarafından seyrediliyor, Başkı nın fecayll devam etmektedir! y * * Bir bıçak sallıyor., Bir avuç et par- çasını, annesinin suratma doğru ata- rak: j — ÂAl, babasına hediye et! yeni bir iş için koşuyor.. Başka bir kulübeye... Vakit kaybetmemek lâzımdır. Çün- * diyerek, 'kü, her halde, Tanttılular, kendi mu- hariplerine haber yolladılar... Yolları kesilmemeli,, Bu gece hemen bütün işleri bitirip geri dönmeli.. Daha gös- terilecek birçok faaliyetler var: Göce- bo kabile, yerini değiştirecek,, İzini de kaybedecek... Reisten, çabuk iş görmek emrini al- dığı için zenbil fasiasını işliyen muha- rip, diğer bir kulübeye doğru koştu, Fakat, oradan, bir kadınım, kucağında — AL — Hah işte,. Elceğizinle teslim et de çabucak yapacağımı yapayım.. Ne- den komşun gibi azap etmeli... — Zenci, kanlı bıçağı dişleri arasında, iki elini uzatıyor. Annesinin kucağın- daki gocuğu alacak... Çocuk, sekiz do- kuz yaşlarında, gözleri cin gibi parlı- yan bir oğlan... Bağırmıyor, heyecan asarı göstermiyor: — Beni de hadım edeceksin demek, amca? Muharip, bu soğukkanlılıktan müte- hayyir: — Evet, gel bakalım... Kucağına almak için uzanıyor.. Fakat, oğlan, annesinin kucağında, ileri doğru iğildi. İki avucunu birden, askerin suratına salladı: Paf... Bir yığın kül... zencinin sozlerı içi- ne doldu: — Yandım anam.., İmdat!.. Imdat' — Ya.. Gördün mü işte. Oh, buldun | cezanı.. Kucaktaki oğlan: — Vakit kaybetmiyelim, anne! di. -' de- — Evet oğlum,.. Bak, danalar gibi|l. bağırıyor.. İmdadmna gelecekler... Al- A X0 Her iltifat edeni tebess"'mle _kfarwsıla-l - yacağım, Fakat. hiç birimi- » sevmiyeceğim... — Ya ben de bu Alman zabitini se- versem...? Soyundu.. Gezceliğini giydi.. Yatağı- na uzandı. Eline geçen almanca bir ki- taba şöyle göz gezdirdi. Şu — vecizeyi yüksek sesle okudu: “Artistler, sahneye çıktıkları günden itibaren kalblerini bir avuç — kerpPiçle srvayıp örtmeğe veya hiç değilse sağ- lam bir kilitle kapamağa mecburdurlar. Böyle yapmayan yapamıyan — artistler sahnede yaşıyamazlarl!,, Semranın gözleri ışıldadı. Başını yas- tıktan kaldırdı: —İşte, doğru bir söz. Güzel bir tesa düfle yeni bir hakikat daha — öğrenmiş oluyorum. Eğer bir artist her gördüğü- nü sevecek olursa, vay haline. Oh.. Ar- ti khiçbir endişem kalmadı. Elimde bir kanun var: Her iltifat edene tebesslümle mukabele edeceğim. Fakat, hiç — birini sevmiyeceğim.. Ve başına yorganı çe- kerek horul horul uyudu, a * Ertesi sabah Semra, İstanbulda an- nesine yazdığı mektubu, posta şubesine verecekti. Posta gişesi önünde birdenbire Nec- mi beyle karşılaştı. — Vay Necmi beyciğim, sabahleyin buralarda ne geziyorsunuz? Necmi bey, Semranın yanına sokul- du: : —ĞBeni takip ediyordum, kızım! Er- kenden otelden çıktığını görünce me- rak 'ettim. Nereye gittiğini öğrenmek istedim. — Bu gece çok yorgundum. Öğleden sonra provaya başlıyacağız. — Gezecek, hava alacak vakit yok. Ânneme yazdı- ğim mektubu postaya vermek bahane-| sile otelden erkence çıktım, — Çok âlâ, Haydi mektubunu kutu- ya at da biraz konuşalım. SŞemra mektubunu — pullattı, kutuya attı. Necmi Beyin yanına döndü: — Dün ğecekl — muvaffakiyetime ne dersiniz? Halkın beni bu kadar alkışlı- yacağını ummaâzdım doğrusu, — Tebrik ederim. — Semra! Ben de senden bu muvaffakiyeti bekliyordum. Fakat, bence senin ikinci muvaffakiye- tin, sahnedeki muvaffakiyetinden daha büyük ve üstündür. Anlat bakalım, şu zabit neler anlattı sana? Posta gişesinden ayrılmışlardı. Caddenin yaya kaldırımından yavaş yavaş yürüdüler: — Çok şeytan bir adam.. Alman er- kânt harbiyesi sifre zabitlerinden imiş. — Çok mühim bir vazifede mustah tem,. — Zeki kurnaz bir zabit. — Ordunun bütün esrarı elinden ge çiyor demektir. Elbete böyle bir vazifede öyle bir a dam kullanacaklar. — Beni o kadar iskandil etti, o dere ce, ince mühim şeyler sordu ki.. Kendi mi Âdeta bir âşık değil bir detektif kar şısında sandım. — O da senden şüphelenmiştir de.. — Benden şilphelenmiş midir? — Evet. Öyle bir adama çatdın ki.. Tam bizim aradığımız — zahit,. Ondan Türkiye hakkında geçen muhaberatı öğ rene bilirsin! Fakat, dikkat et ki, ondan laf alayım derken, ağzından bir şey ka çırmayasın! Çünkü böyle mühim memu riyette bulunan zâbitler, Türkiyeden Berline gelen artistlerden — şüphelenir ler.. Bahsus senin gibi zeki ve istidadlIr kadınların muhakkak birer gizli vazife ile geldiğini zannederler. — Zanlarında aldanmıyorlar. Fakat benden bir şey alamazlar. — Muhakkak ilk yaptığı — kompli- man, sana Türk dostu görünmek olmuş tur. -— Nereden bildiniz? , — VaAazifeleri bu. Ondan sonra da can dan sever görünmek. — Vallahi siz. bu adamın ruhunu uzaktan okumus gibi biliyorsunuz! —- Otele seninle beraber gitmek iste di değil mi? — Evet, Fakt, ben brrakmadım. — Tahmin ettim, Çünkü otele yalnız dönmüşdün! — Beni o saate kadar takip ettınız de mek,.? iskender F, o—T1 — Sırhlll — Şüphesiz, Ben her saat bir gölge gibi seni arkandan takip ediyorum! — Bende bundan cesaret alarak, yü rüdüğüm yolda korkmadan, yılmadan çekinmeden ilerliyorum. — Bu gece gene buluşacakmısınız? — Evet. Gene aynı lokantada. Gece yarısından sönra.. # — Bu dostluğu biraz daha derinleştir mek bizim için çok faideli olacak, Ken dini idare etmelisin ! — Beni hususi bir pansiyona götür mek, sahneden çekmek isterse..? — Hayır. O kadar değil. Hürriyetini kimseye vermiyeceksin! Otelini değişti re bileceğini söylersin! İstediği otele gider, belkide birlikte yaşaya bilirsin! Fakat, sahneden çekilmek noktasına ge lince bunu kat'iyyen kabul etmezsin! Çünkü hedefimiz, yalnız o değil. Onun gibi bir çoklarına hulul etmektir . Seni sahneden başka bu muvaffakiyete eriş tirecek kesdirme bir yol yoktur. — Pekâlâ| Dediğiniz gibi hareket ede ceğim, Bu yolun yabancısı olduğum için, bir pot kırmaktan korkuyorum. — Senin gibi zeki ve istidadlı bir kı zın pot kırmasına- imkân yoktur, Şu noktaya dikkat edersen, hakiki hüviye- tini kimseye, hattâ şeytanlara bile sez dirmemiş olursun! — O nokta nedir? — Sir almak, sır — vermemek... müuvalfakiyetin yolu budur. Her — şeyi âlmağa, öğrenmeğe — çalışacaksın! Bir şey vermiyeceksin.. Bir şey söylemiye- İşte ceksin! Daima sanatinin âşıkı olduğunu : sahnede yükselmek istediğini söyliye- ceksin! — Ben de böyle yapıyorum, — Bir noktayı daha izah etmek iste- rim, Semra! Alman zabitleri ıemnkgıbi bir Türk kızıyle evlenmek de isterler. Bunun önüne şöyle geçebilirsin: İstan- hulda nişanlı olduğunu, avdette hemen nişanlınla evleneceğini, - nişanlını çok şevdiğfini şöylersin! , — —e Güzel bir fikir, L c » . (Devamı var) lah yardımcımız olsun., Süratle denize doğru koştular. — İmdat! İmdat! Deminki asker hâlâ bağırıy?! Fakat, kim kime, dum duma,.. * kasabada haykırmıyan kim?.. B* sus, imdat sesleri ayuka çıkıyor. taraftan çığlıklar, bir taraftan ler, beddualar, diğer taraftan dâ | , hariplerin cenk naraları... Onun * yüzündeki külleri temizlemek |i adamın feryatlarına da arkadaf aldırmadı. ı.t; Onu, neden sonra, yerlere y suratını otlara sürerken gördüler! — Ne oldun? Yaralandın mı?.. — Allah rızasiçün bir maşrapt ' Yüzüme serpin... Piç oğlan beni bü le koydu.. | Suyu büldular. Muharip başıl! geçen macerayı kısaca anlattı. — — Deniz tarafına doğru kaçtıklâ ayak seslerinden işittim... Oraya k lım... İkisini de kıtır kıtır doğri)! ğımj| - dedi. Düşman âskerleri, deniz kıy'li vardıkları vakit, orada, bir kadın maniyesinin durduğunu gördüler' — Demek ki suya atlamış.. — Nereye gidecek? | — Balıklara yem olacak... N& gidebilir.,. İşte, bak.? Yüzüyoör. T4 de. Esir tacirinin gemilerine dü gidiyorlar... | — Hah hah hah.. — Hakikaten gülünecek şay... yerine gidiyorlar.. Olmaz ya.. İ boğulmazlarsa, eğer köpek l:ıs.lılii nın ağzından kurtulurlarsa, ayni © betten gene. yakayı: sıyıramıyat! Hacı Mustafa öyle cin gibi çocuğ” daha koyuverir mi?: Kendi elııfıe drmy ederoek-istife yatırır.. Üstelif nesi de cariye oldu demektir., H4 biz, işimize bakalım.. Bir ellerinde mızrakları, bir elli de hancerleri, yoklanmamış kulübt doğru koştular: — Erkek çocuklar dışarı! - diye b kırmalarma devam ettiler... * * * Havva, hastane gemisinin Kküpt sine dayanmıs, bü heyecanlı man'” yı saatlerdenberi seyrediyor.. Bu İ kamçılayıcı feryatları, inlemeleri O, mariz ruhlu bir 'kadmımdır. 1 manasiyle histerik -ve sadiktir- harp, ihtirasmı büsbütün kamçılf “— Keğiyorlar.. Yakıyorlar.. K diye kendi kendine mırıldanıyor: | Hakikaten de, mukavamet edef lübelerdeki yangınlar çoğalmıya bili dı. İşte, öte tarafta, meşaleli ",,d bir barmağı daha aleve verdiler. | den insanlar fırladılar.. Kucaki çocuklar.. Bunların kızları koyüvt yor.. Oğlanlar seçilerek bir taraft! rılıyor.. Sonra, siyah gölgeler; b“’1 rularımn üzerine çullanıyor, ç :; Havva, bu manzaraya karşı m 4 met duymaktan ziyade,-ihtiras © yor... : “— Kesiyorlar... Kesiyarlar.. onların arasında olsaydım, lıu:ıtsl!!'d kesseydim.. Ah..,, —- Şairin dediği gibi: İ İster cihan yıkıldığını hanıman % Havva, birdenbire, bir çığlık (e denize kadar sirayet ettiğini de ketti. —. Önde bir külçe yüzüyor Yangj rın ışığında farketti... Bu, iki Mİ İki insan başı, Biri küçük, biri b Bîribırlorme kenetlenmişler ve ötede müteharrik başka bir ciıînî' lara nispetle'pek daha Hızlr yw Köpek balığı.. — “ d" Geçen gün intihara teşebbüs ıj vakit, kendisini takip eden 0 V canavarlardan biri.., a| Fakat, bu söfer, vaziyet öyle ıg'g denizdeki insanlar her kimse, * kurtaracak bir mücize mevcut 07 Havva, heyecanla seyretti: * (Devamı var J

Bu sayıdan diğer sayfalar: