DiNAMI BELLA... ZEL SÜR. PRİL HAZIRLA - | aamxk aksıamıa4 DosT 9 1. LAR... ES İ 2 5 LU YO, eN p> 24 İğ avce iLe aRsLamı U SEVR ETMEĞE SM Basıadıar. PEDRO Şimbı Bize UYUYA LIM.. bik YAPACAK 8iz0t Bika; BELLA KARA HAYDU- DUN YATAĞIDIR. Sİ İNCİNİZ? ÇALMA: © TERTIB 7 ei Berdi. NE DİYORSUNUZ BERNER... SOZU. NUR DOĞRUMU. ; FE YALANMA Kii YAVAŞ LIYORDU... İğ Zamax /LERLEDİNCE FR Tim) Kara haydut — X9un harikulâde maceraları BERNER İNCIMİ LU OLDUĞUNU İSPATE MİŞDİR Sizise BUR DAN DEF OLUN... on 66 FAUSTA sında geçen vakayı, yarın mutla - ka Esperans oteline gitmek iste - diğini söyledikten ve uzun aşkın- dan bahsettikten sonra Şarl Par- dayanı yokladı. Ve onu bir âşığın düşünebileceği kadar merhametli, sadık bir dost, bir kardeş olarak buldu. Şövalye tam beş saat, bıkıp usanmadan, bir söze bile karışma” dan Dükün sözlerini dinlemişti. Dük, sözünü bitirince, çekin - gen bir tavırla Pardayandan akıl danıştı. Şövalye önündeki kadehi bir yudumda içtikten sonra: — Ne olacak? Sevmek ve sevil. mek iyi ve doğru bir şeydir. Siz de mesut olunuz. İster çingene, is- ter prenses olsun, siz onu sevdikçe © sizin hayatınızın rehberi, istik. balinizin bütün ümidi. olacaktır. Aşk insanların hayattan tad ala - bilmek için bulmuş oldukları en güzel vasıtalardan biridir Mon- senyör, cevabını verdi. Bu sözler bittikten sonra Par- dayan ayağa kalktı. Yarın mutla- ka Deviniyere giderek kendisini orada Belgoder hakkında alacağı haberle birlikte bekliyeceğini Dük Danguleme söyledikten sonra o dasına çekildi ve uyudu. Şarla gelince, o da sevinçli ve neşeli olarak odasına gitti. Fakat , bütün gece gözüne uyku girmedi. “Şafak atarken yataktan kalktı. Sa iye doğru evden çıkmış rdu. Genç Dük kalbinin hızlı hızlı çarptığını duyuyordu. Bütün yarlığiyle sevdiği Viyolet- tayı düşündükçe kendisini titre- mekten alamıyordu. Sevinç ve neşe ile yürürken kendi kendine: — Omu göreceğim. Ve ona kendisini sevdiğimi söyliyeceğim. Oh, acaba cesaret edebilecek mi- yim? Diyordu. git Pardayan o geceyi son derece sakin ve rahat olarak geçirmişti. Sabahleyin saat dokuzda kalktı. Dediği gibi Deviniyer oteline git- ti. Burasının gayet lezzetli kebap- ları vardı, Vaktiyle Raböle ve sonra Plevjad şairler birliği aza- ları buraya devam ettikleri gibi, küçük pastalarının şöhreti ve otel- cinin şirinliği Parisin en kibar ta- bakasını buraya toplamıştı. Şövalye dö Pardayan, Devini- yerin kapısınm önündeki dört ba- samaklık merdiveni ufak bir he- yecanla çıktı, Büyük salonun ka- ranlık bir köşesine olurdu. Otelci kadın, kolları dirseklerine kadar çıplak, yüzü ocağın ateşinden kıp- kırmızı olmuş, gözleri parlıyor, Granj Batöliyer bataklığında av- lanan çulluk ve yabani ördekler iki üç sıra teşkil edecek şekilde birer şişe geçirilmiş ateşin karşı- sında kızarıyor, ocağın oldukca yakın bir yerinde sert ve karısık tüylü bir çoban köpeği, yüzüko- FAUSTA Yun yere uzanmış, kızarmakta o- lan av etlerine hırsla bakıyordu. İ Otelci Dam Hüget bu sıralar. | da otuzunu biraz geçmiş bulunu- yordu. Robensin iddia ettiği gibi kadmlığın en parlak ve en güzel devresine erişmiş, tam olgunlaş- mıştı. En genç bir kadını bile ka- ba ve hantal gösteren fazla şiş- manlık onda yoktu. Aklınm sa- yesinde güzelliğini kaybetmemiş- ti, Zarif vücudünün hatları, yü - zündeki birçok kibar kadmları kıskandiran saflık ve ahenk onu, olsa olsa yirmi altısında ya var, ya yok, gösteriyordu. Hele gözleri, kadife gibi yu- dı. Sonra elâ gözlerinin can sıkın- leri... Kola renkli köpek birdenbire titriyerek burnunu havaya kaldır. dı. Sonra elâ gözlerini can sıkın- tısını gösterdi. Birden soluyarak dört ayağı üzerine fırladı. Hüget: — Gene ne var, koca .Pipo? Dedi. Köpek, delice bir sevinç ile karışık hayret ve tereddüt göste- rir şekilde kısaca havladı. Biraz sonra güdük kuyruğunu sallama. ğa başladı. Ve ok gibi salona doğ- ru atıldı. Hüget iki kolunun ara- #ma bir dizi tabak alarak janti- yomlara hazırlanacak birkaç sof- rayı kurmak için büyük salona girdi. 67 O andaPiponun, uluduğunu, sevinçle havladığını duydu. Hüget, köpeğin yerde kıvrılıp bin türlü oyunlar yaptığını ve ba- şını bir yabancının dizine daya- dığını ve onun da onu okşadığını gördü. Birdenbire durdu, Gözleri. ni açtı. Yabancıya daha dikkatle bakıp sarararak: — Aman Allahım! Acaba doğ- ru mu? Dedi. O sırada Şövalye de başmı kal. dırmıştı, Hüget onu tanıdı ve: — Oh, bu odur!.. Dedi. Tabakların düşüp kırılmasın. dan doğan bir şangırtı duyuldu. Hizmetçi kızlar koşup geldiler, Hüget elini şiddetle atan kalbi- nin üzerine götürmek istemiş bu yüzden kolları arasındaki tabak- lar yere yuvarlanmıştı. Kalbi artarak ilerliyor ve ya- vaş sesle şunları söyliyordu. — Oh, Mösyö Şövalye... Haki- katen siz misiniz? i Pardayan şiddetle ayağa kalk. tı. Otelciyi şefkat dolu bir bakışla süzdü. Sonra ellerinden yakaldı. Hizmetçilerin hayretlerine al. dırış etmiyerek iki yanağından öptü. Hizmetçiler şimdiye kadar Hügetin böyle hafif bir hareke- tini görmemişlerdi. — Galiba, benim otelinize her gelişim size bir iki düzüne tabak masrafına mal olacak... Sövalye bunları söylerken hem ARSLAN GÖRKEYEREX ONLARI UYAN» DIRDI. KAPIDA BİR APAM ARSLANA i