16 Ekim 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A Hatıralarımı anlatan: Alman korsan gemisi ““ ııııı yüyşb ee gi “Deniz kartalı” nn süvarisi Kont Feliks fon Lukner I enizeilik hayatında Lâkin ben gene ümidimi kesmiyor, >mimi kırmıyordum. Nihayet beşin- günü sabahı gene rıhtıma geldiğim beni uzaktan görür görmez — —-Müjde evlât! Sana bir gemi bul- Dün bir Rus kaptanını gemisi- götürürken senden bahsettim. Bir miço isteyip istemediğini sordum. -— “Aylık istemezse peki.,, dedi. h Sevinecle Pederin boynuna sarıldım, Wkkur ettim. — — Haydi, dedi. Gemiye gidelim de itaptanla görüş. — Üç direkli Niobe güzel bir gemi idi. |— Fakat keçi sakallı Rus kaptanı hiç — — Yarm gemide bulun! - Diye emretti. - Döndüğümüz zaman kaptan hak- — kındaki hislerimi Pedere açtım. — — Aldırma, dedi. Kaptan ister — Rus, ister İngiliz olsun, deniz gene aynı denizdir. Şimdi bunları bırak da /—Bana eşya tedarik edelim. Cebimde 90 mark kadar para kal- ştı. Peperle beraber Hamburga gıttık Lüzumlu şeyleri düşünerek, pmyı idareli kullanmak şartile müba- yazta başladık. Yünlü iç çamaşırları, ci muşambaları güzel bir bıçak aldık. Müthiş gururlanıyor- .dum. Sandık ve gemici - param kalmamıştı. W Pedaki'y t İ — — Üzülme, dedi. Benim sandığımı v—nrım Bana yirmi beş sene hizmet — ptti, 'Sana da uğur getirecektir. - Sa.tm a.ldıgımız eşyayı sandığa biz- kendısı yerleştirdi. Ertesi günü tiye beraber gittik. Yatacağım B yatağı gösterdi. Yatağımı ve yastı- ğnnı yerleştirdikten sonra tavsiye et- İ Demzcıhk hayatmda hiç unut- malısm “Yelkenli gemide bir elin öteki elin de geminindir!,, Ya- ıîı fn'tmalt havada iş görürken, veya erde iken muhakkak bir elinle rgemiye tutunmuş olacaksın. - Birden durakladı ve düşünceli bir tavn' aldı. - — İytama, senin adını unutuyor- dük. Kont Lükner nasıl miço olür?. ğ Sa.na bir ad seçmeliyiz. Annenin genç — kızlık adı ne "idi? - —- İHdike.. — —— Mükemmel!. çantası almağa l Ki _ll. İı Adm Ludikedir.. — “ Yelkenli gemide bir elin senin, öteki 4 elin de geminindir ! ,, | bir şey anlıyamıyordum. Ünutma!. ADINLAR BERİ "MLI_—,AIZZ./ *Nakleden Hatice Süreyya hiç unutmamalısın : Bu ismi yedi sene kullandım. Ayrılırken peder elimi sıktı: — İhtiyar Pederi unutma! Demir aldık. Peder, Sen Pauliye kadar, peşimizden tek kürekle geldi, Sonra bağırdı: — Güle güle delikanlı! —Avustu- ralyaya yolun açık olsun. Pederi u- nutma., Cevap veremedim. Gözlerim yaş- lanmıştı. Utanmasam hıçkıra hıçkıra ağlıyacaktım. Elimle veda işareti yaptım. Bir kaç dakika sonra sandığımı aç- tığım zaman eşyalarım arasında ihti- yar dostumun bir fotoğrafını buldum. Üzerinde “Pederi unutma!,, yazılıydı. Hayır, benim ihtiyar dostum, seni unutmadım, unutamam. Tayfaların konuşmalarından hiç Hepsi baş- ka bir dille konuşuyordu. Çok acemi olduğum için kaptanm da hoşuna git- medim. Almanca bilen ikinci kaptan babamın neci olduğunu sordu. — Çiftçi! — Pek âlâ! kâhyası yapalım. Peşinden gelmemi gsöyledi. Yeni vazifemin verdiği gurur ve sevinçle arkasından gittim. Domuzların bu- lunduğu ahırm önünde durdu. — Bunların yiyeceğine, içeceğine bakacaksın. Ahırı temizliyeceksin. Başımdan aşafıya soğuk bir duş Dedi. Seni geminin yepisa,giki,oldum. - Maamafih ; repk |. e h y — Pa aA İkinci kaptan devam etti: — Bepsi bu kadar değil, aynı za- manda sancak ve iskele eczahaneleri- nin müdürü de sen olacaksın. Sonradan öğrendim ki bu “eczaha- ne,, ler malüm yerlermiş, vazifem de buraları temizlemek.. | Domuzları ahırdan dişarı biraâk- mak yasaktı. Ahırı temizlemek için benim onların arasma girmem lâzım geliyordu. Su dolu kovalarla içeri girdiğim zaman üstüme sürünüyorlar, ortalığı temizlerken Aakan pis sular üstüme başıma sıcrıyor, ben böylece yavaş yavaş temizliğine baktığım ahır- öan ve domuzlardan.daha pis bir hale geliyordum. Gemide tatlı suyu ve sa- bunu da idareli kullanmak icap etti- ğinden temizlenemiyordum. — Yedek çamaşırım da yoktu. Öyle ki gemide kimse yanıma yaklaşamaz oldu. Tay- falar, yanlarımdan gecerken tekme ile HABER Akşıın ııuıhıı' erwl ı:rım Hatıralarını anlatan * EFDAlı TALAT — 229 — Yazan: IH O gece, kumandandan iki saat için müsaade alarak eve gittim. Kadıncağı- za Krokere nakletmek meselesini nasıl açacağımı düşünüyor, kendi — kendime üzülüyordum. Annem vaziyetimi pekâlâ bildiği halde ona bu teklifi yapmaktan utanıyordum,. Nihayet yemek arasında bahsi aç - tiım, dedim ki: ; — Ben de istemiyorum ama, — daha bir müddet buna katlanmak lâzım. Ku- mandanlık maiyetinde çalışan yerli müs tahademin ve memurinin ailelerini Türk lerin herhangi bir tecavüz ve taarruzu- na karşı tedbirli olmak için Krokerin üst katlarına yerleştirmeğe karar ver- di. Bana da seni alarak üst katta — bir daireye yerleşmemi teklif ettiler. Kabul etmezsem doğru olmaz. Binaenaleyh, yarın, çamaşır vesaire gibi muhtaç ol- duğumuz ufaktefek eşyaları — hazırla, muvakkat yerimize yerleşelim, Bu teklifim annemi umduğum gibi müteessir etti. Kadıncağız isyan ede. rek bana şu cevabı verdi:: — Buna ne lüzum var? Kimden kaçıyoruz? Ne için korkuyoruz? Bir kabahatimiz mi var?. Gelenler, gele. cek olanlar bizim ordumuz, babanın, ağabeyinin kardeşleri değiller mi? Ben cevap vermeğe hazırlanırken sözümü kesti. İlk defa kendisinde gör. düğüm bir asabiyet ile gözlerini açtı ve bana garip bir şüphe ile bakarak sor- du: ş — Yoksa sen köorküyor musun? _____ Annemin bu suail bana çok acı gel. kımse!er olabilirdi. Fakat anlam,” *ba. nim en yakınım olan, benim her şeyi. me vakıf bulunan - insan benden nasıl şüphe ederdi. İçim burkuldu. Sesim titriye titriye vaziyeti tekrar anlattım ve ilâve ettim: — Polis müdürü Esat Bey de bu tarzda hareket etmemizi tasvip ediyor. Dedim. Teessürden gözlerim — yaşarmıştı. Annem sorduğu süalden çok pişman olmuştu. Boynuma sarılarak: — Zavallı yavrum! Çok yazık ki se. bile iğreniyordum. Direklerden elân korkmakta idim. Çanaklıktan yukarısına bir türlü çı- kamamıştım. Oraya çıktığım bir gün pek yükseğe tırmandığımı Ssanarak tayfalara bağırdım: — Bakm ne kadar yukarı çıktım. Bir de bana korkak dersiniz. beni kovuyorlardı. Hissi Roman — 37 — f İ * . larmaktan. dö- külmüş gibi duran 1 kler.. Endişe ile çizilmiş bir alın.. |— İşte İsmeti bu hale sokmuşlar.. — Artık ağlamıyordu da... 5i ;Bir hıçkırıkla vücüdu hâlâ sarsılı- | yor. Gözlerinden mendilini ayirmıyor. Anda Murada garip bir nazar atıp ,gö.ılenm gene kapıyor. Bu bakışların » manası: Muradın mevcudiyetini ya- ünda hissedebilmek... Yalnız maddi ; manevi mevcudiyetini de,. Aca- “© eski Murad mr? Bünu anlıyabil- - —O kadar üzülecek bir şey kalma- dı, İsmetçiğim! Mademki o buhrana j vemet edebildi, demek küvvetiy- miş. Bütün tehlike atlamış sayılır. : sonrası kolay: Sabretmek, mütemadî sürette ihtimam göstermek KTK 'nî lâzım. İyi hava, iyi gıda, sakin bir mu hit... İşte o kadar... Göreceksin, Yaka- cık ona iksir gibi gelecek... — Büunlara sahiden kani misin?... diye mırıldandı. Esasen bu sözleri iyice dinlemiyor- du. Şimdi gözleri, Muradm, içinden ziya huzmeleri geçen saçlariyle pem- be boynu ve mat mercan rengindeki kulak memesi arasında dolaşıyordu. Sonra, ellerine baktı. “Asil parmaklı, ellerine.. Bunların da ayası sağlam ve kuvvetliydi. Evvelâ bunlara âşıkına ait vücut parçaları diye bakarken, yavaş yavaş nazarı değişti; üÜmitsizliğe düştü. E- nis nerede, bu delikanlı nerede? Murad, onun mağmum halini hisse- *“Kezahane,, leri | | Demek kı ekapresle gıtmıyeceklerdi | temizledikten sonra ise kendimden ben | (Devamı var) — Yoruldun, değil mi cicim? Seni yalnız bırakayım mı? Dinlenirsin, ben sonra, istediğin zaman gelirim, - dedi: rad, düşüncelerinin farkına yvarmış mıydı? Bu derece sıhhatli ve kuvvet- li olduğu için İsmetin üzerinde bırak- tığı suitesiri anlamış mMmiydı? Fakat İsmetteki de ne haksızlık! Muradın bu işte bir kabahati mi var ki, onu, böyle mukayeselere maruz birakıyor ve bu yüzden kendisine surat âSiyor.. Mura- dı görmek, onunla yan yana oturmak, kendisi için bir zevkti ve ona bu hisle- rini daima anlatmıştı. Şimdi, onun da zeki gözlerinden bu hal katar mıydı sanki? Delikanlı değişikliğin farkına varmaz mıydı? Gözü telefona ilişti: Muradın sade intizarla saatlerce bakmıştı! Genç adam birdenbire — yerinden fırlayıp, telefonun yerini değiştirip o- na gülümsedi. Demek ki, bütün düşüncelerini an- lryor... Gene teselliler devam etti: “Zavallı derek, birdenbire; yavrucuğum! Bu kadar üzülme.. Onu Titreyip kendine geldi. Acaba Mu-| sesini işitmek için bu telefona nasıl| ni ben de anlıyamamışım. Seni iste. meden incittim. Dedi. Ellerinden öperek onüu ben de tesel. H ettim. Ve ertesi günü yapacağımız işleri konuştuk. Sonra ben tekrar Kroker oteline döndüm. Mütareke senelerinin bu meşhur bi. nası, bu halkım gözünde bir heyülâ gibi yükselen koca bina, içindekilerin duydukları manevi indirasa uymak için sanki ufalıvermişti. Bina o eski azame. tini kaybedivermişti. Her tarafta ma. temengiz bir sessizlik hüküm sürüyor. du. Ballar, mutadı veçhile yukardaki da. iresine çıkmış ve çıkarken de geld'ğim zaman kendisini görmekliğimi tenbih etmişt, Yatak odasına girdiğim zaman kapiten Benetle karşılıklı oturmuşlar, viski iç'yorlardı. Beni görün<e: — Gel bakalım seninle konuşacak. Jarrmız var. Dedi. *Sonra benete eğilerek bir şeyler söy. ledi. İstihbarat şefi başile tasdik işa. reti yaptı. O zaman Ballar bana döne. rek: — Yarın öğleden sonra yukardaki misafirlerimizi sevkedeceğiz. Binaen. aleyh onların bu saatten evvel hazir ol. maları lâzımdır. Kendilerile temas e. derek hazırlıklarına yardım ediniz. Balların sözlerinden evvelçe veril. miş olan kararm değiştirildiği anlaşı. lryordu. Çünkü bir gün evvel akşam geç vakit Sirkeciden kalkacak Şark sü. rat katarile İsevkedilmeleri mukarrerdi. Ballarım Yüzüne istifhamkâr — bir şekilde bakmakla beraber — açık ça da sordum: — Dünkü karar değişti mi? Ballar bu sualime cevap verecekti.. | Fakat Benet seri bir hareket yaparak Ballarım gözlerine baktı. İhtiyar ku. mandan da sustu. Fakat ben bu işa. reti görmemezlikten ve bu susuşun ma. nasını anlamamazlıktan geldim. Sua. limi tekrarladım. — Evvelki karara göre akşam eks. presle gideceklerdi. Şimdi başka bir yoldan sevkedileceklerse ona göre ted. bir alalım. Kolonel buna şu sudan cevabı ver. di: - — Bu hususta henüz kati bir kârar vermedik.” Fakat kendilerinin her ih. timale karşı saat üçte hazır olmalarını istiyoruz. Bir şey söylemeden odadan çıktım. Yeniden pirelenmişt'm. Herifçi oğul. öyle seveceğiz ki.. Behemehal iyileşti- receğiz...., Ailesi - annesi, teyzesi, - onun bu delikanlıya karsşı dlâkasını gayritabii buluyor. Halbuki, onun mevcudiyeti- nin Enis için zararı olan bir tarafı yok ki.. Bu çocuk Enisi, bir dost gibi, bir kardeş gibi seviyor işte.. Dimağında böyle biribirine zıt, bi- ribiriyle ancak deruni rabıtası olan fi kirler, taakub ediyor. Murad, ona yaklaştı: Aman, dokunmasın..: Aralarmda en ufak bir temasa imkân yok. Şu anda yüzünün kırışık dolu ve saçlarının kır karışık olduğunu b'liyor... Her uzvun- dan gençlik saçan bu pürüzsüz erkek- le, bir tezat halinde vücut vücuda gelmeyi istemiyor. Hattâ, içinden kaç mak, uzaklara gitmek arzusu yükseli- yor. TNOF| Her halde öonu kızdırmamak niye- tinde! Netekim nezaket olsun diye: — Gitme. Sana ihtiyacım var! - dedi. Halbuki Muraddan uzakta bulun- mak, yalnızlık icinde dinlenmek şu an da en büyük ihtiyacıdır. — Burada yanıbaşında oturayım. Se Benet ısı benden gizli tutma muvaffak olmuştu ' ları her ihtimali düşünerek değiştiriyor ve bunu da “ne ©* maz.,, diyerek benden de sâ* — Alacağınız olsun sizin * Diyerek yukarıya, şu baş * r' teci heriflerin katına çıktım- haylı gec kmiş olmasına rağ' büyük salonda oturmuş dertle Ve "e di. Aralarına girdim. başladık: — Yarın saat üçe doğrü — ceksiniz. sevkedilei Şimdi dan emir aldım. Binacmleih' "i nızı tacil ediniz. — Hani yarın gece gidece* — EKararı değiştirmişler. — Hayırlısı olsun. KL Hemen hepsi İstanbuldafi ” mayı ctana minnet biliyorlıtaf'a — Memleketten ayrılınlk' sizde ne tesir yapıyor? F | — Selâmet buradan uzaklâi dır. Kalırsak milliciler bizi Y* İyisi mi başımızın çares!” lar. kem.,, Şeki'nde cevap veriyo! Krokerde çalışan Rum, d! Yahudi tercümanların hemen © ha önceden ailelerini KrokerC lerdi. garip bir Bin bir çeşit insanla © cümanların maa aile üst ka Babil kulesini - and” Baş çavuş Rayt işin ı!ıymdl melerini alaylı gözlerle seyred” ni gördü: — Bak, dedi. Hani ıenin sen, bir-de ben gılıba burada | lacağız. -: H Z uye — Ben ınnemi getırece -': — Yalniız annen olmaz. de karr bulalım. Düğün yapâ rada çoluk çocuk da yapa lu yerdir. — Senin bugün neşen y liba?. — Öylel. Türkler sokakla tavan arasında şenlik yapıyof" Viskiyi çok kaçırdığı ani#? vuşu alaylarında yalnız br SA ma döndüm. O geceyi nisbt” atsız geç'rdik. MÜLTECİLER SEVKED Sabah kalkar kalkmaz ilk $ darlr Saibi bulmak oldu. P çekerek: — Ben buradan ayrılamı Esat Beye git, mültecilerin ? Krokerden ıevkedıleceklerıniı gönderileceklerini öğrenemet ber ver.,, Dedim. nin dertlerinin benim de Ğ duğunu bilirsin. Ah sana bif mak elimde olsaydı, İsmet' Bu dostluk cümlesi üzerit” gülümsedi. — Affet beni, kuçıicuğıı# na hitap eder gibi hitap eti perişan haldeyim valhıhi' y sana nasıl anlatayım, bil€ Seni görmek istiyordum. Y lunmak en büyük emelin iple çektim. Halbuki işte £ dasın ve bana senden b şeyi söylüyorsun.. Ve ben İlersini Böylemek cesal A dinde bulamadı. Yastıklı.rım üstüne keri verdi. Yüzünü kollarıyle ö hareket, ne bir ses... Ha almıyor gibiydi. — Biliyorum cicim.., $ hiç ses çıkarmam. Şuradi turur, gazete, mecmua okü' tâ, onları bile okumam.. sun! Gözleri hâlâ kapalı ol hareketlerini takip etti. —— (Dev” (Devar benimle konuşmak ıster!" T K ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: