Hatıralarıni ajatsn:; Alman korsan gemisi iğ Silâblarımız bir mitraiyöz ile iki tüfekten ibaret olacaktı. Ayrıca bir iki rovelverle bir kaç bomba da alacaktık Kuş, yaban! domuz avlarımızı da anlatmıya kalksam bu hikâyeler pek uzun, sürer, Geceleri saat onda yatı. yorduk. Bir nöbetçi çadırların önünde dolaşırkeh hepimiz derin ve müsterih bir uykuya dalıyardu. Bazan nöbetçi- | nin de kendisini erretr böceklerinin “| hengine kaptirarak rüya diyarmı boy»! ladığı oluyordu. Bu takdirde ertesi gür ceza olârak gene nöbet alıyordu. (De hiz kartalı) köyünde hapishane yoktu. Esanen şehrimizde mevcut olmıyan ye güne müessese de buydu. Gece olur olmaz, fareler, pireler, ka. ret Ve daha binbir çeşit milyarlarca! böcekler meydana çıkârlardı. | Geceleri hâkimiyet farelere, karmca, lara ve bin çeşit milyonlarca hayvan--' lara geçiyordu: Hurma ağaçlarının te- pesinden fareler-gadırlara iniyor, sa- baba kadar ortağ ne bulurlarsa kemi»! riyorlardı. Erzakı karıncalardan koru- mak için masalar ilzerine koymuş, ma sa ayaklarına da sw dolu kaplar yerleş. tirmigtik. Gene geceleri ortaya çıkan yengeç- ler işimize yarıyordu. Çünkü bu hay- yanların :ayaklariyle - kıskaçlarından ahçımiz mükepimel bir yemek yapıyor, Salata olarak da içine hurma ağaçla- rımmi” ortalarından çıkardığımız ö- sü kullanıyordu. Bu öz dünyanın en ne fis ve lezzetli sebzesidir; tadını tada. bilmek için milyoner olmak kâfi de gildif, Korsan olmak da lkzımdır. Çün kü on”kiloluk'özü elde etmek için koca ne Bğasına kıymak lâzımgelmekte- İN aa İşte bu suretle günlerce bu misafir. perver toprağım nimetlerinden müste » fit olduk. Lâkin artık valilik oyunu sanımı sıkmıya başlamıştı. Karada ha- yat çok yeknasak olduğundan deniz bi 3i cezbediyordu, Bununlaberaber mo - törle denize açılmak teşebbüsü çok de- rinden tetkik etmek lâzrmdr. Zira altı kişinin hayatı tehlikeye girmiş oluyor. du, Uzun müddet muvaffakıyet ve a-' demi muvaffakıyet ihtimallerini tetkik ettik, Motörümüz ağustosun 23 tinei günü denize açılmıya hazırlanmış, mülâzim Kirşayam tecrübeli idaresi altmda on beş günlük mesai kâfi gelmişti. Lâkin teknodeki hafif bir yarık bir türlü ka patılamadı. Sakin havalarda bile gtin- Ga kırk kova su birikiyor ve bu suyu dönize dökmek icap ediyordu. Pek âlâ biliyorduk ki teşebbüsümlüz cesurane değil, adeta çılgmca bir seydi ve bu narin tekneyi dalgalar geceli gündüz. lü islatacak, hırpalayıp duracaktı. San dalımız yerlilerin bir ağaç kütüğünden oyup imal ettikleri iptidai teknelerden farka:zdı. Bir harp meclisi topladık. Hangi semte doğru gidecektik, adada kalacak arkadaşlarımız, bizi nekadar! müddet bekliyeceklerdi 7. Şayet Mopel- yayı terkederlerse bizim için yazıp bi- rakacakları haberi hangi ağacın altı. na gömeceklerdi? Filhakika altı ayda bir Hindistancevizlerini ve kaplumba» gaları toplamak için bir yelkenli gemi bu adaya geliyormuş. Biz motörbotla evvelâ Kuk adaları- na doğru İlerliyecek ve şayet o havali» de bir gemiye rasgelemezsek Fet ada- larma doğru yolumuza devam edecek- tik. Bu yolda seyrüsefer pek kesif ol. duğundan mutlaka bir gemiye tesadilf edecektik. Lâkin bu plânı tertibi es- hasında gemimizin pek küçük hacmini hiç nazarı itibara almıyor. duk. Bu havalide eylül mevsiminde pek siddetli rüzgâr eserdi. Bu sağanaklar esnasmda küçücük teknemiz denize da yanabilecek miydi? Motörümlz günde altmış mil katetmek gartile tam otuz günde Fici adalarına muvasalat ede- bilecekt!, Bu suretle belki de bir ay son ra Mopelyaya zapledilmiş bir gemi ile avdet eyliyecektik. Motörümüzlün üstü açıktı. Tulü de al “Dem? süvarisi karter” &ont Feliks fon Lakner sin tı metrodan ibaretti, Bu zayıf ve na rin tekne bizi 2zgm denizlerin hücum- larına karşı koruyacaktı. Bundan ma ada altı kişiyi aylarca besliyecek erza- kı da bu narin tekneye yüklemek İcap| ediyordu. Eslihamız bir mitralyoz ile iki tüfekten ibaret olacaktı. Ayrıca bir ilki revolverle birkaç bam'ba da alacak- tık. l Birkaç kutu etten maada Kilerimiz. | de katı bayst ekmek ve tatlı sudan başka bir şey yoktu. Tekneye sekstant| ile diğer âlâtı seferiyeyi yerleştirdik. Bir armonikle almanca bir kitap yegâ ne eğlence vasıtalarımızdı. Tabit mirettebattan hepsi bu sefere iştirak arzusundaydı. Ben sıhhalleri en yerinde olan gürbüz arkadaşları in- tihap ettim: Mülâzim Kirşaya, mülâ » zim Lildeman, çarkçı Krav, ger tayfa Permiyen, birinsi sınıf tayfalardan Erman, İ Gemisini kaybetmiş bir süvari 81 » fatiyle yeni bir tekne ele geçirmiş ol- duğumdan dolay; pek memnundum, A-! danm idaresi mes'uliyet ve salâhiyeti- | ni ihtiyat mülâzimi Klinge bıraktım. (Devimi var) mad iy — YİV o Mecera veaşkromanı Esir taciri hacı Mustafa, Habeğistan sahilindeki 'Tantu Kkasabammız. muhsrip lerile birilikte, memleket içlerinde zenci çocuk avma çıkmıştır. e Halbuki bu es nada, göçebe kabileler o Tapbıyu başı yor ve kasabanın ne kadar erkek çocu gu varsa hadım ediyorlar. Herkes, hay yettedir: Bu göçebeler, o muhariplerin gittiğini ve kasabanın bog ve müdafaa mz olduğunu dereden öğrendi, o Baskın hacı Mustafanın sahilde demir atan ye di gemisi tarafından seyrediliyor. Baskı nm fesayli devam etmektedir: 04 Bir bıçak sallıyor.. Bir avuç et par- çasını, annesinin suratına doğru ata- rak: — Al, babasma hediye et! « diyerek, yeni bir iş için koşuyor.. Başka bir kulübeye... Vakit kaybetmemek lâzımdır. Çün- kü, her halde, Tantulular, kendi mu- hariplerine haber yolladılar... Yolları kesilmemeli, Bu gece hemen bütün işleri bitirip geri dönmeli.. Daha gös- terilecek birçok faaliyetler var: Göce- be kabile, yerini değiştirecek. İzini de kaybedecek... Reisten, çabuk iş görmek emrini al- dığı için zenbil faeinamrı işliyen muha- rip, diğer bir kulübeye doğru koştu. Fakat, oradan, bir kadınım, kucağında Her iltifat edeni tebessümle karşıla- yacağım, Fakat. hiç birini sevmiyeceğim... — Ya ben de bu Alman zabitini se- versem...? Soyundu.. Geceliğini giydi. Yatağı- na uzandı, Eline geçen almanca bir ki- taba şöyle göz gezdirdi. Şu © vecizeyi yüksek sesle okudu: “Artistler, sahneye çıktıkları günden itibaren kalblerini bir avuç © kerpiçle, sıvayıp örtmeğe veya hiç değilse sağ lam bir kilitle kapamağa mecburdurlar, Böyle yapmayan yapamıyan © artistler sahnede yaşıyamazlar!,, Semranın gözleri ışıldadı. Başını yas- tıktan kaldırdı: —İşte, doğru bir söz. Güzel bir tesa düfle yeni bir hakikat daha (öğrenmiş! olüyorum, Eğer bir artist her gördüğü. nü sevecek olursa, vay haline. Oh.. Ar- tı khiçbir endişem kalmadı. Elimde bir kanun var: Her iltifat edene tebessümle mukabele edeceğim. Fakat, hiç (birini sevmiyeceğim.. Ve başına yorganı çe- kerek horul horul uyudu. ... Ertesi sabah Semra, İstonbulda ans nesine yazdığı mektubu, posta şubesine verecekti. Posta gişesi önünde birdenbire Nec- mi beyle karşılaştı. — Vay Necmi beyciğim, sabahleyin buralarda ne geziyorsunuz? Necmi bey, Semranın yanına sokul- du: —Seni takip ediyordum, kızım! Er- kenden otelden çıktığını görünce me rak ettim. Nereye gittiğini öğrenmek istedim. — Bu gece çok yorgundum, Öğleden sonra provaya başlıyacağız. (o Gezecek, hava alacak vakit yok. Anneme yazdı. Kım mektubu postaya vermek bahane- sile ötelden erkence çıktım. — Çok âlâ, Haydi mektubunu kutu- ya at da biraz konuşalım. Semra mektubunu © pullattı, kutuya attı, Necmi Beyin yanma döndü: — Dün geceki (o muvaffakiyetime ne dersiniz? Halkın beni bu kadar alkişle yasağını ummâzdım doğrusu, — Tebtik ederim. o Semral Ben de senden bu muvaffakiyeti bekliyordum. Fakat, bence senin ikinci muvaffakiye- tin, sahnedeki muvaffakiyetinden daha bliyük ve üstündür. Anlat bakalım, şu zabit neler anlattı sana? Posta gişesinden ayrılmışlardı. Caddenin yaya kaldırımndan yavaş yavaş vürüdüler: : — Çok şeytan bir adam., Alman er- künt barbiyesi şifre zabitlerinden imiş. — Çok mühim bir vazifede mustah tem,, — Zeki kurnaz bir zabit, — Ordunun bütün esrar: elinden ge çiyor demektir, Elbete böyle bir vazifede öyle bir a dam kullanacaklar. — Beni o kadar iskandil etti, o dere ce, İnce mlhim şeyler sordu ki.. Kendi mi âdeta bir Aşık değil bir detektif kar şısında sardım. — O da senden şüphelenmiştir de. — Benden şüphelermiş midir? — Evet. Öyle bir adama çatdin ki.. 'Tam birim aradığımız o zabit, Ondan Türkiye hakkında geçen muhaberatı öğ rene bilirsin! Faket, dikkat et ki, ondan İaf alayım derken, ağzından bir şey ka sırmayasın! Çünkü böyle mühim memu| riyette bulunan zâbitler, Türkiyeden Berline gelen artistlerden (o şüphelenir ler,, Bahsus senin gibi zeki ve istidadlı kadınların muhakkak birer girli vazife ile geldiğini zannederler, i — Zanlarında aldanmıyorlar. Fakat benden bir şey alamazlar, — Muhakkak ilk yaptığı o kompli- man, sana Türk dostu görünmek olmuş! tur. — Nereden bildiniz? —Vazifeleri bu. Ondan sonra da can dan sever görünmek — Vallahi siz bu adamın ruhunu uzaktan okumuş gibi biliyorsunuz! — Otele seninle beraber gitmek iste di değil mi? — Evet, Fakt, ben bırakmadım. min ettim, Çünkü ötele yalnız , © saate kadar takip ettiniz de ME Annesinin kucağındaki çocuk, kendisini: etmek istiyen adama doğru soğuk kanlılık! iğildi. Onun suratına iki avuç kül savurdu (Geçen tefrikaların hülâsası) ( bir çocukla, ok gibi fırladığını gördü — Hah işte.. Elceğizinle teslim et de çabucak yapacağımı yapayım.. Ne- den komşun gibi azap etmeli... Zenci, kanlı bıçağı dişleri arasında, iki elini uzatıyor. Annesinin kucağın- daki gocuğu alacak... Çocuk, sekiz do- kuz yaşlarında, gözleri cin gibi parlı- yan bir oğlan... Bağırmıyor, heyecan asarı göstermiyor: — Beni de hadım edeceksin demek, ümca? Muharip, bu soğukkanlılıktan müte- hsyyir: — Evet, gel bakalım... Kucağma almak için uzanıyor. Fakat, oğlan, annesinin kucağında, İleri doğru iğildi. İki avucunu birden, askerin suratına salladı: Paf... Bir yığın kül. zencinin gözleri içi: ne doldu: — Yandım anam... İmdat!,, İmdat!,. — Ya, Gördün mü işte. Oh, buldun cezdnı.. Kucaktaki oğlan: — Vakit kaybetmiyelim, anne! - de di. — Evet oğlum... Bak, danalar gibi bağırıyor... İmdadına gelecekler... Al- Serteili Merge ra — Şüphesiz, Ben her saat bir gölge gibi seni arkandan takip ediyorum! — Bende bundan cesaret alarak, yü rüdüğüm yolda korkmadan, yılmadan çekinmeden ilerliyorum. — Bu gece gene buluşacakmısınız? — Evet. Gene aynı lokantada. Gece yarısından sonra,. ç — Bu dostluğu biraz daha derinleştir mek bizim için çok faideli olacak, Ken dini idare etmelisin! — Beni husus! bir pansiyona götür mek, sahneden çekmek isterse..? — Hayır. O kadar değil, Hürriyetini kimseye vermiyeceksin! Otelini değişti re bileceğini söylersin! İstediği otele gider, belkide birlikte yaşaya bilirsin! Fakat, sahneden çekilmek noktasına ge lince bunu kat'iyyen kabul etmezsin! Çünkü hedefimiz, yalnız o değil. Onun gibi bir çoklarına hulul etmektir . Seni sahneden başka bu muvaffakiyete eriş tirecek kesdirme bir yo! yoktur. — Pekâlâ) Dediğiniz gibi hareket ede ceğim. Bu yolun yabancısı olduğum! için, bir pot kırmaktan korkuyorum. — Senin gibi zeki ve istidadir bir kı zın pot kırmasına - imkân yoktur, Şu noktaya dikkat ederşen, hakiki hüviye- tini kimseye, battâ şeytanlara bile sez dirmemiş olursun! — O nokta nedir? — Sit almak, sır Overmemek.. İşte muva'fakiyetin yolu'budur. Her (şeyi #lmağa, öğrenmeğe (o çalışacaksın! Bir şey vermiyeceksin.. Bir şey söylemiye- ceksin! Dalma sanatinin Aşıkt olduğunu! sahnede yükselmek istediğini söyliye» ceksin! — Ben de böyle yapıyorum. — Bir noktayı daha izah etmek iste- rim, Semra! Alman gabitleri senin gibi bir Türk kızıyle evlenmek de isterler Bunun önüne şöyle geçebilirsin: İstan- hulda nişanlı olduğunu, avdette hemen! nişınlınla evleneceğini, - nişanlını çok — Güzel biz fikir, (Devamı var) a “24 tkinclteşrin -- 1936 Yazan : (VW lah yardımcımız olsun., Süratle denize doğru koştular« — Imdat! İmdat! Deminki asker hâlâ (o bağırıy$ Fakat, kim kime, dum duma.. kasabada haykırmıyan kim?7. ” sus, İmdat sesleri ayuka çıkıyor taraftan çığlıklar, bir taraftan İf ler, beddualar, diğer taraftan döl bariplerin cenk paraları... Onun İ yüzündeki külleri temizlemek İsfi adamın feryatlarma da arkadafi aldırmadı. Onu, meden sonra, yerlere yal suratını otlara slirerken gördüler' — Ne oldun? Yaralandın mi?.. — Allah rızasiçün bir maşrapt! Yüzüme serpin... Piç oğlan beni b Iş koydu. Suyu buldular. Muharip başi geçen macerayı kısaca anlattı. — Deniz tarafına doğru kaçtıklf ayak seslerinden işittim... Oraya İ lm... İkisini de kıtır kıtır doğrü' ğım! - dedi. Düşman ##kerleri, deniz kıy vardıkları vakit, orada, bir kadın! maniyesinin durduğunu gördüler» — Demek ki suya atlamış. — Nereye gidecek? — Balıklara yem olacak... Ne gidebilir... İşte, bak.” Yüzüyor, Ts de. Esir tacirinin “gemilerine Ö gidiyorlar... — Hah hah hah. — Hakikaten gülünecek şey. yerine gidiyorlar.. Olmaz ya. boğulmazlarsa, eğer köpek balık »ın ağzından kurtulurlarsa, ayni betten gene. yakayı: siyıramıy&' Hacı Mustafa öyle cin gibi çocuğu daha Koyuverir-mi ?: Kendi eliyi€| di; ederek” istife yatırır. Üstelik nesi de cariye oldu demektir. yi biz, işimize bakalım. Bir ellerinde mizrakları, bir a de hançerleri, yoklanmamış kulü! doğru koştular: — Erkek çocuklar dışarı! « diye” kırmalarına devam ettiler... ... Havva; kastane gemisinin kür sine dayanmış, bü heyecanlı maf yı saatlerdenberi seyrediyor.. Bu kamçılayıcı feryatları, inlemeleri Biyor... O, mariz ruhlu bir 'kadındır. manasivle histerik ve sadiktir. harp, ihtirasın büsbütün kamçı! “— Kesiyorlar.. Yakıyörlar.. w diye kendi kendine mırıldanıyof. Hakikaten de, mukavemet edef lübeletdek! yangınlar çoğâlmıya dı. İşte, öte tarafta, meşaleli bir barmağı daha aleve verdiler» den insanlar fırladılar.. Kucakl çocuklar,. Bunlerim kızları köyü” yor.. Oğlanlar saçilerek bir tarif? rıl:yor.. Sonra, siyah gölgeler, W rularım üzerine çullanıyor, Havva, bu manzaraya karşı met duymaktan ziyade, -ihtiras yor... “ — Kesiyorlar... Kesiyorlar.. Bel f Şairin dediği gibi: İster cihan yıkıldığını hanıman Havva, birdenbire, bir çığlık denize kadar sirayet ettiğini de ketti, Önde bir külçe yüzüyor... Y. rın ışığında farketti... Bu, Iki İki insan başı, Biri küçük, biri Biribirlerine kenetlenmişler ve ötede müteharrik başka bir cisim” lara nispetle'pek daha hızlı Köpek balığı.. Geçen gün intihara teşebbüs vakit, kendisini takip eden o canavarlardan biri... Fakat, bu safer, vaziyet öyle Hİ denizdeki insanlar her kimse, * kurtaracak bir mucize mevcut Havva, heyecanla seyretti: “ (Devamı var)