Macide geriye çe" kilerek bir daha dik katle baktı. Sarar Mişte, gözlerinde en dişeli bir ilade var dr. Üzerine eğildiği Aynada değişik, he Men hemen yabancı bir poz görüyordu. Güneşin keskin zi Yası (altında yeni tenkte saçları hafif bambaşka bir ifade Yermişti ve o bu değişikliği © şimdi hiç de lehine bulmu Yordu. gr Macide arkadaşlırının sözlerine uy | Muş, bir akşam evvel berbere giderek kestane rengi saçlarını kızılımsı sarıya' boyatmıştı O sabahı ise güneş ışıf *.da aynaya baktığı zamın ise bu iğreti saç larla kendisini gülünç buluyordu. Piş” Man olmuştu. Buğday rengi teni ile bu kazıl saçlar hiç yakışmamıştı. Zaten ber | ber de kendisini ikaz etmişti: Bu renkte! *içlarla yüzünü daha fazla pudralaması, fazla ruj kullanması, daha açık renkte dudak boyası seçmesi lâzrmgeliyordu. Bu talimatı yerine getirdikten sonra Aynada karşısına © bambaşka bir çehre Sıkıştı ve işin fenası Mac'de bu çehi1- Yİ hiç beğenmemişti, Şimdi bu yeni çehre, iğreti gelen bu Saçlarla her zamanki muhitin içine nasıl Rireceğini düşünmeğe © bışlamıştı. Bu düşünce önu fena ha'de üzüyordu, yeni “ehresinden Adeta utarmaktaydı. İ Daktilo olarak çalıştığı daireye geldi) İl zaman şapkasını çıkarmak için epey tereddüt etti; makinesinin önline mayo © İle oturacakmış gibi utenyordu. Dilre arkada fikirleri muhte Br la idinlar, rte tabiii Mae 7 cideden beklemedikleri bu cüretkârane' hareketi umumiyetle iyi: (o karşıladılar. Pakat yalnız kadınların #özlerine inanır, Ümit? Belki de arkandan onunla alay) Edecekiğredi Erkeklere gelince: himen hepsi, 5 | | “edenberi daima silik kum ş olan, genç | #rkadaş'arındaki bu değişikliği beğen MİŞ göründüler. Lâkin değişikliği zaten! Meverler ; çirkin de görünse, değişiklik! Olduğu için, onlar yeni çehresini hoş bu! caklardı. Yalnız içlerinden © iki yaşlı ile bir Benç, kızm kızıl saçlarını hiç beğenme İ diler ve bunu açıkça söylediler, İhtiyar! * beğenmemişlerdi; çünkü hafiflik e | | , | i | din; verdikleri böyle bir hareketi Maci Bibi namuslu bir kıza yakıştıramamış- Târ, Genç beğenmemişti: çünkü Maci- yi seviyordu ve o gün karşısına çıkan | kızıl saçlı, bol pudralı kızda sevdiği cidenin Seç zamanki ç'hresinin ma | Wim ifadesini bulamıyordu. İlk gün böyle geçti Macide artık! Aişildığr için göze çarpmıyacağını, gene *akisi gibi sessiz hayatına devam edebi- leceğini düşünerek seviniyordu. Fakat aldandığını pek çabuk anladı. Kızıl saçları kendisine, hiç ummadı” ğı ve istemediği bir etiket yapıştırmış, artık göze batmadan yaşamasına imkân kalmamıştı. Dairede kadın arkadaşları şimdi kendisini daha az seviyorlar gibiy di, onu türlü vesilelerle tenkit ediyorlar, arada Macidenin keşledemediği sebep- lerle hakkında acı lâflar söylüyorlardı. | Buna mukabil erkek arkadaşları ken disine eskisinden çok fazla alâka göste“ riyorlar, yanında biç hoşlanmadığı açık ça mevzulardan konuşmakta beis görmü| yorlardı. Sanki Macidenin saçlarının ren | gini değiştirmesini, ahlâkı ve yaşayış» nr da değiştirip eski uslu (hayatından vazgeçmek isteyişine bir delil (o saymış lardı, Ve erkek ssfatile bu o arzuya ce vap vermeğe çalışıyorlardı. Yaşlılar vaziyeti olduğu gibi kabul etmişler, Macide ile hiç o meşgul olmu yorlardı. En gençleri olan ve Macideyi seven Raşit ise iş bahisletinden başka | mevzularda genç kıza hiç söz söylememe de başlamış, böylece Macldenin o sama na kadar“hiç “farkına YAYINI: sevgisi“ ihanet ve: aiçakiniğrmr * izturap ve ni ona ihsas etmişti. Delikanlı bu yeni Macideden hoşlanmıyor, eskisini bâsretle du, Macide ıstırap çekiyordu. dan Raşidin dostluğunu * kaybettiğine, bir yandan da erkek arkadaşlarının ken disine karşı kaba denilebilecek hareket lerde bulunmasına meydan verdiğine & zülmekteydi. Fakat bu üzüntülü hayat çok sürme di. Saçların kızıl rengi | nibayet ebedi değildi; tabiat bir müddet sonra onları kovmağa başladı ve bir gün Raşit, ayna ya bakan Macidenin © saçlarının hakiki rengini gördüğü zamanki sevinç haykır şını duydu, Genç İz hakiki O saçlarına kavuştuğu için duyduğu sevinci Raşide anlattı; Raşit de bu sevince iştirak ettir ğini söyledi. Böylece (| biribirlerini sev diklerini itirafa kadar ilerlediler. Ve Raşit, Macide ile evlenmek için onun saçlarının otamamile uzamasını beklermeğe lüzum görmedi. Nekleden Fahire MUALLA Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar zengin etmiştir. binlerce kişiyi 5. nci keşide 711 Mart 936 dadır. Büyük Ikramiye : 35.000 Liradır İyuca; 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiye terle (20.000 ) liralık bir mükâfat vardır.. Bir yar) | bakan . bakışlarından kurtulmak niellicemi; gi Halıralarını anlatan : EFDAL TALAT ŞAM ii Yazan: IHSAN AR. Esirlerin isticvabı uzun sürdü ve hen kimseyi şüphelendirmeden... İngiliz Miralayı ile bir kenar- da mevki aldık. Ve istediğimiz e | sirleri getirterek isticvaba başla - - dık. Sualleri ben Türkçe olarak soruyor, aldığım cevapları İngi ii lizceye tercüme ediyordum. İ İlk görüştüğüm Türk, umumi) harbe ibtiyat zabiti olarak iştirak etmiş olan ve daha yorgunluğunu geçirmeden Anadoluya geçerek vatanı tekrar müdafaaya koşan| soluk benizli, parlak bakışlı bir| gençti, Kolları likaydane yana a- tılmış, başı önde, bezgin ve keder. li bir halde karşımıza geldi. — İsmin ne? Nefer misin? İrkilerek başını kaldırdı. Göz göze geldik. Telâffuzumdan benim Türk ol. duğumu anlamıştı. Soluk yüzü kı.| zarmış, vücudü belli bir şekilde! titremeğe başlamıştı. Duyduğu | nefret ve istikrah parlak ve siyah gözlerinden taşarak bir zehir gibi vücudümü yakıyordu. Zavallı kan kardeşim, karşısın- daki çocuğun hangi maksatla ora- da bulunduğunu bilmiyor, ve ken- di ırkından, kendi kanından ve kendi yaşıtı olan bir gencin bu rici bir hayret içinde seyrediyor - du. Bilmiyordu ki, bende onun! gibi kutsal ve ulusal ideal için bir başka yolda yürümeğe çabalıyo - dum. Bir an, onun bana nefretle için hakikati haykırmak istedim. Fakat bu hareketim neye mal o - lurdu?, Bu çılgınlık bana ne ka - zandırırdı? Sustum ve yalnız vic- danımı dinledim. Sonra da bariz bir soğukkanlılık içinde vazifemi yapmağa devam ettim. Yolda, ko- lonel Haringden vazifemiz ve maksadımız üzerinde tafsilât al - mıştım: Venizelosun, Yunan ordusunun kendisine verilen işgal vazifesini muayyen zamanda Yapılabileceği hakkında verdiği teminat tahkik edilecek, Yunan ve Türk ordula - rının bakiki mevcudiyet ve kıy - metleri öğrenilecekti. O halde, İngilizlerde, Yunan or- dusunun bu vazifesini o kadar ko- laylıkla yapamıyacağı ve Türk ordusunun mütemadiyen kuvvet - lenmekte olduğu kanaatini uyan - dırmak faydalı olacaktı, İngilizler kurnaz adamlardır. Öyle akıntıya pek pabuç bırakmazlar. Ve kendi isimlerinin karıştığı bir işin iskan- dalla neticelenmesine aslâ taham- | mül edemezler. Eu itibarla, Lon « dra (o hükümetinin Yunanistana karşı takip edeceği hattı hareket. | te çok müessir olacağı şüphesiz bulunan! kolonel Haringin rapo - runu, İngilizleri, bu işten vakit varken çekilmeye teşvik edici bir tezle hazırlamağa imkân bulmak gerekleşiyordu. Böyle işlerde acemi ve tecrü - besiz olmama rağıren, bir netice- ye ulaşmam maneviyatımı kuvvet- lendirmişti. Plânrmı tatbike, Türk esirlerinin ifadelerini tahrif et - meğe başladım. Onlara hangi cephede bulundukları, mensup ol- dukları bölük, tabur ve alay mev- cutları, top, tüfek, mitralyöz, bomba miktarları, iaşe ve techi - zat vaziyeti etrafında bir sürü su- | aller soruluyordu. Ben Türkçe o Â| larak aldığım cevapları İngilizce- ye tercüme ederken ize mütemadiyen şişiriyor ve Türk or. ! dusunu, maneviyatı yüksek, ek - sikleri süratle tamamlanmakta o -| lan mücehhez ve talimli bir kur -| vet halinde bildirmeğe çalışıyor - dum, Bu ifadeleri kolonel ile be - raber ayrıca not ediyorduk. Esirlerin istievapları hayli u - zun sürdü. Ben bu arada işimi hiç kimsenin şüphesini celbetme - den yaptım. Aldığımız ve not et - tiğimiz malümat bir rapor haline konunca, netice, bizim muhakkak ki, lehimize idi. Bunu düşünürken sevinç raşeleri içinde kalıyor, vic- danımda büyük bir rahatlık duyu: yordum. Hiç olmazsa Galata rıh- tımında aklıma gelen fena vazi - yete düşmemiş idim. Şansım yat- dım ettiği takdirde daha bir ta - kım iyi işler becerebileceğimi u . muyordum. © BURSAYA-DOĞRU O gün akşam üstü, Mudanya- daki işimizi bitirmiştik. Şimdi, Bursaya giderek ve Yunan ku - mandanlariyle temas ederek, Yu- nan ordularının vaziyetini tesbit edecektik. Kolonel Haring ile, Yunan or- dusundaki İngiliz irtibat zabitinin otomobiline atladık ve Bursa yo - lunu tuttuk, Mihmandarımız olan Yunan erkânıharp zabiti de bera. berimizde bulunuyordu. Akşamın alaca karanlığı için- de Bursaya doğru ilerliyoruz. Marmaranın tâ ucunda ufkun bir parçası henüz batmış güneşin kı - zıllıklariyle boyalı... Önümüzdeki ovaya koyu bir sis çökmüş. Her taraf 1s8ız, her taraf sessiz... Yal- nız motörün gürültüsü işitiliyor. İngiliz Miralayı dalgın, etrafı seyrediyor, hiç konuşmıyor. Yu - nan zabiti de zihnen meşgul bir halde; gözlerini bir noktaya dik- miş düşünüp duruyor. Ben, haya - tını esrarlı bir kuvvetin cereyanr- na kaptırmış genç ve tecrübesiz çocuk, kafamın içinde meçhul bir âkıbetin ihtimallerini aramakla bocalayıp duruyorum. Kolonel Haring, bir aralık ba- na döndü ve çok nazik bir tavırla dedi ki: — Mister Efdâl, senden mü . him bir şey rica edeceğim. Bunu bizim irtibat zabiti bile bilmiye - cek ve gayet gizli olacak... Hemen cevap verdim: — Bana tamamen itimat ede - bilirsiniz kolonel, — Onu biliyorum, Fakat sana tevdi ettiğim bu vazifeden kimse- nin baberdar olmamasına çok ehemmiyet vermek lâzım. Şimdi Bursaya gidince, sen benden ay - rıl, şehirde yalnız başına bir pan- siyona yerleş. Sana bir vesika ve. receğim. “Şehirde idarei örfiya vardır. Geceleri bu vesika ile ser- best dolaşabileceksin. Şehri do'aş, yerli Türklerin ve diğer yerli aha- linin işgal idaresinden memnun olup olmadıklarını Yunanlılardan şikâyet edip etmediklerini kendi « leriyle temas ederek tesbit et, — İstediğinizi yapacağım. Yoldaki konuşmamız bu kadar oldu. Bursaya geldik. Arabamız, Setbaşında önü bahçeli bir otelin kapısında durdu. Ben arabanın içinde kaldım. Ve miralayla Yunan zabiti otele girerlerken ben otomobilin öbür kapısından çıktım. Otelin tam karşısında kapısı açık bir ev du» ruyordu. Tereddüt etmeden bura- ya daldım. Karşıma başı açık, sa- rı benizli, orta yaşlı bir kadın çık. tr. Karşısında hiç tanımadığı ya « bancı bir erkek görümce biraz şa « şırmış gibi idi. Konuşmasından yerli Yahudilerden olduğunu an « ladığım kadına derhal sordum: — Bana bir iki gece için kira- İryacak bir odanız var mı? Beni şöyle baştan aşağı süzdü ve sonra birdenbire karar vermiş bir adam telâşiyle cevap verdi: — Var. Fakat yerinden krmıldamadı. Müsbet cevabına rağmen, tered « düt içinde bulunduğunu görüyor. dum. Ve bu tereddüdünün sebe « bini anlamak için karşımda bir Müsevi kadını bulunduğunu dü - şünmek kâfiydi. Hemen odanın gecelik kirasını sotdum ve istedi- ği parayı avucuna saydım. Dişle « rini göstererek sırıttı ve önüme dü- şerek bana odamı gösterdi. Bir kenarda siyah bir demir karyola; ortada bir konsol... Eski ot min» derler... Pencereler, beyaz patis « ka perdelerle örtülü... Pencereler- den birinin önüne oturdum. Saat yedi buçuğu bulmuş, gece iyiden iyiye başlamıştı. Tenha sokakları seyrederek bir müddet kendimi dinledim. Anlatılması çok güç bir gariplik ve şaşkmlık içinde bulu. nuyordum. Uzak bir şehirde ya - bancı bir evin loş ve çıplak oda- sında gurbet bütün acılariyle üze- rime çökmüş, ruhuma sinmişti, (Devamı var) HABER AKSAM POSTASI IDARE EW Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Te'graf adresi: istanbul HABER Yazı işleri telofonu ; 231 idare ve hân ABONE ŞARTLARI Türkiye © Ecnebi 1400 Kr. 2700 er. > 300 İLAN TARİFESİ Ticaret Nârlarının satır V2.SO MSesmi iânlern 10 Kurustur. Sahibi v9 Neşryat Müdürür Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) mu