- 2G — Iki eski sistem topumuzla mühimmatımız da şimdilik en dibe yerleştirilmişti Bütün bu hazırlıklardan sonra yapa cağımız bir iş daha, gemimize bir ad bulmaktı. Erkânmharbiye bu noktadı. beni tamamiyle serbest bırakmıştı. Aklıma ilk evvelâ “Albatros, ismi gelmişti, Albatroslar vaktiyle ilk sefe- rimde ölümden kurtulmama vesile ol- muşlardı. Lâkin bu isimde bir mayn gemisi olduğunu anlayınca vazgeçtim ve “Deniz şeytanı, ismini düşündüm ve nihayet “Secadler — Deniz kartalı” nda karar kıldım. Mürettebat mezuniyetlerinden geri çağrıldılar. Ne mükemmel mürette- bat! Böyle arkadaşlarla iki misli kuv- vette düşmanın hakkından gelebilir dik. Bütün mürettebat vatanları içir hayatlarını seve Seve feda edecek 20y' dan kahramarlardı. “Deniz kartalı,, bir sonteşrin gecesi Weşer'den çıkıp Şimal denizine geçti. Bu esnada ben de bütün mürettebatı Villbelmshafen limanmmn tenha bir noktasında toplryarak elimdeki liste ile yoklama yaptım. Eksik yoktu. Bir stimbota binerek yola çıktık. Bender başka kimse nereye gidildi ğini bilmiyordu. Hepsi merakta idi Soruyorlardı: — Nereye gidiyoruz? Cevap yok. Gözlerini dört açmışlar, etrafı gö- zetliyorlardı. Yelkenli bir gemiye ya naşılınca şaşırdılar. Kamaralarını ge- zince hayretleri büsbütün arttı. Gem. de konfor yerindeydi, hamak yerine hakiki ve rahat yataklar mevcuttu. Gemitin baş tarafmda ayrı bir kı- #ruda yerleri olan yirmi iç tayfa şa. Şıranlarm en başımda geliyordu. Ya- taklarınm yanıbaşında Norveç manza- raları, Norveçli köylü kızlarının re - Simleri asılı duruyordu. — Vay canma! Burada her şey Nor- veçli yahu! — Sen Norveççe bilir misin? — Evet. Sen? — Ben de! — Ben de! — Ben de! Yerleri geminin diğer taraflarında plan diğer arkadaşlarını ziyarete git- tiler. Orada hiç de Norveğ kokusu yok- fu. Geminin alt tarafındaki bu kısım- lara geçebilmek için muhtelif salon lardaki büytk dolapların döşemelerin- de mahreçler yapılmıştı. Gayet büyük olan bu dolapların içine icabında beş altı adamm birden girmesi mümkün olabilecekti. ş İki eski sistem topumuzla mihim- matımız da şimdilik en dibe yerleşti. rilmişti. Ertesi gün hareket ederek Amrun arkasında bekledik ve bu sırada gemi- ye kereste yikledik. Kereste yükü bi- hassa seçilmişti. Çünkü havaleli oldu. ğu için ambarların üstünü kapatacak KABIMLAR BERİ | ATE ARİ Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı" nın süvarisi Kont Feliks fon Lukner şekilde istif edebilecek yegâne yük buydu. Bu suretle geminin adamakıi- U kontrol edilmesi imkânsız bir hale geliyordu. Ufak çapta #ilâhlarımız için direk- lerde gizli yerler hazırlamış, direkle rin bazı yerlerini oyup üzerlerini bi- Ter düğmeyle açılan gizli kapaklarla örterek içlerine tüfek, tabanca ve el bombası ile resmi elbiselerimizi yer - leştirmiştik. Her geyimiz yolunda idi. İşler bu raddeye geldikten sonra mü rettebata rolümüzü ve vazifelerini ha- ber verdim. Norveçli kılığımı takıma - caklara rolleri ezberletildi. Sivil elbi seleri dağıtıldı. ” ii SU “Tüfek, tabanca ve el bombasi gibi silâhlarımını direklerin “içine gizle dikk, artık harekete hazırlanmış, müsait rüzgâr bekliyorduk. Yeni bir emir hareketimizi tehire bizi mecbur etti: “.— Doyçland tahtelbahiri dönünce. ye kadar hareket etmeyiniz.,, Ticaret tahtelbahirimizin Amerika seyahati dolayısile İngilizler oabloka hatlarını sıklaştırmışlardı. Bu sırada bizim hattı yarıp geçmemiz imkânsız- dı. Çaresiz bekledik. Bu bekleyiş günler, haftalar sürdü. Benzerimiz Mrletta Kopenhagdan ha- reket etti Bütün plânlarımız suya düşmüştü. Yolda bizi çevirecek her hangi bir İngiliz harp gemisine Malet- ta olduğumuzu söyliyemezdik. Söyle- sek telsizle Kopenhaga sorup vaziyeti öğrenebilir, hiylemiz bu suretle der hal meydana çıkardı. Bu vaziyette kendimize yeni bir ben- zer bulmak icap ediyordu. Loyd sigor- tası rehberini açarak başka bir isim bulduk: Karme.. Bütün evrakımızı bu yeni isme göre değiştirdik. Geminin bu) yeni ismini tekneye yazdık. Fakat mesele böylece halledilmiş ölmıyordu. Bu ismin hakiki sahibi Missi Roman Nakleden: Hatice Süreyya —s7. Ne muarımalı bir hali var.. Murad hâlâ bekliyor: Bu fscianım tiyat ro sahnesi gibi, somantik şekilde bit- mesini umuyor. Ah, eğer gitmesine mâni olsa... Taptaze gülümseyişiyle ve ürzu içindeki gözleriyle, (o eski te -| bessümü ve nazarlariyle): | “.- Murad, gitme, kal.. Bu yaptığım! sirf bir teerübeydit,, dese... | Delikanlı bunu umuyor ve bekliyor.| Fakat ümitleri boşa çıktı. | Kadının gözlerinde hiçbir simsek çakmadı. Bakışları ciddiyetini muha- faza etti, Muradı alıkoymak için tek bir harekette bile bulunmadı. Yalnız, merdivenin basamaklarını inerken; — “Ona,, mektup yazmakta devam edersin, değii mi? Eğer dostluğunuz İnkıtaa uğrarsa bana fena halde kızar. Yalvarır gibi, delikanlıya baktı: — Meraklanma.. Vaziyette hiçbiri değişiklik olmayacaktır. Diyen Murad, birdenbire: — Demek yalnız onu -düşünüyor- sun ?.. Yainiz onu. Lâkin, kadın buna cevap vermeden yürümeğe başladı. İşte, bahçe kapı. sından küçük patikaya doğru Yürü- yor. “Ona,. gidiyor.. Zira “onun,, ye- mek vakti geldi. HABER — Akşam postası »iellicens Servi, KARSI Bir TUR Hatıralarını anlatan ; EFDAS TALAT —z2aş— Yazan: Ayrılık acısının, içkinin, gençi müşterek buhranları içind. saatierce yuvariandık, kald Matmazel T... Hafifçe pencereyi vür- du. Biraz sonra genç bir kadın sesi du- yulde. Ermenice; — Kim o? diye sesleniyordu. Sevgi- lim kendisini tanıttı. Bunun üzerine de kapı açıldı, Elinde lâmba tutan genç ve güler yüzlü bir kız bizi karşıladı, Mat- mazel T... ile öpüştüler. Bir (o taraftan da yan gözle beni süzüyordu. Ben elim de paketlerle yağmur altında (o kapmın dışında aptal aptal duruyordum. Bizimki kıza sordu: — Annen yattı mu? — Şimdi yukarıya çıktı. Çabuk uyur. Belki de dalmıştır bile... Bu cevaptan hayli ferahladığı anlaşı- lan Matmazel T.. bana dündü, elimden tutarak içeri çekti ve: — En İyi arkadaşım matmazel H... — Bu d3 malüm! Diyerek bizi biribirimize takdim etti. Ev sahibesi olan Matmazel, orta boy lu, kumral güzelce bir kızdı. Elini uzat tı. Hürmetle sıktım, Fakat o ozamanki toyluğum herkesin nazar: ( dikkatini celbedecek halde idi. Ne bir komplirman sözü sarfedebiliyor, ne de kapının eşi- ğinden kopırdanabiliyordum. Bu halim onların da hoşlarına gidiyordu. Niha - yet matmazel 'T... elimden çekerek beni kapının bitişiğindeki odaya soktu.Bu © da sade bir surette döşenmişti, Fakat her şey temizdi. İki kız elimdeki paketleri aldılar ve: —Siz biraz istirahat edinir. Biz şim- di geliriz! diyerek çıkıp gittiler, Bir kenara iliştim ve onları bekleme- Ra a ma a ölan geminin nerede bulunduğunu bil- miyorduk. Telsizle bir sual bizi gene ele verebilirdi. Bir gün gazeteleri okurken bu şüp- hemizin ne kadar yerinde olduğunu anladık. Gazetelerde şöyle bir havadis vardı: “Karme yelkenlisi bir kruvazör ta- rafından yolda çevrilmiş, muayenesi için Kirkval limanma sevkedilmiştir.,. Ne talisizlik! Hesaplarımız gene altüst olmuştu. Geminin ikinci ismini de kazıdık. Şimdi yeni bir hile aramak lâzim geliyordu. Düşünmeğe başladık. Ani bir kararla hileyi ben buldum ve dör. hal marangozu çağırdım: — Paltenr alarak gel ve şurayı parçala... Tambuz parçalanmca tahta parça. larile üstün körü tamir ettik. Bir fır. tma geçirmiş süsünü takmmak feti. yorduk. Bu takdirde kiğıtlarımızın ıslanarak bozulmuş olması makul gö- rünebilecekti. Kamaraya (kovalarla su döktük. Evrakımızı ayrıca ıslak büvar kâğıtları arasında bir müddet bıraktık, mürekkepler : iyice dağıldı. f var) Otomobilini harekete getirdiğinin” ve! biran daha tereddüt ettiğinin farkın. da olmıyor. “.— Enise veda için gideyim”, diye biran düsünen Murad: “e Hayır!,, kararını verdi. Öyleya: Gitmek, buradan uzaklaş- mak daha hayıriı.. Artık bu kadar da anlayışsız değil ya: İşte, İsmet, ondan adeta kaçarcasına, (o Kurtulurcasına uzaklaştı. Onu istemiyor. Bu, besbelli bir şey.. Bir insana da bu kadar mu salint olunmaz ya.. Yoldan, evvelâ yavaş yavaş ilerle meğe başladı. İstemiye istemiye, yö- kuş aşağı kayıyor. Fakat, sonrs, makineyi açtı motör, sevinçle homur- dandı. Ufuklar, küçük arabayı sine sine çekti.. Yağmur kesifleşti.. Gece bastırdi. » La * İsmet, yağmurun altnda koşuyor. Yüzünü ve ellerini boşanan sağnafa açıyor. Göklen düşen bu rahamet, Artık başmı bile geriye çevirmiyor.|' onu, ruhuna kadar yıkıyor. ğe başladım. Dışardaki gürültülerinden ve ara ra kulağıma çalnan konuşma» basından -sofra hazırlamakta . olduklar anlaşılıyordu. — Nihayet yirmi dakike #ohra, ellerinde büyük bir tepsi oldu- ğu”halde çıkıp geldiler, Ev sahibi olar kız: — Affedersiniz sizi yalnız bıraktık diye özür diliyordu. Benim ise, sofradaki mezelere ve kar şımdaki genç kızlara baktıkça (ağzım sulanıyordu. Müthiş bir surette acıkmış tım. Onlar bakkaldan alınmış olan me- zelere evden de bir şeler ilâve etmişler- di, İçimden: — Şu teklif ve tekellüf kalksa da he- men bir yemeğe otursak diye söyleni- yordum. Bu da oldu, Sofra hazırlanır hazırlanmaz, matmazel T.. kolların: bonuma dolayarak yanıma oturdu: — Haydi bakalım, artık yiyip içelim, Bu gece düşünmek yok. Ev sahibi olan matmazel de karşımı- za geçmiş oturmuştu. O da bu vaziyet karşısında mütemadiyen gülüyor : — Deli kız, deli kız! diye söyleni - yordu. Matmazel H... koca rakı şişesini gö- rünce beni tiryakilerden sanmıştı. Şi - şeyi uzatarak: — Bunu açmak sofradaki erkeğe dü- şer, — Bir trpişonunuz'var mı? —Aaa, şişeyi siz tirpişonla mı açar- sanız, — Ya neyle açılır. Onlar bu husustaki cahaletime gülü- yorlar, Matmazel T... şişeyi o elimden kaparak: — Onun bu husustaki malümatı kıt- tır. Ben babamdan öğrendiğim gibi aça- yım da siz de görünüz. Ve önündeki havluyu şişenin altına yerleştirerek eliyle vurmağa (o başladı. Şeei bu hareketlerle kolaylıkla açıldı.! O bu muvaHfakiyetinden müftehirane! gülüyor, ben de aptal aptal bakınıp du ruyordum. Şişe açıldıktan sonra da ilk kadehlerin sulu mu, susuz mu içilmesi münakaşaları başladı. Ekseriyetle susuz içmeğe karar verdik ve kadehleri diktik. Üçüncü kadehlerden sonra meclisin ne- şesi büsbütün artmış bulunuyordu. He- pimiz her şeye gülüyor, her (şeyden neşeleniyordük. Ev sahibi O matmazel biz gelmeden yemeğini yemiş (olduğu halde bizim kızın ısrarı üzerine içiyor- du, O da bizimle beraber sarhoş olmuş tu. Bir saat kadar bu suretle © ve tatlı bir #lem içinde geçti. İki kız karşımda güzel güzel şarkılar söylediler. Şaka - laşarak, gülüşerek beni (o eğlendirdiler. Bir aralık ev sahibi dışarı çıktı, Çıkar- ken de: — Gideyim bakayım. Belki annemin Üstü falan açılmıştır, dedi. Odada Mat- — Vakit Beni bekliyor. Fakat bekliyor mu acaba?. Ya gel- “sarsılmış, Muradın burada bulunması yüzünden, Enis, onları başbaşa bırakmak İçin olur olmaz fırsatlarla hep dışarı çk- muştı. Bugün de doktorla beraber git- mişlerdi. j l “—. Yok.. Hayr! Bütün bu miina.| sebetsizliklere arlık bir nihayet ver. meli!,, Akramın tertemiz rutubetli havast- ni ciğerlerine bol bol çekerek, üzerinde! biriken yağmur damlalarmı silkiyor. “— Artık bitti.. Bütün hesapları te-| mizledim.. Yalnız ounum.... Adeta bir zafer nidası gibi bu ciüm- Ileri, kendi ruhtma doğru hevkıryor.! Biran, mazisinin ihtraslarma, he- yecanlarına avdet «debilecesini wm- muştu, Beş aydanheri Üzerine aldığı mukaddes vazifenin 'yanında; mazisi. mazel 7T... ile yalnız kalı ğım ve buna inzimam ede beni büsbütün beceriksiz muştu, Adeta sevgilimle de bir odada yalnız bu sıkılıyordum. Hattâ bir a düm: — Git bak bakalım, ar sız olmasın dedim,. Kız, bir şey söylemedi dakika sonra odaya dönd — Çok yorgun olduğu zanmış. Senden gıyaben d dedi, Biz, rakı sofrası başın mıştık. Yanımda, hayli kıllı sarhoş olan kız, ümi tin verdiği çılgınlıklar nunla arık ebediyyen O bü ayrılığın açısını hiç için aşkının bütün kudret olmak istiyordu. Ayrılık nin, gençliğin müşterek içinde saatlerce yuvarland Bir aralık ayılır gibi old bir ayak sesi geliyordu. $ İkiyi geçiyordu, Kanapeyı b bir rüyaya dalmış gibi mest bir halde sevgilimi d — Kalk, vakit çok geçt Bu sırada koridordan | — Çocuklar; ben size ki den uyumuşum, affedersi: Ve arkadan kâpı açılar: H.. içeri girdi. Elindeki dık. O, yukarıda biraz u kat kendinden —geçiverm kalmış olduğunu söylüyorl luktan biz harap bir halâ bunu İleri sürerek: — Sizi de çok rahatsız ederseniz ben gidip bir Sokağa çıktım. Yağmur açmıştı. Fakat ayaz paşa Bir araba bularak Matm dım ve Matmazel H... ya yola düzüdük, Bir müdd sız gittik. Kızcağız başını dayamış, dalgın yatıyord onu sarmış olan elime (Kİ döküldü. Baktım ağlıyord denberi sırf elindeki malü mek için oyaladığım bu gi bini hakikaten çalmıştım. — Ne oldu? eye ağl Bu sözüm Üzerine hıçkı narak daha fazla ağlamağ — Keşiri bu geceyi bera seydik. Seni (o unutamı yarm her şeyimi, anamı, Kİ da ederek burada kalacağ — Bu çılgınlık olur. De burada kalırsan ortaya çı duları düşün, nin yeniden hortladığını, ceğini sanmıştı. Birkaç le, kendini tehlikede görri “— Aşklar ve asklard tün karışık vaziyetler, he dak suda firtma!, diye &İ Daha hızlı koşmağa bi ların yaprakları arasmda, ısıklârın yandığını gördü geldi ki Bnis, sanki ; nuşuyor. Onu;'yanina di gibi. Iizmetçi kiz, yeni sark ni söyliyor: “Onu terket ettim... İsmet, ona bitap eder kendine: “— Ah bilsen kızım. ne İyi ettin., Küdm, büyük bir inş ların, kovalamaca oyunu ve kavuşmaları kabilinden İlk basamaklarma ayağı! girdi.. Yukarıya büyük çıktı: (D