4 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

4 Temmuz 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—. e SN —— £ TEMMÜZ — 1988 > n yarışları Hakiki bir kraliçe gibi yaşarken Sefalet içinde öldü amaema, . ea eabşaç, ae — Yüzü Önparaforiçe Elizabet> benzediği için üst başını da h_Pkı ona benzetecek gibi giyinirdi, Viyanadan yazılıyor: Darülâcezede millet kesesinden bes- lenmekte olan ak saclı ihtiyar bir ka- dmın ölümünü bütün Viyana gazete - lerinin ilk sahifelerinde bildirmeleri, gü' çok kimselerin hayretine sebep ol- u. İ Koşu meaydanlarımın kraliçesi Karolin | Onu bilmiyenler pek çoktur. Fakat | a geçen gerim son yıllarını yaşamış o- lanlar “koşu rheydanlarının Karolini,, | adile tanılan bu kadını hiç unutmaz - lar, 1980 senesinde bu kadın Viyana- hm şık ve kibar koşu meydanlarında | bir Giçek satıcısı olarak ortaya çık-| Mıştı. Gönülleri esir edecek kadar gü-| Zel olduktan başka, imparator Fran- Suva Jozefin karısı — imparatori" | çe Hlizabete —şaşrlacâk — derecede benziyordu. Onu gören kraliçenin kız kardeşi sanırdı. Çiçek satıcı kız ayni zamanda çok zeki idi, En yüksek tabakalarda olan- lardan başkasma çiçek satmağa te- nezzül bile etmezdi. Arşidükler, Baron lar hattâ prensler, Karolinin kendi localarma gelmesini bir imtiyaz sa - yarlar ve ona bol bahşişlar verirler- di. Karolinin at yarışlarma dair bilmedi ği bir şey esasen bilinmeğe değerli sa- yılmazdı. Tam ön sene her yıl Viya - nanın en meşhur yarış yeri olan Freu- Genau meydanmda isbatı vücut etti ve dalma kazanacak at renginde o- Viyananın at Haslinger için saklamıştı. Bu deı_lkanj lan kumaştan yapılmış bir elbise giy- di. Birinel gelen at, hakemlerin oldu- kraliçesi ye ?*ğ &7 yi Tilki döner dolaşır kürkçü dükkânına gelir sözü gibi Karolin de hayatının son günlerinde yine çiçek satmağa kalkışmıştır e ğu yere yürütülürken — Karolin atın boynuna kuürdelâyı bağlamak için dai" ma orada bulunurdu. Bu merasim için de kendisine bin gulden verilirdi. Yarış meydanlarının haricinde, çi- çekçi kızı kimse tanıyamazdı. Kontes- ler gibi giyinir, gözüne monokl takar| ve siyah sigar İiçerdi. Apartımanı, her bir parçası bir servet değerinde antika eşyalarla do- luydu. Mücevherat kolleksiyonu zen - gin kadınların bile ağızlarını sulandı- racak değerdeydi. Karolin daimi bir dedikodunun merkeziydi. Asalet ünvanını haiz yük- sek kişilerin, © 'anları şişkin banka direktörlerinin bu apartımanı ziyaret ettikleri söylenirdi. Karolini büyük adamlardan bir ço- ğunun sevmiş olması mümkündür. Fa- kat o hayatının en büyük aşkını dok- tor mektebinin fakir talebelerinden A | Karoin ara sıra böyle kontesler gibi gezmeğe bayılırdı lr onun doğurduğu kızın babasıydı; ve | eden manzarayı ve grupu seyrettik ' mi düşünüyordum. Hatıralarını anlatan © EFDAA TALAT —125 — Yazan; İHSAN ARİ Sözlerimi dikkatle dinledi. On- larım altında saklı hakiki manayı belki sezinsemişti. Fakat hiç cevap vermedi. Güya zindanların haşyet veren manzarasından ürkmüş gibi titriyerek: — Artık buradan çıkalım. dedi. Kalın duvarların rutubeti vücu- dumuza işliyordu. Güzel kadımm bebek gibi süslü ve boyalı yüzü, fenerin zayıf ışığı içinde bir mum- ya yüzüne benziyordu. Genç Osmanın boğulduğu pen- ceresiz odadan o önde, ben arkada çıktık. İhtiyar bekçi yol göstererek bizi kulelerin tepesine çıkardı. Akşam olmuştu. Güneş batmak üzere idi. Bütün Marmarayı ihata Obuğgüzel manzara karşısında gaşyolmuş gibi idi. Benden biraz uzakta, ufku renge boğmuş olan güneşe dalmış sessizce duruyordu. Bir aralık çantasından küçücük bir dürbinle bir fotoğraf makiensi çıkardı. Dürbinle etrafı seyretti. ve birkaç resim aldı. Ben bir kenarda onu seyrediyor- dum. Akşamınm melâl dolu manza- rası beni garip bir hüzün içinde bı- rakmıştı. Bütün şahane güzellikle- rile önüme serilmiş olan esir İstan- bulu düşünüyordum. Memleketi- min onun gibi düşman istilâsma uğramış parçalarını düşünüyor- dum. Uzaklarda şeref ve istiklâl uğruna dövüşen ve ölen kardeşleri. Kırk paralık menfaat için na- mus ve şerefini satan ve memleketi de stamağa çalışan alçakları, ha- inleri düşünüyordum. Ledi Dusmund benim dalgın ve mahzun halimi farketmiş idi. Bu durgunluğum adeta ona da sirayet rarlı durgunluktan bir türlü kurtu- lamazsınız. — Ne güzel tahlilleriniz var si- zin! sa mersi,.. Fakat, siz de biraz neşe- lenin. Yanımda öyle somurtmayın. Düşünün ki ben sizin misafirini- zim, Ve siz beni memleketinizde gezdiriyorsunuz, öyle değil mi? Casuslukta hissiyatımı gizlemek- te tecrübe sahibi olmuştum. Fakat, bazan öyle biran geliyor ki insan kendine hâkim olamıyor. Müziç bir ihtiyaç her şeyi bile bile beni za- rarlr bir harekete sevkedebiliyor. Netekim, yine öyle oldu. Casus kadmın (memleketiniz) tabiri be- ni çileden çıkarmıştı. Beş altr saat tenberi devam eden arkadaşlığı- mızda kendisine karşı ilk defa lâ.- übaliyane bir harekette bulundum, Ve yavaşça kolundan tutarak ken- disini kulenin kenarma doğru gö- türdüm ve Selimiye önünden Bo- ğaziçine doru uzanan düşman ge- milerini gösterdim: — Sevgili madam! (Memleketi. niz) demekle neyi kastediyorsu- nuz? Eğer burası berim memleke- tim ise bunların burada işi ne? Şu bayraklara bakınız. Acaba kim ki- me misafir bulunuyor? Faraza ben İngiltereye gelmiş olsam ve beni neşe ve şetaret icinde gezdire- bilir mi idiniz? Evet, burası mu-| hakkak ki benim memleketim... Memleketim ama, bugün ben onun sahibimiyim? Ben bugün bir esir- den başka neyim? Filhakika İngilizlerin hizmetin- etmiş gibi neşesi birdenbire kaç- mış ve o da kendini akşamın sükün ve melâline kaptırmıştı. Bu halinde samimi mi idi, yoksa itiyat halini almış numaralarından birini mi ya- pıyordu. ? Elindekileri bir tarafa bıraka- rak yanrma yaklaştı ve garip bir sürette gözlerimin icine bakarak: — Siz neden bu kadar düşünce- lisiniz? — Düşünceli değilim. Her za- man böyle durgunum. Ademi iktidarın m Glandokratin DEMEK devası demektir. Profesör Steinach ve Brown S& güardın mesailerile elde edilen mühim bir keşiftir. * Her eczahanede bulunur. Şarklılar, biz. Avrupalılardan çok farklısınız. — Ne gibi? k — Biz tabii halimizde çok ne- şeliyizdir. Halbuki sizne kadar neşeli ve kayıtsız olmağa çalışsa- niz benliğinize hâkim olan, şu es. at meydanlarınm kraliçesi ile kilisede | resmen evlenmişlerdi. Yılların çok cabuk geçmesi ve at yarışlarının artık yalnız asilzadelere mâahsus bir spor olmaktan çıkması, Karolinin ihtişamını yavaş yavaş sön- dürdü. : Karolinin en son parlaması sabık Avusturya imparatoru Şarlm arşidük ve bekâr iken verdiği bir ziyafette ısrar etmişlerdi. Umumi harbin patlak vermesinden bir kaç ay evvel bir eğlence parkmı idare eden bir adamla evlenmişti. Harp esnasmda kocası iflâs etti. Ka- rolin de bütün varmı yoğunu rehine vererek aileyi geçindirmeğe uğraştı. Kocası öldü, Karolin de gece klüple- rinde çiçek satmakla ekmek parasıni tedarike uğraştı ve nihayet Viyana - bulunmasıdır. Asilzadeler onun bu z!-J yafete başkarlık yapması hususunda | nım darülâcezesine sığınmağa mecbur — Siz Türkler, daha doğrusu - ç A HABER AKSAM POSTASI IDARE EvVİ İstanbul * Ankara Caddesi # Posta kutusu : İstanbul 214 p, Telgraf adresi : Istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 29872 idare vellân ,? — -:24870 ABONE ŞARTLARI — Bu sözünüzde bir istihza yok-| Taymis sahillerinde de, aynı şart-| | lar dahilinde bu kadar çok Türk | | bayrağı asılmış olsa, siz Londrada!| | | tesadüf olacak bana NECİP Be İngilizlerin hizmetinde çalışıyorum Fakat bu toprağa bağlılığımı nasıl inkâr edeyim. de çalışıyorum, Onlara Karğı sen patim olduğunu da inkâr etmiyi rum, Fakat bu toprağa bağlılığım nasıl inkâr edeyim. Bu sözler, ağzımdan şuursuza dökülmüştü. Bir gramafon hissizli liğe içimde gizli bir köşeden ak den bu sözleri düşünmeden te etmiştim. Biran için söylediklerim den çok pişman oldum. Çünkü ka şımdaki kurnaz kadın, bu sözlerir üzerine dikkat kesilmiş, deminl lâkayıt halini terketmişti. Ya müstehzi bir hal ile: — Demek ki siz milliyetperve bir gençsiniz! ' Gözleri parlıyordu. Hissediyo dum ki, benim, vaziyetim ne olu olsun duyduğum eza ve azabı zinsemişti, Ve şeytan kadım bu limden istifadeyi düşünüyordu. (Devamı var) Fakir kızın evlenmesi Bu krem pudraya medyunum Hayatımda ten büyük eme mesut bir yuva kurmak arzusü | tabit fakirim beni her erkek âl mazdı tesadüfen parfümeri müe sesesinden bir esans almak istet yağsız kremini verdiler müessei yalnız bu kremi kullanmaklığın tavsiye etti bir sene bu kremi fe rübe ettim çehremde bir pembe fevkalâde değişiklik gördüm M temadi üç senedir NECİP Bepl mi ve pudrasını kullanıyorum (| müessesenin bütün mallarıma Me yunum cünkü benim fakir bir olmaklığıma rağmen iyi biliyd dum ki evlenemezdim NECİP Bi Türkiye Eenebi Senelik 1400 Kr.. '2700 Kr. 6 aylık 730; » 1450 », 3 aylık 400 » 800 » * aylık 150 ,, 200 ., Sııhı'ğı' ve Neşriyat Müdürü: iHasan . Rasim'Üüs oldu. HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 4 temmuz — 1936 kLBauldığı ver (VAKIT) matbaası

Bu sayıdan diğer sayfalar: