4 Temmuz 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç e e M n ni e A — ı,ıııvu_ KAZRA' A KEAVIL / EZRARENGİZ TAYYARE Yazısız resimli —15 — O dakikaya kadar söze ka- rışmıyan Alman âlimi artık ta- hammül edemiyerek, İtalyan profesörüne bağırdı: ;— Yahu, hep seni mi dinli- yeceğiz?. Canm nasıl — isterse öyle yap ! Biz sabaha kadar aç durabiliriz. Bu tehditkâr sözler İtalyan âlimini her ne kadar kızdırdı ise de korkudan sesini çıkara - madı, fakat içinden: — Ah.. diyordu, ben size el- bet gösteririm! Aradan — uzun bir müddet ' geçti. Deliklere saklanmış olan fareler yemek kokusunu alınca ve etrafta da ses sada kalma - " yınca yavaş yavaş ortaya doğ- ru gelmeğe başladılar. İtalyan âlimi — hırsından ve açlığa — tahammülsüzlüğünden bir türlü uyuyamamıştı. Fare - - ler meydana çıkınca aklına der- hal bir fikir geldi, eğer fareler yemeği yiyince ölmezlerse ye - mekler zehirli değil demekti ve kendisi de bu gsuretle açlığını - gidermiş olacaktı. Yemeklerin — yanma kadar gelen üç fare derhal tabaklara saldırdılar, yemeklerin bir kıs- mımnı bitirmişlerdi ki bu esnada 'Alman âliminin uyürken dön - mesile çıkardığı gürültü üzeri - ne derhal kaçtılar. İtalyan âlim bir müddet te- reddüt ettikten sonra yemek - lerin zehirli olmadığına kanaat / getirdi. Çünkü, Hintlilerin kullan - dıkları zehirlerin çok ani tesir- ler yaparak yiyenleri yıldırım - la vurulmuş gibi öldürdüğünü müteaddit tecrübelerile biliyor- du. Derhal büyük bir iştahla tepsinin başma geçti. Tabaklar daki yemeklerin sonu geldiği bir sırada doktor Brun birden- bire uyanmıştı. İtalyanın ye - mekleri yiyip bitirmek üzere olduğunu görünce haykırarak derhal üzerine atıldı, fakat ar- tık iş işten geçmişti. Feryadı duyan diğer - esirler de yataklarından — fırladıkalrı zaman, İtalyan âlimi, evvelâ hafiften — başlıyan ve gittikçe şiddetlenen sancılar içinde kıv- ranmağa başlamıştı. Yapacak hiç bir şey yoktu. Mağarada bulunanlar iyi iken hiç sevmedikleri bu adama karşı olan kızginlıklarını unut- muşlar, bir yardımda buluna - mamaktan doğan — azap içinde birbirlerine bakıyorlardı. , İtalyan âlim kısa bir zaman sonra öldü. Arkadaşları kendisini yer « den kaldırarak bir kenara koy- dular ve üzerini örterek sabahı beklemeğe başladılar. * e $ Sabahleyin erkenden Hintli- ler hapishaneye geldiler. Mah - pusların hepsini ölü bulacakla « rını zanneden bu herifler orta- da yalnız bir ölü bulunduğunu diğerlerinin ise sapa — sağlam olduklarını görünce büyük hay- retler içinde kaldılar. Doktor Brun bu esnada he- men aklına gelen bir fikri tat- bik etmeği muvafık bularak derhal arkadaşlarına işaret et- ti ve içeri giren haydutlara: — Sizin, dedi, getirmiş ol « duğunuz yemekleri bizim İtal « yan âlimi o kadar beğenmiş ki bizim dalgınlığımızdan istifa « de ederek hepsini yemiş bitir « miş, fakat — vücudu bu kadar fazla yemeğe tahammül ede « mediğinden damarları catlıya « "rak ölmüş. Sizin o güzel ye- meklerinizden istifade edeme - diğimiz gibi kıymetli bir arka- daşımızı da kaybetmiş olma- mız bizi çok müteessir etti. Doktor Brun, bu sözleri o kadar ciddi ve müteessir bir tavırla söylemişti ki, haydutla- rin aklıma gelen bütün diğer düşünceler derhal kaybolmuş ve esirlerin, arkadaşlarınım ö - lümüne değil de bu güzel (!) Doğramacı Mıstık yemekleri kaçırdıklarına canla- rı sıkıldığıma — hükmetmişler- di. İçlerinden: — Ah, diyorlardı biz size bir yemek daha getirelim de bakın bakalım bir daha böyle bir yemek görebilecek misi- niz? Hintlilerden — biri — doktor Brun'un söylediği bu sözler ü « zerine: — Siz dedi arkadaşmız için hiç üzülmeyin onun talihi böy- leymiş, yemeklere — gelince biz size ondan daha âlâsını getiri- riz, merak etmeyin! Haydutlar, bu sözleri müte« akip mağarayi terkederek me« seleyi şefe haber vermek üze« re geri döndüler. (Arkası haftaya) Bu da bir istatistik Bir istatistik meraklısı, alel«a âde bir saç kesmesi sırasında; bir berberin kaç makas vurdu« ğunu hesap etmiş. — Berberine göre bu sayı 450 ile 1667 ara« sında değişiyormuş. İstatistikçi bu garip istatis « tiği can sıkmtısından yapmış olsa gerek, Harflerle resim yapıyoruz z — — ” -— — HABER ÇOCUK HAFTASİ 4 Temmuz — 1936 Her hafta cumartesi günleri HAB ER gazetesine ekli olarak parasız verilir No. 35 Boncuk Pamuk içim birlikle b şl KED mn vq', çıı;rr:ış:ırah"' | | BASŞINA || n can müpeği onla.|. .—İıdırl di GELENLER öPlı:ı'ı KORKURTA KA- | | va Shrmınuç uu kK 4 , n --'*5 Ka di T&HĞP"&“ ŞILIRMM » İlk defa gezmek z VNEREYE YXYUKA- | GibiYo- Ş_.'DA HBENi TA- KİMLOLURSA OLSUN KAR SW YALIM : BU Cidi KıIZ İ BiZzi ÇoK 5E- YİYORMUŞ DOĞRUSU MİYAY - MIYAVİ. BiziM [ cici BAYANMIŞ (Sx ufum (BHAYOı SERı ıR ıç.m: KARMI YERDE r NITZDA DOYDU GquLs NE -rnpnı.ıın uvı(v (.EKE Boncuk, Pamuk ve Sarman üç minimini kardeş — kedidir. Ve henüz yeni yürümeğe başlamışlardır, Bu fırsatla ilk defa o- larak onları bahçeye bıraktılar, Tam bu sırada evin köpeği Kaz" madiş onlara hücum etti, Diğer kediler korkularından hemen kaçtılar, Fakat Boncuk buna metelik vermedi, Kardeşlerine:; — Amma da korkaksınız diye bağırdı. Bağlı köpekten kor" kulur mu hiç? Sonra köpeğe dilini çıkararak bir güzel alay da etti: — AÂl sana yalancı kahraman nanik! Böylece yavaş yavaş pencereye giderken Kazmadişin ipi sahiden kopmaz mı? Boncuk: — Aman ipini kopardı diye Kendisini penoereden içerlye dar attı. Bereket pencereyi tutan değneğe de çarptı. Değnek dü- şünce cam kapandı. Ve köpek dışarıda kaldı. Üç yaramaz kedi de böylece bir felâketten kurtuldular. Ama bilseniz ne kadar korkmuşlardı. LT MN İ SĞ T AM Ç ÜŞ G AA R Boncuk bu sırada merdivenleri tırmanmağa başladı, Pa" mukla Sarman sordular: — Nereye gidiyoruz böyle? - İaamurar — Yukarıda ne var? — Canım siz beni takip etseniz e! Yukarı çıktılar, Bir ayak sesi duyuldu, — Dikkat birisi geliyor; — EKim olabilir acaba? ; Boncuk kardeşlerinin bu Korkusuna Kızdı: — —| — Kim olursa olsun! Ne korkuyorsunuz, Öntüüne gılkp Ken- disini karşılıyalım, Meğer aşağıdan gelen sahipleri küçük bayanmış, Cici ba" yan onları sevdiği için küçük kediler de mütekabilen kendisini severler. Cici bayan onlara süt verdi, Bu sütü güzelce içtikten sonra Boncuk; — Sütümüzü içtik, Karnımızı da doyurduk, Şimdi ne.yapa- lrm? diye sordu. Pamuk cevap verdi: AAT — — Haydil serin bir yerde güzel bir uvku cekatim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: