13 EYLÜL 1936 portre |, PaeYl öldüğü zaman, dünyada otuz! Karısı, Kocasının arkasın lâzım olduğu kadar ağladı. İlk Salar, vaziyetini çok kötü hiss &. Sonra, alıştı; ve hattâ anladı ge kaybolmuş bir gey yoktur. Otuz yağında, insan ne vaziyette v olsun, bu hal devâmir değil A e. karısının güzel olduğunu bi- , Ve çok da hoşlanıyordu. Fa- #hammiyet ve gi bü- verirler, Hayriyenin güzelliği; bilâhara adı- a bir ressam Üzerinde etli bir tesir yapmıştı. Hayriye- hoşluğ. a pacman kıymetini takdir a dl çekingen olan sanatkâr, evli e kadını vazifelerini unutturacak bir TBüzeşte sürüklemekten çekindi. & duğu alâkayı, sadece ondan bir Tesini yapmak müsaadesini iste- ni Suretile izhar etti, Hayriye de MA razı oldu, #eans sonunda ressam tama- ea olmuştu, fakat vücuda ge > &ser de harikulüde idi. Fâkat ye portresi karşısında bir kah. a attı, ressamın biraz canmı sık- N. bu garip tuvaldaki ge- Büzel karalanmış çizgiler, ve ko- biye renkler içihde Hayriyenin ha- çizgilerini bulmak hayli güçtü. kin, asi daha hayatta iken bu tablo- İ dır. İsterseniz, tahkik edin, kıymeti- dan birine sahineyi anlattı: — Hayır! Fakat, zavallı gocuk çıl- dırıyor. Böyle bir adamla evleneceği | mi zafinediyor. Sana, benim pörtrem demeğe cesaret “ettiği eserini göster dim. Bütün cesaretini oradan alıyor. Ona haber yolladım. Neme lâzım. Ve ilâve etti: — Buna mukabil Niyazinin hür. | metlerini kabul edebilirim. Niyazi bü- yük bir memurdur. Hayatını gayet i-! yi kazanıyor. Sanatkâr olmak gibi hayat düşünceleri yok. Allaha çok gü kür! Meteliksiz adamlarla yaşamağa niyet etmedim Rİ Üç sene geçti. Bizim dul Niyazi İle evlenmişti. Kadiköy bir evde otüruyorlardı. Ve güliba mö- suttular. Hayriye, portreyi ne yapacağını bilemiyerek, nihayet yatak odasının eh Karanlik bir köğesine astı, Niyaziyi ziyarete geleri bir Bay tesadüfen güçlükle görülebilen bu tab Toyu keşfetti ve hayretle: — Ne! Diye bağırdı. Evinizde Hü- samettirin bir tablosu mu var? Onu ne diys böyle bir köşeye atıvermişsi-! niz? | samettin? | — Tabloları büyük bir fiyatla sa- tılır. Memleketin en büyük ressamı- ni öğrenirsiniz. Hüsamettinin yaptığı portre şim- di Hayriyenin salonunu süslemekte- — Hüsamettinin mi? Kim bu, Hü.) dir. Onu gururla herkese gösteriyor. Fakat, yakın dostlarına bahsederken, esrarlı tavırlar takınıyor, — Evet! İkinci defa evlenmemden evveldi, Bu sanatkâr bana âşıktı. Por iremi yapmak istedi, Bir şaheser! — Haydi, söyle, haydi, sevgili Hay riye! © Bakıldıkça, demişti. Yakından sana benziyen bir çok hatlar ermek mümkün oluyor. Hayat Hayriye bunu kabul etmi- Yüzüne bakmımam Jâzım.-E- bi beni daha fazla memnun etmek Ne bunun üstünü bir şeyle N Bu çocuk çıldırmışa benziyor a isle muvaffak bir eser yapamı- | “ek galiba. are gibi, nihayet Fazıl Rİ dünyaya kapadı. Ressan, gü- Yriyeye tekliflerde bulunmak i- | ay, ir Kaç ay geçmesini bekledi. O ŞE görmeğe gelirdi. Hayriye de I nezaketle, fakat genç öşikm ini kıran müstehzi bir tebes- kabul ediyordu. Bundan başka ir tablosu umduğunun aksine, salonda geref mevkiinde asıl Eİbi, ortalıkta da görünmü MM ii bir günde, her şeye rağmen 3 do, edine bir karar verdi. Aos- Nü bir hali vardı. Teklifi bekliyen Hayriye (zira, kadm- lan bizi keşfederler), çehre takmdrı, sanatkârın mmm etti, ve düşlinmek er m Bir kere canlılığı vok! Acayip Ney Sahiden buna o benziyorsam | a me Li ettiği arkadasların. Fakat, Hayriye sadece başını salla- makla iktifa ediyor; hiç bir gey söy- Jemiyecek, fakat hissedilenleri de in- kâr etmiyecek. Nuh CEM Hava diretmnotu İngiliz hava nazırlığının Fransiz hükümetinden satın almış olduğu biri tayyare Martlşam tayyare karargâ- hmda teerilbe edilmektedir. Bu tayya- re dünyanın en seri ve ağır silâhlı ha- va gemisidir. Makine Devcitin (D 150) markalı. dır. Pervane devrine bağlı oaln 20 mi- limetrelik seri ateşli bir top düşmana dakikada 400 mermi atebilmektedir. Bu tip tayyareler şimdi Fransız harp tayyare filoları tarafmdan kul- Jantlmekla beraber İngiliz hava kuv vetleri bugüne kadar topu olan tayya- re kullanmamışlardı. Buna muakbil İngiliz tayyareleri biroçk imâkinlel tüfekle mücehhezdirler, Fransız hava muharebeleri istikba- Tinin topa bağlı olduğuna kanaat ge tirmiştir, İngiliz hava nezareti de yap- tırdığı tecrübelerle bunun ne dereceye kadar isabetli bir kanaat olabileceğini anlamak kaygusundadır. Yapılan teorübelerde topun patlama» sı ihtizazlermdan tayyare yapısının HABER — Aksa Ton ten amca' Hvuç taşıyor AKŞAM POSTASI IDARE EVI Ankara Caddesi istanbul Posta kutusu : İstanbul 214 istanbul HABER 2aR72 24310 Telgra' ağresi Yazı işleri telofonu İdare velân ABONE ŞARTLARI 1 oyuk Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) maiboosı E ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 13 EYLÜL — 1936 ÜNÜ ikiye ayrıldı. Görümlikili DE a MN Niyazi azi Ahmet 311 sene evvel bugün Düşman üzerine çıkan ordu Biribirlerile harbe başladı Ozi önünde bütün gün süren deniz harbinde 1620 yıl: 13 Eylül günü, 311 sene| evvel bugün, Kazaklarla muharebe etmek Üzere Kaptan paşa kumanda. siyle yola çıkmış olan yeniçeri ve ce beriler Varnada birbirlerine girmiş. lerdi, Cebeciler, İlk önce davranarak kaleye girdiler ve kendilerini müda. fauya baş'adılar. Mütemadiyen ha. wlarının üzerine ateş ediyorlardı. — Din kardeşiz... Yapmayınız... Diye bağıranlar, bu kanlı hidde. te kurban gidiyorlardı. Her Iki taraf da zayiat veriyor. du, Çarpışma, güçbelâ atlatıldıktan sonra mücrimlerin ileri gelenlerinden iklel siyaset meydanına getirilerek dam edildi. Kaptan paşa, burada fazla dur. madı, Kilgrad, Balçık, Mankalya, Ka. raharman, Soluna, Krl, Akkerman yo. luyla Ozi'deki Kılburnüna yelken aç. tı. Kılburnuna gelindiği vakit Kap. tan paşaya şu haber verildi: — Üç yüz Kazak şaykası Trab. zöna doğru yol alıp gitti. Kaptan hemen emir verdi: — Takibe hazır olun.. Fakat Ozlliler, takipten vazyeçil mesini, Şaykaların tekrar bu tarafa geleteklerin!i temin ettiler, Kağtan mosd tan altı hafta ledi. Askerle? sabırsızlanıyor: — Büyük fırsatı kaçırdık.. Bir dal ele geçiremeyiz.. diyorlardı. Gözcüler, Kazaklar gene Istanbu, Ja hücum eder (1) diye karadan yedi, sekiz mil mesafede dolaşıyorlardı, Kaptan paşa gemisinin direk ya. nındaki gözcü: — Köseler göründü. Haberini verdi. “Cümle halk ayağa kalktı, Sefi. nelerin çaştaklarını açtılar, Levend. ler şoyunup cenge hazır oldular.,, Donanma kırk üç kadırgadan mü. rexepti. Dokuzunun içinde yeniçeri i Güzel ve korkunç düşmanlar, feci surette mağlüp edildi bulunuyordu. Bunlardan yirmi biri kaptan paşa İle birlikteydi. Diğerleri su yspmaları korkusu ile geri kalmış. lardı. Kazaklar, çarpışmaya mecbur ol. duklarını anlayınca kürek kuvvetiyle ilerlediler. Vaziyet tehlikeliydi. RUz. gürlızamanda bir kadırgaya yüz şayka mukabele edemezdi. Fakat sa. kin havada bir şayka bir kadırgaya sarrlabilirdi. Hava, Kazakların lehin, deydi. Buna mukabil her bir kadır. ga yirmi otuz şaykaya mukabele et. mek mecburiyetindeydi, Kazaklar, bir an önce gemilere yanaşmak için vahşi bir şiddetle iler. liyorlardı, Çarpışmanın en şidedtlisi, üç fe. nerinden tanınmış olan Kaptan paşa gemisi etrafufda oldu. Birkaç yüz Kazak, canlarını diş. lerine almış vaziyetteydiler. Kadır. ganm büyük direğine kadar İlerliyen Kazak tehlikesi, kıç topların ateş et. meleri sayesinde atlatıldı. Fakat mu. vaffakiyet Kazakların elindeydi. Het şeye rağmen çarpışıyorlardı. Kadır. gaları alt etmeleri yüzde yüzdü. Yeniçeri ve cebeciler soğuk kan. Trlığı hiç elden bırakmıyorlardı. Cenk bütün gün sürdü. Ancak yetmiş şayka batırılmıştı. Ertesi gün yüz yetmiş Aki -kayık tutuldu. Yedi yüz” seksen bir Kazak esir edildi; Bu muvaffakiyette biraz da rüz. gârın telrsi vardı. “Bir rüzgâr zuhur edip kadırgaların yelkenleri doldu. Güya ki her biri mürde iken zinde ol. du. Bir ecnebi tarihçi diyor ki: “Şu korkunç düşmanlar üzerine Osmanlı bahriyesinin kazandığı en parlak muzafferiyetti.,, (10) Kazak şaykaları İstanbula kadar ilerlemiş ve muhtelif sahillere çıkarak talân etmişlerdi. Kaptan pa. şa onün intikamına kazırlarıyordu. hayvan Maymun insanı taklit eder. Dört fotoğrafta görüğünüz kadın Amerika sinema yıldıslarından Martha Raye'dir. Son'çevirdiği fimlerden birinde çok sevdiği maymunu Jooko le beraber oynamıştır. Bu iki sanatkâr birbirile çok iyi anlaşmaktadırlar. Jocko sigara içer, şarkı söyler, ve dostunun taklitlerini yapar. Maamafi, bazan da aksilik ottiği olurmuş.