.. Kurultay . &çılırken... Söyte bir müşahedeye raslamış. “lap istflâsı zamanında, Dağıs- Gİ.» 380 dil varmış. Araplar, burâ-| a niretül eline; demişler. Şim.| İY Dağıktanda otuz küsür lisan! Attur, | “S8 yaşıyan insanların birbirleriy- râsalâ imkân: bulamamaları ve ç, (olarak bir Bâbil kulesi yarat» Mdr. Tahlatiyle; karmlerin mu- etmeleri ve o havaliye yerleş- gti de, böyle, her kafadan hir ses ima yardım etmiştir. Lâkin. u- Nİ kaide sudur: Her dağlık yerde dil varı Üralarda ise öyle değildir. Bura- , Hüvasala kolay olduğu için bütün Atlar aralarında buluşmak, görüş- anlaşmak imkânlarını elde etmi: “. Nitekim, Dağıstanın biraz şi “linde başlıyan dümdüz Rus ova- da aynı dil konuşulur. ». v Türkler de ova milletidirler. Dil- hun için, geniştir. Dahası da * En çok yer değiştirmiş, en çok « Yapmış olan millet biziz... Es! 1.) Ne Medeniyet sahibiyiz, harp etmi si İstila etmişiz, bir denizin mütea | İ,, Algaları halinde, şarktan garha! DA akınlar yapmışız... Mademki! " AĞ ve ova misalinde görüldüğü gi > dil birlikleri, temaslar neticesi *layor, Türk dilinin diğer diller üs) | de Zaruri tesirleri bundan anlaşı- İni Eskiler, yalnız Türkçe üzerinde İİ“ lisanların tesirlerini tetkik et- İRİ ilim saymışlardı. Osmanlıcaya | ve Farist kelimeler ve kaideler! İ il Eirmiş, bunları tetkik ve tedris "İİ, erdi. Rizim de başka karşımız.| kavimlere bir şeyler nakletmiş ol p kk İ ke ri) vi Halbuki en ufak bir temasın bile i yekabil tesiri olduğu bir tabiati eş- | ii Sidesidir. Dil Kurultayı, diğer is-| İ İşy, Meyanmda Türk milleti gibi bü- İniy tarihi unsürün diğer milletle- m üzerinde bizzarure' brrak-! lay, Ktiza eden izleri tetkik edip or.) Tüy Sikaracaktır. Anlayışına göre, yg “Dil, bu fikrin çok'geniş, çok İK birifadesidir. - » * 4 Utku Keniş olan ova milletlerinin h; pi de geniş olur. Bahusus Türk- bir ovaya da inhisar etmemiş | e genin büdün ufuklarını devre dry kan, Yretmiştir. Onun için, romantik, A, Sİ bir görüşümüz, bir kavrayışı- 4, vardır. Türk, ölçüsünü geniş tu- Memşumül tutar. İn Ve İşte, biltün bu genişliği, bu. yy lacak olan Üçüncü Dil Kurul- Tora hususiyetleri arasında bulu: (va-No) Heybeliadada Sa İki yangın mlıkla fundalık tutuştu ve bi, Söndürüldü Ü e 12 raddlerinde Heybeliada İZ kenarma tesadüf eden çam) Yangın çıkmış, itfaiye ve po ton aalrı neticesinde bir sa-| en Ve 20 kadar çam yandıktan &,, idürülebilmiştir. ay 59 Heybelisdada saat 14;de em: tar Vale “ Bunun sebebi, o derik! ii Mag rukeye ait bir fundalikte da da ye KD ve 10 metre murabbaj! "imi ** yer kandıktan sonra el re | Magi ye tahkikatta birinci yângın| “aga, *mek pişiren bir ailenin sebep Boğa anlaşılmış ve müsebbipler aran Arp, imıştır. İkihei yangmı çı- ta, olan Mediha isminde Bir kadın y kalanın gtar, — SATILIK EV NK Taçhancbaşından Aksaraya 0 lisesinin bulunduğu cadde -- a bahçe ve mutbahları, iki hip yı syet ehven fiyatla acele sa- ezaşiş iplerin Habere tahriren mü- Çankırı Saylavı | Rifat Unür | Kalp sektesinden | tramvayda f vefat etti | İ diyenin parası Yolları yapamadığı HABER — Aksam Postas, 7 İŞ NT NN Belediye | için İ Şaşırmış ! bir halde İ Son yağmurlar yilzünden birçok yer-. olmadığından tamir edilememektedir. | Bu seneki bütçede tamirat için ay-| rılmış olan 25,000 lira tahsisatmi yol-| larm dörtte birini dahi düzeltemiyece- | ği söylenmektedir. Bu para mubtelif| kaymakamlıklara dağıtılmıştır. Bu su- tetle her kazaya yol tamiratı için ise-| bet eden para miktarı 2000 lirayı geç“ memektedir. İ Yalnız Üsküdara 3500 lira verilmis-! tir ki bu da ta Kuzguncuktan Üsküda-! ra kadar olan yerlerdeki bütün bozuk yolları düzeltmeğe tablatile yetme-| mektedir. Belediye de bu işi nasti hal-! ledeceğini şaşırmış bir vaziyette, mas- İ raf olmasın diye tanzifat amelelerini| Rifat Ünür Dün bir saylavımızı daha » kaybet-| tik: Çankırı saylavı Rifat dün sabah saat ön doğru yanında refikası ve çocuk-! ları olduğu hâlde Beyoğlundaki evin- dön köprüye inmiş, vapurla Üsküdara geçmişler ve Çamlıcaya çıkmak üzere tramvaya binmişler. Tramvay Ki sıklıya yaklaşırken ön siralârda otu rin saylavımıza birdenbire feanlık gelmis, birkâç dakika sonra ölmüstür. Tramvay derhal durmuş, otomobille, bir doktor. getirilmiş, kalp sektesinder! öldüğü tesbit edilmiştir. Bu ani ölümden dolayı kederli ae sine taziyetlerimiz! bildiririz. i Sabah karanlığında | Evinden çıkan | Ibrahim Başını parçalayan | bir kurşunla düşüp öldü İ Uç kişi zan altında Akhisar 22 (Hususi) — Akhisarın| Büknüş köyünde Hatip oğlu İbrahim isminde birinin 'ölmesile “ neticelenen! bir cinayet olmuiğtur. Maktul sabahleyin güneş heniz do-| ğarken evinden çıkmış ve tam kapısı- nm-önünde evin yan tarafında bulunan çitler arasından atılan bir kurşunla başından vurularak derhal ölmüştür. Büdise esnasmda “İbrahimin yanımda bulunan karısı, ortalığın alaca karan- Mk olması yüzünden katili görememiş- tir. Dolaşan rivayetlere göre. maktul| bundan alti ay evvel oğlu Ömeri teş- vik ederek aynı köyden Hüseyin kızı Haticeyi öldürtmüştü. O zaman tevkif edilen baba oğulun muhakemeleti Ma- nisa ağır cezası tarafmdan yapılmış ve neticede İbrahim beraat etmiştir. İbrahimin, öldürülen Haticenin-ba- bası Hüseyin ve nişanlısı Mehmet ve Mehmedin eniştesi Süleyman tarafın- dan katledildiği tahmin olunduğu için bu üç kişi zan altma almarak hak- larmda tahkikat başlamıştır. yolda çalıştırmakta sefer de! göpler birikmektedir. ve bu Konservyeden -| (4 kişi zehirlendi! Galatada Karmca çıkmazında 8 nu- maralı evde oturan Mari, Safi, Mar- garit ismindeki Üç kadınla Marko is- minde birisi Galatada Bayezit soka ğmda bekkal Fotiden' yalancı dolma almışlar ve “Floryaya gitmişlerdir. Saat altıda konserveyi yiyen dört kişi biraz sonra sancılar İçinde kıvranma- ya başlayınca zehirlendiklerini anla- yarak Florya karakoluna baş vurmuş- lardır. Dördü de Gureba hastahanesine ya- tırılmıştır. Avcılar bayramı dün Anbarlı'da yapıldı Avcılar bayramı ve av sahasının! açılışı münasebetile dün sabah saat! onda Küçük Çekmecede Anbarlı saha- sında tören yapılmıştır. Avcilar cemiyeti başkanı bayan Nes zihe avcılık mevsiminin başladığını: söylemiş, İstikfal marşi çalınmış, da- vetlilere ve averlara av pilâvı ikram edilmiştir, Bundan sonra akşama kadar müsabakası yapılmıstır. atış AĞUSTOS — 1906 Teri: 1855 Cemasiyelâhır: © Süzmedim Dapınu — İLAMIN Günesin Balayı l 18,56 GEÇEN BENE BUGÜN NE ULDU? Ikinel bir umum! barp tebilkesi belirmek üzeredir. Naşit mensucat fabetküsnm te mehi atıldı, yatağma dönerken, EY . mena Ispanyol dansözile siyasi mülâkat Tepebaşı bubçesinde oynayan Ispanyol leri bozulmuş olan şehir yolları Bel-dansözile konuşan muharririn anlattıkları “Allah, kelimesi Türkçedir | Asim Us, Kurunda yazıyor: Bugün üçüncü Dil Kurultayı topla- nirken gördüğümüz manzara başka-| dır: Geçeri dört yıl içinde yapılan ga *- retler dil inkılâbı . yolunda şimdi kadar kesif bir karanlık gibi önümüze ; dikilen zorluklar bölgesini aydınlat- mıştır; çünkü elimize (Güneş - Dil teo-| risi) adı ile ilim ışığından bir projek- tör geçmiştir. Güneş - Dİl teorisinin ilim sabasın- da bize temin ettiği faydaları anlat- mak için küçük bir misal arzedelim:; İki yıl evvel dilimizde hâlik ve mabut | manasina kullandığımız iki kelime vardı: (Allah) ve (Tanrı). Osmanlıca lügatlar bunlardan birincisini arapça, ikincisini de öz Türkçe bir kelime diye | gösteriyordu. Onun için bize yabancı olan kelimeleri milli dil hududundan dışarıya atmak gayreti ile (Allah) ke- limesini yazılarımızda kullanmamak, onun yerine (Tanrı) kelimesini koy- mak için çalışıyorduk. Halbuki şimdi (Güneş - Dil teorisi) nin tahlil usulü sayesinde öğreniyoruz ki (Tanrı) keli- mesi ne kadar Türkçe ise (Allah) kelimesi de o kadar Türkçedir. Bu iki kelime arasında sadece bir nilans far- | İ kı vardır, (Allah) kelimesi güneş gibi| İ ziyası kendinden olan bir varlık, bü-| İ tün evsafı ile hâlik olan bir mabut ma-. İ nasınadır. (Tanrı) ise (Ay) gibi aydın lığırı başka bir ziva kaynağından alan varlık, yani bir put gibi hâlik olmadığı| halde onun yerine bir işaret kabul edi- | len ve o sıfatla kendisine tapılan bir mabut demektir. İste Güneş «Dil teorisi böyle öz Türk | çe kelimelerin asıl hüviyetlerini tayin| için ilim adamlarına yardım edeceği gibi mekteplerimizde de bundan sonra yapılacak dil dersleri usulünü de aslı bir surette değiştirecektir. ispanyol dansözlle mülâkat Muhârrir Fikret Adil (Fa), Tepeba- şı bahçesinde sevkle seyredilen İspari- yol artisti bayan Julia Reyes ile İspah- | yol inkılâbı hakkında bir mülâkat vap- | mış, diyor ki: i Kaç kişi, kendilerine tatlı dakikalar geçirtmiş olan bu artistin nese ve gü- lüşü'altmda büyük bir ıztırap saklı öl- duğunu düşünmüştür? Kaç kişi, raha* Akdenizin öte! ucunda bütün bir milletin ve milyon. larca insanların bu dakikada kâbuslar içinde kıvrandığını hatırlamıştır? Dansöz cevap veriyor: — Barselonda da otururuz, Yani ben değli.. Annem orada oturur. (Fa) soruyor: — Kendisinden haber alıyör musu- nuz? SEHRİN DERTLERİ Bu yer temiz tutulamaz mı ?. " Yuda:Levi adında ve adresini aşağıya mektubunda, tasrih eden bir okuyucumuzdan mektup dikaktle okunmaya değer. Şehrin dar makamlar şehirde ufak bir teftişte bulunacak olurlarsa, bu okuyucumuzun şikâyetini mucip olan çoğuna tesadif-edeceklerdir. Bu sütunlarda yazılarımız aşağr yukarı ayni dertleri tekrardan başka bir şey olmıyor. Okuyucumuzun mektubu şu: kendisi mektubunun sonuna İlâve ettiği için bir. yazmaya lüzum görmüyoruz: Beyoğlu itfaiye. grupunun bulunduğu caddede oturu- yorum. (İskender caddesi, İskender apartımanınm “zemin katmdu). Tam evimizin karşısında boş bir arsa vardır ki, koyduğumuz ; aldığımız temizliğile alâka- çıkan bütün temennisini de | manzaranın bir i İ | ayrıca bir şey | İ Belediyemiz oraya bir çöp sandığı yerleştirmiştir. Bütün gün fasılasız olarak civardaki evlerin halkı, te neke dolusu kavun ve karpuz kabuklarını sandığa değil de; meydana dökmektedirler. Bu yetişmiyormuş gibi, burası küçük ve büyük abdest için umumi halâ olmuştur. Çünkü arsanın dibinde metrük? ve yıkık bir ev vardır. | Pis kokulardan ve sinek hücumundan korunmak için bu bunaltıcı sıcak günlerde pencereleri dalma kapalı ii lundurmağa mecbur oltiyoruz. 1 Umumi sıhahtı kabilse bir yana bırakalım; şehrin en işlek caddelerinden birini çirkinleştiren bu manzaranın kal dırılması için hassas belediyecilerimizin nazarı gâzeleniz vasıtasile celp etmek isterim, dikkatini İ — Bir ay evvel bir mektup aldım O zamandanberi hiçbir haber alams- dım. Müthiş bir endişe içindeyim. Aca- ba ne oldu? Geçen gün kendisine tel- graf çekmek istedim. Fakat postaha» neden kabul etmediler. — İsyan hakkmda demek Âhneniz- den bir haber alamadınız? — İsyandan evvel kendisinden al dığım bir mektupta, ortalığın pek ka- rışık olacağını, söylüyor, ve adeta bu- nu tahmin ediyordu. *.- Demek isyan olacağı biliniyordu? Bundan hükümetin haberi yok muy- du? — Hayır, bunu demek istemiyorum. Annem, sık sık grevler oluşundan bir felâket ârifesinde olduğumuzu hisset- mişti, Ve netekim bu hissinde yanıl- Tüamış, > Susuyoruz. Aklımdan soracağım $ü- alin seklini mimkün olduğu kadar yu muşatmıya çalışıyorum, bulamıyorum, ve nihayet doğrudan doğruya soruyo rum? v — Siz hangi taraftansınız? Halk cep hesinden mi, asİlerden mi? Julia Reyes gülüyor yapmak istiyor. — Ben, diyor, İspanyolum fakat ar- tistim, Pekâlâ bilirsiniz ki, artistlerin siyasetle alâkası yoktur. Ben de gülüyorum. — Haklısınız, biz gazeteciler de öy- İeyiz. Artistler gibi siyasetle alâkamız yoktur, sadece hâdiseleri, gördükleri- mizi yazarız diyebiliriz. Fakat her hal. de. artist veya gazeteci olmadan evvel insan ve vatandas deği! miyiz? — Doğru, Size her şeyden evve! şu- nu söyliyeyim ki, ben sağ veya &o| ta- raftarı değiliz. Yalnız biz İspanyollar, an'ane perestiz, kiliselerin yakıldıkla- rı, İsalarm kurşuna dizildiklerini gö- rünce bunun çok fena bir sey olduğunu görür ve buna isyan ederiz. Eski ve veni Itfalyve Festivaller münasebetile tarihi saf- haları canlandırılan itfaiyemiz hakkın» da yazdığı bir makalede, Abidin Daver söyle diyor: Eski idareler, itfaiye vasıtalarnm yangınlara karşı kati zaaf ve aczini gördükleri halde, her büyük dan sonra, yalnız bir “Komisyon,, teş- kil ederlerdi, o kadar, Bu komisyonun topladığı büyük tane paralarile, itfaf- yeyi ıslâh ve ve takviye etmeği bile akletmezler de tutar, Lâlelide becerik sizliklerinin, gafletlerinin bir &bidesi olmak üzere “Harikzedegân apartı- manları,, yaptırırlardı. Bir avuç aileyi barmdıran bu apartımanlar yapılırken âe yeni yangınlar yüzlerce ev binlerce aileyi gene “Harikzede,, yapardı. O devirlerin. aczini düşününüz ki “Paşaefendilerimiz., askeri itfaiyenin neferlerini, yangın yerine, hiç olmaz. sa, arabalarla nakletmeği dahi dügün- memişlerdir. Ben, büyük bir yangında Sarıyerdeki itfaiye bölüğünün, cehen- nemi bir yaz gününde Sarıyerden iti- baren saatlerce koşarak İstanbula ka» dar geldiğini görmüş, bu farla veya cinayet karşısında gözlerime İnanama- mıştım, Bölük yangın yerine varınca serilip kalmıştı. Zavallı askerlerin kol- la basılan battal tulumbalarını İşlet mek şöyle dursun, kollarımı kimildata- cak halleri kalmamıştı. O kadar vor. gun ve bitkin bir halde idiler. Mutlakiyet ve meşrütiyetin yıllarca yapamadıklarını Cümhuriyet daha ku- rulur kurulmaz başardı. Bu yüzden İs- tanbullularm ismini daha hayırla an- dıkları, Vali ve Belediye reisi Haydar, bir hamlede İstanbula seri ve kuvvetli bir itfaiye teşkilâtı hediye ederek bu işin öyle yapılamaz ve imkânsız olma- ve kaçamak yangın-