m EE Halife şimdi Güzidenin hâlâ baygın bir halde yatmakta olduğu odasında ylnız bulunuyordu. Artık Güzide onundu Hüseyini görür görmez yanma yak- İaştı. Bir elini omuzuna koyduktan sonra kendisine şu emri verdi: — Sözlerimi iyi dinle Hüseyin! Bu gece sarayın içini sıkı bir ablokaya alacaksınız. hiç kimse, hatta Zübeyde! bile odasından dışarı çıkmayacak. Hiç; kimse koridorlarda gezmiyecek. Her kapının önüne bir nöbetçi koyacaksı- nız. Haremlik, selâmlık.. Bütün kori- dorlarda kol gezilecek, harem ağala- rmın d& hepsi uyanık olacak. Herkes tam bir kontrol altında bulunacak! — Emredersiniz! — Dur. Güzidenin odası var ya? — Evet! — Onun kapısmm iç tarafmdaki dört nöbetçi dış kapını önünde sekiz kişi olarak nöbet bekliyecek. Hasta- nım yanında bulunan cariyelerde ken- di odalarma gidecekler, Ancak harem ağalarının kontrolü altında her iki saatte bir yanma giderek hastayı yok Jayacaklar. Anladın mı? — Etmmirlerinizi tamamile Aynen tatbik edilecektir. — Sen de Güzidenin dairesi önünde nöbet bekliyeceksin! ; — Pekâlâ! — Haydi şimdi git! Emirlerimi yap! Ve bana her şeyin hazır olduğu haberini getir, ha, şunu da ilâve ede- yim, sarayın dışmı da aynı şekilde sıkı bir muhafaza altma alacakmız. Saraya kimse yaklaşmayacak. Hatta kâfi derecede askerin yoksa kışlalar. dan bir mitkar getirtebilirsin! Muhafız zabit Hüseyin halifeyi tekrar selâmlayarak dışarı çıktı. Halife oda- da yalnız kalınca tekrar bir aşağı bir yukarı dolaşmağa ve: — Her iş bu gece olacak! Bu gece muradıma ereceğim. diye homurdan- mağa başladı. Şimdi artık suratmda- ki çirkin mana, en korkunç bir şekil almıştı. Biraz dolaştıktan sonra bir dolaba doğru yaklaştı. Cebinden çı- kardığı bir anahtarla dolabı açtı. Dolabm içinde yanyana iki büyük şarap destisi duruyordu. Halife Mus- tasım bu destilerden büyüğünü kavra- dı. Ve bir dikişte, hemen hemen yarı- sın: bitirdi. Nefes alıp biraz dinlendik. ten sonra destiyi ikinci defa olarak dikti, Yine lıkır Irkır şarap içti. Yarım saat kadar sonra muhafız zabiti Hüseyin içeti girdiği zaman son derece sarhog olmuştu. Hüseyin halifeye aynen şu sözleri söyledi: — Btün tedbirler almmıştır. Muh. terem halife! Suraym içi ve dışı gayet sıkı bir kontrol altındadır. Bunun için hariçten iki tabur asker daha getir- mek mecburiyetinde kaldım. anladım. KALINLAR BENİ — Çok güzel! Zübeyde dairesinde mi? — Dairesindedir muhterem halife! — Kapısınm önünde söylediğim ted- birleri aldın mı? — Bütün tedbirler alınmıştır. — Şimdiye kadar dışarı çıkmak is- tedi mi? — Hayır! — Çıkmak istediği takdirde yapa- cağınız şeyi de unutmamış olduğunu- mi tahmin ediyorum, — Hiçbir veçhile dışarı çıkmasına müsaade etmiyeceğiz. — Ya daha fazla ısrar ederse? — Gelip size haber vereceğiz! Mustasım bu cevap Üzerine birden- bire kızdı: — Hayır, hayır.. Sana böyle bir şey söyledim mi hiç? Katiyen bana uğra- mayacaksmız! Ben! odamda hiç kimse rahatsız etmiyecek, hiç kimse. Anla- dm mı? —i — Çünkü sarayda bir tehlike var, Sa- rTâya bir casus sokulduğunu haber al- dım. Güzide