Talihli adam Sinir hastalık- ları mütehassrsı, masasının başı « na geçip oturdu, gözlüklerini dü- zeltti ve karşı- sında oturan zi - yaretçiye baktı Ziyaretçi soru yordu: — Demek ben deli değilim, — Demek beni normal, tasa: | miyle normal buluyorsunuz öyle| mi? . Doktor biraz hayretle: — Peki amma, dedi, maksadı- Hızı anlamıyorum. Buraya geldi - ğiniz zaman sizi muayene etmemi ve deli olup olmadığımızı söyle - memi istemiştiniz. Muayene et - tim; hiç bir şey göremedim. Nor- mal olduğunuzu söylediğim za - man bu iyi haber sizi hiç memnun etmemişe benziyor. Adeta deli ol- madığınız için üzülüyorsunuz gi- bi! Maksadınızı anlıyamadım ves- selâm! Garip ziyaretçi: — Ah bilseniz! Manasına başmı iki yana sal - ladı, sonrarbirdenbire karar vere- rek; — Doktor dedi, ismimi her RAMİ lay ya ui e yama min etrafında dolaşan şöhreti de belki biliyormunuz. İşte ben bu şöhreti doğuran âmilden şikâyet. Siyim; derdim odur! Biraz durdu, gittikçe artan bir ayretle kendisini süzen dokto - run bir şey anlamadığını. farke - dince devam etti: ç Şöhretimi duymamış oldu- Sunuz anlaşılıyor doktor, o halde ben haber vereyim: Ben fevkalâ - de talihli bir adamım! — Sevinilecek bir şey! Ziyaretçi, doktorun gırtlağına sarılacakmış gibi, yerinden fırla - SI, sonra sükünet bularak kendini iskemleye bıraktı. — Sevinilecek bir şey mi? Dün- Yada bundan daha üzücü, daha fe. Si ne vardır ki? Doğduğum gün - denberi benden ayrılmıyan “tali, felâketinin ne olduğunu bilseniz 1. l İ Duvdu, bir cigara yaktı, derin ir nefes çekip dumanını salıver- sonra tekrar anlatmağa başladı. ei i işe elimi atsam mu hakça muvaffak oluyorum, kay- betmem ihtimali yok. Nasıl ve ne- fede olursa olsun. Daima bü men huş “tali,, le karşılaşıyorum. â size misal: Babam ben| Oğuncaya kadar orta halli, hattâ | kirce bir adammış. Ben doğdu. gün ise binlerce liralık bir ete varis olduğu haberini al - : miras pek küçük yaşta Mısı- " Biderek orada zengin olan, is- hi unuttuğu bir amcasından - iL aylıkken sütninem üçüncü My balkonundan beni sokağa öne Yerimde kim olsa kal- d arm üstünde yamyassı olur. 5 © değil mi? Halbuki bana öyle) olmamış, tam o sırada sokaktan saman yüklü bir araba geçtiği için onun üstüne düşüp ölümden kur- tulmuşum ! — Bir tesadüf! — Öyle demeyin doktor, mi - saller bukadar değil ki... Mektep- teyken pek de çalışkan bir talebe değildim. Fakat imtihanlarda mu- hakkak her dersin bildiğim yegâ- ne bahsi üzerinden suallerle kar - şılaşır, sınıfı iyi derecelerle ge - çerdim. Evlendim, çok güzel, çok temiz ve iyi ahlâkir bir zevceye düştüm. | Kumar oynadım, herkesin kaybet. tiği batakhanelerde bile daima kazandım. Yavaş yavaş talililiğim etrafta şöhret bulmağa başladı. Yeni evlenen akrabalarım ilk ço-! cuklarının kız mı, erkek mi olaca- ğını gelip bana soruyorlardı ve İsim seeis —— mez Bean MUBİ yordu. Falcı gibi bir şey olmuş - tum. Sessiz, kendi halimde bir ha - yat yaşamak isterdim, halbuki ta- liim beni bırakmadı; meşhur ol - dum. Geçen gün bir piyango bileti almıştım, fakat cüzdanımla bera- — Gördünüz mü? Demekki hep... — Acele etmeyin doktor! Bu bilete büyük ikramiye çıktı ve o - gün üstü başı lime İime bir adam cüzdanımdaki kartlardan adresi - mi bularak elli bin lira kazanan bileti bana getirdi. Talililiğin bu derecesine tahammül edemedim, bileti ve cüzdanımı almıyarak herifi kovdum. Adamcağız yüzü - me baktı baktı da: — Zavallı, dedi, delirmiş! İşte doktor, bunun üzerine ken. dimi muayene ettirmeğe karar ve. rerek size geldim. Rica ederim, bana hakikati apaçık söyleyin: “Ben deli miyim?,, Doktorun gözlerinin içine ba - kıyor, kendisinden bir şey gizle - mek isteyip istemediğini anlama. ğa çalışıyordu. Lâkin doktor ne düşündüğünü belli etmedi. — Deli olmadığınız muhakkak | fakat sükünete ve istirahate ihti - yacınız var, Hayatmızı tavsiyele- rim dairesinde tanzim etmelisiniz. LG Doktorun yanmdan çıktığı za- man içi pek rahat değildi, kendi kendine söyleniyordu: — Acaba deli miyim? Doktor bana hakikati söylemedi mi aca- ba? O gece evine geç gitti, kapıyı anahtarla açtı ve dalgın dalgın yukarıya çıktı. Ses sada yoktu, Hatıralarını anlatan : EFDAL TALAT 5 Yazan: İHSAN ARİF Mühim bir vazife ile gönderilen İngiliz Miralayının karşısındaydım Anadolu, büyük Atatürkün ön- derliğiyle ayaklanmış, vatanın bağrma sokulmağa yeltenen düş - manla ve bu düşmana dirsek olan bütün dünya ile vuruşuyordu. O| zaman, İngilizler de bu düşman - larmızın en başında geliyordu. Ve ben bu düşmanların İstanbula İ girmiş olan kuvvetlerinin şeflerin-' den olan bir adamın dostluğunu ve itimadını kazanmıştım. Onun elinden bizim için çok faydalı o- lan, çok hayati ehemmiyet taşı - yan işler, kararlar, plânlar geçi- yor, çekmeceleri, dosyaları bu gi- bi malümatla dolu bulunuyordu. Bunları öğrenemez mi idim? Bunlar bizim için kim bilir ne ka- dar elzem şeylerdi? Fakat kimse- yi tanımıyordum. Ve o zaman İs- tanbulda henüz milli hareket ve kuvvetleri temsil eden milli bir teşekkül, gizli dahi olsa, vücude gelmemişti. İstanbul ile batı kesilmişti, İşte, uykusuz geçen geceler sa - baha kadar © bunları düşünüyor, evvelâ kıymetini iyi takdir etme - den attığım adımın verebileceği azametli neticaleri tahlil ettikçe derin bir A Anadolunun irti- BEKLENMİYEN BİR FIRSAT Nihayet, tali, hiç beklemedi - ğim bir günde, hiç ümit etmedi. ğim derecede mühim bir fırsat doğurdu. Bir sabah erkenden, kapımızın önünde İngilizlerin hem insan, hem yük taşımağa mahsus olan o küçük otomobillerinden biri dur - du. Mütareke senelerini İstanbul- da geçirenler, müstevlilerin kara habercisi olan ve her durduğu ka- pıdan bir bedbaht alıp götüren bu arabaları çok iyi hatırlarlar. Vakit çok erkendi. Saat beşe bi- le henüz gelmemişti. Bir İngiliz o- tomobilinin bu kadar erken bir saatte kapımıza gelişini annem hiç de hayıra yormamıştı. Ben de birdenbire şaşırmış, bir tehlike karşısında kalmış insanlar gibi o- danın içinde kararsız ve mütered- dit bir halde dolaşmağa başlamış- — Karım yatmış olacak, Diye düşündü. Yatak odasının kapısını açtı, içeriye girmek üzere iken durakladı ve bir kahkaha ko- pardı: Karısı içeride yabancı bir er « kekle beraber yarı çıplak bir vazi- yetteydi. Geri çekildi, kapıyı gene kapa- dı. Ve oradaki bir koltuğa otura. rak katılırcasına gülmeğe koyul. du. — Demek artık talihsizlik ba- na da gülmeğe başlıyor! Demek artik talihli olmaktan kurtuluyo - rum! Nakleden: tim. Kumandan Rikartson Hatla her ne kadar ahbap isem de, bu ahbaplık etrafımızı saran düş - manlarım bir iftirasına mani ola - mazdı. Kapıyı açmağa giden annem biraz sonra geldi ve İngiliz zabı- tai askeriye kumandanının beni çok mühim bir mesele için gör- mek istediğini haber verdikleri- ni söyledi. Aşağı indim, Uzun boylu bir İngiliz çavuşu beni gö - rünce selâm vaziyeti aldı ve sua- lime gayet hürmetkârane bir tarz- da şu cevabı verdi: — Kumandan mühim bir iş için zahmet edip kumandanlığa kadar gelmenizi rica ediyor.,, Yukarı çıktım. Endişeli bakış * larla beni takip eden anneme kor- kacak bir şey olmadığımı söyliye- | rek çabucak giyindim. ? GALATA RIHTIMINA © DOĞRU İngiliz çavuşu ile otomobile at- ladık, Araba hareket etti, Sultan- ahmede geldik, fakat kumandan - lik makamının bulunduğu kırmızı konağa sapacak yerde Eminönüne doğru ilerlemeğe başladık. Çavu- şa döndüm: — Nereye gidiyoruz. — Bilmiyorum efendim. — Canım rasıl olur, beni nere- ye götürüyorsunuz? Kumandanın beni bu kadar acele istemesinin sebebi nedir? — Bilmiyorum efendim, Çavuştan, (bilmiyorum) keli - mesinden başka bir cevap almağa imkân yoktu. Naçar sustum. Oto- mobil köprüyü de geçti ve beş da- kika sonra, Galata durduk, Arabadan inerken kumandan Rikatson Hatın gayet beşüş bir halde, gülerek bana doğru ilerle- diğini gördüm. Elimi nezaketle sıktı. Yanında, kıyafetinden İngi- liz ordusunun Mısırda bulunan zabitlerinden olduğu anlaşılan orta boylu, esmer bir miralay du. ruyordu. Kapiten Rikatson Hat, evvelâ miralaya döndü: — İşte, dedi. Size üzerinize al- dığınız nazik ve mühim vazifede hakkiyle yardım edebilecek bir Bu kırk yetim yavru, Himayei Etfal bu Kurban bayramında giydirilmiş rıhtımda | arkadaş... Umarım ki, bizi kırmı- yacak ve ricamızı kabul edecek. tir.,, Sonra bana dönerek şu şekilde hitap etti: J — Mister Efdâl! Miralay Ha - ring, Bursa cephesinde Yunan or. dusunun hakiki vaziyeti ile karşı. sında bulunan Türk kuvvetlerinin mevcudunu öğrenmek için, İn. giltereden sureti mahsusada gel « miştir, Yunan hükümeti, ordusunun muayyen müddet zarfında kedi. sine verilen vazifeyi başarabile « cek kudrette olduğu hakkında Londraya teminat vermiştir. Fa - nun bu işgal ve istilâ işini tamam- İayıp tamamlıyamıyacağmı ve bi zayif bir halde bulunup bulun. madığmı kendi vesaikiyle tesbit etmek kararındadır. Bu tahkik işi de Miralay Haringe tevdi edil « miştir. Kendisi İngilizceden baş «» ka lisan bilmediğinden, gerek Yu. nan ordusiyle, gerekse Türk esir - leriyle yapacağı temaslar için bir tercümana ihtiyacı wardır, « va(Desame var) GAMI iy Keman hocası Avrupada tahsil etmiş bir san- | atkâr keman dersi vermek istiyor, Ders almak istiyenlerin her gün sabah saat İl. 13 arasında (41923) numaraya telefon ede « rek (keman hocası) nr istemeleri kâfidir. HA Rİ ABERİ AKSAMİPOSTASI İ “DARETEYY i İl istanbul PAnkara Caddesi * Posta kutusu :' Istanbul 214 Telgraf adresi: Istanbul HABER Yazı işleri teloforu: 21812 * idarevellân,» « ABONE ŞARTLARI İ Türkiye © Ecnebi 1400 Kr: (2700 Xr.X 1SO | 7301 1050 i 400 . 000, i 390'x İLAN TARİFESİ Ticaret NAnlarının satırı 12,80 Mesmi iârmlarem 10 Kurustur, 24870 Senet Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim'Us i Basıldığı şer (VAKİT) matbaası Küçükpazar nahiyesi tarafındam — | tir. Hayır müesseselerine verilen Fahire Muallâ ' paraların böylelikle yerine gittiğini o görüyoruz ve memnun oluyoruz.. 2 kat hükümetimiz Yunan ordusu « | Türk ordusunun iddia edildiği gis |