* Nİ Tefrika No.59 Yazan;:MuradSertoğlu Cem Sultan elinde olduğu hak! © dodan çok daha nüfuzlu, sevilmiş! de bu büyük fırsattan istifade et- meyi beceremiyor. Halbuki şimdi. ye kadar çoktan harekete geçilme- VW, Türklerin üzerine ehlisalipler yürütmeliydi. Papa bunu yapacak yerde Cem Sultanın ağabeysi Osmanlı padişa- hı Bayazıddan para koparmağa ba kıyor. Aldığı paraları da kendi ha zinesine istif ediyor. Zengin ol makla meşgul.. Yani hıristiyanlı- ğın ilerlemesi, yükselmesi işiyle! uğraşacak yerde bir Osmanlı pa-i dişahının zindancı başılığını yapı- yor. Bu vaziyette Vatikan sarayt- nın, Osmanlı padişahının Zzinda-! nmdan ne farkı var? | Böyle papa istemeyiz. Böyle sa- dece zindancılık yapan uşak bir papaya ihtiyacımız yok. Bize ener- jik, cesur, dua etmesini bildiği ka- dar kılıç kullanmasını da becerebi- len bir papa lâzım. Bu evsaf ne ol- duğu, nereye gittiği sır olan kardi. nal Borjiyada ne kadar kuvvetli, ne kadar tam olarak vardı. Bu şayiaları kim çıkarıyor, ve bu kadar süratle dağılmasına, ya- yılmasına kim sebep oluyordu? Pa pa bunu bir türlü anlıyamıyordu.. Hele kardinal Pol öldükten sonra şimdi kendisine karşı olan şüphe- lerin büsbütün artacağı tabii idi. Bu fena şayiaları silmek için yapı- lacak en tabii ve makul şey orta- dan sır olan kardinal (o Borjiyayı bulmak, ve herkese katilin kendisi olduğunu isbat etmek lâzımdı. Fa- kat bunun için de evvelâ Borjiya yı elgeğirmek Şiirtter Sötiferyinız bu kadar da değil.| Papa sekizinci İnosan üstelik bir de imzasız mektup almıştı ki aklı- nı büsbütün zıvanadan çıkarmışlı. Bu mektuba ne mana vereceğini bir türlü kestiremiyrdou. İşte mektup: “Bu mektubu yazmaktan mak- sadım, size büyük bir hakikati öğ-| retmektir. En büyük teessürüm, bu! mektubun altına imzamı alamayt:| şım, yahut yakinen tanıdığım size bizzat gelerek bn hakikati yüzünü. ze karşı söyliyemeyişimdir. Emin olun ki etrafınızı almış olan bazı korkunç düşmanlarınız bumu yap- mama mani oluyor. Büyük bir tuzak içindesiniz. Ha. yatınızı en büyük düşmanlarınıza tevdi etmiş bulunuyorsunuz. Bun- ların başında hekimbaşınız Fari- yani bulunmaktadır. Fariyani mel'unu uzaktan ak- rabası olan kardinal Fernandoyu sizin yerinize getirmek için uğraş. maktadır. Bunun için muhtelif ba- hanelerle etrafınızda bulunan ha- kiki dostlarınızı uzaklaştırmıştır. Vatikanda şimdiye kadar işle- nen bütün cinayetleri Fariyani yapmıştır. Sizi bile o zehirlemeğe teşebbüs etmiştir. Ve o esnada öl- dürmemesine sebep sırf siz ölmüş olsanız bile yerinize kardinal Fer. nandonun papa olamıyacağını an- lamış olmasıdır. Çünkü kardinal Pol, Jüstinyen ve Borjiya, Fernan- ve maktedir kardinallerdi. Allah! göstermesin size bir hal olmuş ol- saydı, yerinize bu üç kardinalden biri papalığa seçilecekti. Bundan dolayı alçak ve desise. hör hekimbaşımz evvelâ bu muh- #erem kardinalleri alçakçasına ve © bizzat kendisinin yaptığı zehirler- le zehirleyip öldürmekle işe başla: dı. Kardinal Jüstinyeni öldüren odur. Kardinal Borjiyayı öldüren de odur. Ve bu cinayetleri yaptığı. nıza dair hakkınızda kötü şayialar çıkaran da odur. Şimdi ortada yal- ntz kardinal pol kalmıştır. Bu muh terem rahibin de yakın bir istikbal. de öldürüleceği muhakkaktır. Ve bundan sonra artık sıra size gelecektir. Kendinizi bu körü. körüne itimat etmiş olduğunuz ca- navardan koruyunuz, muhterem peder!,, Bu mektup papa İnosan üzerin- de pek büyük tesir yapmıştı. Ve mektubu aldığından tam 24 saat sonra kardinal Polün ölümü bu şüphesini büsbütün arttırmış, ve o- na adetâ bir hakikat halini vermiş- ti. Şimdi kadar geçen bütün hâdi- seleri düşündü. Ve bunların hep- sinde Fariyani'nin parmağını gö- rür gibi oldu. Hele Borjiyanın ge- ce yarısı Vatikanda sır olması, büs bütün tuhafına gidiyordu. Vakıa Borjiya e gece bütün Vatikanda a- ranmış, bulunamamıştı amma, he- kimbaşı Fariyani'nin esrarengiz dairesi aranma hududunun dışın- da kalmıştı. Papa tam bunları düşünürken oda hizmetçisi içeri girerek hekim- başı Fariyani'nin kabul edilmek is. tendiğini söyledi. Bir dakika sonra papa ile hekimbaşı Fariyani karşı karşıya bulunuyorlardı, n Fariyani anlatıyordu: — Kardinal Polün de Borjiya mel'ununun tuzağına kurban gitti- ği mubakkaktır. Çünkü onun da “kanikile ayni korkunç zehirin izle- |” rini buldum. Fakat Borjiya buna nasıl muvaffak oldu? Bunu hâlâ anlıyamadım. Diğer taraftan bü- tün çalışmalarıma, uğraşmaları. ma mukabil Borjiyanın da nerede olduğunu keşfedemedim. Nihayet son bir çare kaldı. O da her gün Vatikana gelip babalarmı soran Sezar ve Lükres Borjiyayı tevkif ettirip işkence masasma yatırmak ve tırnaklarmı sökerek, etlerini ko- pararak babalarının nerede oldu- ğunu kendilerine itiraf ettirmek.. Bunu da bugün yapacağım, Şimdi ricam, sizin de bu istin- takta hazır bulunmanızdır. Papa cevap vermiyor. Kendisi- ne bu sözleri söyliyen hekimbaşı- sını dikkatle süzmekte devam edi- yordu. (Devamı var) | Kahireden dönüş... koşuşmalar — Bir kadını! Emir Sait şaşaladı: — Ya siz..? Leylâ güldü; — Beni de beraber götürmek istiyor. — O halde benimle gelmekten vaz geçtiniz mi? Halbuki bana söz vermiştiniz! “Saffet hanım,, adile pasaportu- nuzu bile çıkartmıştım. “Arkası var,, | Leylâ, Emir Saide sözünde dur- racağını söyledi; — Beni bu macera peşinde ko- şan Prensin elinden kurtaracağı - nız için, size ölünceye kadar min- nettar kalacağım. Öğlene kadar işinizi bitiriniz.. Siz de benim gi- deceğim trene bininiz! İskenderi. yeye gidince izimi kaybederim. Ömer geldiği zaman beni İsken - deriyede bulamaz. — Pekâlâ. Ayni trenle ben de geleceğim.. La Leylâ eve döndüğü zaman ara- dan yarım saat bile geçmemişti. Ömer: — Ne çabuk geldin? Diyerek saçlarma bakarken, Leylâ şöyle bir yalan uydurdu: — Kuvafürde çok beklemek lâzımdı. Dört beş müşteri vardı. Sıra beklememek için dönüp gel- dim. Ziyanı yok.. Saçlarımı İsken- deriyede yaptırırım. Ömer memnun oldu.. Leylânm hazırlığı çok sürmemişti. On iki - den önce istasyona gittiler. Leylâ gözünün ucuyla, Emir Saidin va - gonların önünde dolaştığmı gör - dü. Trenin hareketine on dakika vardı. Prens Ömer, Leylâyı birinci mevki kompartımanlarından biri» ne yerleştirdikten sonra, vagonun dar koridorunda kolundan tuta - hh KOSALI YAZAN: İSHAK FERDİ —65— rak, kulağına şu sözleri fısıldadı: — Bu trende epeyçe şüpheli adamlar var. Dost ve yardım mas-| mış adamlar her gittikleri yerde Leylâ kesi altında sana sokulmak Meyr-i lerse, sakın hiç birine iltifat etme. Sonra başını yakarlar,, Ummadı - ğın bir uçuruma düşersin! Leylâ: 4 — Merak etme, Ömerciğim! Ben çocuk değilim., Tanrmadığım insanlarla konuşmıyacağımdan €- min olabilirsin! Leylânm içine garip bir şüph girmişti. ' Acaba Ömerin kasdettiği şüp- heli adamlar arasmda Emir Sait de var mıydı? Uzakta duran Emir Saidi gös- termek ve: “Bu'da şüpheli bir a- dam mıdır?,, diye sormak istedi. Emir Sait vagonlardan birine gir- mişti.. Hareket sinyalı çalmıyor - du.. Leylâ Emir Saidi bir daha gö- remediği için Ömere gösteremedi. Tren kalkarken, Ömeri — İki gün sonra oradayım.. Doğruca Mehmet Ali Paşa oteline in.. Ve kimseile görüşme, emi Leylâcığım! Diye bağırdı.. Leylâ ağlar gibi görünerek elindeki mendilini sal- ladı ve gözlerini sildi. Leylâ o gün ilk defa Ömere acımıstı. Bu ayrılış Laylâyı'sars - mişte Emir Salt, Ömerden”zengin ve kibar görünse bile, nihayet sa- kallı bir adamdı. Ömer onun ya - nında ne kadar genç ve centilmen görünüyordu. Leylâ kendi kendine mırıldan- dı: — Bakalım talim bu sefer be- ni nereye sürükliyecek?! Tren Kahireden uzaklaştıkça Leylânın içini saran şüpheler de- rinleşiyordu. N Leylânın kafasında kıvrılan bir istifham vardı: Acaba Emir Said kendisine sahiden mi tutulmuştu? gGbü,iübLşYebi Leylâ Kahirede kısa zamanda çok şeyler öğrenmişti, Bir gün Ö- mer ona casusların hayatından bahsederken: “— Bu yolda tanın- z Tiren bir türlü kalkamıyor, yonda polisler dolaşıyor, telâşlı * oluyordu. korkarak sordu: — Kimi arıyorlar ? istas- “yordu: kondüktöre ilk önce kibar tavırlı bir kaç kad” elde etmeğe çalışırlar, - Demişti, Leylâ bu sözleri Ye” mıyordu. Emir Saitle görü daima bu sözleri hatırlıyord” Rusyalı bir Müslümanm Kahiredf! ne işi vardı? Deri ticareti yapmak için, koskoca Avrupa ticaret sab” sı dururken, Emir Said neden ** hire piyasasını seçmişti? Leylâ bunları düşünürken, çantasını açtı.. Küçük bir 2 arasından burnuna bir kaç ti toz götürdü. O kokain içm duramıyordu. Kahirede geçi! heyecanlı günler arasında bile f zevkini ihmal etmemişti. Leylâ bir aralık komp m penceresinden başını çıkardi. w şarıya bakarken, bir arkadaki gonun penceresinden bakan £ Saidin ilk önce sakalını, sonra” şı gördü.. Ve selâmlaştılar. 4 İkinci istasyonda tren bir tü” kalkamıyordu. Herkeste gizli 8” li konuşmalar. Telâşlar.. Kot? cnlar.. We vihayak fesli görünmüştü. Trenden biç ki indirmiyorlardı. i Acaba ne vardı? Yolcular” birini mi tevkif edeceklerdi?” . | Leylâ kendi kendine düf“ — Bu tevkif edilecek e” ben olamaz mıyım?! “ wd Polisler vagonlara yayıldığ!” man Leylânm rengi sapsaf" müuştu. Leylâ, o sırada koridor” geçen kondükt — — Kimi arıyorlar?” “ks. — Bir kadını...” ei Leylânın yüreği ağzms f — Bir kadın mı?! Kondüktör, Leylânm bakmadan cevap verdi: — Kokain kaçakçısı imi$-* 7 Ve başımı sallayark geçi Fe Kondüktör bu son sözler” w lemeden gitmiş olsaydı, Leyli" hakkak olduğu yerde düşüp" lacaktı.. Asabı o kadar boz” tu, i £. (Devam Terirka No, 65 Uzaktan hafif bir baş eğmesile beni selâimladı. Ve bu selâmlayış hergün tekerrür etmeğe başladı. Gâzinoda oturduğum, kitaba daldığım müddetçe kar gıdan yumuşak bakışlı gözlerinin üzerimden ayrılma: dığınr seziyordum, Birkaç gün de böylece geçti. Bir pazar günü gene gazinoya gelmiştim. Her vakit tenha olan gazino bugün oldukça kalabalıktı. Her zaman tercih ettiğim denize nazır yerimi boş bır lamıyarak geri döndüm. Birdenbire onunla karşılaş tım. Biraz geride küçük bir masaya oturmuştu. Gazi- noya girdiğim sırada onu görmemiştim. Fakat o be nim yer bulamadığımı döndüğümü görmüş olacaktı, Çünkü hemen yerinden fırlıyarak sandalyesini bana uzattı. Tebessümle ona teşekkür ederken birdenbire araya bir el girdi. Sert bir hareketle bana sandalye uzatan eli geri çekti. Adam büyük bir şaşkınlıkla irkildi. Başımı çevi- rince ayakta duran Arif Nedreti gördüm. Biraz sa- rârmıştı, Geri geri çekilen adamı yüksekten bir ba Taşla yukardan aşağıya süzüyordu. İki erkek dikdik bakıştılar. Sonra yabancı adam gazinodan çıkmak © zere kapıya doğru yürümeye başladı. Kocam adamla benim arama girdi. Bana yol vermek için biraz geri çekilerek adama döndü: — Karımdan sonra gikacaksınız! Şivesinde öyle bir kat'iyet vardı ki hemen çıkma" ğı muvafık buldum, Başımı eğerek yabancıyı selâmladım. Kocamın hareketi yüreğimi pek sıkmış olmakla beraber hiç bir şey belli etmek istemiyordum, Çünkü bir çok gözle rin bize çevrilmiş olduğunu farkediyordum. Acaba niçin beni evveleç çıkarmıştı, Yoksa ya” bancı adamla atışacak mıydı? Biraz ilerledikten'sonrâ başımı çevirip gizlice ar kama baktım. Arif Nedret eski soğuk çehresile bir kaç adım ar kamdan geliyordu. Ötekine gelince o ihmalkâr fakat çok azametli bir tavırla başka bir yolu tutmuştu. Rüya görüp görmediğimi kendi kendime sorma” ya başladım. Bakışım he kadar kısa olursa olsun Arif Nedret görmüştü. Elini kolumun üzerine koydu. Beş parmağının etlerime girdiğini hissettim: 7 — Aklını başına topla Samiye! dedi. Şeref g j musum bu gibi şeylere tahammül edemeğ Cevap vermeksizin omuzlarımı silktim. En ler dudaklarım ucundaydı. Fakat kendimi * dum. Sokak ortasında herkesin içerisind€ e tutuşan, hattâ dövüşen karıkoca gibi olpi” “| yordum. Yanyana ve hızlı hizlr yürüyorduk. dee rağmen 1w —. ağır, facialı bir sükütla suşmamıza de fırtınalar, kasırgalar kopuyordü. apart çi rer girmez hemen kendi daireme çıkmak istedi” yi kat kocam: Bi — Sizinle bir konuşacağım Samiye dedir yi odama geliniz. , ». Eği Bana gene ikinci defa olarak “Samiy©* gi tap ddiyordu. Fakat şu teklifsiz hitabınd eri yi da hiç bir sevgi, hattâ küçük bir dosUuk © yoktu. Bu şive ancak hâkim ve kendi bi münakaşasını bile asla kabul etmiye? ye kat'i şivesiydi. j Böyle olmakla beraber onun arzulamak... 4 Tayca boyun eğmek istemedim: (Deve