odasında yalnız mı? — Yalnızdır muhterem halife. Bir âz evvel kendisine bakan cariye kulla” rmız odasmdan çıktılar. İki saat sonra tekrar kendisini odasmda yoklayacak- lar.. — Alâ! Şimdi sen de artık mevkiine gidebilirsin. Hüseyin halifeyi selâmladıktan son- Ta odadan çiktr. Mustasım içeride yine yalnız kaldı. Yalnız kalmca yine dolabı aştı. Ve yine içmeğe başladı. Belki aradan on, belki yirmi dakika geçmişti ki Mustasım tam manasile bülüt gibi sarhoş olmuştu. İçerisinde gök gürültüsü gibi uluyan hayvanlık hislerine mukabil zayıf bir horoz gibi vızıldayan vicdanı, artık büsbütün susmuştu. İçtiği afyonlu şarap halifeyi tam manasile hayvanlaştırımış bulunu- yordu. Nihayet, Şarap destisi bomboş kal- dı. Mustasım o zaman dolabı kapattı. Bir sarhoş gibi sallana sallana başka bir dolabın kapısını açarık içerisine girdi, Bu dolabın içinde gizli bir met- hale açılan başka ufak bir kapı vardı. Halife bu dar dehlize daldı. Daha evvelden oda kapısınm kalın sürgüsünü sürmeyi de unutmamıştı. Bu dar dehliz vasıtasile duvarlarm İçinden hemen hemen her tarafa, her odaya gidilebilirdi. Ve bu yolları sa- rayda biri halife olmak üzere pek az kimse biliyordu, Hatta halifenin kızı Zübeyde bile bu gizli yolların farkm- da değildi. (Devamı var) | LAR / issi Roman oNakleden: Hatice Süreyya m — Çok ihtiyar olduğumu mu sanı- yorsun, anneceğim? — Hayır kızım. Hayatını yeniden kuracak bir devirdesin, Sana izdivacı ben bile kaç kere tavsiye ettim. — Görüyorsun ya... K — Mesele o değil ki.. Maksadımı an- lamiyorsun demek.. Hayır, hayır! Anlıyordu. Gençilği- nin başlangıcında olan Murat, onun dengi değildi. Annesi hu nokta üzerin- de duruyordu. Kendisine, ihtar ediyor- du ki, kırkına yaklaşmıştır. Yüzünde bir buruşuk, saçlarmda bir ak tel ol- maması neyi ifade eder ki? Yirmi ya- şmda imiş gibi güzel, zayıf ve iyi mu- hafaza edilmiş bir vücudu olması da manasızdır. Aşk işlerinde yaş adetle- rinin pek büyük ehemmiyeti vardır. Bu genç aşık, bütün aşka! seni rağmen, onu istikbal için bir aşk kur- banı halinde hazırlıyor. İhtimal gülünç bir hali var. Fakat muhakkak ki ih- tiyatsızlık ediyor. İsmet bunları anla. mayacak kadar saf ve deli değildir. Esasen sırrını, büyük bir hazine gibi üzerine titriyerek, kıskançca saklama. sma da sebep bu değil miydi? Murada karşı beslediği büyük aşka adi bir ma- na verecekler diye öyle üzülüyordu “Annesi, ona, evlenmeği hakikaten de, mütemadiyen tavsiye edip durmuş- tu. Lâkin kendi çağında, kendi safmda ve sileye itibar verecek bir erkekle. Bu tüysüz oğlan kimdir? Nereden çık- tı? Kızının İstikbal hakkındaki tasav- vuru nedir? — Bu oğlana varacağını düşünerek küçültmek aklımdan bile geçmez. Hatıralarını anlatan ; EFDAu TALAT Izmir sukut etmiş.. Ordu Istanbul üzerine yürüyor Beyoğlu caddeleri hissedilir bir ten- halk taşıyordu .Hiristiyanlarla Türk. ler yüzlerinden belli oluyorlar. Bizim- kilerin yüzü istisnasız şekilde gülüyor, hareketlerinde bir canlılık meşhut.. Diğerlerinde İse surat asılmış, gözler endişe bulutlarına bürünmüş... Her hal- lerinde bariz bir nevmidi göze çarpı yor. Her şey tersine dönmüş... Nerede o çılgın Beyoğlu... Nerede o lâtarna- lar, kitaralar, kasap havalar, hora tep- meler... İstanbul tarafına geçince iş birden- bire değişiyor. Hayat burada daha can Ik.. Grup grup toplanmış İnsanlar, se vinç cesaret ve Ümit dolu sesler. Bil- hassa Eminönünden Sirkeciye giden yoldaki canlılık O göz alıcı bir halde. Arabayı yavaş sürdürüyorum. Rtraftan çocukların, delikanlıların | bağırışlarını duyuyorum. — İzmir sukut etmiş. R — Ordumuz İzmire girmiş... — Daha on bin esir alınmış. — Yunan ordusunu denize dökmüş- ler... — Ordu İstanbula yürüyor. Bu sözleri bağıra bağıra söylliyor- lar, hele bizim İngiliz bayrağını taşıyan ötomobili görünce: — İzmir alındı, İzmir alındı. Diye haykırıyorlar. Beyoğlu, ve Galatadan ge- çerken herkes otomobilimize sevgi ve hürmetle bakıyordu. İstanbul tarafma geçince bu bakış- lar değişti. Ve gözler arabamızı gayız ve nelretle takip etmeğe başladı. Doğ- ru Aksaraya '<dik, oradan Yedikuleye kadar uzandık. Sokaklarda'hiç bir fev- kalâdelik göze çarpmıyordu. .Samatya tarafına geldiğim zaman Ermenilerin her zamanki gürültülerini aradım. Et- raf tıs... Velhasıl, İstanbul tarafında halkın hudutsuz sevincine rağmen hiç bir fevkalâdelik yok. Dönüşte (Şahin paşa oteline uğra- dım. Esat Beyi çok yorgun ve heye- canlı bir halde gördüm. Küçük odaya çekildik. Anlatmağa başladım: — Çok mücssif bir vaka oldu. — Hayırola... — Krokerde bir polis onbaşısını öl- dürdüler, — Bu sabah duydum. İrtibat komi- seri telefon etti. — Kolonel Balların bu işe çok canı sıkıldı. — Ben daha fazla üzüldüm. Ve İn- gilizlerin bu (“alar üzerine İstanbul- da bir takım cezri tedbirler almaların - dan korkuyorum. Sen neler duyuyor - sun? — Ben de sizin gibi ayni şeylerden endişe ediyorum. met, yediği bu darbenin ruh ki aksini belli edecek hiçbir zahiri ha- rekette bulunmadı. Cevap teşkil ©de- cek cilmleyi hazırlamak için biran dur- du. Sonra, cesurane: — Belli olmaz ki. İhtiyar kadının kahve fincani, taba! ğma çarpıp duruyor. Nefes alışı Siklaş tı. Göğsünde hafif bir ıslık işitiliyor. Yanakları, oyuklaşmış, çukurlaşmış gibi. Duvar saati üçü İsmet, dalgm, sigara Üstüne sigara içiyor. Zübeyde hânımefendi, artık konuşulması lâzım gelen her şeyin konuşulduğunu anlıyor. Epeyce kuvvet ve gayret sarfederek birdenbire kalktı. Odadan çıkmağa hazırlandı. Kapının eşiğine geldiği za- man durarak: — Akşam yemeğinden evvel görüşe- | miyeceğiz. Çünkü yerleşmeğe uğraşa. cağım. Sonra da yazılacak mektupla- rım var.. Hem gey. Zavallı Eniscik?.. Bu söz üzerine de, İsmet sarsıldı, fa. kat belli etmedi Annesi dışarı çıkıp kapıyı epeyce gürültü ile kapadıktan sonra, Yalnız kaldı ve kendisini toplayıp bir dakika .evvel komuşulanların sanki aksi seda. smı dinledi. Kelimelerin herbiri, yüre- i —19a4 — — Hele . sı çok fena. — Ballar derhal umumi karargâha gitti. Her halde general Harington ile bu meseleleri Okonuşarak emir ala cak. — Bence bu gibi vakalar (şimdiden sonra olacak” . Ve gayri kabili içtinap- tr. o Çünkü Türk halkı dünyada hiç Lir suretle if “si mümkün olmıyan “üyük bir <. ” ; içindedir. Onun coş- kun tezahüratınm önüne . nek na- sıl mün ün olur. Bütün milleti, tevkit| edemeyiz ya.. Hem şurasmı unut mak lâzımdır ki böyle milli hisleri ga- leyana gelmiş kalabalıkların önüne düş man kuvvetlerin — velev polis ola- rak — çıkması doğru bir şey değildir. Halk İngiliz polislerini gördükçe gâyız hisleri kabaracak ve böyle vaka- lar çıkaracaktır. Binaenaleyh, İngiliz polislerinin bu işlere müdahale etmeme lerini kolonel Ballardan rica etmek ni- yetindeyim. Biz elimizdeki (o küvvetler- le inzibatı muhafazaya çalışırız. Yetişir ki onlar işe müdahale etmesinler. — Biz de Ballarla ayni şeyleri ko- nuştuk. Ben bütün bu sizin söyledikle- rinizi uzun uzadıya oanlattım. Bana hiç itiraz etmedi. (Vaziyet nazik. Ben bu işleri Haringtonla bir konuşayım.) Dedi ve çıktı gitti. — Beraber Krokere kadar gidelim, Esat bey benim otomobilime (bindi. Beraberce Krokere geldik. Kolonel Bal- lar Krokere henüz (o dönmemişti. Polis müdürünü kendi odama aldım. Bir müd det ötedenberiden konuştuk. Bu sırada Balların odasındaki ayak seslerinin aka binde de nöbetçi gelerek haber verdi: — Kolenel, Kapiten Benet ile birlikte geldiler. Polis çıktıktan sonra Esat beye: — Benetin gelmesi yeni bir hâdiseye delâlet eder. Siz burada oturunuz; ben içeri gidip vaziyeti öğreneyim. — Benim geldiğimi de kolonele ba- ber ver, Balların odasına girdiğim zaman Be- net kanapeye bezgin bir halde uzanmış- tı. Casus zabitte yorgun ve ümitsiz bir hal vardı. Yalnız zekâ parlayan küçük gözleri mütecessis bakışlarla üzerimde dolaşıyordu. Ben doğruca Balların yazı- hanesine yaklaşarak: — Polis müdürü Esat bey geldi. Sizi görmek istiyor, dedim. Bu sözü duyun- ca Kapiten Benet yerinden (doğruldu Ballar ile göz göze geldiler. o Akabinde Ballar dönerek: — Derhal buraya getiriniz, dedi. Esat beyi alarak tekrar kolonelin 6- dasma girdim. Polis omüdürü il ği vakanın Krokerde olma Binde ayrı bir yara açmıtşi Ve sonra, o zehirli tebesslim.. — Güzelleştim mi? - sualine annesi» nin istihza ile bakışı. Hacı Hüsnü paşanın haremi, «her şeyi artık zevkinden mahrum olan ih- tiyar ruhile tahlil ettiği için, bu suale cevap vermeği lüzumsuz bulmuştu. Çı- karken de son meydan okuyuşu şu ol- muştu: — Enise bir mektup yazmalı. Fakat yine elhamdülillah. Artık an- nesi içini boşalttı ya.. Zübeyde hanım efendi, kızile ancak bu kadar hainane istihza edebilirdi. Annesinin neler düşündüğünü İsmet! şimdi tahmin ediyor: Evinde pijamalı bir delikanlı görmüştür. Bu adamm buraya sokulmasile torununun İstan- bul dışıma gitmesi arasında bir müna- sebet yok mu? Demek ki Enis sÜürgün- dedir; ve bu delikanlı onun yerini gasbetmiş! Daha yalnız, daha hür ya- şamak için, oğlunu başmdan savan bir kadın!.. — İşte böyle düşünüyor, beni böyle telâkki ediyor. Haydi bakalım, haddin varsa Enisin mutlaka ve her şeye rağ- men gitmek istediğine annemi inandir. Oğlumun ileri