— hlisali ) 4 — | son MU Yazanlar : ingiliz ordusu hava zebitlerinden Kenneth Brovn Collins, Hava hâkimiyet ve kontrolü Türklerin elindeydi Meşhur seyyah ve muharrir Lovvell Thomas h atebele'i Iöirat etmek pek ağırıma gitmekle beraber Dilimize çeviren: A. E. — b a Rafran muharebesi j Bedevilerin diz çöküp, bağdaş kurarak bir oyun gibi seyrettikleri muharebedir s SİNA BIR CEHENNEMDİ! gelen çocuklar onları Mazar nokta-) dım etti. ElArişde bir kale vardır.) garbi Hind adalarından, » Nassau, Jamayka, Trini- Ve Barbados'dan kıtalar vardı..| Kong ile Singapordan birer bâ- ; top getirilmişti. i gölü bu adamların hepsi i- cehennemdi. Çadırlar geride > bırakılmıştı. Oradan iti- ta Kudüse kadarki mesafe içine| a vorgun kıtalar kumda delikler; © Yaşıyorlar, gündüzleri pişiyor “4, ide donuyotlerdi. Sina ise belâ'dan ve Musanm günlerin-| sından çıkarıp geriye sürdüler. *... , Fransanın Somme ve Mons kah ramanlarından biri olan Sir Filip Çe- twode Mısıra gelerek “Çöl kolu, adı verilen “hücum kuvvetlerimiz- den,, birinin kumandasmı ele aldı. Onun ve general Chawvel kumanda- sı altmdaki kuvvetler ilerliyerek El Arişi sardı. Şehir deniz kıyısından yalnız iki kilometre uzaktadır. Az açıkta de- mirli duran donanma da bize yar- | Bir vakitler yalnız 100 metreye te- sir eden Napolyonun top ateşleri bu- rasmı düşürmüştü. Fakat bizim ge- miciler kaleyi dört kiloimetre mesa- feden hâk ile yeksan © ettiler. Hem de bir tek sivilin bile natmadılar. Şehri zaptettikten iki gün çöl kolu Türklerin Magadeba gami- burada da şeytanlar gibi harbettiler. Faik kuv- vetlerin karşısmda meydanı boş bi- burnunu ka sonra zonuna çarptı. Türkler rakmak mecburiyetinde kaldılar. | Gerçi biz de telef o vermedik değil, ama bin tane esir aldık. Magadeba'dan sonra hava hâki miyetinden başka her vaziyet hep Fakat bu vaziyeti lâzım olduğu kadar sür atle takip edemedik. Arzı Mukaddesin kurtarılması işi bizim lehimize inkişaf etti. simendifer hattile künk yoluna bağ- İr idi. Harekâtımızı yavaşlatarak ii saatı beklemek mecburiyetinde kal- dık Bu da Fon Krese kuvvetlerini top layıp tensik etmek © vaktini verdi. Türkleri şimdiye kadar gördüğüm muharebelerin en acaibi olan bir sa- vaşla Rafah'dan dışarıya atabildik. MUHAREBEDE SEYİRCİLER Rafah ehlisalip o muharebelerini andıran bir şey oldu. Lowelli Böyle bir harbin hiçbir verde olmasına im- kân yoktur: fakat oldu işte! Süvari açıkta çarketti. Türk ve İ İngiliz topçuları dört nala koştular. $ İ Toplarını kurdular; durdukları yer- | den hedeflerini gördüler ve karşıla- rına nişan almaksızın gülleyi bastı lar. Du harbin en acaip (o tarafı da çevremizde kalabalık bir seyirci küt lesinin bulunmasıydı! “iri hiç değişmemişti. Sinek ve| Si Mad eskiden ne o idise, gene EY i kalabalık sürülerle insanlarm e e hücum ediyordu. « üklerin durumu bizden daha «Mt. Çünkü bizim vaziyetimize Malimat alıyorlardı. İtiraf et « Pek ağrıma gitmekle beraber Sinlerde, hava hâkimiyeti ve kon- wi Türklerin elinde idi. Tayyare- : im kilerden daha iyi idi ve A- ,#uslarını bizden daha iyi kul m: biliyorlardı. teğmen onları geriye ittik! yeri aleyler, Oo hecin süvar| 1, Howkökiz ve Singapor'dan Bedeviler harp meydanına üşüşe- rek döğüşülen sahanm çevresine otur dular. Çoban kızları ve sığırtmaçlar hayvanlarını bir kenara sürerek man zarayı seyretmek için yerlere çömel diler. Bunlar sanki güzel ve asil bir kadının gözüne girmek için kavga eden şövalyeleri seyretmek © üzere toplanmış civar şatoların * uşak ve yanaşmaları idi. Deran, Bar)... Za A & ük » seyyar hastam esi” önünde develerin işer GÜZEL PRENSES GÜZEL PRENSES İspanyol birdenbire doğrularak Lâ-| lenkaya dikkat ve hayretle baakrak: — Pek tuhaf.. Nasıl oluyor da Kont Riberanın Kiz: Sinyorina (o Biyankaya burada tesadüf ediyorum. | Petra, İspanyola cevap verdi; — Aldanrıyorsun (o destum, Bu genç kız bizdendir. Adı da Lâlenkadır. — İşte bu garip. Ben odünyadı bu derece benzeyiş görmedim. Emin olu- nuz ki Lâlenkanın bir çingene kızı ol- duğunu bilmiyenler asil bir İspanyol) â- ilesinin kızı olan Bifanka zannederler. Çok garip, çok garip... Petra; — Olabilir, dedi. Dünyada İnsanlar eş varadılır derler, Bir çingenc de asili bir İspanyol kızına benziyemez mi? Bu sırada Lâlenka, kendisi hakkın. da bu İspanyolun söylediklerini iştimiş n adamın gö şünden hoşlanma- diğ için oturduğu yerden kalkarak w- zaklaşmıştı. Petra, İspanyola sordu: i — Eh... Söyle bakalım. Beni O harı harıl aramanın şu mühim sebebini? İspanyol, ocağın etrafında bir halke l ederek oturmuş olan kızları uzak yle bir süzdükten © sonra cevap Petra, sordu: — Nedir bu kârl: dediğin iş? İspanyol, çingene reisinin kulağına doğru eğilerek yavaşça: — Kadın ticareti, Çingene reisinin yüzü nefretle buruş tu: — Demek insan eti ticaretine başla dın? Bu, çek iğrenç bir iş. Ben çinge- ne olduğum halde bu işten çok nefret ederim. Böyle para (o kazanmaktarı ise açlıktan ölmek daha hayırlıdır. Misafir İspanyol, reisin kulağına doğ ru eğilerek ziyaretinin ( sebebini izah etti: — Beni dinle. Ben (o seçmek şartile ara saçlı bir kaç genç kıza ihtiyacım | var. Bunu bana sehin tedarik edebilece- gini ümit ettiğim için buralara kadar geldim. Bü işten kazanacağın para ile Âdeta zengin olacaksın, Çingene reisi Petra nefretle muhata- bın yüzüne baktı: İ tu, Beynim yanıyordu. Kucağında ç0-' cuğu hulunan bir kadına tecavüz edebi- Jen bu adamı dişlerimle tarnaklarımla boğup parçalamak istiyordum. “Bu sırada birden ışıklı pencerenin Sam: büyük bir gürükü ile (okırıldı. Sonra pencere, içildi. Gördüğüm man- Zaranın dehşetinden tüylerim iğne gibi dimdik oldu. Gözlerim karardı. O feci Manzara bütün dehşetile gözümün ö- Münde canlanıyor, fena oluyorum. Dost Tarım, durunuz biraz dinleneyim... Çingene reisi Petra, anlattığı hâdise- İn bütün heyecanını yeniden yaşıyor- Muş gibi teessürden boğulma derccele- rine gelmişti. Gözlerinden yaşlar yuvar lanıyordu. Hikâyeyi dinliyenler çok omütcessir “olmuşlardı. Lâlenka (ağlıyor, Sanşo Perz ile falcı Debura mücteessir na- #arlarla biribirlerine bakışıyorlardı. Biraz sonra Petra, kendini topladı Gözlerinden kıvılcımlar saçarak hikâ- Yesine devam etti: “ — Evet, gördüğüm © manzâra çok) kunçtu. Kucağındaki yavrusuna sım sarılmış olan karımın pencereden atlamak istediğini gördüm. Bu sırada ŞatoneX avlusunda idim. Fakat hiç bir $€7 yapacak bir halde değildim. He- Ni karıma kendini atmiaması için ba- Bardan, onu kurtarmağa geldiğimi söy- <dim. Kulenin yüksek penceresinden Karımın ioliyen sesi: “Geç kaldın, çok Geç kaldın. diye beynime © yıldırımlar Gibi Şârpta. Bunu müteakip (o Ksarayı, sevgili kanımı havada birkaç takla atar- m. sonra da bir külçe halinde ayakla iü dibinde gördüm. Karım kendi ka © Çocuğumuzun kanı içinde yüzü- > Her ikisi de parça parça olmuş» istedim. Fakat karımla çocuğumun ce setlerini bırakamıyordum. Nihayet on- ları adamlarından birile hayvana yük- liyerek çadıra gönderdim. Sonra yanım daki silâhlı zdamlarla şatoya (o hücum ettim. Kapıları kırarak içeri (o girdik. Her tarafı aradık, kiraseler yoktu! “Şatoda cank bir mahlüka rastlama- yınca adamlarımla her tarafı (elimden geldiği kadar tahrip ettim. Koca şato: nun içini bir harabeye çevirdim. “Sonra çadıra döndüm. Karımla çocuğumun cesetlerini bağrıma” bastım. Şafak sökerken ormanda açtığım çuku- ra gömdüm. “ Sabah oldu. Şehrin Oo muhafızı bir sürü polisle bizim bulunduğumuz yere geldi. Ona: "Sizden adalet istiyorum,, dedim ve hâdiseyi anlattım. Muhafız bana, karmmını şatoya götürülür götü mez kontesin kıymetli bir elmas iğ ni çaldığını ve bunun Üzerine - kontun onu kuleye kapatarak muhafızlığa ha- ber gönderdiğini ve karımın da gireceğini anlayınca kendisini penceresinden aşağ idâtmış olduğunu, zindana girmek istemiyorsam çadırları» mızı söküp hudut dışına çıkmaklığımızı söyledi ve: “ Çingene kızı yok değil ya, birini kaybettinse on tanesini zlırsın!,, dedi. “Bizi korkutarak alelicele Sevil şeh- rinden uzaklaştırdılar. İşte dostlarım. o gündenberi o şatonun meş'um kulesi ve o kulenin üzerinde (parlayan kanlı intikam yıldızı biran gözümün önünden gitmiyor. İçimden bir ses yedi seneden beri intikam diye haykırıyor. Bu intika- mı almadıkça ölmiyezeğim. İşte nihayet intikam almacak gün geldi. Bu facianın şahidi olan Sanşo Perzin bu akşam bizi ziyaret etmesi buna işarettir. Çingene reisi Petra biraz durdu. Son — Aldanıyorsün. Dünyada hiçbir çingene böyle bir teklifi kabul etmez. Geçirdiğimiz bu sefil hayat (yaldızlı saraylara bie tercih etmezler. Hem ya- vaş konuş. Bizim çocuklar (o duymasın. Sonra misafir ol. nu unutarak dün- yada bir mislini görmediğin bir şekilde seni cezalandırırlar. — Peki canım. ben bu uzun yolculu- ğu senden böyle bir cevap almak için yapmamıştım. Fakat ne yapalım. Ma- demki böyle imiş. Zarar yok.. O halde sana başka bir sey teklif edeyim. Bunu da reddetmezsin sanırım. Artık oOKont Riberadan intikâmını alabilirsin. — Niçin şimdi de daha sonra değil?, İspanyol, şeytanlık ışıklarile parla- yan gözlerini çingene reisinin gözlerine başladım.| dikerek maksadını izah etti: — Elinizde şu genç ve güzel Lâlenka hapse kulenin — Size bir hayli altın kazandırmağa geldim, Bunu işiten ihtiyar falcı kadın Debu- Tanm ağzı sulandı, gözleri parladı; — Ne âlâ, dedi, Bunun için ne yap- mak lâzım muhterem misafir. Misafir, anlattı: —Biliyorsun ki o felâketli geceden | sonra Kont Ribera beni oda hizmetçili- ğinden koğdu. Bir hayli sefalet çektim İspanyada hiçbir iş bulamaz hale gel; dim. Nihayet kârlı bir işe Bundan çok memnunum. “Küleye atılarak o alçağı | boğmak