? ui ; k i İ ; yy Kara haydut“ X9un harikulâde maceralai! YALNIZ ANLATTIKLAJ | SERNERE İnan. MERE RıMi KİMSEYE SÖYLE.İ | Dı VE BEM: Njkş şo ov MEMENİZİ dok Ri. <İRESAM oL CA EDERİM... | AM TANIMAMAMHTA YEKTA. | iNKAR EDEMEM İM... SEZIN HAYDYT Ri; HAKLISINIZ... İĞINILA EMİNDİM... POLİS OLDW- > UNUZLA YEMİN EDEBİLİRİM z İm ia p z EŞ > —— De >: PEOROPA YABANCIYA , Mücuma KALKIYOR. YAXİ MERSİ ALİNİN SALI NA BiNYORLAR,.. Keş 70 FKU sevgilisinin ölümünü görmek! Bu daynılmaz şey... Dedi. Pardayan kendi kendisine bar- dağını doldurarak: » — — Hayır! Luiz o gün ölmedi. Yara ufak bir sıyrıktı. Kısa bir zaman sonra tamamen iyileşti... —E, sonra? — Sonrası onunla, Luiz dö Monmoransi ile evlendim. O za. man sandım ki, cennet benim şe refime yere indirilmiş! Çünkü siz de biliyorsunuz ki, ben ona tapı- yordum. Hüget gözlerini yere indirdi. Şövalye devam etti: — Evet, o kadar ki, bunu an- latmak mümkün değildir... Onun hatırası varlığımı hâlâ bütün par- laklığı ile sarsmaktadır. Ben onu, tıpkı bir zavallının hayatına gire- rek onu mesul eden bir melek gi- bi seviyordum. Ben onu kalbim ve kılıcımla kazanmıştım... O benim benliğimin bir parçası, benim ru - humdu... Pardayan bunları hafifçe tit-! reyerk, * bakışı uzaklara dalmış! mazisinin ucurmlaurma takılmış! olduğu halde yavaş yavaş anlatı.! yordu Hüget kendi sevgisini unuta- rak: — Zavallı Şövalye, zavallı — Evet, evlenişimizin üçüncü ayınm sonunda onu kaybettim... solmakta olduğunu görüyorsam da aşkımın şiddeti, ölümün onu benim kucağımdan almağa cesa- ret edemiyeceğini zannettiriyor- du. Bir akşam şiddetli bir nöbet geldi. Yavrucak bütün gece ateş ler içinde olduğu halde kollarımın arasında çırpınıp durdu. Sabah olduğu zaman biraz kendine gelir gibi oldu. Kollarmı boynuma do- layark birkaç söz söylemek istedi. Fakat söyliyemedi. Bir ay Işığı kadar mavi gözlerini gözlerime dikerek yavaş yavaş can verdi. Kucağımda, bir vakit solmuş pa- patya gibi kaldı. Hüzget: — Zavallı Şövalye, zavallı Lu- iz! Diye tekrarlıyordu. Böylece a- vunmak istiyordu. Sonra çekingen bir sesle: — Bu hummaya dayanamadı öl. dü demek? Dedi. Şövalye dalgın dalgın ona baktıktan sonra başını salladı. Ve: — Eğer hummadan ölmüş ol - saydı dünyada yapacak başka i- şim kalmıyacağı için ben de onun- la birlikte ölürdüm. Fakat yaşa- dım ve şaşıyorum... Sözlerini müt- hiş bir şive ile söylemişti. Sonra boşalan kadehini masa- nın üzerine koyarak: — Luiz ölmedi, öldürüldü. de- di. — Fakat, diyordunuz ki.., — Evet, yarası ufak bir sıy - MAYALARIN ARASINDA ÇOK TENLİKELİ w YERLERDEN GEŞTİMYEN SONAR... FAUSTA 7 , kat hançer... — E, hançer? — Hançer zehirliydi! Otelci kadın titredi. | — İşte o zaman yola çıkum, O hain câniyi bulmak istiyordum.| Hügetçiğim, size de o zaman uğ”! ramış, son arkadaşımı, köpeğimi, sadık Pipomu emanet etmiştim. — O adamı bulabildiniz mi? — Şimdilik hayır. O kendini aradığımı bilir. Tam dört kere o- nu sıkıştırdım. oYakalıyordum! Fakat korku insanın en büyük! yardımcısıdır Hüget! Her türlü! hile ve kurnazlığı onun kadar in- sana hiç bir şey öğretemez. Bu - nun için herif dördünde de en son anda elimden kurtulup kaçtı. Fa- kat bir gün gelecek ki, kaçamıya- cak... İtalyada peşini kovaladım. Provans Bavergony ve Fransanın hsr tarafında onu aradım. Baba - vom bana öğretmiş olduğu serseri hayatı yaşadım. Monmorariden ümitsiz bir halde frrlamış Mariansi kontlu - Zuna ait bütün evrakı terketmiş, yanıma on parada almamıştım. Büyük yolculukların bütün güç - lüklerini tatmış, ekseriya iyi olmr yan şartlar içinde uzun yollar al- mış, birçok zamanlar ağzıma bir lokma ekmek koymadan, bir sa man çuvalı üzerine uzanıp, her gelişimde beni lezzetli yemekleri cime, kederime, yeisime ortek o- lan Deviniyerin güzel sahibini ha- tırlıyarak uykuya dalmıştım. Hüget duyduğu şeylerden mü- teessir olarak sapsarı kesilav»ti. — Ben de sizi her zaman dü- şünürdüm. Şövalye. Yemek kahsi- ne gelince umarım ki... — Aman ne diyorsunuz Hüget- çiğim. Ummak değil, katiyyen is tiyorum. Şövalye bir kahkaha savura « rak sözünü tamamladı: — İnsana gençlik hatıralar kadar hiç bir iştiha vermiyor. Hüget, yirmi yasmda imiş gibi sekerek mutfağa'koştu. Kendi ek leriyle Şövalyeye son derede lez « zetli bir yemek hazırladı. Bu sı - rada Şövalye yukarıdaki sözleri - ne şöyle devam ediyordu: — Evet, iştah veren... İntikam iştahı veren... Bıçak yerine kılıç kullanılan bir yemek,. Evet, şüp- hesiz ki, ona en sonra rastlıyaca- ğım ve; Sağlığınıza Moröver diyerek yemeği bitireceğim. N Hüget, yandaki sokağa açılan bir kapısı bulunan mutfağa girin- ce iki senyöre rastladı. Bunlardan biri: — Bana bak otelci... Arkada» şımla bana hususi bir oda, dört şe şe eski Anju şarabı, bir iki tavuk ve aklına başka ne gelirse hazırla,