23 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

23 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No. 73 o Yazan: Murad mağ Ve bu muvaffakiyet bu kaderle da kalmıyacaktı. Tabiatiyle Cem Sultanın peşinden © milyonlarca Türk de hıristiyan olacak. Ve böy ! lelikle Cem Sultan ağabeysinin ye- rine kral olduğu takdirde dünya bir hıristiyan devlet daha kazana- caktı. Dünyanın en iyi silâhşorları- | nı, eri mükemmel askerlerini yetiş tiren bir #nilletin hiristiyanlığı ka-! bul etmesi, müslümanlığın ortadan kalkmasını temin edebilecekti. Bundan başka papa Osmanlı bazinelerindeki altınlara da yarı yarıya ortak olabilecekti ki onu en ziyade harekete getiren şey de bu idi. Ve nihayet bunu yapmak, ona hıristiyanlık tarihinde ölmez bir şöhret temin edecek. Allah da bu muvaffakiyetinden dolayı kendisi- ne cennetin güzel ve havadar bir yerinde geniş bahçeli, güzel yapı- İı bir köşk hediye edecekti. Ona Cem Sultanın dinini değiş- #rebileceği hissini veren en büyük şey, kendisinde görülen merhamet. ti, Hemen hemen bütün parasını fakir hiristiyanlara © dağıtıyordu. Bu yaptığını düşünüyor ve: — Her halde hıristiyan dinine karşı bir meyli var. Fakat vaziye- & itibariyle'bunu izhardan çekini- yor. Belki de bizim teklifimizi bök- liyor. şeklinde izah edebiliyordu. Üstelik bu fikirlerini diğer kar- dinallara da anlatmirş, ve kardi- nallar büyük bir heyecana düşmüş lerdi. Kendileriyle. uzadıya müzakereler, ettikten sonra nihağiöt heyet önünde kendisine dinini değiştirmek tekli- finde bulunmaları kararlaştırı!- A Bütün bu fikirler sekizinci İno- sanin aklından bir şimşek süratiy- le geçti. Bir saniyelik bir tereddüt- ten sonra büyük salona doğru iler. lemeğe başladı. Her saadetin ar kasında gizli bir musibet, ve her musibetin arkasında da bir saadet gizli olduğuna inahan'papa, sabah leyin arka arkaya rasladığı felâ ketlerin sonünda mutlaka bir saa- det çıkacağifia emin bulunuyordu. Bu düşünce ile kalabalık salona ümit dolu olarak girdi. Kardinal. lar ayağa kalkarak kendisini se- Iâmladılar. Bir müddet öteden be- riden bahsettikten sonra papa doğ. rudan doğruya maksada girişerek Cem Sultana hitap etti: lık dininden, — bunun Tezailinden bahsetmek istemem. Siz münev- ver, açık fikirli her şeyi bilen ak- lı her şeye efen bir zatsınız. Bu kadar müddet de aramızda bulu- nuyorsunuz. Elbette bizi, ve dini- mizi iyice tetkik etmişsinizdir. Bizim de gözümüzden kaçma- dı. Burada bulunduğunuz müd- det zarfında hıristiyan (fakirlere karşı çok merhametli davranıyor- sunuz. Bunu belki ruhu mesih size telkin ediyor. Kimbilir belki de sizin aramızda bulunmanız, sizi a- ramıza sevkeden, gönderen tali ve kuvvet de ayni şeydir. Onun için bütün bu fikirlere da. yanarak ve bunları düşürerek sizi hristiyan dinine davet ediyorum heyecan içinde, nefes almaktan bi-| le çekiniyor, Cem Sultanın bu tek- lifi nasıl karşılıyacağını, ne cevap! vereceğini bekliyordu. Cem Sultan yavaş yavaş başını yere eğdi. Ve salonda herkese çok uzun gelen bir dakikalrk bir süküt| dalgası geçti, Sonra bir hıçkırık işitildi. Cem Sultan ağlıyordu. Hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu Yarim taht sahibi koca sultan bir çocuk gibi ağlıyordu. Başta papa olmak üzere bütün odadakiler bu manzara karşısında derin bir teessüre düştüler. Bu yü- rekler parçalayıcı, acı manzara, damarlarındaki kanı dondurmuş- tu. Yavaş yavaş Cem Sultanın ağ- zından şu sözler döküldü: — Şol günlere kaldık ki, bizi di-| ne dahi davet eylersiniz. Ben siz- den Mısır yolunu isterdim. Siz ba- na Batıl yol mu gösterirsiniz? Bilürsüz, hod her kişiye kendu dininden gayrısı batıldır. İtika- dınca şimdi Muhammed dini hak- ken siz hiç dininizden dönüp Mu- hammed dinine girebilür müsü- nüz? İmdi kardinallık, ve papalık değil, cemi dünyanın saltanatın verseler ben dinimden dönmezem. Bunun gibi kelâm hemen bize e- zadır, gayri değil.. Eğer bu suizan bizim Nasara fukarasına merha- metimizden vaki olduysa bizim dinimizde sadakatı fukara vardır, gerek müslüman, gerek kâfir ol- sun. Beni en çok dilhun eden şey e- linizde tebdili mezheb teklif edi- lecek derekeye sukut ettüğüm- dür. Aradan uzun bir süküt devresi geçti. Bu sözler kelblere keskin hançerler gibi saplanmıştı. Papa İnosan bile bu teklifi yaptığından dölayı pişman olmuştu. Kekeliye- rek kabahatini örtmeğe çalıştı. : — Kişi sevdiğini kendi dininde olduğun istemek ayıp olmaz! de- di. Bundan sonra bu sebatımı ve di- ninde kalmak için gösterdiği azmi takdir ettiğini söyledi. Diğer kar. dinallar da bu mütalealara iştirak ettiler. (Devamı var) | 23 MART — 1536 O5KocaL K ADIN SAZAN: İSHAK FERDİ so — Bütün âile faciaları, kocaların pısırıklığından ve önüne geleni samimi arkadaş diye âile içine sokmalarından ! ileri gelmiyor mu ?! Bu aralık Celâl ile Nesrin, gör-| acemiyiz. dükleri sinema mevzuunu tenkit! ediyorlardı. Celâl, Nesrine dönerek dedi ki: — Şu Françeska Britini ne ya- man kadın, değil mi Nesrin? Evli olduğu halde, bir başka erkeğin u- facık iltifatı karşısında kar gibi eriyiverdi.. Kocasını biraktı, ona koştu. Haniya şu kadınlar yok mu, vallahi bazan onlardan çok kor - kuyorum. Nesrinin cevap vermesine mey- dan kalmadan, Leylâ atıldı: Bu bir sinema mevzuudur. Fa- kat, bu hususu neden yalnız ka - dınlarda görüyorsunuz? Ben öyle erkekler tanırım ki serçe kuşu gibi daldan dala, gönülden gönüle ko. narlar. Benim kocam, ben henüz otuz yaşını bile doldurmamışken, benden daha çirkin bir kadmın peşine düştü.. Ve beni ihmal etme- ğe başladı. Bu ihmal ayrılığımıza bile sebep oldu. Yalnız kadınları suçlu görmek, hayata tek pence - reli bir odadan bakmağa benzer. Celâl susmuştu. Nesrin annesine bakarak gül - dü: — Vallahi teyzeciğim, benim erkeklere de, kadınlara da itima- dim yok. Hiç kimseyi hattâ en ya- kım dostlarımı bile göründüğü gi- bi görmüyorum. — Hakkın var, yavrum ! Her - kes olduğu gibi görünseydi, hiçbir ailenin temeli bozulmaz, saadet ve geçimi tehlikeye düşmezdi. Fa- kat, insan bazan, olmadığ; gibi görünmeğe de lüzum görüyor. Ha- yatın öyle garip cilveleri vardr ki, insanı, ekseriya beyazı kara gösterecek kadar gaflete düşürür. Öyle değil mi Celâl bey? Celâl başını kaldırdı.. İlk de. fa Leylânın yüzüne dikkatle bak. tu — Hakkınız var, hanımefendi! Siz hayatı bizden çok iyi görmüş ve anlamışsınız! henüz, bu sa- hada emekliyen . çocuklar kadar Leylâ içini çekerek bir sigara | yaktı, Celâl ne kadar saf, ne kadar temiz yürekli bir gençti! Leylâ o- nu Prens Ömer yüzünden nasıl kırdığmı hatırladıkça teessürün. den vücudünün ateşler içinde yan- dığını duyuyordu. Ogünkü konuşma uzun sürme“ di. Nesrin: — Birkaç gün İstanbulda ka- lacağız, teyzeciğim! İzmite dön - meden gene zijaretinize geliriz, dedi. Karı koca tevkifhaneden ayrıl- dıkları zaman, Nesrin annesin! kocasına tanıtamadığından üz- ğün, Celâl de Leylâyı Büyükada. da nasıl sevdiğini anlatamadığın- dan müteessirdi. İkisi de düşünceli. Sultanah - met meydanma varıncaya kadar konuşmadan yürüdüler, Leylânın hatıra defteri .- Leylâ, o akşam Celâl ile nasıl karşılaştığını hatıra defterine kay- dedecekti. İki yastığının arasında sakla dığı defterini aradı. Bulamadı. Leylânın defteri, koyduğü yerde yoktu. Leylâ hatıra defterini canı gibi saklıyordu, Yatağının her tarafımı karıştırdı.. Aramadık bir yer br- rakmadı. Eleniyi çağırdı: — Benim bir defterim vardı.. Bulamadım. Kim çalmış acaba..? Eleni, bu cürmü kendi işlemiş gibi sararmıştı. rek: — Görmedim, hanımcığım! di- ye mırıldandı. Fakat, Eleni, olup bitenleri ilk önce büzüle- Leylâdan saklıyamazdı.. Yavaşça! kulağıma eğildi: İ — Siz burada yokken bir sivil| h memur geldi.. Yatağmızı didikle di.. Her köşesini aradı.. Bir şey ren dığını görmedik amma.. Mademki ii defteriniz yerinde yok.. Her halde o almıştır, Leylâ bu haberi alınca beynin | den yıldırımla vurulmüş gibi #8” İ, sıldı.. Gözleri karardı.. Yatağını” h kenarına çöktü: — İşte şimdi mahvoldum, Ele ni! Leylânın defterinde neler yok tu.. O, doktor Şahabı nasıl ve gi çin öldürdüğünü, hattâ bunda" çok zaman önce Şerif bey ismimd? bir genci kendi apartımanında n#” sıl boğduğunu ve daha zabıtan'” yıllarca takip ettiği birçok mesel# lerin iç yüzünü bu deftere kaydet” |, mişti, | Leylâ o akşam hayatında Mi defa hakiki bir baygınlık geçir * miş ve karyolasında saatlerce kef” dini kaybederek yatmıştı” »... O gece polis müdüriyetindeki İ odasından ayrılmıyan Yılmaz bef* Leylânın defterini baştan başa © " kumuş ve okurken birkaç ker” kendinden geçerek yerinden 41” lamıştı. # Yılmaz bey, Leylânın, döke” 7 Şahap hakkındaki ihtisaslarını © “ kurken, şu satırlar üzerinde di” muştu: i “Şahap bugünlerde benimle çet meşgul oluyor. Ben, beni koval yan insanlardan nefret ederif" Bunu Şahaba anlatmak imkân!” bulamadım. Eğer o, biraz ye * kolları kuvvetli olsaydı.. Eğer © ni kolları arasında sıkıp ezse i; didikleşeydi, hırpalasaydı, onu hif şüphe yok çok sevecektim. Ben © zilmek, didiklenmek, hırpalan istiyen, hayatta servet ve ziynetl&” hattâ güzellikten ziyade bunlard0" hoşlanan bir kadınım. Fakat, b" nu, peşimde koşan erkeklere nar anlatmalıyım?,, (Devami var) Gece adamak:li: ilerlemeğe başlamıştı, (vii Soğuk ne memnun, pardesü ve şapkasını vestiböldeki Pp” Oğlunuzu da Mısırdan çetirtiriz. Kendisine de kardinallık veririz — Papa sustu. Şimdi bütün gözler Cem Sultana dikilmişti. Salende ie bir sükünet vardı. Herkes Tetrrika No.80 Tekrar ettiş — Geliniz! Kollarimı sıkıca tuttu. Beni kaldırmağa uğraş t. Ayağa kalktığım vakit sendelediğimi görünce Tunu belime doladı. Mukavemeti hiç düşünmeksizin onun tarafından taşınır gibi bir vaziyette yürümeğe başladık. Bir kaç dakika sonra bacaklarım oldukça açıldı. Kendi ken. dime yürüyebilecek bir hale geldiğim için yavaşça kendimi kurtardım. Adımlarını benim küçük adımlafıma uydurarak yürümeğe başladı. Gecenin yağan sisleri altında elle rile omuzlarım: yokladı. Bitip tükenmek bilmiyen uzün yolda (sükütla yürüyorduk. Bu ıssız yerde nasıl bir tesadüfle beni bulabildiğini sormak için bir kelime söylemedim. O da bu tenha yerlere ne yapmağa geldiğimi sormak & niç ağzını açmadı. Caddeye çıktığımız vakit kocam beni bir kahve ye götürdü, Bana srcak bir sey getirterek araba bul maşı İçin garsonu yolladı. Adam bir taksi getirmişti, bir sis her yeri kaplamıştı. Araba süratle yol alırken kocam itinalı hareketlerle İnce mantomun kıvrımla rile beni örtmeğe çalışıyordu. Ellerimi yokladı. Buz gibi olduklarını görünce ısıtmak üzcre kendi elleri arasına aldı, böylece tek bir kelime söylemeksizin eve kadar geldik: Fakat evin kapısından girer girmez içerimde w yuşuk bir halde kalan bütün duygular ve hatıralar birdenbire uyandı. Fikrim ve hafızam tabit bir halde işlemeğe başladı. . Burada geçen sahne, kocamın hiddeti, kalbimi yaralayan sert sözleri. Bir deli gibi kaçmam, kendimi karanlık geceye bırakmam, bütün bunlar (uyanan hafızamda tekrar dönmeğe başladı. Birkaç saat evve line döndüm. Kendimi şu vestibolün perdesine tutun. muş, geçirdiğim şiddetli bir ıstırapla iki büklüm ol muş gördüm. Niçin bu adam beni bu eve tekrar geti riyordu.? Bu ev beni kabul etmek istemiyordu. Ora- da beni yaralayan sözlerden, ıstıraptan başka bir şey tanımamıştım.? Zaten yüreğim hüsniniyetle dolu olduğu (halde şu kapının eşiğini birinci defa geçtiğim gün bu evden konulmamış mıydım? Oranm azametli ve hâkim efendisi şimdi beni © rava götürüyor, koğulduğum bu evde yaşamaya ceb redivordu. Kapmın yanında âyakta durdum. Evine geldiği. mantoya asan'kocama döndüm. Fena bakışımi hissetti. Söyliyeceğim sert sl“ karşı kendini gözetmeğe başladı. Mavi gözbebeklerinde keskin bir alevin * gari” ğını gördüm. Fekat aramızda ikinci bir kavga 4” çıkmaması İçin bir şey sezdirmedi. Ciddi fakat şak bir sesle sordu; — Ne bekliyorsunuz Samiye? Geç oldu! ça” olunuz da yemeğe inelim, Bu çağrışda bir barışma ertusu vardı. Ban İyi anladım. Fakat ben de şimdi bunu anlayacak kalmış mıydı? Aramızda geçen o kadar ağır sözlerden sonf# sıl olur da beraber yaşayabilirdik? “ "Bana bir yabancı olduğunu, Benim için NİS “hemmiyeti ohmadığını yüzüne karşı başi O da benim gibi bir kadına karşı en küçük bir hissi bile olamıyacağını söylemişti. Tekrar ederek: — Hadi Samiye çabuk olunuz. Bu akşam ©“ cıktım ki. * yer” — Niçin beni aramakla vaktinizi kaybedi nuz yemek vakti yemeğinizi yeseydiniz!.. ei — Sizi sokaleta nasıl bırakabilirdim? Sizi” * niz burasığdı, (Devamı v8)

Bu sayıdan diğer sayfalar: