241 — Yalnız dünyadan gelenler karılarını birlik. 14 geti öşlerdi 244 — Sonra Merihte büyük souklar oldu. Onlar da yeraltında şehirler yaptılar, teklif ettiler, hirlerini terkettiler, 242 — Merihlilere kızlarile evlenmek şartile sulh 245 — Sonra gene sıcaklar başladı. Bu yeraltı şe. 243 — Ve bunların nesli Merihte büyük bir mede. niyet kurdular. 246 — Bunun için topraktan gelenler burada sc. vilmez. Babam da sizi esir tutuyor. nına bir tekme savururdum. İyi ama.. Ne istiyor? Yoksa bu herif | bir faldı mı? diye mırıldandı. Hakikaten Rüjjiyeri şövalyenin o nun sıkacağını sanarak uzattığı sağ elini bırakarak sol elini yakaladı.Bu e- li açtı ve fenerin ışığına (o yaklaştıra- rak baktı. Rüjjiyeri, kalbinde (Otuyanır gibi olan acıları unutmuştu. Gene delicesi- ne kendisine rehberlik eden düşünceye uyuyor ve başını sallıyordu. Birdenbire sevinçle bağırdı: — İşte, sizin mukadderat çizginiz de Deodanmn elinde bulduğum bir çiz giye karışıyor! İşte bakmız.. Bu sesteki korkunç ( şiveden son! derece kızan, deliren ihtiyar OParda.| yan Rüjjiyerinin ensesinden yakala:| yıp bir saniye kadar sarstı, Ve nihayet! dehşetli bir sademe ile herifi kapının! yanına kadar fırlattı. İ Rüjjiyeri ağır ağır ayağa kalkıp şövalyeye o kadar tuhaf bir bakış fırlattı ki delikanlı bu uğursuz göz- lerin önünde titrediğini hissetti. Son. ra müneccim anlaşılmaz bir işaret ya. parak kapıyı açıp gitti. Sapsarı kesilen ihtiyar Pardayan: — Bu bakışı gördün mü? Hay şey tan alası, bir cadı bakışı gibiydi! de. di. Şövalye, aldığı fena haberin ver- diği yeis ile odanın içinde dolaşıyordu.| Müthiş bir hiddet bütün varlığını kap- lamıştı. Babası onu hiç bu halde gör. memişti. Bu hiddet nihayet ağlamak derecelerine varmak üzereyken birden bire kapı açılarak iyeriyi götüren| askerler tekrar göründüler. Bunlara| Kumanda eden bir çavuş: — Mösyöler, lütfen beni takip edi- niz! dedi, ayi, “2 PARDAYANIN ÖL .UMU İhtiyar asker ümitle titredi. Bu defa da Mari Tuşenin vasıtalığını his- sediyordu, Serbest bırakılmasalar bile herhalde daha iyi bir odaya götürüle. ceklerdi. — Gel, dostunun intikamını alma. gı buradan çıkınca düşünürüz! diye Şövalyenin kolundan tuttu. Şövalye dişlerini sıkarak; — Evet, onun intikammı alacağız. Çünkü kimin tarafından öldürüldüğü- nü biliyorum! sözlerini söyledi. Sonra, askerlerle sarılı olarak yü- rümeğe başladılar, İhtiyar Pardayan çavuşa: — Mösyö, bizi başka bir odaya mı götürüyorsunuz? diye sordu. — Evet mösyö! — Çok güzel. Çavuş ona hayretle baktı, Sofanın öbür ucuna vararak, sabahleyin işken. ce odasına giderken indikleri merdi. vene benziyen fakat o olmıyan başka bir dolambaçlı merdivenden indiler.. Ihtiyar: — Tuhaf şeyi halbuki Oben daha yukarıya çıkacağımızı o umuyordum. dedi. Çavuş güldü. Pardayan başka bir merdivenden çıkacaklarını düşündü. Çünkü bu eski şatoda bir çok kuleler, dolambaçlı yer ler vardı. Bu sırada, gittikçe (o İniyorlardı. Hava ağırlaşıyordu. Duvarlardan su sızıyordu. Rütubetten taşların üzerin- de yeşil mantarlar hasıl olmuştu. Ay. ni zamanda bu taşlarda binlerce billâr parçası pırıldıvordu. Bu da küherçile idi. Bu suretle yirmi a'lım uzunluğun. da dar ve karanlık bir koridora vardı, lar, PARDAYANIN ÖLÜMÜ 43 Ihtiyar Pardayan: — Hay şeytan alası yer! diye dü- şündü. Koridorun öbür ucunda yuka-! rıya doğru çıkan bir merdiven görün.' ce İçi rahatladı. Sağda ve solda baş. ka bir koridor bulunmadığı için bura- dan yukarıya doğru çıkacakları mu- hakkaktı, Bu düşünce doğfu çıktı. İki Par. dayan pek dolambaçlı olan ve iki üç basamağından ilerisi görünmiyen bir merdivenden çıkacaklardı. Askerler koridorda kaldılar. İki mahpusa önden yürümeleri emredil. di. Arkadan çavuş ve daha (geriden askerler geliyorlardı. Ümit içinde bulunan ihtiyar Par- dayan önden yürüyordu. Bu suretle! sekiz dolambaçlı basamak saydı. Do- kuzuncu basamakta artık omerdiven sona eriyor önlerinde yalnız alçak ve dar bir kapı kalıyordu. Eski kurt bu kapının eşiğini geçti, Oğlu da kendi.| sini takip etti. Ayni saniye de arkala.| rından kapanam bir demir (o kapınm! gürültüsünü andıran bir ses duydular.! İçerisi pek karanlıktı. Hiç bir şey gör| menin imkânı yoktu. Ayni zamanda di <l bir sessizlik ortalığı kaplamıştı. — Burada mısın oğlum! — Buradayım baba! Bundan sonra her ikisi de hayret ve korku içinde bulundukları halde sustular, Sesleri, kapanırken uzun bir aksisada hasıl eden kanınm gürültüsü gibi tuhaf bir şekilde inliyordu. Baba ile oğul, içgüdü ile kolları- nı ileriye uzattılar. Elleri (biribirine rastlıyarak tutundular. Biribirlerine yaklaşmak için birer adım attılar. Fakat birdenbire (durdular, De. minki hayret duygusu daha şiddetli o.| larak onları bulundukları yerde bi. raktı. Lâkin bu sefer hayretleri korku sınırım aşmıştı, Çünkü bastıkları ye- rin düz olmayıp oldukça meyilli oldu. Zunu hissetmişlerdi. İhtiyar o Parda. yan hemen eğilerek yere dokundu. Bu rası soğuk ve sertti, Doğrularak: — Zemin demirden! dedi. Ve sa» rardığını hissetti, O vakit ikisi de bu tuhaf demir ve meyilli . zeminden yu» karıya doğru çıkarak gerilediler. Üç dört adım attıktan sonra duvara çarptılar. Bunr da dokununca demir. den olduğunu anladılar, Artık bir demir odanın içinde bü, lunduklarından şüpheleri kalmadı. Babası: — Sakm yerinden kımıldanma. ) sıl bir tuzağa düştüğümüzü bilmiyo. rum, Fakat herhalde müthiş bir şey, Ne olursa olsun nerede bulunduğumu. zu anlıyacağım. dedi. O vakit adımlarmı bağıra bağıra sayarak duvar boyunca yürümeğe baş ladr. Duvarın alt hizasmda bulunan dar ve yola benziyen düz kenarda yü. rüyordu. Bu kafes gibi yeri dolaşarak oğlunun bulunduğu yere tekrar gel- di. Yirmi dört adım saymıştı. Karşılık kı duvarlar sekiz adım, odanm geniş- liği dört adımdı. Demek ki bu yer ok dukça büyüktü. İhtiyar Pardayan bir hapishane odasında bulunmasi o Tâzımgelen bi iskemle bir yatak gibi şeye rastlama- mıştı. Her yerde duvar rütübetle pasl#- nan bu sert satıhla birleşiyordu. O va” kit her ikisi hah-o'unduğunu duyduk ları müthiş zindan Tosalarından birine de bulunduklarını anladılar. Evet, bu: raya açlıktan, susuzluktan öldürül