sürdüğü bahane: Ta- a | 11 EYLÜL — 1936 Yazan; IHSAN ARI” i Ni de elini sıktı. Esat, bey, kendisin? terilen koltuğa oturmadan evvel ki vakayı mevzuu bahsederek — Bu hiç arzu edilmiyecek olan essif hâdisede bir İngiliz di müş bulunması beni cidden ri k etmiştir. Size taziyet ve ; bildiririm. dedi. Bu sözleri başı önünde dinliye” iar, Esat beye teşekkür etti. leri ii konuşmuyor, benim iki polis mü rasındaki tercümanlığımı dikkatl€ Diyordu. Esat bey yerine oturduktan sabahki cinayeti vesile ederek #9” “e İerin inzıbat ve asayiş vaziyerinde. gişikliği mevzuu bahsetti ve dedi — Mütareke başlayınca Türk büyük bir yeis ve ıstırap (işinde sinmişti. Ümit ve cesaret yoktu. bir ölü sükünu içinde yaşıyordu" al Anadoluda Kemalistlerin son m“ kiyetleri üzerine vaziyet birdenbi!$ gi gişti. Türk halkı, yeni bir bayat “g jisile harekete geliyor. Bir Öl a rilmesi kabilinden bir mucize ali da kalan millet son zaferlerden * tur, Onları yabancı vesait ve ni e ex EE FEZESESEF.. le durdurmak mümkün olamıy Böyle bir teşebbüs halk üzerind? sülâmeller yapacaktır. Sabahki mM” gl vaka buna bir misaldir. Son yirmi saat içinde buna benzer birkaç ve ba olmuştur. pe Esat bey bu vakaları da anlatir man Ballar sordu: — Bize ne teklif etmek iye — Size sarih olarak bir teklifte m; e ie ./. mağa gelmedim. Vaziyeti müzs' — dip müştereken bir karar almanı? sip olmaz mı? — Çok iyi düşünmüşsünüz. — O halde vaziyete beraber rayalım. — Pekâlâ! Evvelâ siz fikrinizi “ yin. Bizim polis teşkilâtımızı gö memizi mi istiyorsunuz? i si — Böyle bir şey o düşünmedin” g yalnız bugünkü inzibat şartlarını? 3 yi giştirilmesini istiyorum. o Bu, menfaatinize uygun olacaktır — Nasıl değiştirelim? — Meselâ ingiliz polislerinin di gezmelerine lüzum yoktur. — Peki, bir dahili iğtişaş olur siz nasıl önlersiniz. Ve iş işten il ten sonra biz ne yapabiliriz? gi — Türk milleti vakur (o ve #8 millettir, Görezeksiniz ki zn kınlıklara, hâdiselere sebebiyet W gi yecektir. Hem biz bir krdi mak ve devriyeleri çoğaltmak : şehrin umumi hayatını heran li (Devamı v8 imtil , biatın ortasında yaşayıp .. hazırlamak.. İstanbulda başı ri | miyormuş, avare Oluyormuş | Fakat hakikatte, beriki kız için dan gitti. Büyük annenin ve İsmeti aa dan muhakeme edenlerin nazarındi e hale karşı söylenecek bir tek söğ dır: Zavallı Enis! Bu sitemden kurtulmanın e” mı var? | İsmet hanım, böyle düşünürken ga nada kendine bakıyor.. yüzü 4 Yanakları çizgisiz ve düz. Denif g# gindeki gözlerine dalıyor.. İpek “e bisesinin vücuduna yapışışmı ne ediyor. Ayna, mucize denecek $ w de henüz genç olduğunu ona babi riyor. Şu duvarda resmi asık “ef komik kadmdan bin kere asigi halde! O da kendi resmidir. A harpten evvele sit. Bir takım y sebetsiz tentene yığınları arasınd” a) İ hele başmdaki saç yığını.. Ms p O sıralarda yirmi yaşımdaydr” gl resim, İzdivacınm hemen ertesi * çıkarılmıştır. Bskm: Nasıl d& bir ri, bek ifadesi var.. Ne hatıradiP rum bakışlar bunlar! Mesut bir © gülümseyişi., | (Devamıv min si ld. ek lim nasil vana