26 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'% İ tıram a.nla.tan— Alman korsan gemisi “Deniz kartalı" nm süvarisi e — eei — z isli TTT Ç TT 26 Birinciteşrin —1936 — — Kont Feliks fon I.ıukmr Hatıralarinı anlatan : EFDAL TALAT. —-2332- MÜ Yazan: lHîıîN/ S 7 ŞE Pâiıterden çalınan 'ıı böylıe serserilerin gemiye girmeme- e dikkat et. * eli Peîd efendim — Çavüş, Ş omuzumdan yakaladı ve: düunu tütf - Cökr, a — | dan birisi kulağıma fısıldadı: K den tırnağa kadar donanacaksın ? ğünuü işittiğim, - emM ayıp duruyordu: “ye girmemelerine dikkat et!... “Panter” | halde bulun. Diye fısıldamıştı. li bahriyeliler: İ — Şimdl 'artık, diyorlardı. Seh de / tertemiz giyinip güzelleşebilirsin. - Müddeti hayatımda o kadar sevin- “İ * y & Alman bahriye zabitiyken İmpara- '7 ,bir suı] sordu l a_—,AlD_ J - tekrar iş bulup : ' Amkânlarını — — B herifi karaya çıkar. Bir daha w -— I'İı.ydi bakalım, dedi, karanın yo- ; Benlft&nmı:ya. başlamış olan efrat etrafnndfa murıldanıyorlardı. Bunlar - & — Beni dinle, Yarın iyi elbiseler | 3gıymış olacıkım Hem de seni dışarı- Hi ya attm mülâzim elbiseleriyle tepe- - Zabitin ' söylemiş olduğu (böyle ser- Ö x'îler..) “kelimeleri külaklarımda elan — ötüyorlardı. Ana dilimin konuşuldu - 4 ,l bütün Üümitlerimin, —| hulyalarımın gayesini teşkil eden harp b bandıraları gördüğüm bir sırada bir — zabit beni köpek koğar gibi koğduru- /| yordu. Kendimi göstermemeye çalışa-| rak va kırık bacağımı sürükliyerek / kaçtım. Daima kulaklarımda şu cümle| - — Bir daha böyle serserilerin gemi- de dostlarım ceplerimi — Yarın saat altıda mutat olan ma- — Baat altıda dostumla. buluştuğumuz zaman-bana ekmeğimi veren iyi kalp- NT li atesşci saat onda tekrar gelmekliğimi — de tenbih etmişti. Saat onda rıhtıma * geldiğim zaman gemide iki gölge ay- — rıildı. Bir şeyler taşıyorlardı. Yakla- /| şinca getirdikleri şeylerin ayakkabı- “lar, mai pantalon, kasket, çoraplar, gömlekler olduğunu gördüm. İyi kalp- diğinu hatırlamıyorum, Hayat yolü |Jyeniden açılmış oluyordu. Bu temiz kı- yıfetle bir gemide yeniden iş bulabile- 2 Sqıder sonra ben Kayzer zırhlısim- ikincı Vilhelm maceralarımı din- îşml: tenezzülünde bulunmuştu. Şöyle Hıyatmm en fena anmı anlatır Nî'akleden Hatice Süreyya elbiseler sayesinde sefere çıkmak elde ettim — Hayatımın en fena anı, ilk defa olarak bir Alman harp gemisine çıktı- ğım zamandır! — Bu gemi hangi gemidir? Panter. İmparatorun etrafmda bulunanlar benim yaptığım gafa kızmışlar ve şaş mışlardı. İmparator macerayı anlat - mamı emretti, ben de yukarki hâdise- yi, gemide nasıl utandığımı ve nasıl kovulduğumu hikâye ettim, İmparator bana manidar bir şekilde baktı ve: — Pantere süvari tayin edilsen ne- kadar garip olur değil mi? Filhakika, vaktiyle bir serseri ha - linde kovulduğum Panter gemisine çok geçmeden süvari tayin edildim. Gemiye geldiğim zaman hemen ilk işim, vaktiyle bir gün kırık bacağım ve pis kıyafetimle oturmuş olduğum köşeye gitmek oldu. Orada nöbetci zabiti tarafından atıldığım - zamanın hatrralarmı tekrar yaşadım.Nöbetçi za bitinin serseri diye karaya attırdığı a- dam şimdi Panter'in süvarisi olmuştu ve temiz ayakkabıları, bembeyaz kos- tümü ile karaya çıkarken efradım hür- metkâr safları arasımdan geçiyordu. Artık hayal hakikat olmuş ümit ta - hakkuk etmişti. Tesadüfen gemi bi: rıhtıma yanaşmış olduğundan bilâih - tiyar sağa, sola bakarak rıhtımda ha- yalen mevcudiyetini gördüğüm vatan- sız ve betbaht Feliksi aradım. den aşırılmış olan elbiseler sayesinde, rıhtım müfettişi beni bir vazifeye ta- yin etti: Gemiler rıhtrma bağlanırken yardım edecektim. Maaşım iyi olup yemekse hiç yabana atılacak gibi de - ğildi. — Yavaş yavaş maddeten ve manen iktisabı kuvvet ediyordum. Müfettişi.-! tavsiyesiyle gemide iş bulmak güç ol- madı ve biraz sonra Nova Skotika gol- tunda iş buldum. Bu 'golt Antil adala- rı arasında sefer yapıyordu. Bir müddet bu gemide kaldıktan sonra Vera Kruz İlimanında Havr'e petrol götüren bir gemide iş buldum. Böyle bir çok gemi değiştirdim. Tek - rar Nevyorka ve Avustralya seferleri- ne çıktım, İşte bu seyahatler esnasın- da İngilizceden başka Norveç dilini de iyice öğrendim. Umum! harpte “De- niz Kartalı,, nın süvarisi iken İngiliz abluka hatlarını masum bir Norveç “yelkenlisi sıfatiyle geçişimde Norvec lisanını bilişim çok işe yaradı. (Dcvamı vVar ) Hissi Roman Ü N : Kadxum eli, evin tokmağmda. hıüf Murad, geceden korkan minimi- ;ü. bir çocuk gibi, sevgilisi gidince or- tıhğı sbasacak olan ebedi karanlıklar- odan korkuyor! Ve işte, o karanlıklar, ari sonra, o buradan gider gitmez, |bütün mevcudiyetini kaplıyacak. Yal- Şın gayyası içine düşecek Murad.. # — Bana muntazaman her gün mek- tup yazacak mısın? Haberlerini ala - cak miyim? Eğer lüzum olursa beni ça"ıra"ak mısın? “Ona” benim tara- ımdarı d& ki... — İsmet bir gülümsemeyle bu sözlere P'"rklfur etti. Yüzü derhal mülâyimleş 'ı& — —'Enise de söyle.. Fakat sakın ha, mektubundan kendisine hiç bahsetme.. Okumamış, öğrenmemiş olacaksın! Anladın mı? — — Tabit... Muhakkak... LN —1 | — Gözlerini, uzaktaki bir hayale döğru çevirmişti sanki... Ve bu hayal onun ruhunu aydınlatıyordu. — Zavallı, zavallr yavrucak... Enis- çik!... Gördün mü Murad! Onun nasıl altın gibi kalbi var... Ve ruhu nekadar yüksek... Düşün... Eğer kaybetsey - dim, nasıl bir evlât kaybedecektim... Değil mi?.. Bu sözlerin — cevabını beklemeden kaçar gibi uzaklaştı. Murad çivilen - miş gibi yerinde kaldı. Onun, sahan - lıktan ve merdivenden kayboluşunu seyretti... Artık emindi ki, bu kadın, yepyeni iklimlere doğru gidiyor... Ken- dinin tamamiyle yabancısı olan iklim- lere... Ve oranın yollarında İsmet, Mu- radı kaybedecekti... Taksıye atlar atlamaz: | gibi betbahtım...,, Üst kat tıklım tıklım insanla dolmuş, Kroker Babil kulesine — Kaç zamandanberi maiyetimdeki memurların iyisini kötüsünü ayırt ede- memenin verdiği ıstrrap içinde kıvranı- yordum. Artık bundan kurtuldum. Bu defter iyi bir rehber olacaktır. Ve içi- mizdeki muzir mahlükların — kâffesini kısa bir zamanda tasfiye edeceğim. Filhakika, polis müdürü, ertesi gün- den itibaren umumi bir tasfiyeye başla- dr. Bir çok şüpheli insa#arr, milli reji- me ihaneti sabit olan k a :eleri ayıkla- dı. Ikinların çoğu bugün içimizde hu- sus? işlerle meşgüuldür. KROKER, BABİL KULESİ Firariler, defolup — gittikten sonra, ' Krokerde ümumi bir rahatlık ve geniş- lik hasıl olmuştu. Başta bizim — Varjo- bedyan ve Kuyumcuyan olduğu halde birçok tercüman ve memurlar ailelerini Krokere nakletmişlerdi. Onların yer - leştikleri Üst katta ben ve annem için de bir oda hazırlanmıştı. Kendi odamı- zı görmek için yukarı — çıktığım vakit bir de ne göreyim? Üst kat âdeta' bir mahalle halini almış. Çoluk çocuk, ka- dın erkek ihtiyar genç, Rüm, Ermeni, Yahudi odaları doldurmuşlar.. Hayret ettim.Çünkü kolonel Ballar memurların ana, baba, karı, çocuk gibi en yakın kim selerini getirmelerine müsaade etmişti. Halbuki onlar sülâlelerini — toplamış, getirmişlerdi. Ve bu suretle binanmn üst katı tıklım tıklım insanla — dolmuştu. Aşağı kata inerek keyfiyeti Ballara an- lattım. Başını tuhaf tuhaf salladı: — Aldırma! Bir iki gün geçsin iş ken | di kendine düzelecek zaten! Balların ağzında bir bakla vardı ama çıkarmıyordu. Lâfı kapıyarak bana sor du: — Sen anneni getirdin mi? — Hayır! Henüz getirtmedim. — Bit daha tavsiye etmeme meydan bırakmadan anneni al, getir! Balları şüphelendirmemek için çar - nâçar, annemle iki bavül eşyamızı Kro- kere getrittim ve diğerlerine — nisbetle biraz daha rahat olan bir odaya yerleş- tik. UMUMİ VAZİYETE BİR NAZAR Bu sırada siyasi vaziyeti şu ıuretle hülâsa etmek mümkündür. Şanlr ordumuz, Anadolunun garp sa- hillerini İzmirden ta Maltepeye kadar olmak üzere düşmandan — temizlemiş, vatanın şarkında ve ortasında — olduğu gibi bu kımsında da kat'i hâkimiyetini tesis etmişti. Türk ordusunun Maltepeye gelip da yanması İngilizler için ciddi bir tehlike teşkıl edıyordu Çünkü ilerî hnrekeü de tasyona' emrini verdi. ; Kurtulmuştu.. Ah!.. Çnhuk! Çabuk! Buradan uzaklaşsın... Sürate susuz gi- bi, mesafeleri yutar gibi koşsun, u - zaklaşsın, uzaklaşsın... Ve bugünün ak şamı olsun... Enis'e kavuşsun... Çantasından, buruşmuş mektubu cı- karıyor, bir kere daha, vecd icçinde ö- püyor... “— BSevdiğin kadmı sana iade ede- ceğim...,, diye oğluna uzaktan uzağa hitap ediyor... “Sevdiğin kadm,, dediği b'zzat ken- didir. Yoksa küçük aşkla, gecici ihti- raslar, şehvet çukurlarının gayyasına batıp çıkmalar.. Hep saçma şeyler... Saçma olmasalar bile ikinci plânda kalmıya mahküm şeyler... Asıl olan ana oğul sevgisidir... Netekim, işte, İsmet böyle düşünü- yor... Murad mı?.. Ne ehemmiyeti var?.. Yarın bir başkasımı bulmak ka- bildir. Bunlar, iz brrakmadan ğeçip gi- den yolculardır... Enis'in titrek hattiyle yazılmış sa- tırları okuyor: “Terkedilmiş bir köpek İnsanın dayanamıyacağı kadar müt hiş bir ıstırap bütün benliğini sarsar- — Aman, çabuk, çabük.. Çabuk is- ken, dudaklarını bu satırlar üzerine bDenzemişti vam ettiği ve İstanbulun cebren işgâali mevzuu bahsolduğu takdirde, İngiliz- lerin buna mani olmaya kilfayet edecek kuvvetleri yoktu. Ve tarihte emsalsiz bir zaferle vatanını esaretten kurtaran kahraman ordu, İstanbulu da birân ev- vel tahlis etmekte sabırsızlık gösteriy - yordu. İşte bu vaziyetten dolıyı ciddi müş- külât içinde bulunan General Haring- ton, hergün Londraya müstacel telgraf- lar çekerek talimat istiyördü. İngilizler bir taraftan her ihtimale karşt yeni kuv vetler yetiştirmek teşebbüsünde bulu - nuyorlar, bir taraftan da siyasi manev- ralarla Türk ordusunun ileti harekâtınır tehir etmeğe çalışıyoladı. Bu itibala va- ziyet çok nazikti. Hergün siyasi bir ih- tilâta ve ihtilâfa maruz kalınabilirdi. Bu sıralarda vaziyeti kurtarmak ve yeni bir felâkete sebebiyet vermemek i- çin yapılan teşebbüsler ilk — neticesini verdi ve İstanbuldaki işgal kuvvetleri - nin en büyük âmiri sıfatile - General Harington, General İsmet İnönü ile Mu danya mütarekesini imzalamıştı. Fakat bu mütareke — imzalanıncaya kadar İtilâf kuvvetleri hayli — korkulu günler yaşamışlardı. Hele Anadolu sa- hilinde Maltepeye kadar sahayı muha- faza altında bulunduran İngilizlerin bit çok geceleri uykusuz, hakikt bir körkuü ve endişe içinde geçirdikleri muhakkak tı. Ördumuz İzmitten yıldırım süratile İstanbula doğrü ilerlediği zaman işgal kuvvetleri arasında bir panik başlamış- tı. Kumandanlardan bir çoğu Anadolü sahillerini tamamen tahliye etmeğe ve İstanbula çekilmeğe taraftar görünüyor lardı. Bunlar, büyük — zaferin manlevi kudretlerini taşıyan Türk ordusile temas etmenin çok tehlikeli olacağını ve va- him âkibetlere yol — açabileceğini ileri sürüyorlardı. İngilizler o sırada Maltepede bir bö- lükten ibaret bir süvari kuvveti bırak- mışlardı. Yapılan siyasi temas ve te - şebbüsler üzerine ordumuz, yeni bir e- mir alıncaya kadar burada tevakkuf et- tiği zaman karşısında bu bölük vardı. Bizim mülâzim Bland o zamanlar Ana- dolu tarafındaki İngiliz küvvetleri ku- mandanlığına tayin edilmişti. Bir gece Türk ordusu — piştarlarının yaklaşmakta olduğunu haber alıncâ e- tekleri tutuşmuş, hemen telefona sarı - larak General Haringtona: — Türkler üzerimize geliyorlarmış. Müsademeye girişemeyiz. Emrederse - niz Anadolu taarfını tamamen tahliye edelim. demişti. General Harmpton ise Mudanyı mü- yı.pıştmyor Otomobilin açık penceresinden rüz- gâr giriyor... Bu rüzgâr, onun heyeca- nmı büsbütün kâmçılıyor... — Oğlum!... Evlâdım!.. - diye inli- Mektubu, çantasma köydü. Küçük cep çantasını çıkararak kendine baktı Pudrasmı yeniledi. Dudak boyasını tazeledi. — Beni şık görürse hoşuna gider! Acaba yeni elbisemi, şapkamı beğene- cek mi?.., Enisin sesi, kulaklarında çmlıyor: — Anneciğim! Şık ve zarif olmasmı o kadar iyi bilirsin ki,.. Şimdi de be: nim için süslen bakalım... Zübeyde hanimefendi: — Mat! - dedi. — Evet, sahi... Fakat kendimi tyi müdafaa edemedim.. Dalgınlığa gel- Kır saçlı doktör, satraniç takıimını kendinden uzaklaştırdı. Arkaya doöğru hafifçe gerilerek iskemleyi cttirdatti Sonra, mâsaniın altınâ bacâ'larımı u zatarak, mafsallarını tatırdattı. — Vakit gecikti de, bu iş uzamasır diye mahsustan yenildisir"i söylersem inanır mısınız hanımefendi... tarekesinin zeminini hazırlama "’w tinde idi. Millt hükümet, temin VE miri edilmişti. Binaenaleyh, şayan! '44 olmayan fena hâdiselerin meydanâ miyeceğine artık inanmağa blw Diğer taraftan Londradan ııtedığı ni talimatı da henüz almamış "tlh yordu. Binaenaleyh, bize karşi K’ ettikleri oyalama siyasetini, kendi ”# rinde de mevkii fiile koymak zarü duymuşlar ve mülâzim Blânda M" ni muhafaza etmesini bildirmişler Vukuat yıldırım süratile bırıbı"“; kip ediyordu. Ortada bin bir tüfl vayetler dolaşıyordu. En çok te dilen şayıalara göre: j Türk ordusu bir müddet içm İs j la giremiyecek ve İstanbul, j zamana münhasır olmak ve mütt orduları kontrolü altında bulu zere serbest bir şehir olarak kalâ” Bu birinci rivayet! İkinci rıvillfgı büsbütün aksi bir mahiyette — İ şehrin işgal kuvvetleri tarafından J le tahliye edilerek Milli orduya * edilecekti. Iİ" Bittabi, Türkler ikinci rivayet rinde ısrar eidyorlardı. Hepimizit ve temennisi esasen başka türlü dı. Bazı bedhahlar müstesna Olm:';,( re İstanbulun ecnebi devletler Kö'4 lü altında serbest bir şehir olmak " kalmasını istiyen bir tek Türk, Pi y hamiyetli ve yurdunu seven vant7” mevcut değildi. Son üç sene içinti tanbulun bizim için bir ıstırap © nelmilel havasına alışmış ve bu TÇ kat vaziyeti kendi lehlerine iştism” miş olan ecnebiler ve — ekalliyet” / ikinci şıkın tahakkuku ihtimali ij da bile yeis ve inkisari hayale U lardı. Şimdi düşünmek — sırası “ ıl gelmişti. Ne yapacaklardı? HİY"' ihanetlerini, nankörlüklerini nasil tireceklerdi. Türk halkına karşı M kuvvetlere dayanarak reva gbrd zulüm ve küstahlıkları nasıl unü taklardı? Yedi cedlerinden mira$ dığını utanmadan iddia ettıklerl f topraklarının tekrar asıl sahiple tikal etmesi karşısında ne yapa Bunları düşünüyorlardı. Evet, hepsi bunları düşünüyorlardı. VE ; kendileri için ihanet — ve dena€* Öyl kara hatıralarını saklayan bu t07 gf yaşama imkânları kalmadığını d? ediyorlardı. İşte bütün bunları nenler ve bunları hesap edenler: * ti firarda bulmuşlardı. Yükde — pahada ağır neleri varsa toplay!P' düşman askerleri şehri — terk (Deva”“ Iımet, göı.lerini kitıbmdım — Ây, saat altıya geliyor. öY y doktor? Neredeyse aksşam 07 Gündüzler amma da kısaldı.. * Zübeyde hantmefendi: — Tâbii değil mi yâ.. - verdi... Eylüldeyiz... — Gece, mevkilerde apansızın bastn'lf'* yorsun ya Enis?. - Bir sürü örtülerin altımdâ d müş bir vücut balkonda Kırmil — Yok efendim... diye br İsmet, şezlonga dogru virdi. Burada, Enis'in en. ufslıî cut kısmımı bile görmek kabi — Kuzüm, başını böylğ ş H ne ölürsun? Haydi artık kalk- * lük kürün bitti. Elver'te — , ha j ' Battaniyeler. kımıldandi bir bacağını kaldırdı. SOİ“'" ! # * başka bir tarafa düstil. Enll Üi Esnedi... , Flk'ığ Bundan dölayı itizar etti- vi rar esnedi.., b ah

Bu sayıdan diğer sayfalar: