Aykut atını mahmuzladı. Ve Hulâzüyu selâmlıyarak Bağdada doğru atını dört nala sürmeğe başladı Bu sırada konuşulan şeyleri katiyen! duymamış ve dinlememiş olan Hulâ-| bilecek? gü yavaş yavaş başını çevirdi: — Haydi! Buradan uzaklaşalım! Gelenlerin seyısı gittikçe çoğalıyor Buralarda fazla durmak tehlikeli. Bİ zim askerin gelmeleri için de en az bir gün beklemek lâzım, Onun için şarka doğru gidelim. ; Atmm başını şaka doğru Hulâgü hiçbir şey söylemeden $a- i mke e am dece elini sallamakla iktifa etti. rin göleglerile yer; yer lekelenen Die- Şimdi Aykut dört nala olarak Bağ- lenin gümüşt pırıltmı ve Bağdad arkalarında bırakmışlardı. © © — Bir gey — Nedir? — Müsaadenizi rica edeceğim. — Ne müsadesi? m — Şehre dönmek... Hulâgü ve a Aykutun Tatma tuhaf bakıyorlardı: — Hangi şehirden bahsediyorsun * — Bağdada, — Bağdada mı? — Pvet, evet. Bağdada! —Deli mitin sen? — Hayır deli değilim muhterem ku- mandan. Fakat bana milsaade edin. kalacak olursan! Sana kim yardım ede Aykut gözlerini Hulâgünün gözler!» ne dikti: — Ya ona? Hulâgü hiç cevâp vermeden sustu. Aykut atını mahmuzladı: — Allaha ısmarladık! İnşallah ya- kında görüşürüz. dada doğru dönüyordu. Hulâgü ile Bo- gatimur bir müddet Aykutun gittikce küçülen ve kaybolan gölgesini seyrel- tiler, Sonra onlar da atlarını sishmuz- lar, mi söylemek istiyorsun ?İ Duyulan gürültü gitgide azalıyordu. Ve Hulâzü hiçbir şey konuşmıyondu Boğatimur de hiçbir şey sormıyordu. Halifenin hırsı Şiddeti! ve telâşlı olarak vurulan kapı halifeyi dalgmlıktan uyandırdı. İçeriye nefes nefese olarak nübetçiler- den biri girdi, Hâlife sordu: — Ne var? — Tutulmuş. — Kim? — Güzide! Halife yavaş yavaş doğruldu, Gözle- Cidden orâya gitmem, svdet etmem) Ti2d€ bir hirs ışığı yanıp söndü; Hâzm, — Bağdada dönmek, senin için ha- kiki bir ölüm demektir, — Dörmemek de öyle! Bittabi Boğatimur bu sözden bir şey AMamAĞI, Aykut devam ebtir — Her ne bahasma (olursa olsun gitmeliyim. Herhalde orada bulunmam lâzım. Hem de ortada hiç de işaret et- tiğiniz gibi büyük bir tehlike yoktur. Başka zaman olsaydı belki Bağdnda girebilmek çok güç olabilirdi. Hoş bu takdirde bile yine giderdim ya. Fakst şimdi ortada hiçbir tehlike yok. Bozgrun, düşmandan kaçan bir or ! du bakiyei süyufu ile Bağdada kolay- nıkla girilebilir. l — Aşağıda. Sam kapısından çikar»! i kenele geçirmişler — Güzideyi derhal harem tarafma|| götürün sıkı bir inzibat alımda tutu- Juvak, Tiğur haşacak (A0 slime. Halife başka bir gey söylemeden susin. Fakat gözlerinden : kafasının İçihde ne kadar müthiş fikirler geğir- metke olduğu gayet açık olarak anlaşı- yordu. Sonra devam etti; —Güzideyi ele geğireni bana gön- derin, Birkaç dakika sonra halife Musta- srm Güzideyi yakalayan Şam kepısı muhafızile konuşuyordu. Muhafiz sanki büyük bir kahraman. Bozgun ordular aynı zamanda gir-| lık göstermiş gibi valmları mübalâga dikleri yerler için azim bir düşman landırarak, bire bin katarak Güzideyi ordusundan daha gaddar, halk için) nasil ele geçirdiğini anlattı. Bittabi es- ” , daha tehlikeli ve daha korkulu olur lar. Böyle âmirlerini ve biç İimseyi dinlemiyen aş, parasız ve çapulcu bir “kürlenin gelişi karşısında herkes ken-| di derdine düşer. Şehirde inzibat, tod- bir namma hiçbir gey kelmaz Hiç rarengiz deve ve deveciyi müsellâh bir kervan, Aykutu ise bir ordu yaptı. İ Uğradıkları müthiş hücumu ve buna karşı gösterdikleri kahramanlığı () birçok yalan yanlış ve saçma mübalâ- galarla anlattı. kimse hiçbir şeyin farkında olmaz. | (Devamı var) Binagnâleyli görüyorsunuz ki Bağda | da girmek ben'm icin hiç de tehlikeli İLAN bir iş değildir . — Fakat iki gün geçmiyecek biz .gehri muhasara edeceğiz O zamun senin için dişarı kaçıp kurtulmak ihti- mali de kalmıyacak. Ya bu vaziyettel * gonra onlarla birlikte Bursaya git.) miş, artık Leylâyı tamamen kaybet tiğine kail olmus, Oturduğu evin € fendisi ölmüş, herkes dağılmış. Bu da İstanbula gidip son bir gayretle) kardeşini araranğa keror vermiş. İş- te o zöman o müthiş sancı tutmuş, hastaneye kaldırmışlar, Vapurda Ul- vi isminde genş bir kaplan bunu son İyi tilrkçe ve fransizca bilen bir türk bayanı #ektils olarak almacaktıt. fagi- Hzce bilmesi şayanı terçihtir. İstekliler İstanbul 159 posta kutusuna izahname göndersin mibe uğraşmıg... Leylâ güldü: — Seni çapkın seni, galiba aklın kaplanda kaldı! Neclâ kızardı, Şadiye Hanım cnlera bukmakla doyamıyordu. Adeta gözlerine inüna- mtyordu: — Aman allahım rüya w görü yorum... Eğer rüya ise sen beni w- « oğereee kayırmış, daima rahatını te- yandırma yar&bbim! wi * HABER — Akşam Kostas Hatıralarını anlatan ? EFDAs TALAT Eski çam'ar bardak oldu, vaziy8 simdi değişti Kâmilin:? — Biz kendimizi değil, düşünüyoruz. Sözü bizim ihtiyat kumandana da pek garip gelmişti. O, karşısındaki adamla” rin memleketi bir Jâhza olsun düşünme” diklerine emindi. Ve onların bütün hayst larda olduğu gibi şu mütareke senele rinde de bir para ideali için çırpındıkla- zını çok iyi biliyordu, Bunu sözlerile de kumen izhar etmekten kendini alamadı: — İstanbulda epey #amandır bulunu- yorum. Sizleri İyi (— tanırım. Memleket hesabına yaptığınız - fedakârlıklara ka- rışmam. Fakat siz kendi başınızın çe- resine baksanız daha iyi olmaz mı? Bu suali de gene wahut Kâmil kaçşı- Jadr. öbürleri miskin mişikin dinliyorlar- dı, Kâmil dedi ki; — Muhakkak ki, biz kendi başımızın gâresine bakamayız. Nereye (o kaçalım? Hem harbin neticesi kat'i o Dir surette belli olmadan firar o etmeğe ne llizum var. Siz buradayken bir şeyden korku- muz yoktür. — Gün gelecek ki biz de buradan gi- deceğiz. — O zaman biz de sizinle beraber gi- derir, Buna müsaaade etmiyecek misi- niz kumandanım? — Orasını Lordra bilir, — Kemalistlere İstanbulu teslim ede- cek misiniz, — Bilmem. — İstanbul serbest bir şehirdir. Bura- yı bu heriflere vermiyerek dostlarmız- dan mürekkep yeni bir hükümet kura- iç bilire'niz. O zaman biz are oadama İş Gan ik — Olacak bir şey midir? Bu hususta hiçbir fikrim yok. Hem buraya sizinle bu işleri konuşmaya © gelmedim. Farzı muhal, böyle bir şey olsa (Ohalk, buna razı olur mu? — Halkı irşat ederiz. — Edemezsiniz. Biz sizin balk üzerin deki tesir ve nüluzunuzun derece ve €- hemmiyetini üç senedir o tecrübe ettik. Fakat, bu tecrübemizin gayet fcna neti- celer verdiğini de teessüfle söyliyebili- rim. Benim bililtizam umuma tercüme et- tiğim bu sözler hepsini büyük bir suku- tu hayal içinde bıraktı. Ballar Kâmilin şımarıllığına iyice (o içerlemişti. Bu he- rülerin hakiki vaziyet ve kuvvetlerini bilmediği zamanlar, onları odasına ka - bul ederek uzun uzun görüşürdü. Fa - kat, bugünkü abval içinde onları kendi- sine böyle uzun uzadıya muhatap etüe- si doğru birşey olamazdı. Odabunu düşünmüştü. Ballar ayağa kalktı ve da- ha başin bir sesle dedi ki: — Biz etrafa saçtığınız altınlarla ne yaptıksa yaptık. Yokaa, şahsan dostia- rımız olmakla beraber Sizlerin bize yar dem değil,zararı dokunmuştur.Fakat bu gün Anadoluda muvalfakiyetler kaza - memleketi —5— Naili bey on derece haste 141. Meti- | na telgraf çektirdi. Ocmullak ölmez-! den evvel oğlunu görmek istiyordu. | Delikanlı hemen geldi. Babasını o hal. | de görünce içi sızladı. Acaba o mu se. | bep olmuştu! Herhalde ihyarm Vic! dan âzab: çektiği belli, Metini , görür görmez gözünden bir yaş damladı. ve kadit olmuş parmağile bir çekmece işaret ederek kesik kesik: — Oğlum., Aç bumu.. O #arfr al. İş. lediğim cinayeti itiraf ediyorum. Al) yaptım., Beni affet. Dedi, Genç doktor zarfı açtı şu ga. tırları okudu: “Aklın başımda ve sıhhatım tata ola- rak itirafatta bulunmak İstiyorum. Bunu yalnız ve yalnız viodanın emre. diyar. Ben Şadiye hanımm davezmda doğru hareket etmedi. Sonra çocuğu! — 1989 — nan Kemalistler bütün Türk milletinin teveccühünü kazanmışlardır.Hal böyle iken, İstanbulda millicilere muhalif bir hükümet kurmakta ne menfaat vardır? Ben ber mutat terciime ettim. Hiçbiri ses çıkarmıyordu. Kolonel Kâmilin de cevap vermediğini o görünce ona hitap etmeğe tenezsiil etmiyerek bana dön - dik ; — Bu efendi neye cevap vermiyor. | Ben de Kâmile hitap ettim: — Kumandanın sizden cevap istediği ni anlayoraunuz. Herifin yüzü kireç gibi bembeyaz ol- muştu. Dili tutulmuş gibiydi. LAF söyli- yemiyordu. Demin İngilizce konuştuğu halde, bu sefer benimle (türkçe olarak müuhavereye daldı. — Fakat beyim ne cevap vereyim? — Son sualine cevap veriniz, — Bize hakaret etti, (Bunu karşınc desir? — Onu bilmem, Cevahınızı verin. Kâmil bu gefer (o zelilâne bir şekilde Ballara dönerek dedi — Şüphesiz ki vaziyeti o siz daha iyi tekip ediyorsunuz. Bizim size bir tedbir tavsiye etmemiz cüret olur, Ben şaksan Kesbihalde bulunmak istemiştim. Balları hiddeti devam ediyordu: —siz hâlâ eski günleri yaşadığınız: zannediyorsunuz. Eski çamlar bardak oldu. Bugün sizin yapacağınız en iyi hareket hiçbir teşebbüste bulunmamak, susmak ve saklanmaktır. Halk arasında vücudunuzun sebebiyet vereceği gale - e NN lak GA SYE MECL İML * dan vermemiş olursanız biz size minnet tar kalırız. Başka da birlütüf © isteme: yiz sizden... Balları Kâmile kitap eden bu sözle- tini gene umuma tertilme ettiğim zaman birkaç ağızdan Cbaşüstüne) eceleri gk-) tı. Kumandan yavaş yavaş kapıya doğ- ru yürüyordu. 'Tam kapının önüne gel diği zaman durdu; geri (o dönerek dedi! ki: — Tavsiyelerimizi tekrara hacet yok zaonediyorum, Misatirlerimizin - hepsi- nin burada kalacağı anlaşılıyor. Eğer, bir tavsiye mahiyetinde olan bu söyle- diklerimin aksini yapanlar olursa ve üç sene €wvel olduğu gibi bizi yeni yeni, yanlış ve uydurma plânlarla aldatmağa kalkışacak bulunursa onlazdan dostlu- ZEumuzu geri almakla beraber bir men- f2at için yalan söyliyen » insanlar gibi kendilerini mahküm edeceğiz. Bizim bu- na mecbur kalmamamızı temenni ede - rim. Biz daha oda kapısından çıkmamış i-| dik ki misafirlerimizden! Galip bize yak| laştı, bana; — Rica ederim, muhterem kumanda: | na söyleyiniz ki bize gösterilen teveccüh ve himayedeh dolayı minnettarız. H rimiz, ne kendimizi, ne onları müşkül) zehirlemediğine kuni olduğum halde ses çikartmadım. İlk raporumda al dandığımı gören müşterilerin ömniye- tini kaybetmek korkusile sustum, Ze: hir bitişik kireç ocaklarının neşrettiği karbondan ileri geliyordu. Bunu &ize oğlum Metin de 1sbat edebilir İh... Gözleri döldu babasının ellerine ka- pandı. — Teşekkür ederim babacığım. İhtiyarın yüzünde sakin bir tebes- süm belirdi. Sanki oğlunun kendini affettiğini bekliyormuş gibi büyük bir silkün içinde teslimi ruh etti. Metin günlerce sarsıldı. Fakat Ah- met beyler onu hiç yalnız bırakmıyor-; ardı, Böyle bir iki ay geçti, Mektub | mahkemeye vermişler Şadiye hanın bitin mavasile beraat etmişti. Bir ak- şam Metin çekinerek Ahmet beyin ya- nına sokuldu: — Acaba Leylâ hanıma köndis'le izdivaç etmek istediğimi söylersem kı- İ nizi imiin nisbetinde yerine geti İ çalışacaktır. © EYLUL — 1946 ç ii . bir vasiyette baulmak istemeği Töğ şir ki bizim fedakârane mak istiyoruz. Fakat bizim ist X miz şeyleri yapanları burada me Sİ; misafir olarak alıkoyacağımı da*© İş ederim. a Bu (mecburi misafir) kelimesi # ne bir tabirdi, Tercümesi (haps€” süretinde olabilirdi. Bunu o da anladı. Ve odayı o manalı kapladı. Onları gözden geçiriyorW lerinde en çok endişe izharvedel ” 4 ; polis müdürü Tahsinle, sabık pölif ig. İ tebi müdürü Galip. © Köril heri Balların son okkalı (Osözlerinder "yi dilini kısmış kuyruğunu — avr onara sinmişti, ii Balların son tianal: sözünün bu nahoş tesir henüz zall olmamıştı ziyeti daha iyi öğrenmek istiyen bir sual sordu: — Acaba ailelerimizi görmeğe ade edilmiyecc”: mi? — Sizi buraya getirmeyi düşün“ i müz gibi onu da düşündük. 4 — Evlerin. “e aza sıza gidebilertf” Ji yiz? h — Bugünlerde Krokerden dışa “eği manız doğru değil, fakat uzun uzakta kalmanızın doğru olamıya” da takdir ediyoruz. Bu sebeple olan en kısa bir amanın” wazivi ısfahma çalışılacaktır. > — Dışardan öteberi aldırmak duk.” dl — (Beni göstererek) sizinle meşgul olacaktır. Ne ihtiyacınız o b) kendisine söylersiniz. O sizin ar” 4 i il 2 m” ği A İ Sonra da bana doğru döndü: p — Sen, bu efendiler © bakkand gü eden tedbirleri alır, vaziyetlerile "9 olursun. dedi ve odadakileri Iikaydane bi” ile selâmliyarak odadan çıktı, Gi” Ballar odadan çıkar çıkmaz her” 4 dan bir »€8 çıktı. Ve salon biran kadınlar hamamma döndü. Birisi #9 — Yahu, biz burada mevkuf Pi“ yoksa misafi: miyiz? i Diğeri cevap verdi: ği — Nasıl istersen öyle anla. — Bence bunun ehemmiyeti yok vifi. tişir ki Kemalistler İstanbulu da sa biz sle geçiciyelim. i Mabeyn artığile büyümüş bir * köşeden öttü: — Gün doğmadan meşimei neler do7ar. adil 'Meşikıt dilencisi softa ii b 4 (Devami , k zar mı? ğ — Bu kadar korkak olma! Haydi kendisine sor sozra gülerek kızı dı: pe” | — Leylâ, Leylâ. Bak Metin söyliyevek! A İki gen; yalnız kalınca deiks Ül İ kinerek sunl'ni tekrar etti. Ley” | kanlıyı süzdü: ak si — Ama Metin bey ben size Jâ Gilim ki.. Mazimi biliyorsunu?! çi. — O Bizin kabahatiniz değil, “e sile bizim! Efem siz çok vi bir hanımısnız. Sizi İlk gör” gündenber? seviyorum.. — Metin! Bu feryatta kızın muhabbeti, Ve kürü, her geyi hissediliyordu, yerinden fırladı kollarını açtı. — Nişanlım, karımı — Metinim benim! | (Devami di