Sevdirmek kaş isden sonra saat dört. Fahriye, ar- Nin kurşuni tayyörü, yavaş yavaş ii, € doğru ilerliyordu. Güneş Zafer epi ardından, yüksek binalara sü | alçalıyordu. Sarı (bir sis evler May ie Parlyor, ağır ağır yürüyen ka- Me E işik banyosu yapıyormuşa | İiungı; ağaşlar yapraklarını dökmüş akları halde, dallarında yaz hül.| ge, , eklryorlardı. Bak rm, mevsim sonunda yaşanan Wi, Sönlerinden biriydi. Genç kız Tak da Gelmişti, etrafına bakınıyordu. Bir yi, özüne bir şey ilişti. Maviler giyin- Miş yar Şapkalı (obir genç, İstiklâl tarafından geliyor, ve hızlı a- A. la Ayaspaşaya doğru ilerliyordu. ia, Dizim Tahir!,, diye düşündü. Ar- ket. koşmak istedi. Kendisini güç ğun Fakat, içinde ( gidememekten| koi bir sikmtz duyuyordu. Tahir, kö Ağ, örmüş, ve gözden kaybolmuştu. Hi karşılaşmış olsalardı, Fahriyeyi Ki selâmlıyacak, fakat muhakkak Niçin; W, , Fibriye sevimlidir, fakat sırnaşık yedir, dediğini işitmişti. dost tarafından Fahriyeye yetiş- olan bu lâkırdı epeydenberi kii üzmekte ve düşündürmekte- Çünkü bir o gün ken- dirimin kenarında: durarak uzüun 'Tâhiri odüşündü. Kendisini müydü? Yahut gördü de, istiye- yanma gelmemişti? Bunları öğ- istiyordu. & Atlatılan bir insan ag düşünmek istemiyor, ve de- :: “Gene bizim (yapışkan! Ma” sıvışalım !,, demesini tasavvur ama mütevellit derin bir azap du- . En iyisi, (o Tahirin kendisini onu en kısa zamanda nâsil ve nerede gö rebilirdi? Acaba, yarın Ahmetlerin evi- ne gelir mi? Tahirle konuşacak, her şe- yi söyliyetekti, Kendine cesaret verme-| ğe çalışıyordu. ».. Fahriye, (kafasında bu düşünceler, olduğu halde Galatasaraya yürümüş, ve tekrar Taksime dönmüştü. Ayni kaldı- rım Üstünde, ve biraz (önde Tahir de Taksime çıkıyordu. Yanında da bir genç kız vardı, ve ona hararetli hararetli bir anlatıyordu. Oo Delikanir da, Fabriyenin Obemen hiç şahit olma- dığı bir neşe vardı. Fahriye İle kar- şılaşınca bakıştılar. Fakat, bu tesadüf- ten kaçmak lâzimdi. Genç kız Tahirin yanındaki kıza dik- katle baktı. Delikanlı onları tanıştırdı — Nişanlım! dedi. — Bayan Saadet! Genç adamın gözlerinde cüretkâr bir neşe okunuyordu. Fahriye başını kaldır | di ve: | — Çok güzel, memnun oldum, dedi. Bu cümlede öyle bir zaaf edasi vardi ki, Tahir hafifçe gülmekten kendini ala- madı. Bunu sarahaten görmüştü. Artık alletmek isti- şeyler bu, sonuncu ve her şeyi h yen bir hakaretti. © — AB, lükayt kalabilmele. Şimdi ne kadar muhtaç olduğum bir şey. diye m: rıldandt. Bir iki lüzumsuz cümle kekeledi. Sı- kıcı olduğunun farkında idi. Tahire, der hal ve elini sıkmadan Allah: demekle meydan okudu, ve ağlayarak geniş adımlarla uzaklaştı. İki nişanlı, herhalde genç kız hakkın- | da duydukları kinin tesirile olacak: “— Zavallı kız! Güzel ama, kendisini sevdirmesini bilmiyor,, hükmünü verdi- ler. marladık Ünemiş olduğunu kabul etmekti. Ken <önldne soruyordu: “Ben - yapışkan ».. a etlarmın yanında olduğu (zaman, üye karşı kendini müdafaa ede- Kay ne de Âşrkane bakışlarile, deli- tüy kendine ğlayabiliyordu. Tahir İk üyvetliy ve ona hayran hayran ta, du. Fahriyenin tutkun olduğunu Ny alıya bir söyliyen olmuştu.Kendi kadar müdafaa ets boştu: Çünkü di meydanda idi. Halbuki, Tahir Bry aldırış O etmiyordu. Genç kızı di Se kaçıyor, onu tanımamış görü- Mi » bütün bunları en azap (verecek © ve Muyaffakiyetle yapıyordu. P, .; lay, iye, kafası karmakarışık hatıra- dolu bir halde, yolunu İstiklâl cad ekin ? uzstmağa (karar verdi a olmadan, gezinti zamanını ça- ki bi Yüyerek geçiriyordu. o Gözleri, » XY üzerinde durmuyor, kendi i- a m Düyormuş gibi kafasında yer et- Yorgi kıcı bir düşünce ile mücadele edi- & Wi” Tahirin arkasından koşmamak- dini haksız buluyordu. Maamafih Mi Ortasında da © durduramazdı. A via Yürümesi Jâzımdı. Zaten, her Boş »ki gibi alelâde şeyler konuşacak- dun ma, ne olursa olsun, onun ko- Mi,, * Befesini yakından o duyacaktı. İç tey, SN Zamanında bu çesareti göste- SenişkiZ Ph, wiki de reddedilecekti. Gene büyük dag üret, yahut da hiç bir şey. Onu Ri en gün tahkir etmişti. Bu defa, <vlenip seveceği kadından uzun er, Kk bahsedecekti. Daha bilmem ne- rdan nefretinin sebepleri, Stiğin; «Bu Tahirin kendisinden nefret ny etmesi değil miydi? ini geçmiş günlerde e olduğu nliya hayran hayran bakacak türlü hareketine imkân yoktu. rasiya âşıktı. Vüngi Bi t, a» aika an Güzey *İYE basını kald i yürüyordu İöyün, Tahiri fetbetmenin çarelerini Yı pg, Yordu. Artık, ondan ayrılmama” Çünkg, 22etİ nefis © meselesi yapmıştı. İk, Bösterdiği sevginin alâkasızlık- ban azap duyuyordu. ta 'Yet İyi tanıyordu. Asildi, na- İn e hiçin kendisine gösteri- Nuh CEM Japon roman&ısı Bir cemiyet vücuda vetirdi Japon romancısı Eiji Yoşikova Japonyanın en ileri gelen romancı larından olan Biji Yoşikova mütemtdi - yen Japon kahramanlıklarına dair müte addit kitaplar yazmışdır, Gayesi vatan- perverlik duygularını beslemek ve kuv- vetlendirmektir. Bugün bu adâm Japonyada yeni bir teşkilât vücude getirmek suretiyle mak- sadına doğru bir adım daha atmıştır. Kurduğu cemiyetin , 200,000 âzası vardır. Memleketlerini sahip oldukları en büyük kıymet sayıp onun uğrunda her hangi fedakfirlığı yapmağa aht et- mek bu cemiyet Azası olmanın başlıca şartıdır, Teşekkür İki erkek evlâdımın ölüm endişeleri uyandıran srhhi arıza- ları üzerine yaptığı pek muvaffakiyet- li mühim cerrahi ameliyat neticesinde | ikisinin de hayatlarını kurtaran Hase-| ki kadınlar hastahanesi baş operatörü Bay Avni Mustafaya samimi minnet ve şilkranlarımı muhterem zin lütfu vasıtasile alenen arz ve beyan gazeteni ii ” yanda zet alâkayı, sevgiyi redde- Unu halledemiyordu. e Peki, eylerim. Avukat Nadir Ceylân HABER — Akşam Postası Tonton amca HABER AKSAM POSTASI IDARE EV! Istanbul - Ankara Caddesi Posta kutusu : işleri telofonü : 24879 idare velân . «24510 Ecnebi 3700 Me, Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası v / Gürünedlükili Yazan : Niyazi Anmet 437 sene evvel bugün : Türk donanması Lepanto'ya girdi. Bütün kaleler teslim bayrağını çekmişti Burak Reis, kurtuluş yollarının kapandığını görünce, üç gemiyi ateşletii. Iki amiraiı yüzlerce tayfa ile kendisi de alevler Yirmi büyük gemi, altmış kadir ga ve 160 yelkenliden mürekkep do- nanma, altmış üç bin kişilik bir ordu- yu götürmek için yola çıkmıştı, Venedik telâş içindeydi. Ani bir hücuma hazır bulunmak için tertibat almak istiyor, fakat üzerine gelecek ordu ile başa çıkamıyacağını biliyor- du. Padişah Bayazıd, yedi oğlunun her birini birer eyalete tayin etmiş, yedi kızını da yeği vezirine vermişti Bu da düşmanlara ayrıca bir korku veriyordu: — Hükümeti tamamiyle eline ni- mış bir padişahla başa çıkılmaz, di- yorlardı. Bayazıd, İstanbuldan Edirneye gitmiş ve oradan Rumeli beylerbeyi Mustafa paşayı İne Bahtiyi fethe gön- dermişti. Kaptan Davud paşa kuman- dasındaki donanma da o tarafa yol al- dı. Fena rüzgârlar Davud paşayı üç ay oyaladı. Fakat bir gün. Venedik donanması İle kafşı karşıya geldi, A- miral Antaoyo, harbe hazırlanırken Korfudan çok iyi teçhiz edilmiş on beş gemi daha Imdadına geldi. Yeni kuvvet, Venediklilerin mahir amiralleri olan Loredano'nun kumandasmda İdi. Antonyo gelen yar-| dımdan memnun olmakla beraber re- kabet hissini yenemedi. Fakat mecbu- ren muharebe nizamını aldı. Osmanlı donanmasının başında da üç mahir denizci bulunuyordu İki donanma bu harpten sonra Burak Reis adını alan Sapyenya ada- sı yakınlarında karşı karşıya geldi- ler. Burak Reisin büyük gemisi diğer- lerinden ayrılarak yol almağa başla- dı. Pişdar kumandanı Armenyo bunu Kemal Reisin gemisi sanmıştı: — Şu gemiyi takip edin ve yana- şın.. emrini verdi. Leredano da vakit geçirmeden imdada koştu. İki düşman gemisi bir anda çengelli borda kancalarını Türk gemisi üzerine attılar, İki kumandan ellerinde yalın kılıç geminin güverte- sine atıldılar. Burak Reis bu beklenmiyen vazi.! yet karşısında bir an içinde başıma ge. leceği kavradı: en — Kurtuluş yok, çocuklar! dedi. ve ilâve etti: — Fakat Türk denizcisi kolay ko- Tay ölmez. İntikam alarak ölmek şa.) nımızdır. Haydi, düşman sefinesine| ateş. İ Burakım emri, adım adım yaklaş. | makta olan ölümün karşısında herke- se büyük bir cesaret verdi. Bu cesa- ret, kurtulma ümidinin kuvvetlendiği- ni anlatan bir müjdeden gelmiyordu. Tehlikenin büyüklüğünü herkes anla- mıştı. Fakat, düşmanın uğrayacağ: felâket Türk tayfalarını hem sevindi- Tiyor ve hem emredilen vazifeyi vap- mak için inanılmaz bir cesaret veri-| yordu. Şimdi her ağızda: — Ateş... — Ateş... Kelimesi dolaşıyor ve vüzlerce! insan kaynaşıyordu. Birkaç dakika sonra birbiri arka- sından Üç gemi kara dumanlara karış- tr. Sonra her yeri kıpkızıl bir alev sardı Burak Reis, Kara Hasan ve on-| ların kahraman tayfaları bu alev ara- yaktıktan sonra içinde kayboldu sında yalın kılıç dörüşerek can verdi- ler. Fakat Armenyo ile Loredano'run da tayfaları İle ateş çenberi içinde kıvrıldıklarını gördükten sonra... ... Sağ kalan Antonyo, İne Bahti körfezinin methalini muhafaza ede- miyeceğini anlıyordu. Burasını Türk donanmasına serbest bırakarak kem- dini güç halle Korfuya attı. Burada vakit geçirmeden kuvvetini arttırdı Yirmi iki Fransız ve iki Rodos gemi- si daha alarak galip donanmanın kar. gısına geldi. Antonyo, kafasında bü- yük bir galibiyet kuruyordu. Rakibi- ni alevler içinde denize gömen donan- madan alacağı intikamla, denizlerin hâkimi olduğunu ilân edecekti. Bu gu- Turun çürüklüğü, iki donanmu karşı- laştığı vakit anlaşıldı. Antonyo bir- kaç yaylım ateşten sonra kendini mu- hafaza 'yollarını aramağa başladı. Amiralin bu derece korkaklığı Fran. $iz donanmasının da ümidini kırdı, Fransızlar: e — Bu harpte muvaffakiyet göre- miyoruz. Biz harp edemeyiz. diyerek çekildiler, Venedik donanması, diğer arka- daşlarının akibetine uğramamak için çekildi, 499 yılı, 26 Ağustos günü, 437 se- ne evvel bugün Türk donanmasını İne Bahti'ye (Lepanto) ya girdi. Bütün kaleler teslim bayrağı çekmişlerdi. Işık ve sesi ölçen saat Resmini gördüğünüz saat herkesin kullandığı ve hepimziin bildiği adi sa» atlere benziyor değil mi? Fakat hiç de sandığınız gibi değildir, Bu saat günün vakitlerini bildirdikten başka aynı za- manda hem telemetre hemde taho- metredir. Bir telemetre bizim anlıyacağımız dilde, insana Işık yahut ses menbam- dan ne kadar wzek olduğunu gösterir, Saatin telemetre olarak kullanıldığı zaman nasıl işlediğini gösteren bir misal verelim: Saati kolunda taşıyan adam yolda yürümektedir ve yaklaş makta olan gök glirültüsünün ne ka- dar uzakta olduğunu anlamak İster. Bir gimşek çakar çakmaz saatin kena- rındaki düğmeye basar küçük bir yel kovan işlemeğe başlar. Adam gökln görüldüğünü işitince tekrar düğmeye basar bu sefer de yelkovan durür ve yelkovanın üstünde hareket etmis ol duğu ktüçlk dalredeki'rakamlar fırta- narın kaç kilometre uzakta olduğunu gösterir. Bir tahometre sifatile de muayyen bir mesafeyi katiçin bir geyin saatte kaç kilometre hızla gitmiş olduğunu göstermektedir. Saati gösterdikten baska bu kadar iş görmekte olan bü küçük makineye Piers Kronograf adı verilmiştir,