Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İş ©YN İNi —— PT YAYAY — 'T v HABER — Akşam postası Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nin süvarisi Kont Feliks fon Luükner - —>ge Iki eski sistem topumuzla mühimmatımız da şimdilik en dibe yerleştirilmişti Bütün bü hazırlıklardan sonra yapa / cağımız bir iş daha, gemimize bir ad bulmaktı. Erkânıharbiye bu noktada beni tamamiyle serbest bırakmıştı. Aklrma ilk evvelâ “Albatros,, ismi gelmişti. Albatroslar vaktiyle ilk sefe- rimde ölümden kurtulmama vesile ol- muşlardı. Lâkin bu isimde bir mayn gemisi olduğunu anlayınca vazgeçtim ve “Deniz şeytanı,, ismini düşündüm - ve nihayet “Seecadler — Deniz kartalı” nda karar kıldım. Mürettebat mezuniyetlerinden gerı çağrıldılar. Ne mükemmel mürette- bat! Böyle arkadaşlarla iki misli kuv- vette düşmanın hakkından gelebilir- dik. Bütün mürettebat vatanları içir -» hayatlarımı seve seve feda edecek soy- İ —dan kahramanlardı. - “Deniz kartalı,, bir sonteşrin gecesi Weser'den çıkıp Şimal denizine geçti. Bu esnada ben de bütün mürettebatı Villhelmshafen limanmın tenha bir noktasında toplıyarak elimdeki liste ile yoklama yaptım. Eksik yoktu. Bir stimbota binerek yola çıktık,. Benden başka kimse nereye gidildi- gini bilmiyordu. Hepsi merakta idi. Soruyorlardı: — Nereye gidiyoruz? Cevap yok. Gözlerini dört açmışlar, etrafı gö- zetliyorlardı. Yelkenli bir gemiye ya naşılmca şaşırdılar. Kamaralarını ge- zince hayretleri büsbütün arttı. Gemi- de konfor yerindeydi, hamak yerine hakiki ve rahat yataklar mevcuttu. Geminin baş tarafında ayrı bir kı- : âuııdıı.wıdwhn yirmi-üç tayfa şa- qı;'ğı_ı]_llJ,îIü en başında geliyordu. Ya- taklarınım yanıbaşında Norveç manza- raları, Norveçli köylü kızlarının re - T *ıimleri asılı duruyordu. — Vay canma! Burada her şey Nor- — Sen Norveçqe bilir misin? — Evet. Sen? — Ben de! — Ben de! — Ben de! Yerleri geminin diğer taraflarında ' Oyplan diğer arkadaşlarını ziyarete git- — Tiler. Orada hiç de Norvet kokusu yok- "ti Geminin alt tarafındaki bu kısım- 5 arzu içindeki gözleriyle, (o eski te - | bessümü ve nazarlariyle): — “— Murad, gitme, kal.. Bu yaptığım | ._;r faza etti. Muradı alıkoymak için tek | bir harekette bile bulunmadı. Yalnız, | Jara geçebilmek için muhtelif salon- lardaki büyük dolapların döşemelerin- —— de mahreçler yapılmıştı. Gayet büyük olan bu dolapların içine icabında beş altı adamım birden girmesi mümkün olabilecekti. 'r bi İki eski sistem topumuzla mühim- - Mmâtımız da şimdilik en dibe yerleşti- Ertesi gün hareket ederek Amrun : -— arkasında bekledik ve bu sırada gemi- ' ye kereste yükledik. Kereste yükü bil- | hassa seçilmişti. Çünkü havaleli oldü- Ğu için ambarların üstünü kapatacak *' I(ADIIII.AR BERNİi A AM IR / ...'Nakle-.den. Hatice Süreyya | reket etti. Bütün plânlarımız suya şekilde istif edebilecek yegâne yük buydu. Bu suüretle geminin adamakıl- lı kontrol edilmesi imkânsız bir hale geliyordu. Ufak çapta silâhlarımız için direk- lerde gizli yerler hazırlamış, direkle- rin bazı yerlerini oyup üzerlerini bi- rer düğmeyle açılan gizli kapaklarla örterek içlerine tüfek, tabanca ve el bombası ile resmi elbiselerimizi yer - leştirmiştik. Her şeyimiz yolunda idi. İşler bu raddeye geldikten sonra mü rettebata rolümüzü ve vazifelerini ha- ber verdim. Norveçli kılığını takına - caklara rolleri ezberletildi. Sivil elbi- seleri dağıtıldı. müsait artık harekete hazırlanmış, rüzgâr bekliyorduk. Yeni bir emir " hareketimizi tehire bizi mecbur etti: “— Doyçland tahtelbahiri dönünce- ye kadar hareket etmeyiniz.,, Ticaret tahtelbahirimizin Amerika seyahati dolayısile İngilizler abloka hatlarını sıklaştırmışlardı. Bu sırada bizim hattı yarıp geçmemiz imkânsız- dı. Çaresiz bekledik. Bu bekleyiş günler, haftalar sürdü. Benzerimiz Maletta Kopenhasdan ha- düşmüştü. Yolda bizi cevirecek her hangi bir İngiliz harp gemisine Malet- ta olduğumuzu söyliyemezdik. Söyle- sek telsizle Kopenhaga sorup vaziyeti öğrenebilir, hiylemiz bu suretle der. hal meydana çıkardı. Bu vaziyette kendimize yeni bir ben- zer bulmak icap ediyordu. Löyd sigor- tası rehberini açarak başka bir isim bülduk: Karme.. Bütün evrakımızı bu yeni isme göre değiştirdik. Geminin bu yeni ismini tekneye yazdık. Fakat mesele böylece halledilmiş olmıyordu Bu ismin hakıkî sahibı Hissi Roman —— KP Ne muammalı bir hali var.. Murad hâlâ bekliyor: Bu facianın bir tiyat- ro sahnesi giBi romantik şekilde bit- meshu umuyor. Ah, eğer gitmesine mâni olsa... Taptaze gülümseyişiyle ve sirf bir tecrübeydi!,;, dese... Delikanlı bunü umuyor ve bekliyor. Fakat ümitleri boşa çıktı. Kadmın gözlerinde hiçbir şimşek çakmadı. Bakışları ciddiyetini muha- merdivenin basamaklarını inerken: — “Ona,, mektup yazmakta devam edersin, değil mi? Eğer dostluğunuz inkıtaa uğrarsa bana fena halde kızar. Yalvarır gibi, delikanlıya baktı: '— Meraklanma.. Vaziyette hiçbîr değişiklik olmayacaktır. Diyen Murad, birdenbire: — Demek yalnız onu düşılnüyor- suün ?.. Yalnız onu.. Lâkin, kadın buna cevap vermeden yürümeğe başladı. İste, bahçe kapı- sından küçük patikaya doğru yürü- yor. “Ona,, gidiyor., Zira “onun,, ye- da sade bir surette döşenmişti. Hatıralarını anlatan ? EFDAHı TALAT -24âs- Yazan: Ayrılık acısının, içkinin, gençi üşterek buhranları içindi Ssaatlerce yuvariandık, kald Matmazel T.., Hafifçe pencereyi vür- du. Biraz sonra genç bir kadın sesi du- yuldü. Ermenice; — Kim o? diye sesleniyordu. Sevgi- lim kendisini tanıttı. Bunun üzerine del kapı açıldı. Elinde lâmba tutan genç ve güler yüzlü bir kız bizi karşıladı. Mat- mazel T... ile öpüştüler. Bir — taraftan da yan gözle beni süzüyordu. Ben elim de paketlerle yağmur altında — kapının dışında aptal aptal duruyordum. Bizimki kıza sordu: — Annen yattı mı? — Şimdi yukarıya çıktı. Çabuk uyur. Belki de dalmıştır bile... ' Bu cevaptan hayli ferahladığı anlaşı- lan Matmazel T.. bana dündü, elimden tutarak içeri çekti ve: — En iyi arkadaşım matmazel H... — Buü da malüm! Diyerek bizi biribirimize takdim etti. Ev sahibesi olan- Matmazel, orta boy lu, kumral güzelce bir kızdı. Elini uzat tı. Hürmetle sıktım. Fakat o — zamanki toyluğum herkesin nazarı — dikkatini celBedecek halde idi. Ne bir kompliman sözü sarfedebiliyor, ne de kapının eşi- ğinden kıpırdanabiliyordum. Bu halim onların da hoşlarına gidiyordu, Niha - yet matmazel T... elimden çekerek beni kapının bitişiğindeki odaya soktu.Bu ©o Fakat | her şey temizdi. İki kız elimdeki paketleri aldılar ve: —-Siz biraz istirahat ediniz. Biz şim- di geliriz! diyerek çıkıp gittiler. Bir kenara iliştim ve onları bekleme- de kazıdık. İ da olr'myor sallat olunmaz ya.. meğe başladı. İstemiye istemiye, Yo-| 'kuş aşağı makineyi açtı motör, Sevincle homur- dandı. Ufuklar, küçük arabayı sine- sine çekti.. Yüzünü ve ellerini boşanan sağnafğa mek vakti geldi. açıyor. Gökten düşen bu rahamet, e. ü4 vserm a î;r Y BNi ae aa Gler yderi n oları geminin nerede bulunduğunu bil- miyorduk. Telsizle bir sual bizi gene ele verebilirdi. 4 ; Bir gün gazeteleri okurken bu şüp- hemizin ne kadar yerinde olduğunu| anladık. Gazetelerde şöyle bir havadis vardı: “Karme yelkenlisi bir kruvazör ta- rafından yolda çevrilmiş, muayenesi için Kirkval limanma sevkedilmiştir.., Ne talisizlik! Hesaplarımız gene altüst olmuştu. Geminin ikinci ismini Şimdi yeni bir hile aramak lâzım geliyordu. Düşünmeğe başladık. Ani bir kararla hileyi ben buldum ve der- hal marangozu çağırdım: — Baltanı alarak gel ve şurayı parçala.. Lumbuz pa.rçalanmca tahta parça- larile üstün körü tamir ettik. Bir fır- tıma geçirmiş süsünü takınmak isti- yorduk. Bu takdirde kâğıtlarımızın ıslanarak bozulmuş olması makül gö-| rünebilecekti. Kamaraya — kovalarla su döktük. Evrakımızi aytıca islak büvar kâğıtları arasında bir müddet bıraktık, mürekkepler | iyice dağıldı.| Deıumı 'nm'l Otomobilini harekete Bgetirdiğinin - ve || biran daha tereddüt ettiğinin farkın- '— Enise veda için gideyim?,, diye bîran düşünen Murad: — Hayır!,, kararmı verdi. Öyleya: Gitmek, buradan uzaklaş- mak daha hayırlı.. Artık bu kadar da anlayışsız değil ya: İşte, İsmet, ondan adeta kaçarcasına, — kKurtulurcasına uzaklaştı. Onu istemiyor. Bu, besbelli bir şey.. Bir insana da bu kadar mu- Yoldan, evvelâ yavaş yayvaş ilerle-| kayıyor. — Fakaâat, sonra, Yağmur kesifleşti.. Gece bastırdı.: » y K * İsmet, yağmurun altında koşuyor. - larından sofra hazırlamakta yorlar.. Matmazel T şişeyi *münakaşaları başladı. Ekseriyetle susuz , tu, Bir saat kadar bu suretle . bir âlem içinde geçti. İki kız karşımda “Artık başını hıle gerıye, çevırmıyor ' onu. ruhunı kadar yıkxyor _ ' meli!,, ' mizledim.. Yalnız onunum..., ge başladım. Dışardaki gürültülerinden ve ara sıra kulağıma çal:nan konuşma- olduklar anlaşılıyordu. — Nihayet yirmi dakika sonra, ellerinde büyük bir tepsi oldu- ğu-halde çıkıp geldiler. Ev sahibi olan kız: — Affedersiniz sizi yalnız bıraktık. diye özür diliyordu. Benim ise, sofradaki mezelere ve kar şımdaki genç kızlara baktıkça — ağzım sulanıyordu. Müthiş bir surette acıkmış tım. Onlar bakkaldan alınmış olan me- zelere evden de bir şeler ilâve etmişler- di. İçimden: — Şu teklif ve tckellhf kalksa da he-| men bir yemeğe otursak diye söyleni- yordum. Bu da oldu. Sofra hazırlanır hazırlanmaz, matmazel T... — kollarını bonuma dolayarak yanıma oturdu: — Haydi bakalım, artık yiyip içelim, Bu gece düşünmek yok. Ev sahibi olan matmazel de karşımı- za geçmiş oturmuştu. O da bu vaziyet karşısında mütemadiyen gülüyor : — Deli kız, deli kız! diye söyleni - Yordu. Matmazel H... koca rakı şişesini gö- rünce beni tiryakilerden sanmıştı. Şi - şeyi uzatarak : — Bunu açmak sofradaki erkeğe dü- şer. Va — Bir trpişonunuz var mı? —AÂaa, . şişeyi siz tirpişonla mı açar- SsInız, — — Ya neyle açılır. * Onlar bu husustaki cahaletime gülü- | chmden kaparak: — Önun bu husustakı malümatı kıt- tır. Ben babamdan öğrendiğim gibi aça- yım da siz de görünüz. Ve önündeki havluyu şişenin altına yerleştirerek eliyle vurmağa — başladı. Şşei bu hareketlerle kolaylıkla — açıldı. O bu muvaffakiyetinden — müftehirane gülüyor, ben de aptal aptal bakınıp du ruyordum. Şişe açıldıktan sonra da ilk kadehlerin sulu mu, susuz mu içilmesi içmeğe karar verdik ve kadehleri diktik. Üçüncü kadehlerden sonra meclisin ne- şesi büsbütün artmış bulunuyordu. He- pimiz her şeye gülüyor, her — şeyden neşeleniyorduk. Ev sahibi — matmazel biz gelmeden yemeğini yemiş — olduğu halde bizim kızın ısrarı üzerine içiyor- du, O da bizimle beraber sarhoş olmuş ve tatlı güzel güzel şarkılar söylediler. Şaka - laşarak, gülüşerek beni — eğlendirdiler. Bir aralık ev sahibi dışarı çıktı. Çıkar- ken de: — Gideyim bakayım. Belki annemin — Vakit « Beni bekliyor.. Fakat bekliyor mu acaba?.. Ya gel- ? Yirmi dört saattenberi hayatları sarsılmış, intizamları bozulmuştur. Muradın burada bulunması yüzünden, Enis, onları başbaşa bırakmak için olur olmaz fırsatlarla hep dışarı çık-! mıştı. Bugün de doktorla beraber git- mışlerdı. — Yok.., Hayır! Bütün bu müna- sabetsızlıklere artık bir nihayet ver- Akşamın tertemiz rutubetli havası-| nı ciğerlerine bol bol çekerek, üzerinde birikeü yağmur damlalarmı silkiyor. “— Artık bitti.. Bütün hesapları te- Adeta bir zafer nidası gibi bu cüm- leleri; kendi ruhüna dofru hav kırıyor. Biran, mazisinin ihtiraslarımna, he- yecanlarma avdet edebilecesini um- muştu. Beş avdânberi Üzerine aldığı üıtü fılın ıçılmıştır. dedi Odıda Mat- mukaddes vazifenin yanındâa, mazisi- mazel T... ile yalnız kalk ğım ve buna inzimam ede beni büsbütün beceriksiz muştü, Adeta sevgilimle de bir odada yalnız — bu sıkılıyordum. Hattâ bir a düm: — Git bak bakalım, ar sız olmasın dedim,. Kız, bir şey söylemedi dakika sonra odaya dönd — Çoök yorgun olduğu zanmış. Senden gıyaben d dedi. Biz, rakı sofrası başını mıştık, Yanımda, hayli iç kıllı sarhoş olan kız, ümi! tin verdiği çılgınlıklar nunla artık ebediyyen O buü ayrılığın acısını hiç için aşkının bütün kudret: olmak istiyordu. Ayrılık nin, gençliğin müşterek içinde saatlerce yuvarlanc Bir aralık ayılır gibi old bir ayak sesi geliyordu. S İkiyi geçiyordu. Kanapeyıe lr bir rüyaya dalmış gibi mest bir halde sevgilimi d — Kalk, vakit çok geçt Bu sırada koridordan | — Çocuklar; ben size k den uyumuşum, affedersit Ve arkadan kapı açılara içeri girdi. Elindeki 1 dık. O, yukarıda biraz u kat kendinden —geçivermi kalmış olduğunu söylüyort luktan biz harap bir haldı bunu ileri sürerek: — Sizi de çok rahatsız e! ederseniz ben gidip bir ari Sokağa çıktım. Yağmur açmıştı. Fakat ayaz paşa k Bir araba bularak Matma: dım ve Matmazel H... ya v yola düzüdük, Bir müdde! sız gittik. Kızcağız başını dayamış, dalgın yatıyordu. onu sarmış olan elime t döküldü. Baktım ağlıyord denberi sırf elindeki malü mek için oyaladığım bu gi bini hakikaten çalmıştım. — Ne oldu? Weye ağlıı Bu sözüm üzerine hıckı narak daha fazla ağlamağ — Keşki bu geceyi beri seydik. Seni — unutamıya yarın her şeyimi, anamı, t da ederek burada kalacağı — Bu çılgınlık olür. De burada kalırsan ortaya çrılı duları düşün, nin yenıden hortla.dığrn;, ceğini sanmıstı. Birkaç & le, keı:ıdini tehlikede görr “— Aşklar ve aşklarda tün karışık vaziyetler, hi dak suda fırtıma!,, diye ( Daha hızlı koşmafa ba larım yaprakları arasındal ısıkların yandığımı gördü geldi ki Enis, sanki yüks nuşuyor. Onu,'yanına di gibi.. Hizmetçi kız, yeni sşark ni söyliyor: “Onu terketti &LÜM — İsmet, ona hitap eder kendine: — Ah bilsen kızım.. ne ivi ettin.., Kâadın, büyük bir insiri ların, kovalamaca oyunu ve kavuşmaları kabilinden ilk basamaklarına ayağın girdi.. Yukarıya büyük çıktı: (Di ' 4