Buğatimur Aykuta tarümar ettikle — Doğrut “3. Bünlar Dicle kıyısını takip €de- rekten kaçan atlılardır, daha arkala- rından piyadeler ve bundan»sonra da bizim asker gelecek! — Evet! gun âskerlerin yoluna düşmemişiz. Bulunduğumuz yerde bizim ordunun gelişini bekliyebiliriz. Evet! — Haydi atlarımıza biniş halifenin adamlarile dövüştüğümüz tepeye gide- lim. Buradan kaçan askerleri daha İyi görürüz. a Boğatimur. itiraz etmek istedi: — Fakat bu hareketimiz bizim için tehlikeli değil mi büyük kumandan? — Tehlikeli olduğunu ben de biliyo- rum. Fakat” bozduğum “ bir ordunun kaçışını seyretmek ne de olsa 'çok zevkli bir şöydir; Haydi” Sİ, Üçü birden” atlârma atladılar, dört nala tepeye doğru ilerliyorlardı . Yolda Hulâgü Aykuta sordu: — Kolun nasıl? — Biraz iyileşti. "Artık fazla ıztırap 5 sa i gey de değil, sadece çarpma neticesinde | olmuştu. âtlar beş on dakikei sonra tepeye” Yurmışlardı. “Burkdan manzara çok güzel körilüyordu. Biğ. dat ısıklariti ##kaış, Karanlıkta. kör. ku ile bakan"tifiğöze Bönziyordu. Bisle ayın Işığı altımda: “pursiripriii yonan erimiş gümüştensbisnehirdi, » ve bu nehrin iki yanmda Bağdadaj i şan atlılar birer gülge z de seziliyordu. | Bazılarının ellerinde de meşeleler i vardı. Bir kaç saat evvel yaralağıkla. © rı adamlar da ortada görünmüyordu Her halde daha evvelden gelerek on. Jarı almış olacaklardı. Bu takdirde ” takip edilmeleri ihfümüli pek “yoktu. ? oHer halde Bağdat muhafızları şimdi onları çok uzakta zarnediyorlardr. Gürültü ve nârülir'git gide artı- yordu. Aylst söylendir — Böyle kâçinaklarölan. birtörduyu hiç seyretmemiştim.. ; » » ğ Boğstimur da ilâve:ctti: — Müt ir gey, şimdi kütleler halinde görünüyorlar dı, Ordunun toplü kısımları geçiyör- ç se Bugün çok mustaripsiniz,göğ te | # dünün, istirahat 6! «din, Yarın ne isterseniz yaparız! »Nozaketle kolundan tuttu, otoma- bile bindirdi. Ertesi gün söylediği gi- «bi elinden geldiği kadar Leylâya yar- dim etti. Kadının meyusiyeti, halin. deki kibarlık, delikanlıda büyük bir alâka uyandırmıştı, Adeta kendisini gok eski tanıyormuş gibi yakinlık, sa- mimiyet gösteriyordu. Genç kadina büyük teselli oldu. . “ Her gilin gidiyor.“bir Yarım saab'o. © © turüyor, hatırını soruyordu. Yayaş k âvaş bu itiyat halini aldı. Leylâ gün- ğin gine eantariyor; detiKanlermi! get. me sâstlerini sabırsızlıkla be : İNİ via ee a. > vi nasıl cereyan. etliğini, düşmanı nasıl — Şu halde tehlikede.değiliz. Boz vermiyor. Esasen o kadar tehlikeli bir) Evvelce tek tük geçen. gölgeler! büyük muharebenin rini anlatıyordu yetleri olacak! Diye mırıldanâr. Şimdi kiistahça veya korku çınlıyan nâralara acı feryatlar, tiler de karışmıştı. Boğatimur; a — Yaralılar geliyor dedi. Aykut sordu: “— İliç bozguna uğramış bir ordu yaralılarını beraber götürür mü? — Şüphe yok getirmez. Bu inim i- nim inliyen (yaralılar büyük kuman- danlardır. Bönra bu büyük harbi kısaltarak Aykuta anlattı: — Düşman bize nazaran çok ka- labalıktı. Kalabalık ve üstün bir or- duyu yenmek için iki usul vardır: Önünden kaçmak ve orduyu kendini takip etmeğe mecbur ederek dağık mak, sonra parça parça bozguna uğ* ratmak, yahut sıkı ve toplu bir hü- cumla ileri atılarak bir hamlede ör“ dunun kalbini ve merkezini parçala- mak, Vakıa doğrusunu istersen bu harp tarzlarından . birincisi dalma daha mantıki ve daha doğrudur. Fakat bu. nun İçin dalma (biraz zamana ihti- yaç vardır. Halbuki bizim katiyen zamanımız yoktu. Yahut başbuğ öyle “istedi, Bü- yük tehlikeyi © göze alarak orduyu kalbinden vurmağa karar vererek hü- cum ettik, ile inil. | Müthiş. görülmemiş bir çarpısma oldu. Vakıa ilk hamlede halifenin -er, ileri, atilan (ordumuz az zamânda diişmanın kâlbgâhını deldi. Tarumar etti. Burdan sofra çılgınca bir ta kip başladı. İşte hâlâ o takip devam ediyor. p Boğatimur bunları yavaş sesle Ay- Yakacıkta satılık arsalar Yakacığın en güzel yeri olan Sa- natoryom caddesinde gayet ucuz fi- yatla satılıktır. h Arzu edenler Şeref otel müste- cirine müracaat, bağlıyordu. Bir akşâmi doktor mutat- tan biraz geç İstldı. Leylâtın endişe- #lni mucip oldu, telâşla. — Niye geciktiniz? Doğrusu me- rak ettim! SE — Son dakikada bir ameliyat yap- ,mak lâzım geldi, Zayalı kimsesiz. bir kızcağız! i — Nasıl bir kız, acaba kim?” Ne #aimahı bifile bir bahis“ geçse, Leylâ telâşlanır, kızm kim olduğunu, nereden geldiğini anlamak isterdi, Kalbinde daima k; i bulmâk ü- midi vardı, İste onun için bi sefer dö “merakla sofdi; Pe ç Ne ölmek. vö'akieliyatı? | 5 VEEE iddi ne kurtullu. Pa. d Hatıralarım anlatan £ EFDAN TAL, Ballar odaya girdikten sonra orta” daki büyük masanın başına (o geçerek oturdu. Ayakta kendisini bekliyen 'gü- ruha de eliyle oturmalarını işaret et - ti. Ben Ballarm arkasında ayakta du- ruyordumi. Herifler birer birer masa- nın etrafma sıralandılar . Tam on altı kişi idileği Ballar, ingilizce olarak hitap etti ve bafif bir sesle, yavaş yavaş konuştu. Karşısındakilerin ancak, iki veya (oOÜç tonesi ingilizce biliyordu. Diğerleri a- Bızları bir kariğ açık aptal aptal bizim kumandanın süratma bakıyorlardı, Bal ların konuşması bir çeyrek saat sürdü, Sözünü bitirdikten sonra bana dönerek dedi ki; "4 Sör Benim söylediklerimi bu efep- “dildre tekrar'et. Hüpsi ingilizce bilmi - yor. Ne dediğimi anlayamadılar, v Kölenelin on beş dakika içinde söyle. diği Şeyler hayli fazla idi. Zaman geçti. Onların hepsini hatırlamak da mümkün değil.. Yalnız aklımda (kalan şunlar Demişti ki: — Efendiler! İstanbulu işgal ettiği- miz gindenberi sizlerden ayrı ayrı yat dım ve kolaylık gördük. Bize dostluğu- "nuzu ve dostane sadakatinizi gösterdi- niz. Bugünkü vaziyete teesslif etmemek elden gelmez, hiçbirimiz işlerin böyle bir netice ile biteceğini tahmin edemez- dik. Bu, bizim için acı bir sürpriz öldü. İçlerinden biri dayanamamış, sormiş “tu: — Acaba bu Anadoludan gelen haber- Ter'döğrü mua? Bu asiler tedip edilemiye «pek mi? Bunu lütfen sorar musmız? Alçak herifin, “asilçr.. dediği Atatürk”, n açkasında vuruşan bütün bir millet li “G Bu samüssuzu al ayağının aitma par çala... Fakat, elim kolum bağlı o vakit, sözlerini aynen Ballara tercüme ediyo» rum, Acı bir gürüşle cevap veriyor: — Haberler tamamen doğru. Ve asi dedikleri Türk ordusu İzmir kapiların- da... Artık vaziyet tamir edilemez. Bu sözleri hainlere tercüme efliyorum, Ortaya bir bomba düşmüş gibi oluyor. Hepsinin menhus başları biraz daha dü- şüyor ve salonu matemerigiz bir süküt kaplıyor. Ve ben bu sessizlik iğinde Bal ların sözlerini tercümeye devam &diyo- rum: — Vaziyet gün geçtikçe nezaket kes- bediyor. Türk ordusunun son muvalfa- kiyetleri üzerine İstanbuldaki Türk hal- kı galeyana geldi. Sevinç © ve meserreti hisleri içinde bazı (o taşkınlıklar da ya- pabilirler. Bu taşlınlıklar atâsında sizin gibi Anadoludaki milli cereyana aleyh- tar olanlar, bize dost kalanların, bize mensup bulunanların ağır bazı tecavüz kat doğrusu remak kalmıştı. Pek ge- cikmiş. Köyden gelmiş... İstanbulu hiç bilmiyor, köprüde sancısı tutmuş, kıv rahiyormuş, Fakat polisin nazar: dik katini celbetmiş ve hastahaneye getir mişler. (o İsabet biraz daha geç kal. saydı kurtaramazdık! — Kimmiş! İsmi ne? — Neçjâ! — Ne... Ne? Neclâ mr? Bu benim kardeşim, kaybettiğim kardesim, Ça- buk, çabuk beni onun yanma götü. ,— Nasıl? Sizin hemşireniz mi var? ç — Evet, — Neden hiç bahsetmemiştiniz? — Dertlerimle başınızı ağırtımak istemedim? . Delikanlı yerinden fırladı, Leylâ-! nın ellerini tuttu. İsrar etti: — Anlatm rica ederim anlatm. Belki benim de bir blidiğim var. — Peki otomobilde söylerim, ku- zum, gidelim.. Neelâyt görelim... Yulda, genç kadın biltün hayatını bire” birer nakletmeğe başladı. Anla- tırkeh #esi kısiliyor, gözleri doluyor- dü. Köydeki kücük' penbe evi, onları çok seven annelörinin nusıl jândar - Acaba Anadol PP EE —188 — Jere uğramaları pek muhtemeldir. Bina- gnaleyh, halk arasında bulunmanız, do- | aşmanız onları tahrik ve ığzap edecek tir. İşte bu maksatla gerek asayişte bo-| zukluklara meydan vermemek, gerekse; sizin şahıslarınızı emniyet altında bu - lundurmak için hepinizi burada toplat- tık. Burada bir kaç gün, büyük Britanya hükümetinin misefiri olarak kalaçaktı- nız. Bina dehilinde her türlü iktiyaş ve| i teminine çalışacağız. Biz p gördük. Fakat bunun ib“; olduğunu da ilâve ederiz. Kimse yi cebretmiyoruz. Bu-ahval ve şerait i.- çölde serbest'olmak burada kalmak is temiyenler varsa (o serbesttirler. An bu gibilerin: şahısları “hakkında hiç bir) mgs'wliyet kabül edemepiz. Bu şözletden sdnra #ördumi — Burada Kalmak” ; istemiyenler var Hiçbiri cevap vermiy-t İu. O zamn, kölonelin şu son sözler de ilâve et- tim3 — Hem bizim himayemizi kabul #*- meyip serbest kalmak istiyenler, şehirde serbestçe dolaşır ve bazı hâdiselere #€- biyet verirlerse onlardan dolayı ken - dilerini de mes'ul tutacağız. Benmi tercümanlığım- vasıtasile Dal- iarla bir. müddet dertleştiler. Hepsi ali- nan tedbirlerden müteeşkkir bulunuyor du. Yalnız içlerinden biri, (o küstahlığın timsali.olan Dâhiliye Nadırı Mehmet A Dinin oğlu Kâmil ayağa kalkarak Baila- sa ingilizce şu sözleri söyledi: ni > bu'yüksek” ” alâkaya elbette “minnetarız. Ve'size ölünceye : kadar si“ dık kalacağız. Bizler, bu o memleketin hakiki menfaatlerinin ne suretle istihsa- li kabil olacağını pekâlâ (idrâk etmiş kimseleriz. Bu sebepledir ki şimdiye ka- dar gerek İngilizlere, gerekse Yunanlı-. lara yardım ettik. Halkın bizden nefreti ettiği bir efsaneden ibarettir. Halkı kış- kırtan şimdi iş başına geçmiş olan milli- eilerden, meselâ, polis o müdürü Esat, asilerin casusu... Bizim de halk üzerinde ayrı ayri nüfuz ve tesirlerimiz — vardır. Fakat bu nüfuz ve tesiri gösterebilme » mız inçin kuvvetli memüriyetleri elde etmemiz lâzımdır. Ballar bu sözleri asabiyetle dinledik- ten sonra garip bir eda ilç sordu: — Peki, bu memuriyetleri elde eder seniz ne olacak? — Size daha çok yardımımız dokun cak. — Bize yardımı. faydası olacak? bırakırız, Size 'ne malarla gittiğini,'o gündenberi genç hayatlarının hep ıztırap ve elem için- de geçtiğini velhasıl her şeyi olduğu gibi söyledi. Genç doktor, heyecan içinde Mi, Boğuk bir sesle bağırdı: ia — Ben sizleri tanıyorum, Siz Şa diye hanımın kızlarısmız.... Anneniz kurtuldu. Ahmet Beyin evinde otürü- Nihal hayretle delikanlının yüzü- ne bakıyordu: — Siz, amma siz kimsiniz? — Annenizin mahkümiyetine sebep olan doktor Najli Beyin oğlu Metin! Bir an Ikisi de sustular. Sonra Leylâ yaşla dolu gözlerini delikanlının $a- rarmış güzel yüzüne çevirdi, İnce par makları Metinin buz gibi ellerini ok- gadı ve yavaş bir sesle: — Evlâtlar babalarının kabalıati- nin cezasını çekecek değiller ya!. Biz yine dostüz. Bana göstermiş olduğu. nuz arkadaşlığı hiç bir zaman.unuta»| rasm! Metin, kendine uzanan küçük eli hürmetle öptü, Hâstahaneye gelmişlerdi. Neclânm helecan' duymadı doğru olmadığın dan Leyli onu kendini: göstermeden ironi feryis e X425'BirTUR T udan gelen scn haberler doğru mu ? İ ihtörem kumandan! Sizin gös i ”*$ EYLUL — 1936 o — — — Mir Yazan: IHSAN ARİF 7 Biz kendimizi değil, memleketi şünüyoruz. Küstah herifin bu sözlerine bir hü atmaktan kendimi zor © alı Ballar da ihtimal ki palavranın bu ceşini görmemişti. Adamcağız bir .det ne söyliyeceğini bilemedi. Bu. fe küfretmek mi lâzım; gülmek mi, lamak mr, atmak mı Jâzım?... Ki “özleri yeni bir şey değildi. Mütat nin devamı: müddetince milli cereji tamamen mubalif cephe almış ve dir manlarla elele vermiş olan (bütün a. palavralarm bir tekrarı idi. Fakat, nun fevkalâdeliği büsbütün başka 0 ahval ve şerait altında ve garip bir &tle tekzar edilmiş olmasi idi. öyle artık memleketin mukadderatı yeni yan alzıştı, Atatürkün setliğile yaklanan millet esaret zincirlerini x, hasta, yaralı balinden yu iecek bir hayat kudreti iktisap migti; Vatanm ufuklarında' böyük, kaddes ve milli bir kasırga kopuyorÜ Bu kasırga, yepi doğan bir milletin # fes alışı idi. Arık, Türk vatanı, nar! ve şeref bazirgiilirma £ Tokma GlKüi tan kurtuluyordu. Bu şaklanış da bütün Türk ve Türklük düşmani siniyordy. Artık onlar için menhus yelet p etmek İmkân ve ih kalmıyacaktı. Müstevliler çekilip gir” ceklz:di. Harici — düşmanlardan G8) bayaği, dalin murr olan ve maalesef zim kanımızı taşıyan diğer alçaklar rn Sarı tulacak, boğulur gibi ezilecek, boğulacaktır. kat, siz küstahlığın şu derecesine nız ki Kâmil serserisi hakikat kargısf da göz yumuyor ve hâlâ . i mukadderatma hâkim olmak hül kuruyordu. * Bura karşı ne denir bilmem. Benim bir Türk genci sifatile Ki. ve bempaları hakkındaki onları bir lâhza yaşatmamak' karı başka bir şey değildi. Onlardan nefreti” tam manasile nefret'ediyorum. * P Bana inanınız $i, İngiliz ordumfz bir zabit olan ve vazifesi itiöerile #f muzda büyük düşünce (farkları ol Jâzmgelen kolorel Batlar. da o si bu herifler hakkında en ufak bir yi ti hissi duymuyordu. Hattâ Kâmili9 yi özleri karşısında duyduğu istikrahi in işeretlerile ve açıkça belli ediy” düşü (Devamı çar) seyretti, Evet, öldenaminiii işe şükür hemşires'ni bulmuştu. Bir gün sabrettikten sonra rahat ; sarılıp öpüşebileceklerdi. Nihayet mesut an da'geldi. İkisi de çe gibi birbirlerinin kolları arasına g Metin, Ahmet Beye rzektüp 7, dı, meseleyi bildirdi. Şadiye pa yavaş yavaş bu büyük sevince sr kızını bağrma bâsterabildi, © O gece Ahmet Beyin evinde Lu i uyku tutmadı. Kâh ağlıyar” kfih gülerek, öpüzcre sabahi ie Hörkes kendi basmdân geçeni #” tiyordu. Neclâ, hemsinesindön “a dıktan sonra koşmağa başlamış» © lerini o kadar korku bürümüs"Kü nünde açılan büyük bir çukurü ©. memig içine yuvurlarmış, köyle nu bulmuş, yakalanmamak için olduğunu saklamış. Düştli © ayağı kırılmıa, bir muhacir ailesi nu sevabına yanina elmış paketi (Devamı 88)