Kara ha y dut” X9un harikulâde maceraları HAYDUTLAR PiLİM-$TUDYOSU. Nu TRAK ETTLER,BEL PA EViNE DÖNDÜ... DURUN AKLUMA BİR şey GELDİ. Şu BERNER'DE SONRA EĞE HELENİYORYM.MAKKİ HaypuT ei z<J1nDa Bi KARISI Şİ ELE GEÇDİĞİ İNCISINİ BULDUĞUMUZ. MİLYONER viLBER BEN: pere KA“) ti AŞINI YARIN MİLYONE RLERİ GE SARREE- | 7. DAVE Timi cr KORKUNE YILANI GÖMLEĞİ ME SÜTÜN KUVVETİ İLE, “DÖNMEZ YALININ BO MUVAFFAKIYE TİNİ TEB. BİRSEN BİRE BiR KAPLAN Gözünü 54 FAUSTA lerek dışarıya çıktı. Karanlığa da- larak gözden silindi. | ... Notrdam kilisesinin çanı gece- nin onunu vurdu. Belgoder orta - dan kaybolalı epey zaman olmuş- tu. Bu andaydı ki, Metr Klod, şu korkunç eve yaklaşmış ve tıpkı dingene gibi tunç tokmağı çal - mıştır. Çingeneyle Viyoletta geldikle- ri zamanki gibi kapı hemen açıl. dr. Kızdan sonra cellâd da geli yordu. Şüphesiz ki, kapının dibin- de duran maskeli muhafızlar Klo. du tanımışlardı. Çünkü onlardan biri cellâda kendisini takip etme- sini işaretle anlattıktan sonra he- men öne düşerek evin içine doğru yol almıştı. Şüphesiz ki, Metr Klod da evin içini biliyordu. Çünkü gördüğü şeylere hiç şaşmıyordu. Bununla beraber insana hayret verecek, düşünceyi alt üst edecek bir çok şeyler vardı. Koridor geçilince, cephesi de. lik deşik olmuş, harabe haline gir- miş ve yıkılmak üzereymiş gibi duran içi Asyalı bir Prensin sara- yı kadar muhteşem ve esrarengiz bir hal alıyordu. Biribiri arkasın. dan gayet geniş ve son derece süs- lü salonlardan geçildikten sonra geniş bir salona giriliyordu. Orada, sırmadan bir saçağın altinda, altından yapılmış üzeri » # kıymetli taşlarla işlenmiş bir taht duruyordu. Bu salonların hepsinin tavan - ları işlemeli idi. Yüksek duvarla - rının üzeri Primatis, Tentore, Ka- rej, Veronez gibi büyük sanatkâr- ların eserleriyle süslenmişti. Mo » bilya görünmemiş derecede lüks - tü. Mozayik parkeler, gayet ağır perdeler, parlak silâhlardan ya - pılmış armalar, kisaca insana hayret verecek yüksek bir zevkle seçilen bütün bu süsler ortalığa tam bir saray haşmeti veriyordu. Taht salonunda bulunan yek - pare altından yapılmış on iki ka- dar şamdanın her birinde pembe balmumulu on iki fanus vardı. Bi- ri mermer öbürü akikten yapıl - mış iki sıra sütunların üzerinde kırmızı somaki vazolarda eşsiz palmiyeler, parlak çiçeklerden yapılmış kocaman demetler duru- yor, yüksek arkalıklı koltukların her biri üzerine kıymetine paha biçilmez Acem halıları serilmiş bulunuyordu. Bu arkalıklı koltuk- ların üzerinde papalık tacı bir F harfi altında salip şeklinde iki a « nahtar işlenmişti. Sütunların arkasına konmuş o- lan mermer heykelleriyle $u salon âdeta bir rüya, binbir gece masal. larında söylenen bir efsane man - zarası gösteriyordu. Her biri baş- tan başa zırhlar giyinmiş vekı- mıldanmadan duran yirmi dört DÖNMEZLE YABANCI Avcı YALSININ YAP, DİKLARIMI KE AĞANLA, ke FAU nefer, kısa mızrakları ellerinde olduğu halde tahtın sağında ve s0. lunda on ikişer on ikişer ayrılmış» lardı. Bütün bu süs ve haşmetin altın da, istediğine aşk, istediğine ölüm sunan şarklı bir melikenin ibtiras- İr ruhu seziliyordu. Cel Oo bütün bunların arasın dan önündeki muhafızı takip ede- rek gidiyordu. Böylece bir salon- dan öbürüne geçilip nihayet sara- yın sonunda, Sen nehri üzerinde bulunması lâzım gelen bir odays varıldı. Bu oda taikp edilen kori-! dora amut bir vaziyette bulunu - yordu. Odanın duvarları çıplak, soğuk, ıslak ve yosunlu taşlardan yapılmıştı. Döşeme namına hiçbir şey yoktu. Yalnız duvarların bo - yunca sira ile mıhlanmış kocaman demir halkalara birer zincir rap - tolunmuştu, Bu hazin oda büyülü perilerin tekinsiz evlerinde idam olunacak kimselere mahsus bir zindan ka dar müthişti, Odanın bir köşesinde siyahlar giyinmiş, siyah dantelden bir pe» lerini omuzuna atmış bir kadın duruyordu. Yüzü gülmiyor, yalnız parma - ğında Prens Farnezin parmağın - dakine benzer bir halka parıldı yordu. Aralrındaki fark, kardinalinki demirden olduğu halde, bu kadı - STA 55 nm elinde bulunan halka ss: al tından yapılmıştı, Üzerindeki işa» retler ise elmas kakmadandı. Ve odayı kaplıyan loşluk içinde şid- detle parlıyordu. Bu kadın, Grev meydanmdaki evde görmüş olduğumuz ve kardi- nal Farnez tarafından Sa Sentö » te (1) diye anıldığını duyduğu - muz kadın, yani Prenses Faustay» dı, İlk bakışta, Klod kadınm par- mağındaki yüzüğü gördü. Hemen titredi ve diz çökerek: — Haşmetpenah! Diye zaırıl - dandr. Korkuyla karışık bir hürmetle titriyerek yüzü yere dokunurcası - nâ eğildi. Âdeta secde etti. Fausta insana hem okşayıcı, hem ürperti. ci gelen ahenkli fakat resmi ve 80- ğuk sesiyle: — Cellâd! İtaat etmeğe yemin etmiş olduğunuz yüksek tarikatin en büyük reisi olan biz, her ne pa- hasma olursa olsun başarmağa karar verdiğimiz en mühim bir işimizde bize engel olan birisini muhakeem ederek idama mhaküm ettik, Siz ilâhi emirlerin bu gibi gizli hükümlerinin yerine getiril mesini üzerinize almıştınız. Şimdi idam salonuna giriniz. Mahkümu orada bulacak ve Allahın adaleti- ni yerine getireceksiniz, dedi. (1) “Zatı Akdesleri,,