Öhlisalib F. muh 1atebele'i ———.. ıı 917 ” Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brown Collins, Meşhur seyyah ve muharrir &ovveli Thomas ) Türk taarruzu bir buharlı silindir gibi şaşmadan, durmadan ilerleyip geldi Güneşin altında iki bin süngü ve kılıç parlıyordu N kısımların hulâsası; Ellizer, Türk hücumu karştemdeki vaziyetlerinden Türkler biran lârma ra vermeleri Üzerine #muşlardı. Çünkü bu (ozaman zar Beriden gelen yeni İngiliz kuvvet Türklerin rie'at ötmelerini temine a ley burada kalamadı. Kendisini A çağırmışlardı. Orada şefin Verdiği bir kâğıttan Londrada bir 7 cazummun yakalandığını üzerin Stan evraktan da Fon Kresin yeni Micuma geçecekleri yazını bulundu Öğren. Güney bu hücuma mu “ak bazarile bakıyordu. Çünkü in #eferleri pek ehemmiyetsiz olmu! Bu hakıki bir darp olamazdı. Oya 5 İserübe olabilirdi.Şefi Türkler üze bir uçuş daba yaparak melice al Muvafık bulduğunu söyledi O da kin izin verdi. 11 tayyarelik bir e havslanarak Elarişo gittiler ve Türk tayyare hangarlarını bom ar Bu uçuşta o Stayysrelerini * de buna mukatii iki tayyare e Haaa kaybetmişlerdi. Bu barpte Arkadaşları da yere inmek mecburi Müd kaldığı için Türklere esir olmuş ... İm giddetii hücumlar . EN doğru döndük. Giderken yol tayyaremizin de kumlar üs- İsmin olduğunu EE Görtü- nürde Pilot Van Rynvelt yoktu, Üzül. düm, ancak yere indiğimiz zaman bu Üzüntünlün beyhude olduğunu anladım, Grant Dalton oradan geçerken düşen tayyareyi görmüş; o da kumların Üs- tüne inerek, pilotu kurtarmıştı. Akmımızın bir zafer mi, yoksa ağır zayiat mı olduğunu bilmiyorum. İki Türk tayyaresine, karşı üç tayyare kaybetmiştik. Fakat iki hangarı yak - miş ve daha birçok zarar vermiştik. Bundan başka Türklerin maneviyatını azıcık olsun odam Yen ee in Çölde artiziyen kuyuları açılırken bilyük bir taarruz hazırlamakta oldu- ğu bir sırada bunun çok büyük bir &- hemmiyeti vardı. Süveyş kanalını kesmek işinin “ya şimdi, ya hiçbir vakit, meselesi oldu- ğunu Von Kress çok Iyi biliyordu, bun- dan başka Mısır kuvvei seferiyesinin Filistini ele geçirmek gayesini de her halde hissetmiş olacaktır. Türkler Katya felâketinden sonra buradan çok da uzakta olmıyan Roma- nide gene üzerimize çullandılar. Roma- ni Sina göllerinin büyük harplerinden biri olmıya namzetmiş. Bu harp ya bi- zi kurtaracak, yahut da mahvedecekti! Ben tekrar toprak üstüne inmiş ve Avustralya hafif süvarilerinin sipere —14— girmiş oldukları Merdit adını verdiği-j miz tepeye yerleşmiştim. Türk taarruzu kocaman bir buharlı: silindir gibi son müthiş hücuma kadar şaşmadan ve durmadan boyuna ilerli- yerek geldi. Siper kazdı ve topçusunu bekledi. Beklerken de azar azar İlerle- mekte devam etti. Öğleden sonra saat üçte onları gör- dük. Güneşin altında iki bin süngü ve kiliç parlıyordu. Sonra da hücum ettiler! Çarpışmanm çatırtısımı bile işitebilirdiniz. Büyük rütbeli bir Avustralyalı, bir tümseğin Üstüne sıçrıyarak Kahireden Dilimize çeviren: A. E, — Haydi çocuklar davranm!. Diye bağırdı ve müdafaa onun çey- resinde kuruldu. Bu harpte Türkler ge riye itildiler. Ölümle yüz yüze Gece oldu. Türkler bermutat cena- hımızı kuşatmıya uğraşmışlardı. Bütün gece kuvvetlerimizi takviye etmeye uğraştık. Bu benim vazifemdi; kıt'a- ları biribirine temas ettirmek işini görüyordum. * Lowland fırkasım ars- mak için kumlara bata çıka yürürken çölde yatan bir adamın üstüne bas- tım. Bir an için onu ölü bir adam sandım. Ölü geğildi. Ağzından arapça bir küfür savurdu; sonra da korkunç bir sessiz» likle ayağa kalktı. Arkasından iki ki- şi daha sıçradı. Her üçü de uzun bıçak- larını çekerek üstüme saldırdılar. Galiba bir ileri karakolun kucağına düşmüştüm. Geriye atlıyarak koşmaya uğraştım. Üçü de bıçaklarını sallıya - rak soluk soluğa beni takip ediyorlar- âı. Ayağım kumda burkuldu; beni mu- hakkak ölümden kurtaran mucize on - ların da ayni yerde sendelemeleriydi. Bunlar üç kişi idi ve Araplar kumla- rın üstünde benden çok daha emniyet- li koşabilirlerdi. Çabuk düşündüm; ta. bancamı kaldırarak ilk Araba ateş et- tim. Onu vurduğumu sanmıyorum. Hat İİ vurabileceğimi ümit bile etmemiş - ım GÜZEL PRENSES —Sizin adınız Marko Zingara | de dl mi? Zingara, bir adım geri (çekildi. Ku- mandanın kendi adını bilişinden şüphe- lenmişti. Bu alelâde bir pasaport müa- Yenezine benzemiyordu. Cevap verdi: — Evet, benim. — O halde sizi kral hazretlerinin em- tile tevkif ediyorum! Bu fena haber Zingaraya (yıldırım tesiri yaptı. Sarhoş gibi olduğu yerde sallandı, Sonra kendini toplayarak: — Herhalde, dedi. Bunda bir yanlış» İik olacak. Çünkü ben ne hursızım, ne İ€ câni, Beni nasıl tevkif edersiniz? Ne bakla? — Madem ki isminiz Marko Zingara- Tevkifiniz için kralın emri vardır. Bünda hiçbir yanlışlık olamaz. İşte e Mirname de burada.. Sonra bu gece bu- Tadan geçeceğiniz de yarılı olduğuna Böre yanlışlık olamaz. İ —Peki, yanlış olmasın. Bu tevkifin sebebi re? Burada ne kadar kalacağız? Zingaranın bu sualine kumandandan €vvel gelin cevap verdi: — Ölünceye kadar! Zingara, hayretle başını çevirince du- Yağı açmış olan gelini gördü. Bu An- mA değil, Düşes Vera idil. Zingara, ömründe böyle bir hale uğ- Tamamıştı. Yüzü evvelâ sapsarı, sonra da mösmor kesildi. Olduğu yerde dön-! ı Muş gibi kalakaldı. Bu sırada düşes Vera kumandana: — Kumandan, dedi, Beni tanıyorsu- Duz değil mi? Kumandan hürmetle eğilerek düşesi selâmladı. Sonra: — Asil Madam Le Düşes Verayı ta- Miyorum. — Evet. Bu adam tehlikeli bir câni- Mn, Füleümete karşı pek büyük bir cü- rüm işlemiştir. Biran evvel babam kral hağretlerinin emirlerini infaz ediniz. Kumandan: — Emir tamamen tatbik edilecektir müsterih olunuz düşes, dedi. Sonra «- mir bekleyen zabite dönerek: — Ellerini arkasına bağlayınız. Ayak- larma da zincir vuracaksınız, Zingara, düştüğü şaşkımlıktan kendi- ni toplayamadan odaya giren iki asker ellerini yakalıyarak arkaya (o kıvırdılar ve sıkıca bağladılar. o Zingaranın ekl başına geldi. Müthiş bir hiddetle Ve - ranın llzerine atılmak istiyerek haykır dı: — Cehennem zebanisi.. Beni nasıl da aldattın.. Şimdi de hapsettirmek istiyor sun ha.. Ah mel'un... Vera, hiç aldırış etmedi Dudakları ü- zerinde bir tebessüm dalgalandı. Bu sı- rada içeri giren üç gardiyan ucunda ko- caman bir gülle takıl olar bir zincir ge tirdiler ve hemen Zingaranın aâyakları- ma bunu taktılar, Zingara birden yerin- den fırlıyarak kaçmak istedi. Fakat geç, kalmıştı. Çünkü askerler ayaklarını $i- ki sıkı yakalamışlar ve zincirlerle ağır gülleyi takmışlardı. İhtiyar kumandan Zingaraya: — Mösyö, dedi. Makkümiyet emirna menizi size bir kere okumak ve tebliğ etmek vazifemdir. Dinleyiniz. Bundan sonra kralın mühür ve imza. Mint taşıyan emirnameyi yüksek sesle okudu. Emirnamede, Zingaranın, kraj hanedanı aleyhine fesat tertip ettiği i- gin müebbeden zincire vurularak zinda- na atılması ve ıslahı nefs etmesi için üç ayda bir de riyazet hepsine konulması irade olunuyordu. Zingara, hiddetle gürledi: — Mücbbeden hapis ha.. Beni ömrü. mün nihâyetine kadar karanlık bir mah GÜZEL PRENİ 125 Güzel prenses O1 : Vera, hemen okendisi de soyundu. Annanın gelinlik elbiselerini arkasına geçirdi. Tacı da itina ile başına yerleş-| tirdi. Sâçlarınm rengi pek görünmesini diye onları da duvakla iyice örttü. Bi kılığa girince Annadan hiçbir farkı kal mamıştı. Çünkü esasen O Annaya çok benziyordu. Yüzü tül ile de örtülü olun ce artık tanınmasına imkân kalmamıştı. Uşak Jan, hemen elindeki paketi çöz dü. Buradan büyük bir çuval (o çıkardr. Sönra Atmayı bükerek bu çuvalın içine soktular, Çuvalın ağzını uçkurluk gibi evvelse hazırlanmış olan ipi ile büzdü- ler. Veranın mantosunu da hemen bir paket yaptılar, Sonra Vera uşağına: — Göreyim seni, kimse . görmeden götür... Ormana bırak. Haydi çabuk ol. Ormanda çuvaldan çıkarır, salıverirsin Bunun üzerine Jan içinde Annan bulunduğu çuvalr omuzuna aldı, Hanı- mınm elbise paketini de eline (Alarak kapıdan bahçeye çıktı ve kilisenin açık duran kapısmdan görünmemek için du. var kenarından doğru yürüyerek bah- çe kapısından da dışarı çıktı. Görenlerin şüphelenmemesi için telâş etmeden fa- kat hızlı adımlarla köyden (o uzaklaşp ormana yaklaştı. Bu sırada çuvalın içinden söylendiği işitildi: — Merhamet edin, beni suya soku- nuz. Beynim yanıyor. Oynamak (İste rim... Cellât me geliyor. Gitmem.. Git- mem. Bugün düğünüm var. Kilisede bulunanlar gelinin hâlâ dua smu bitirip dönmediğini görerek sabır- sızlanmağa başlamışlardı. Hele Zingara için geçen her dakika bir asır kadar u- gun geliyordu. Nihayet sahte gelin Vera bir eksiği olup olmadığını anlamak için (üstüne Annan başına acele bir göz getdirdikten sonra elbise odasından çıkarâk diğer ağır kili- seye girdi. Papazm önünde-durdu. Pa- paz önün elbise odasında bekliyen zen- gin düşesten iyi bir hediye aldığını zan- nederek memnun oluyordu. Hattâ ya- yaşça onu tebrik bile etti < Böylelikle günah çıkartmak için kendisinin elbise odasına gelmemiş olmasının: ». sebebini izah etmiş oluyordu. Sonra gelini elin- den tutarak mecrasimin yapılacağı yerde duran Zingaranın yanına götürdü. Zingara, nihayet sevgilisinin duasını bitirip döndüğünü görünce (rahat bir nefes aldr. Bundan sonra genç kızlar ta- ganniye başladılar. Bu şarkılar bitince ganniye başladılar. Bü şarkılar bitince papaz onlara ayrı aytı biribirlerini Ozeve ve (o zevceliğe kabul edip etmediklerini sordu, Aldığı muvafakat cevapları üzerine de dini â&- yini yaptı. Merasim nihayet bulmuştu, Kilisede bulunan halk dağılmağa başla. dı. Bu #irada bir kenarda duran ihtiyar Sosel kendi kendine şöyle düşünüyor. du: —Nihayet oyunu kazandık. (Düşes Vera, şimdi hangimizin tuzağa düşece- ğimizi göreceğiz.. İşte nihayet o senin çok korktuğun Anna (oğlumun karsı oldu. Yarın da saraydaki yerini alacak, İşte o zaman sen neler olacaksın, neler, Gelin ve güvey kiliseden çıktılar. On- ları ve mendil sallamaları arasında hâ- pıda bekliyordu. Oraya toplanmış olan kövlülere başlarile toptan bir veda &elâ mı verdikten sonra arabaya (o bindiler, Araba genç kızların ve köylülerin alkış lar we mendil sallamaları arasında has reket etti, Sosel, oğlunun hiç olmazsa kendisi ne biz işatetle veda etmesini beklerken böyle bir şey olmadığını görünce biraz