Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Kosa « Ça a Ph adarsil Üy a Dünkü kısmın hülâsası: v Üniversite arkadaşım Franz bür meyhanede bana başından geçen büyük bir felâketi anlatı, yor. Bir Sömestr tatilinde me" zarlıkta dolaşırken bir ölü kafde 8t bulmuştur. Kafaya uzun bir çivi çakılmıştır. Bu suretle gizli kalmış müthiş bir cinayeti keş, fettiğini anlıyor. Bu, başı küçük olmakla beraber beş altı santimetre tulünde bir çivi idi, Birden şaşaladım ve tesadüfen Müthiş bir sır öğrendiğimi anla- “dım. Hiçbir şey demeden çiviyi ce- bime koydum. Sonra orada bir kö- şede yapılan işlere nezaret eden Mezarlık memuruna yaklaştım. — Affedersiniz. Şimdi açılan bu mezar kime ait? Mezarcı, geveze bir adamdı: — Bu mu? Nasıl bilmiyorsun? .Herhalde yabancı olacaksın. Bu mezar eski Belediye reisine aittir. — Ne kadar zaman oldu öleli? Biraz düşündü. Sonra anlatma. ğa başladı: — İki sene oldu. Kendisine o ka. dar muhteşem bir cenaze merasimi yapıldı ki ben, bu kadar mutantan bir merasim hatırlamıyorum. Yal. nız ben değil babam da hatırlamı: yor. Vakra bundan yirmi sene ev- vel vefat eden kilisenin baş rahibi- nes. Sözünü kestim: KARALRA — 'Acaba neden öldü? Hatırmız da kaldı mı? — Kalmaz olur mu? Bu, mühim e Pir meseledir, Belediye reisi bir sa- bah yatağında ölü olarak bulundu. Zavallı karısı çıldırmak dereceleri. he geldi. Maamafih hakkı da yok değil, Bütün geceyi bir ölünün koy nunda geçirmek ne de olsa feci bir $ey doğrusu.. Belediye doktoru tektei kalpten öldüğüne dair rapor Vverdi. Zaten o gece eve geldiği za- Man çok sarhoş muş. Hatta karısı.. — Karısrı şimdi ne yapıyor? — İlk: önceleri uzun müddet has. fta yattı. Sonra.. — Sonra?. — Sonra unuttu gitti.” — Şimdi ne yaprıyor? '— Hiç ne yapacak.. Yeniden ev. lendi. Hatta karımın anlattığına #öre yakmda bir de çocuğu olacak Tnış. — Kiminle evlendi. — Belediye doktorile.. Doğrusu Sok isabet etti. Doktor çok iyi &adam. Ölüler arkasından lâf söyle. Mek iyi değil amma neme lâzım &ski kocası hiç de iyi bir adam değildi. Bir defa gayet çirkindi, Sonra müthiş kıskanç ve ayyaştı. Karısmı ve küçük kızmı.. — Ya? Demek bir de kızı var? — Var.. Dört yaşımda kadar za- Yıf, sarışm bir çocuk.. Bununla be- Bell artık onu dinlemiyor. Bul- d“âum feci sırları birbirine ekliye- en acıklı romanlara mevzu ola. hîı“* kabiliyette olan bu aile fa- tiasmı düşünüyordum. Bu müthiş cm.m her safhası gözümün © kuvvetle tecessüm ediyor- ı“' Ve düşündüklerimin gayet doğ ve yerinde old ği tğuna inanryor- NM genç, şehevi, fena ba- 'G fena niyetli bir kadın, on- bir hayli daha yaşlı, çirkin, k"'—n; bir koca.. Kadn onu al- Hem de kiminle? Kocası- de çalışan bir doktor- Ben mezarlıktan nefret ederim la.. Münasebetleri çok ileri gidi- yor.. Kim bilir? Belki kocası karı- sının kendisini aldattığını da öğre- niyor. Zavallı adam kendisini içki- ye veriyor.. Fakat haris âşıklar artık önu aralarında fazla görüyorlar. Sim- siyah bir gece de kafa kafaya ve- rip kıpkırmızı bir karar veriyor: lar. Evet o mutlak ölecek.. Ve onu ölmekten hiçbir şey — kurtara. mıyacak.. Ondan sonra birbirleri- ne ebediyen kavuşacaklar.. Birbir- lerine iyice doyacaklar. Kanıksa.- yıncaya kadar, tiskininciye kadar!| . birbirlerinin olacaklar.. Kim bilir bu tüyler ürpertici kararı verdikle- ri zaman şehvetten ve heyecandan titreyen kanlı dudakları ne kadar büyük bir hırsla kenetlenmiştir.. Sonra, sonra.. Bir gece bu feci oyunu betbaht kocaya oynuyorlar. Zavallı adam yatağında uyurken.. Karanlıkta parlayan iki göz, sivri bir çivi, ağır bir tokmak.. Ah.. Ha- yır hayır ben bunları düşünmek istemiyorum.. Çok feci ve fena şey- lerdi bunlar.. Fakat, aradan birkaç gün geçip de yılbaşı münasebetile verilen bir baloda beni Belediye doktoru ve karısına takdim ettikleri zaman çok tuhaf bir tesir altında kaldım. Aman yarabbi ben hayalimde fena ve çirkin olarak tahayyül ettiğim kadın ne kadar güzeldi? On yaşm- daki bir çocuk masumiyetile bakan gözleri ne kadar temizdi? Ancak yirmi beş yaşında kadar görünü- yordu. Doktor da ondan daha yaşlı oldu- ğu halde çok dinç ve sempatik bir adamdı. Onlar, konuştukca muhab | betlerine ve saadetlerine hayret ettim. Yanlarında sarı soluk beniz. li küçük bir kız vardı. Belediye reisinin kızı diye dü- şündüm. Doktor onu büyük bir mu- habbetle okşuyordu Kadının biraz gayri tabii büyüklükteki karnı, me- zarlık memurunun karısının aldan- madığını isbat ediyordu. O esnada ağır bir vals başladı. Doktordan müsaade istiyerek karı- sını dansa kaldırdım. — Hayret? Bu kadar harikulâde güzel ve iyi kadım o kadar çirkin ve fena bir cinayeti nasıl işliyebi- lirdi? Bilmem içimden hangi şeytan dürttü? Nasıl yaptım da bir müna- sebet getirerek: — Size bir yılbaşı hediyem var.. dedim. Güldü ve: — Gösteriniz. dedi. Daima cebimde taşıdığım çiviyi avucuma aldım. Fakat tam açaca- ğım esnada yapmakta olduğum büyük hatayı hissettim. — Haydi.. Neden tereddüt edi- yorsunuz? Avucunuzu açsananıza!.. Açmadım fakat.. Franz bir kadeh daha içti. — Fakat o kadar ısrar etti ve beni o kadar müşkül vaziyette bı- raktı ki avucumu açmak mecburi- yetinde kaldım. Çivi ona harikulâde bir tesir yaptı. Olduğu yerde durdu. Gözle. ri büyüdü. Düz ve gergin alnımnda ancak altmış yaşında bir kadında görülebilen derin çizgiler belirdi. Bütün güzelliği, gençliği ve tazeli. ği gözümün önünde bir anda .-.ridi_.] Hatıralarını anlatan © EFDAS& TALLT —127 — Yazan: İHSAN A | bir alâkam vardır. Eğer, kendisini İçime şüphe girdi. Ledi Dasmım d bu adamın bizi takip ettiğinden ; İşte bu sebeplerden dolayıdır ki bizim aptal hafiye hafif tertip ba- zı itirazlardan sonra karakolun yolunu tuttu. Ben onları yolcu ettikten sonra otomobile döndüm. Ledi Dusmnud suratmır asmış, mbanm bir kena- rma büzülmüş beni 'bekliyordu. Yaniıma otururken, lâf olsun diye: — Siz de rahatsız oldumuz ma- dam, deidim, Yüzüme sert bır ba- kışla: — Niçin? diye sordu. — Bu münasebetsiz adam yü- zünden buralarda beklediniz. — Benim beklediğim bir şey de- ğil ama, keşke bu adama başka türlü muamele etseydin. — Ne yapsaydık madam? — Bunu daha evvel bana sorma- nız münasip olurdu. Çünkü siz de biliyorsunuz ki, ahbaplarım dola.-. yısile istiharat ve polisle benim de Türk polislerine tevkif ettirmeden evvel banla sormuş olsaydınız ica- brna bakardık. Güzel kadma doğru döndüm. Yarı şaka, yarı ciddi: — Muhterem madam! Biz Türk. ler de bir âdet vardır. Biz erkeğin| . kıdmı karıştırmayız. Daha dogrusu biz de kadınm ve erkeğin işleri ayrılmıştır. Bir tehlikeye ve tecavüze maruz bulunan bir kadımı müdafaa da bir erkek vazifesidir. Binaenaleyh bu işte sizi rahatsız haberdardı etmediğim icin beni mazur görü- nüz... Bu sözlerim üzerine kahkaha- larla gülmeğe başladı: — Ya öyle mi? Bunu bilmiyor- dum. İ Fakat halindeki durgunluk kay- bolmadı. Hareketimden her neden se müteessir olmuştu. Bunun sebe- bi ne olabilirdi? Birden içime ga- rip bir şüphe girdi. Ledi Dusmund bu adamın bizi takip ettiğinden mutlaka haberdardı. Binaenaleyh, ben, Ermeni hafiyeyi, ne yapaca- ğımızı kendisine sormuş olsaydım ne yaprıp, ne edip, onun polisin elin den kurtarrp, başka bir sur&tle uzaklaştırılmasınt temin edecekti. Evet, Ledi Dusmund, meçhul bir sebep ve lüzumla bizim takip edilmemizi istemişti. Ben de onun farkına varamamış, üstelik herifi Türk polislerine yakalatmıştım. Suratı bundandı. Başka neden ola- bilirdi? Araba ile daha bir müddet do- laştıktan sonra, Galata istihbarat bürosuna geldik. Arabadan iner- ken: — Yukarı çıkmaz mısmız? diye sordu. Te — Artık Krokere dönsem, — Biraz istirahat etmemzı rm etsem. Pyİ — Emredersiniz. _ Israr edince arabadan indim. Yu Öne doğru eğildi ve bana çok es- merleşti göründü. Hiçbir şey deme. den feci bir sayha ile: — O çivi!.. diye bağırdı. Ve ol. duğu yere düşüp bayıldı. Dans dur- du. Kocası ve kızı koşuştular. Ben müthiş bir hisin tahtı tesirinde ba- lodan kaçtım. Ve hemen ertesi gü- nü Berline hareket ettim. arkadaşımla pansiyonuma avdet ettiğim zaman beni salonda birisi- nin beklediğini haber verdiler. Bir İki gün sonra akşam üzeri bir den bire içimde kablelvuku bir his beni müthiş surette heyecanlandır. dr. Adeta sürüklenircesine salona indiğim zaman doktorla karşılaş- trm, Bilmem neden? Ben mi öyle gördüm.. Yoksa hakikat mı idi? Doktor bana evvelkisine nazaran on yaş ihtiyarlamış göründü. Yüzü bembeyazdı. Ben heyecandan hiç bir kelime telâffuz edemiyordum. O, yavaş fakat keskin, tüyler ür- pertici bir sesle söylemeğe başladı. — Ajilemizin memnu bir sırrıma vakıf oldunuz.... İkimizden birimiz mutlak ölme- liyiz... Yarın bana şahitlerinizi gön deriniz.. İste adresim.. Bir kart dö vizitin suratıma fırla. tıldığını hissettim o kadar.. Başrm dönüyordu, hiçbir şey anlamıkor- dum., Doktorun garip bir ışıkla parlayan gözleri beni adeta ipnoti- ze etmişti. Franz sustu.. Uzun bir müddet düşündü. Meyhane ve önümüzdelri içki şişeleri bomboştu.. ». Sonra evet sonra.. Oldu işte... Her şey hazırlandı. Tabanca olur beni onun yanına götürün.. di- ile düello edecektik Ben katiyen kendimde degıldım Sair filmenam gibi hareket ediyordum. Çok sisli bir sabah vakti bir ormanda kar- şılaştık, Kurayı o kazandı. Elleri- mizde tabancalarla 50 adım yürü- dük. Dan... Bir kurşun - sol kulağı- mın memesini yalayarak geçti. Ölümü yanımda- ;el ile tutulacak kadar kuvvetli ve maddi olarak hissettim. Gevşek adalelerim ve si- nirlerim birden kurşun gibi sıklaş- tılar. İçimden o beni vuramadı, fa- katbenonu vurmıyacağım diye düşündüm ve taabncayı lâalettayin kaldırarak ona bakmadan ateş et- tim. Fakat bu kurşunun hareketi pek feci oldu. Doktor yere yıkıldı, He- yecandan bayıldı sandım. Halbuki kurşun şeytani-bir isabetle dokto- run tam alnının ortasını bulmuştu. Sonrası daha feci oldu. Bu mu- azzam felâketler zavallı kadını çıl. dırttı. Onu bir sabah götürüldüğü hastahanede başını duvara vura- ra.k ıntıhar etmiş bulr!ular. Ve bir cuklar evınde gördüm. Bana ellerı ni uzattı, ve: — Ben sizi tanıdım. Siz baloda annemle dansettiniz, değil mi? Ne ye ağladı. Ve ben onu görmemek, sesini duymamak icin oradan kactım. Murad SERTOĞLU NOT: Bu hikâye tertüme, iktibas veya âdapte değildir. Vaka bizim racm- lekette geçemiyeceği için isimler ve memleket bövle seçilmistir. .dırış etmedim. Ledi Duımm_ı ; “mesi bile zevk veren bu akşuıı,— .,_* karı çıktık. Kapiten Benet, mül . zım Bland ile orada idi. İkisi de ayağa kalkarak Ledi Dusmundu hürmetkârane bir reveransla ka _'f ladılar. Gezdiğimiz yerler hakkın da izahat verdik. Konu;ma.mız ı;_?'j» aralık tevakkufa uğradı. O bu üç casus arasmda vücudun fazla geldiğini hissederek ayağa kalktım, müsaade istedim. Kapiter Benet de bunu bekliyormuş, * *_-_r. men ayağa kalkarak: */ — Güle güle Mister Efdal! diye elimi sıktr. Benetin bu isticali ha retimi mucip olmakla beraber a NnuUur doğru ilerledim. O kendine has bir işve ile boynunu bükmüş beni sey- rediyordu. Veda ederken; 4 — Mister Efdal! dedi. Bugünkü arkadaşlığımızım bu kadar kısı sürmesini istemiyorum. Sızden E şam yemeğini beraber yeme' rica edeceğim. , — Estağfurullah! Emrede Ti n ) — Bir işiniz yok ya... — Olsa da ne ehemmiyeti var Bu şeref için her şeyi feda ederim, — Yalnız bu geceki arkadaşlı ğınız gündüz gibi neşesiz olmasın emi? , $ — Emrinize âmadeyim. — Ben sizi saat sekiz ile seki buçuk arasında Krokerden alırım Bu konuşmamıza şahit olan Ka piten Benet ile mülâzım Blandır hayretleri görülecek şeydi. Onlar casus kadının bana böyle bir ( yapacağını akıllarından bile g memişlerdi. Kendileri de dahıl 0 duğu halde İstanbuldaki İne kumandanları ve zabitleri ılıı_ı dmnla bir akşam yemeği yemek neler feda etmezlerdi. Ben için ideal bir randevu olan bu d veti istemeden almıştım. Düşür J. yatımda sayılr günlerden biri o bilirdi. Bunları düşünürken z ve sevincimden biran titredimfğ : kat aklırma geldi ki bu güzelka aşk için yaratılmış bir mahl ziyade, siyasi ihtiraslar için, bi iyül bir empriyalizm icin calışan tehli keli bir dinamodur. O, bir maksa için temas ettiği, kandırdığı, vakkaten mesut ettiği biçareleri sonra merhamet etmeden öldüre ve öldürten meşum mahlüktur. M S (Devamı var) ( HABERİ O AKŞAM PosTası | DARE Evi 'İ Istanbul Ankara Caddesi | * Posta kütüsu : İstanbul 214 — W Telgraf adresi; istanbul HABER* w . Yazı işleri telofonu 23872 idâare ve ilân - t 94370 » ABÖNE ŞARTLARI Türki; bi Senelik mo::ı':'ı-. 253;5:(.- D S ayvlık 730 , taso G 3 aylık — 400' .— B00 ” | * aylık — 150 : 300 SİDİ Sahibi ve Neşriyat Müdürü; T lHasafı* Rasim! Us !' - İ ıâmldığıw (VAK!T? matb;nm İ