15 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b Hatıra.la.rmı ânlatan: Alman korsan ge misi : B * süvarisi " kurlüli Kont Feliks fon Lukner “Deniz dlla — 235 — ı Nekadar beyaz çamaşır varsa peçete ve masa Örtülerine varıncaya kadar hepsini güvertede sallamıya başladılar | Vapur yangın manzarası karşısında da hissiz kalamazdı, bize yaklaştı. Ben - de emir verdim: — Harbe hazır olun gocukla.r' K ! Tayfalardan otuzu tüfeklerle müsel- lâh oldukları halde küpeşte arkasına — siper alarak gızlendıler Top ve mit- | ralyozlar hazırlandı. - — Janet hazır ol! ' Kadın kılığına giren tayfa güverte- (de aşâğı yukarı dolaşmıya başladı. Gemi bize iyice yaklaşınca işaretle - — Ne var? Yangın mı çıktı? Cevap vermedik. Vapur biraz daha yaklaştı. Şimdi — tam sirâsı... Alman harp bandırası, yaka ipinde beyaz ve kırmızı renkli korsan gidoni olduğu halde direğimiz- ; de yükseldi. Umumi harp içinde kor - — gsan gidoni kullanan yegâne tekne, De- - niz Kartalı oldu. Bu gidon kırmızı ku- — maştan birkaç metro uzunluğunda, fa- gok ensiz bir bayraktır. Ucunda 4| K | kafası şekli vardır. Korkunç değil mi? - Janet de ayni zamanda sarı takma ııaçlum çıkarıp eline almış, robunu . çıkararak altında Alman as - “keri kılığımda meydana çıkmıştı. Ge - | Mmideki telâşı sormayın. Herkes bağı- — Tiyordu: — Âlmanlar!.. Almanlar!.. e| K l mlikalarma koşuyorlar, fakat şaşkm- hktan filikala.n indirmeye muvaffak ettfk Artrk teîsızle imdat.isteyip bizi ele vermek imkân - — larmdan da mahrum kaldılar. — Kaptan mütemadiyen emirler veri - yordu, dinliyen kim? Müretttebat da yolcular kadar telâşlanmışlardı. Kap- tanm topçulâra emir verdiği anlaşılı- yordu. İngilizler harp içinde bütün bü- vapurlara tahtelbahirlere ve tor- lara karşı kenidlerini müdal'aa için *op yerleştirmişlerdi. Karşımızdaki ge- - >ide de top olduğu muhakkaktı. Bina- — enaleyh toplarmı kullanmıya vakit bı- — rakmamamız lâzım... Du'eklerde bulunan üç tayfamız fonlarla %ıpmm dikkat! — Gemidekilerin korkudan ödleri kop- mnştu Bağrıştılar: — — No torpedo! No torpeda! " Nekadar beyaz çamaşır varsa peçe- | te ve masa örtülerine varıncaya kadar j Ifepiımı güvertede sallamıya başladı - |lar. Ahçıbaşı da beyaz önlüğünü ba- /| şinm üstünde çevirmekteydi. — İkinci bir emir verdik: - — SBakin durun, yoksa sizi torpille- yiz! - Çit yok. Hemen filikamızı on beş e Na mükemmel megı' Salondaki zarif / mobilye, nefis Halrlar, güzel bir piyano 'koııan gemisine geçti. Niçin bunlar: —da gemiyle beraber birakalım? Yazık değil mi? Üstelik “Deniz kartalı,nda: kileri eğlendirmek için işimize de çok yanyacnkîardı — Geminin evrâktnı tetkik ederek öğ- ik ki kıymetli eğya taşımaktadır. arada 2000 sandık Kliko marka *.'-î mpanya ile 500 sandik eski konyak Bunları da taşıdıktan sonra ge- Ü 'Jl.i p vard S ,!. yı dinamitledik. Koca tekhe son se- yahatini kıc taraftan denize gömülmek etiyle yaptı: * | Bu sırada kaptan gemimizi tetkik etmekteydi. Yanıma yaklasarak sordu: — — Şu eski sistem taoptan başka silâ- amız yok mu?. — Hayır! - — Torpilleriniz nerede? - — ; — Torpilimiz yok! Megafonlaı:la ha- 5L — karmızı'zemin üzerine beyaz bir ölü| Biribirlerini itip kakarak tahlisiye yfı.yla denize indirdik.. Gemi müret. | tı birkaç seferde gemimıze taşın- | — No torpedo? e ; İngiliz kaptanın yüzü sararamıya- cak kadar kırmızı olduğu için evvelâ mavileşti, sonra morlaştı. Zavanı yu— züme dehşetle baktı: İ — Allah aşkma kaptan, bunu baş- kasına söylemeyiniz. Yoksa halim ha- rap! tik. Nefis bir geceydi, Bütün mürette- boşaltmağa koyulduk. — Cenup rüzgâriyle şışmış olan yelken lerimizin verdiği süratle ilerliyen “De- niz kartalı,, nda korsanlar bu gece eğ- leniyorlar. Saf ve berrak gökyüzünde ihtiyar ay yusyuvarlak çehresiyle bize gülümsüyor. Öyle keyifliyiz ki... Son batırdığımız vapurdan alman - piyano ve birkac kemandan mütesekkil bir or- kestra “Es cenup rüzgârı es!,, parçası- nı calıyor. Yarın ne olacak? Silâhımız herhan- gi bir harp gemisine nazaran hiç yok | (Devamı var) Cenuba dog'ru yolumuza devam et- “bat toplanarak gündüzün elde ettiği - | miz şampanya şişelerinin bir kısmımni|. yıldızlar bize dostça göz kırpıyorlar, |. ve armonyoma ilâveten bir viyolonisel | * P 15 İkinciteşrin — 1936 Macera ve aşk romanı — ğğ “Yazan : ('îıâ-Nü Geçen kısımların hulâsası: - Yedi gemisile Habeş sahillerinde “iş yapmağfa,, çalışan esir taciri hacı Mus tafanın İsveçten — gelme — sarışm ve hayli yaşlanmış bir gözdesi vardır. Hav vâ isimli bu mühtedi kadm, artık. esir tacirine fazla balta olmağa başlamıştır. 'Halbuki, hacı Mustafa, eskiden Havva dan pek çök zevk âlırdı. Ona, eski ma ceralarını anlattırırdı Havva, nice ma ceralardan sonra, Tatarlar tarafından sâtılıp Türkler ımımı düşüşünü şöyle anlâtır! * . — O havalide pek çok Türk vardı. Bun- lar, sarışın ,kadınlara meraklzydı!ar Hem sonra, belki beni alırlar, daha ce- hat ettirirlerdi. Sahibim Tatar, arzu- 'mu yerine getirdi. Beni sattı. — Kime? — Yeniçeri Ayvnullaha.. — Nasil adamdı? : — Tam erkek... Onda, Isveçtekı ez- 'mer bahriyelilerin zevkini — buldum... Beni İstanbula kadar da getirdi... Lâ- kin maymun iştihalrymış... Tadı da- mağımda kaldı.. Ağza tad, boğaza fer- yat... Pek kisa bir zaman içinde ben- ,den soğudu... Zira, diğer cariyeleri de VAT Hem, Çerkes ha.lay:klarma pek #nuba, İstanbula, sıcak iklimlere seya-| kat sen, sen Hacı Mustafa... Sen onla- rın hiçbirine bakmıyacaksın... Sen, ya- bancı hiçbir kadma bakm:yacaksm Anlıyor muüsut1? Delikanlı, başını İsvecli kadinın kü- cağına yatırır: — — Anlıyorum.. Bakmiyacağım!.. - diye mırıldanırdı;. dı... Esasen, cariyelerin'en iyisi, baba- sı Hacı Bilâlin haremsarayındaydı. Bülüğa erdiği gündenberi ise, babası, onu, bu gemiye uğratmaz olmuştu. '"Oğluna iyi bakan Havvanın Mustafayı diğer kadmmlardan ayırıp kendine has- retme siyaseti, ihtiyar kurdu memnun etmişti: “Oğlan avare olmaz, işiyle gü- cüyle meşgul olur... Haremağası tica- retinde ustalassın elverir...,, diye düşü nüyordu. Hattâ, bu düşünceyle, Hav- vayı oğluna nikâhla bile aldı.. O tarih- ten itibaren de delikanlı, İsveçli kadı- nm pençesine büsbütünşdüştü... Düştü ama, kurtulmak çarelerini &- rıyordu, Babasının bir zevk geceıihden sonra, Mısırda, ansızın ölüvermesi, o- D ea .q_şr——f*_ *; —. Ha reyvler (Çıplak dansöz) Akropolisten beşeri- yetin kulağına haykıran — Sokrat gibi, Eflâtun gibi konuşuyordu. — Sırtındaki tülleri yere atarak olduğu gibi.. Doğ- duğu gibi görünmüştü. Şeffaf derisinin üstünde kızıl alevler gibi dolaşarnı elek- trik ziyası onun rengini ve hüviyetini saklryordu. Fakat, seyircilerin Tuhunu dolduran tatlı, sıcak sesi perde perde durmasını istemiyordu. Perde inerken herkes yurdu: — İsteriz.. Bir daha isteriz.. Ve sonsuz alkışlar.. Fakat o, bir daha çtkmadı İ Semra ertesi gece tekrar, — bahçeye koştu, Reklâmları gözden geçirdi. —Ne yazık, anne.. Dün gece (Çıp- lak dansöz) son numarasını yapmış. Bahçede kalabalık yoktu. dansöz)ün memleketine gittiğini öğre- nenler kapıdan dönüyorlardı. Semra da herkcs gibi dondu ş Onu sevenler, onu ailrçlâyanlar g!bı. /Jİiçini çekerek döndü. “Hayat bir yokuştur. Köşün 'hepiniz! Sormayın ötesindene var diye!,, Semra Kergün — (Çıplak dansöz)ün V vârlığmı du- larak tekrarlıyordüu. “Bu sözleri gelişi güzel çevu'mıştı Annesine: — (Çıplak — dansöz) 'bana - hayatm felsefesini okudu, diyordu. Ârtık yoku- 'şun Öötesini Sormtyacağım. “Hayat ma- 'demki bir yokuştân ibaretmiş. Her şey den önce bu yokuşu tırmanıp” çıkmak gerek. D türkçeye de .. e Enver Pağanın * aradığı kız! 'Semra, üç gündenberi misafir olarak bulunduğu Göztepedeki arkadaşı Semi- ihanın köşkünde, denize bakan bir oda- dine göyleniyordu;z Taği ; '— Babam öldü, gıttı Allah rahmet h L — an attıgnnız torpille? kâfi geldi! vur . BŞN yi e y v AA B eylp_iım ,Hayatta iken Karısımın we ço-. Semra arinesının îstediğl gençle tTtek Fistemiyordu ' yükseliyor ve seyirciler bu ilâhi sesin| : ş *aradım, durdum. Gene buraya kapan-i İÇıplak ğ “mısralarını ayni beste ile ve almanca o- | 'nm penceresine, dayaçmış kendi ken- . 'Tilikten ve Hele zühbelikten hiç hoşlan- imam. Fakat; bu kadar sessiz ve sönük © Dan miş. Ne olurdu? Bize de şöyle müteva- zi bir yuvacık olsun bıraksaydı. — Başı- mızı sokup oturür ve kira köşelerinde sürünmezdik. Semiha koşarak geldi: — Demindenberi — seni arıyordum, Semra! Biraz önce bana bahçeye inece- -Şini-söylemiştin... Ceviz — dibinde, çar- dak altımnda, yaseminler arasında — seni mış, kendi kendine neler söyleniyorsun? * Semira 'silkindi.. nüna ıarıld'ı' — Kararsızhk içinde bocalayıp duru- yarum. Semihacığım! Annemin ısrarla tçkhf ettiği erkekle evlenmek hiç de işi me, geIrrıyor Doktor Necdet biraz ha— şin ve.kaba bir adam., Ben ise.. İ —— Sen ince, hassas bir kxzsxn. Sem-| rat Necdetle evlenirsen bedbaht olur- sün ! Sakıtı ânnene uyup da — böyle'bir| çikmaza kehdini atayım deme! Vallahi pişman olursun sonra...! Hem neden büu kadar sıkılıyorsun sen? Annen amcanın 'yahında Ooturuyor. Sen de bizimle otu- rursunl Bütün hayatımız küçüktenberı ıcmnle beraber geçti. Görüyorsun ki, ,madın. ya., Biraz daha sabredersen, is- tediğinden daha âlâ bir erkekle evlene- bilirsin! 'miha.! Üç gün evvel biliyorsun ki yir- mi bir yaşımı bitirdim. Bügün mayısın dördü... Babam öleli tam bir yıl oldu "Aylar yıllara kalboldukça içimde gırıp bir merak” uyanıyor.: Hayatın umıu an Iamal: . dünyayı dolaşmak... İ Semiha kahkahayla gülmeğe başladı: » — Anlıyorum: Sende de macera a- ramak hastalığı yüz gösterdi. Bunu de- rinleşmeden tedavi etmeliyiz. : — Şakayı bırak, Semiha! Ben serse- youklarının - istikbalinii hiçaide düşünmek| vten farklı görmüyorum, Ve arkadaşının boy- “ve güzel bir Türk kadınma ihtiyacımız "War. Bu kadmın emin, ketum ve soğuk Bem bir hafta görmesem, deli gibi yol- F lara düşüp seni arıyorum! Sokakta kal-| - —— Ben kolay kolay evlenemem, Se-| — hir hayat içinde ya samayı da sürünmek|' aradıgm bir iş, Yazammn: İskender F. Sertelli —a — Peki, ne yapmak fikrindesin? Giz| li bir teşebbüsün varsa, herhalde beni de haberdar etmelisin! Ben senin dert ortağınım.. Elimden gelirse, yalnız bir arkadaş gibi değil, bir öz kardeş gibi, ıstrraplarını dindirmek isterim| — Vallahi hiçbir gizli — teşebbüsüm yok. Hayatımı çalışarak kazanmak isti- yorum, İşte o kadar... Semiha birden sevinçle arkadaşının yanına oturdu; - , -— İyi ki bu meıelçyı açtın da hatırı- ma geldi: Diün sabah babam giderken "kulağıma bir şeyler- fısıldamıştı. Sana söylemeğe unuttum. Daha doğrusu söy- lemek - işime gelmedi de ihmal — ettim. Biliyörsüun ya; babamın harbiye nazıri-| le”“arası çök iyidir. Geçen gün babama: “Bir Alman gibi almanta — konuşan ve Almanların âdetlerini çok iyi bilen genç kanlı olması da şarttır. Kendisini mü-|' him 'bir” vazife ile' Almanyaya gdnder- mek “istiyorüm !,, demiş. —. Baban ne cevap' vermiş? — Birdenbire seni hatırlamış: “Pa- şam, tam aradığınız evsafr haiz ve çok| namus!u bir aile kızı tamyorum'., de- açmamı tenbih etti. Semranm gözleri ışıldadı: — Akşama baban gelince söyle.. “İR: şaya hemen cevap versin., Bu işi yapabilirim ! eTit — Seni * kaybetmel: istemiyorum, Semra! Bu yaz birlikte gezeceğiz.. Bir ay sonra Yakacık... — Adalar.. Her yere seninle beraber gideceğiz. —— — Ayol ben ölmeğe gitmiyorum ya, bana verilecek vazife ne ise-onü yaptık tan sonra elbette gene buraya dönece- ğim, KF İ : — Ah, ne iyiz Ne iyi.. Almanyayı da göreceksin, Semracrğım! Tam senin Ve, bakmadı; da.. Senelerce bakma- | ben v Isveçli kadından aşk- oyununun bütün num ralarını tahsil eden Hacı Mustafa, üstad olmt ıImını acemi halayıklara talim edip sevabi girmek hevesine kapılmıştı - düşkün... Bu ince belli, kıvrak kızlar, İstanbulda daima önüme. çıktılar ve | beni perişanlığa uğrattılar zaten.., Fa-|- na bu fırsatı verdi... Cenazenin li.ı.şünun ferdasmda, karısına de — Havva... Tabit, artık, hare! ya geçeceğiz... O bahçeler, o si dalar, o hamam, hülâsa, ö hala .o haremağası hizmetkârlar hep olacak... İsveçli kadın, ömründe belki il olarak, yaş tahtaya bastı. Bu ! mın ortasında seyahat etmek pi şuna gidiyordu. O zamâna kada!l remsaray olsu., hacı Bilâlin diğ yük gemileri olsun, hep Akdeniz rakılırdı. Kara yoluyla Şap deni? şırılan, sade küçük gemilerdi. F$ ağaç kütükleri üzerine, zeytinyaj kerek bunlardan tekerlekli bir yol husule getirip Halice donann indirmesinden örnek - alarak, Mi şh!ndıld Süveyş kanalmın bulur ıahacıa.. Türklerden ve Araplarda rekkep bazı adamlar, ortaklaşa | bir denizin gemilerini öteki deni? çiriyorlardı. Hacı Mustafa da, £ nn ısrariyle, filosunu, bu hayli £ taralı ve müşkül kara yolundan İ denize indirdi! Öyle ya, bütün | nakil kısımları sökmek, hamalli taşıtmak ve gemiyi boş olarak, | direkler üzerinde aşırtmak kolay Fakat; bu işi yaptılar... Yaptılar ! cenup ikisinin de başına vurdu! haremsaray içinde ve bu sıcak m? ketlerin havasını koklarken, doğf -Hacı Mustafa, damarlarmdaki /| pek fazla fıkırdadığını hisıedi — Sonolordünbeori İktondisini oslı— : esireye artık isyan bayrağını Kü mak istedi. Babasından tevarüs € bu seçme hurilerin de artık | bakmalıydı... Bütün hayatmca bir kadına inhisar ettikten sonra, H! gervet, bunca samanın ne manasi lurdu? Hem, aradan seneler geçmiş, d kanlı, yirmi beşini haylidir aşmıs lunuyordu. On seneye yakmdır, İ li kadmdan, aşk oyununun bütün maraların: tahsil ederek üstat ol! tu. Bu kadar öğrenenler, ayni zaf da öğretmek isterler... “— Şu acemi halayıklara bir tâ de bulunayım!,, düşüncesi, bunun onda yer etti. Kavallıları cehaletten kurtıı'l sevap kazanmak istedi, zâhir... Taze kızları, o sabah, hamamda lamasının sebebi buydu. Halbuki, esir tacirinin üzerinde | düğü manevi saltanatm kuvveti! emin, Havva o sabah, gemideki bi sinin, bir ağacı altında, keyif sürü du... Habeş sahillerinden doğru ! hafif ve fakat ateş gibi yakrcı bif gârla sinirleri kamçıîandığı içîü dnemk bir daha: - — Hacıya söyleyin... Ben hami “gidiyorum... O da gelsin! - dedi. Ve, yerinden kalktı... Merdivenlere doğru, salmarak, yi . meye başladı, miş. Bunu bana gizlice söyledi ve sana || Husuaî hızmetindekı dört cariyt den İsveçli kadının ayaklarma kâf & TÜ sakaNa . —-. .Gitma suîtamm. Sarışın kadın, ewelâ. bunun: seb' ni anlıyamadı:. — Nereye gitmiyeyim" — Hamama, nultnmm. —- Niçin" /|-Hazin hazin yüzüne baktılar.. — — Nasıl?... Ne demek?.; Kim?e t'î Bu dört suali, dört cariyeden b rine ayrı ayrı sordu. Dört eaı'iyeş başlarını önlerine iğdiler. Ha.llerîî' itirafta bulundular: « di -.(Dewmw—odr) — Aldatılıyorsun, sulta.nm ae

Bu sayıdan diğer sayfalar: