Tö MART — 1936 HABER — Aksam postair #rük v1 FAYDA iLE TAHRIP EDiNiZ bini eme ae Ş İç; Herkesin Alabileceği Mükemmel ve ucuz Bir RADYO: 125 SÜMER BANK Yerli Mallar Pazarları İ ikramiyelerini veriyor tetani Yerli Mallar Pazarından 12 Şubat günü beyoğlu Yerli Mallar Pazarına 4 Sukat günü Kadıköy Yerli Mallar Pazarından 77 Şubat günü Mal alanlar ellerindeki aynı tarihli kuponlar mukabilinde Yüzde Yüz Parasız mal alabilirler Yerli Mallar Pazarlarının Dikkat: ikramiyeli satışları devam ediyor; istifade ediniz. Model LOT 6 lâmbası var. Kısa, orta, uzun dalgalı her yeri alır. 110 ilâ 220 voltluk her cereyanda çalışır. Satış yeri: Voyvoda 55 Galata. # İç Ticaret Umum Müdürlüğünden: Türkiyede yangın sigorta işlerile çalışmak üzere kanuni hükümler dairesin tescil edilerek bugün faaliyet halinde bulunan La Fonsiyer sigorta şirketinin Türkiye vekili umumisi haiz olduğu salâhiyete binaen bu kere mürâcaatla İş tanbul eli açentalığna şirket namına yangın sigorta işile meşgul olmak ve bu lerden doğacak davalarda bütün mahkemelerde milddei, müddeaaleyh ve ü Süncü şahın srfatlarile hazır bulunmak üzere Karabet Agya Veziryanı tayin eyle “iğini bildirmiştir. " ketlerinin teftiş ve mürâkabesi hakkındaki 25 haziran 20 FAUSTA FAUSTA 17 ha mağrur, daha kederli ve daha| müthiş olarak geliyordu. Balafre, etrafındakilere, yolun.| da korku ve'hürmetle eğilen hal- ka, Fransa taciyle halkının taliini| eline alan bu adam, kafasındaki! düşünceleri anlamak istiyen hal - ka bakmıyordu bile... O yalnız| mantoşuna (O bürünmüş, kırmızı maskesini yüzüne geçirmiş, bir e- liyle altının yularından tutmuş, yavaş ve dik uzun adımlarla iler- liyen Saizümaya gözlerini dikmiş- ti. Arabanın yanında çingene Belgoder çırpınıyor, telâşla şunla- rı söylüyordu: — Başlıyor, başlıyor... Herkes serbest, istiyen görebilir... Amma ne görecek? diyeceksiniz... Evvelâ Nübi Kraliçesinin bana gönder - miş olduğu içi saman dolu Leopor canavarını! Ondan sonra meşhur Kraasın çakıl taşlariyle karnını nasıl o doyurduğunu, hokkabaz Pikvikin ateş parçaları yutarak nasıl Obararet söndürdüğünü... Başlıyor... Geliniz, yaklaşınız! Pencereden kardinal Dük dö Gizin Belgodere yaklaştığını, bu kaba ve alçak herife doğru yürü - düğünü görmüştü, Yerini terket - meden abanoz koltuğa doğru dön- dü, Ve: — Geldiler! Dedi. Prenses Fausta ismiyle çağırı- İan esrarengiz kadın ayağa kalktı, Ve mermerden yapılma bir ilâhe- nin kürsüsünden inişi gibi ağır a- dımlarla yaklaştı. Bu sırada Belgoder Dük dö Gi- zin kendisine doğru geldiğini gö- rerek: — Viyoletta, Viyoletta!... Di- ye bağırıyordu. Çocuk, arabanın ön tarafında göründü. Sarı, gür saçları kar gibi beyaz omüuzlarma dökülmüş öl- duğu halde, ütanark çekinerek durdu. Prenses Fausta, Dük dö Gizin ü. zerine alev saçan gözlerini dikti. Sonra bakışları, genç ve güzel Vi- yolettaya döndü. Arkasından du- daklarının üzerinde uğursuz ve ha. ince bir gülümseme belirdi. Kalbinin derinliğinden: — Hanri, Hanri dö Giz! Sen be- nimsin! Çünkü ben kraliçe olmak istiyorum. Papalık tacile kraliçelik tacını ayni zamanda taşımak isti- yorum, Bu isteğime hiç bir şey, hiç bir kimse engel olamaz. İtalya ile Fransaya hâkim olmak, bütün dün- İ yaya hâkim olmak demektir. Han- ri, senin beni sevmene karşı gelen her şey. mahvolacaktır!.. Ben yal- nız ben! Karm Katerin dö Klere, taptığın şu Viyoletta, hepsi geber- sinler... Hepsi meydandan kalkam- lar, Ben öyle istiyorum. Birdenbire, madeni bir ahenk a- lan emredici bir sesle: — Kardinal, işe başlamak za- manı geldi. Halkın kendisinden Şu yabancıların kendilerine doğru baktıklarmı gören kızca - ğız, başını önüne eğdi. O vakit gözleri Dük dö Gizinkilerine rast- ladı. Korkudan titriyerek geri çe- kildi. Meşin perdelerin “arkasına saklandı. Başını, döşemenin hiza- sından açılmış bir pencereye da- yadı. Yüzü hafifçe sararmıştı. Güçlükle nefes alıyordu. | — Oh anne... Orleandaki herif gene burada... Ondan korkuyo - rum... Bir felâket gibi etrafımda dolaşıyor! Fakat bu anne sözü çok ta ye- rinde değildi. Çünkü bu sözler kendisine söylenen kadın, merha- metli ve şefkatli gibi görünüyorsa da kızım yüzündeki asil ifade, an- cak veremin tesiriyle yumuşamış, bu kaba çehrede yoktu. İhtiyar kadın: — Zavallı çocuk! Dedi.. Vakit tamamlanıyor. Bundan son- ra seni korumak için yanında bu-| lünmak benim için imkânsız ola-! caktır, Allah yardımcın olsun!... Sana... Bir koruyucu göndersin! — Bir koruyucu ha! Anne ne yazık ki... — Her zaman ümit et Viyolet- ta! Şu delikanlı... Sana söz söyle- meğe cesaret edemiyen şu deli . kanlı.. Ben onun kalbini okudum. O seni seviyor... Çingene dışardan: .— Viyeletta... — Viyoletta... Şimdi yanına gelirsem... Diye ba giriyordu. Dük dö Giz, çingene Belgode- re: — Kızcağızı rahat bırak! De. di. Sonra eğilerek ilâve etti: — Bana cevap ver, yarın Pari- se geliyorsun değil mi? — Evet Monsenyör... Yarından sonra büyük çiçek panayırı başlı- yacağı için Grev meydanmda bu- lunacağım... Viyoletta da bera - ber! — Pekâlâ!.. - Çingene, Dük dö Gizin fırlat. tığı bir altın kesesini daha hava- da iken kaptı. Hanri dö Giz daha fazla eğilerek: — Bu kesede on Düka altını vardır. Yarın birisi tarafından be- nim namıma sana verilecek emir. leri tamamen yerine getirirsen bu- nun gibi on kese daha var! Dedi, Belgoder yerlere kadar eğildi. Doğrulduğu zaman Giz eskerleri- nin başımda olduğu halde Parise doğru uzaklaşıyordu. O zaman büsbütün doğruldu ve Viyolettanm bulunduğu araba. ya doğru bir bakış fırlatarak: — İntikamımı alacağım! Diye homurdandı. 2 GREV MEYDANI Gayet ağır perdeli, mubteşem döşeli geniş bir salonun arka ta- rafında, sırma işlenmiş saf ipek -,