ON YEDİNCİ YIL. NO: 5222 Başbetke VİCDAN HÜRRİYETİ - LÂİKLİK lan hürriyeti hiç şüphesiz insanın en aziz haklarındandır. İnsanların istedikleri gibi düşün- meleri ve istedikleri gibi inanmala- ı hakkı binlerce yıl yapılan çetin savaşlardan sonra insanlık adı- 'a kazanılan büyük - zaferlerden biridir. Geçen asırda vicdan hür- yeti teessüs etmemiş olsaydı, bu srın her alanda ilerilik ve yük- sekliğini elde etmesi mümkün ol- mazdı. İleri millet rejimlerinde bugün kabul edilen lâiklik pren: ipi vicdan hürriyetinin kıymetli meyvasıdır. Fakat, vicdan hür- riyeti uçsuz, bucaksız bir özgürlük değildir. Sosyetenin içinde, kanun ve örf Halinde yaşıyan bir takım nırları çi- zilmiştir. Ceza kanunumuzda şah- si hürriyeti tahdid eden madde- ler işte hep bu düşüncenin mah- sulüdür. Bundan başka gene devlet oto- n nizamı — ordre publigae bakımından icabında menetmeğe haklı olduğu bazı va- ziyetler vardır ki, bunu yapmakla hükümet ancak kendi salâhiy: müeyyidelerle onun ni kullanmış olur. Ecnebi mekteble- rinde okuyan çocukların karşısında hükümetin taki rişmesi işte bunun güzel lidir. Hükümetin böyle bir hâ karşısında yaptığı takibler iki ba- Kati gee BAA G SİK cölerek di SAT RR n İara yapılan telkinlerin çocuklar tarafından kabulü, bir nevi mane- vi icbardı Kanunun menettiği böyle bir vaziyet karşısında hü- kümetin Adliye makinasını hare- köte iğükirmesi vazifesidir. Üa gx Dit oin iyarda hür ve ser besttir. Fakat sosyal nizamı boz- mamak şartile. Bugün dinin akideler mıyan ve onun emirleri tutmi- yan pek çok insanlar vardır. Hü- kümet artık, geçen devirde olduğu gibi, oruç tutmayanlar, camiye git- miyenler hakkında - tal mıyor. Çünkü devlet Iâil kes istedi; düşür nabilir. Fakat Türk genclerini ka- tolikliğe teşvik ederek, ilerde bi zim duygularımıza, bi celerimize türklük göbe; zim ananelerimize tamamiyle ya- bancı bir kültürün içimizden do- garak teessüs etmesine bir türlü razı olamayız. Çünkü - din yalnız bir inan işi değil, tamamiyle bir kültür meselesidir. Vaktiyle, Os- manlı İmparatorluğunda - esasen hiristiyan olan ermeniler arasın- da ermeni katolikliği çıktığı za- man hayli kıyamet - kopmuştu, ve hükümet müdahaleye mecbur ol- muştu. O zamandan daha ziyade bugün bir âmme nizamı meselesi olan bu işe hükümetin karışması hem çok haklı, hem de çok ye- rindedir. Necip A. Küçüka —— Dünkü spor hareketleri Ankara lik maçlarında: Alun- ordu, Kırıkkale gücünü kaya Demirsporu yendiler. Bisiklet kroskantrisi çok güzel oldu İstanbulda: Havanın bozuklu- #undan Fener stadındaki maçla; İzmir lik maçlarının neti yapılamadı. BİR. İNGİLİZ MEBUSUNUN İFŞAATI: B. Musolini Paris tekliflerini kabul edecekmiş ama .., dDi » ÇAY Mt kâr mbus Sir Arnold Vile, Obar Öi gel Şntiği Vi yazüdü B. Mutollal Üle yakmda” yaptığı bir görüğmeyi aslamodktadız. Vi Düçe'nin Paris tekliflerini. kabule akideığe izeadi Tapğdere'ni l Haf deablaştirmak- vürtüyük tü işi borduğunu ifşa - etmektedir.B. Musalini, B. Vüls'e u zözleri söy- Teğüşeke Titiyatiı bir kabul - formülü ha. garlameşdım; pilli; görüşkceleri”'E vas olacaktı. Hareketinizin — doğ Tn debrüye yenlli aa ü ye ve italyan kana ve birçek habeç e: ö dökülmesidir. 5. Üusulini, Gf tebirlerin, sn Yüşereade fdlü oacü beğyas yerkrlenen. İaybemiy olmaklirini ileri sürdükten sonra şu sözleri söy lemiştir. Eski ticari cereyanları can dandı Çünki, biz. yeni cereyanlar vücuda getirmek için çok fazla masraf'lar yaptık. / Açmakta - bulundüğümz Mmadenleri, inşasına - başladığımız cak imkânı — kalmıyacaktır. fabrikaları ve akdettiğimiz vadeli kontratlar bırakamayız. HAVALAR SOĞ Geciken kış artık gelmiş bulunuyor Havalar epeydenberi bahar gün- lerini andıran bir güzellik içinde ge- çiyordu. Bazı yerlerde ağaçların çi- çek açtığı hakkındaki haberler, bu yıl karlı, ayazlı bir kış - olmıyacağı hissini veriyordu. Gündüzleri öğleye doğru paltolarını giymiyenlere, tatil günleri kırlara - çezmeye rastlıyorduk. gidenlere Ötey gün hava birdenbire bulut- larla karardı ve sürekli bir yağmur susayan toprakları islattı. Geç de ol- sa gelen kış bütün yurdda hükmünü sürmeğe başladı Meteoroloji enstitüsü - direktörlü- (Sonu 2. inci sayfada) ——— — Gustlof için dini bir âyin yapıldı 1vos'da öldürülen Nazi ajanı Gustlof ern, 9 (A.A.) — Davos'dan bildirildiğine göre maktul nazi şefi Gustlof için alman kilisesinde bir âyin yapılmıştır. Gustlof'un cenazesi hususi trenle Almanya'ya, UDU | ULUS ADIMIZ, ANDIMIZDIR. Şamda yeni ' Son karışıklıklar Fakültede dersler tatil edildi Hamada da 10 kişi öldü, 26 kişi yaralandı Berut, 9 (A-A.) — Şam'ın iki mahallesinde birden, çabuk bastı- rılan nümayişler oldu. Fakültede dersler tadil edilmiştir. Hama'da sükünet vardır. Hums'da numayiş- çiler taş atarak ve ateş ederek as- kere saldırmışlardır. Asker muka- bele etmemiş, sokak başlarını tu tup halkın akınını durdurarak or- talığı temizlemiş ve nümay rin bir çoğunu da tevkif etmişti Paris, 9 ÇA.A.) — Pöti pari yen'in Kahireden almış olduğu bir muhabir mektubuna göre, Suriye karışıklıkları esnasında, Hama'da an kişi öldüğü gibi, ayrıca, polis Yeni karışıklıkların çıktığı Şamdan bir görünuş “Ulus,.un Dil Yazıları GÜNEŞ - DİL «Damar, dam, dem, damla» sözlerinin etimoloji. morfoloji, fonetik ve semantik bakımından analizi DAMAR “Damar” kelimesinin - etimolo- İik şekli şudur: ©D () () (0 ad t am 4 ar) 'a köktür. Burada iki a) Esas, hayat, söz b) Su, mayi (2) Ad: yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık anlamlariyle ana kök mefhumunu temsil eden ektir (Ağ 4 ad — ağad) şeklinde a. na kök, kendisini takip eden ele- manla kaynaşarak (ad) olmuştur. Bu da ana kökün iki anlamına gö- a) Faal ve müessir bir şekilde hayat ve esas; b) Faâl bir halde mayi ve su demek olur. (3) Am: Doğrudan doğruya süje veya obje anlamiyle ana kök mefhumunu - tecelli ettiren ele- mandır. (4) Ar: Mefhumun — muayyen Kırmızı Zanl Bugün bitti. ULUS Bir kaç güne kadar Güstav Flober'in Merhur Madam Bovari tefrikaya başlıyacaktır. Uzun bir dava sonunda dünya edebiyatına mal olmuş olan bu esas - romanı okurlarımıza tav. £ e ederiz. memurlarından 12 ve fransız atlı kuvvetlerinden de, biri subay biri de yarsubay olmak üzere 14 kişi yaralanmıştır. Öte taraftan muhtelif şehirler- deki nümayişçilerden de bir çok yaralı vardır. Hums'da elli kişi tev. Şam'da talebe bir ortodoks h- ni taşlamışlar, son- va da patriğe gidip tarziye vermiş- kadar talebe, cumur Mehmet Ali Abid beyin sa- rayına taşla taarruz ederek, şeyh- 'acettinin istifa etmesi istemis ANALİZLERİ bir nokta veya sahada tekarrür ve temerküzünü ifade eden ekti, (Ağ 4 ad 3 am * ar — ağa. damar) sözünde, ilk önce ana kök kendisinden — sonraki elemanla kaynaşmış, sonra da baş vokal düşerek, kelime, son morfolojik ve fonetik şeklini almıştır: DA- MAR. Her bir elemanın anlamı birer kelime ile ifade edilecek - olursa, ana kökün iki manasına göre şu şekiller husule gelir: a) esas obje b) su ; KK D Ana kökün (a) anlamına göre: Damar: “faal bir halde - bulu- 'nan esas mefhumunun - üzerinde tekarrür ve temerküz eylediği ob- ie” demek olur. İçinde, hayatın esası - sayılan kanın bulunduğu / vücut - uzvuna “damar” denildiği gibi, toprağın içinde bir madenin varlığı kendi- sinde tekarrür eden yerlere de “damar” adı verilir. Ana kökün b) anlamına göre de; Damar: “bir mayiin faal bir halde kendisinde - tekarrür - eyle- diği obje” demek olur ki vücutta- ki damarın manası da budur. DAM Not: 1. — (Damar) sözünün tekarrür ve temerküz ifade eden son elemanı bir tarafa - bırakılır: faal tekarrür sa kelime (dam) şeklini alır. Bu 'nun dilimizdeki manası, binanın üstü, sakıf, doğrudan doğruya mesken,... v. s. dir Bu anlamlara göre (dam) 1ın sayfamızdadır haberler ürüncü | Fıkra ğ Icadlar ve tatbikler Büyük Avrupa şehirlerinde v pabucun ayağınıza iyi gelip çel- miyeceğini anlamak - «çin, kenaur- — daki rontgen cihazı £ yaklaşırsınız. Cıhazın ü: Ş resim vardır: Biri, kötü pavucun —— içindeki ayak şeklini, — öteki ayi — pabucun içindeki ayak şeklini gös — terir. Yeni kundüralı ayağısızı | alt delikten sokar, ve düğgineye N bastıktan sonra üst delikten ba- karsınız. İşte size eskiden Avrupa ya gidip gelen basit türk - yolcuları 'nın anlattıklarına benzer - bir hi: kâye! Dahası var: Hani şu para atınca sizi tartan veya size çiko- Tata veren otomatlar vardır. Pa- zar günleri çalışma yasak olduğu için, bunların birçoğu bir dükkâ- na sıralanmıştır. Cigaranızı, li- sandoviçinizi, her toğrafınızı da çıkartal Bu da herkes - harcı sokak görüş- anlatmak istediği- — İcadlar, her yer- uzla, ya bir ihtiya- ca cevab verdiği için, geniş ölçü- de tatbik bulur; yahut ortadan kaybolur. Bizde ise, ilk önce pek kaymetli bir seyir matahı ol- — duktan sonra, yüksek lüks a- rasına karışıp gi da en ucuz ve e kuvvet vastıası in umum daşan elektriğin bile böyle lüks olarak kaldığını biliyoruz. — Fakat radyo gibi, sanki nülerek yapılan, icadlar vaziyet aynıdır. ü Amerika'da 25,000,000 - almaç olduğunu geçenlerde gazetelerde okumuştuk: Her birinden 4 kişi- nin faydalandığını tasavvur eder- seniz, 100 milyon kulağın birkaç — istasyona bağlı olduğunu farzede- bilirsiniz. Acaba arada bu tezadın sebebi, yalnız vergilerinden veya güm- — rük resimlerinden gelen pahalı- — lıkta mıdır? Birçok kimselerin du- — daklarında kolay ev e Vin kımık damakta olduğunu - görüyorum. — Hayır, mesele, ekonomi ğ deni nüfus sayısının, henüz, bu geniş yoğaltım maddelerini mem- lekette yaptırabilecek bir yeküna varmamış olmasındadır. Elektrik dahi, sudan da alınsa, çok kulla- sulmakla ucuzlıyabilir. Çünkü aynı istati: sümrük ve vergi özürü olmuyan bütün Af- rika kıtasında radyo almaçları 200,000 adedini geçmediğini termektedir. Bu davada, birçokları gibi, kül- tür, ekonomi ve endüstri hayatr ilerliyerek, büyük kalobalığın, bir taraftan, terbiye ile ihtiyaçlanma- ihtiyaçlarınz imkânlarını elde ödiyecek kazan Yeni tefrikamız Topyekün Harb GENERAL LÜUDENDÖRE Dünya harbında, alman or- duları Cenel Kurmay Başkana olan General Lüdenderff" bütün dünya kamoyunu dendiren bu yeni eserini, bir ç süne kadar bitecek alun “Çemberleyn'in hatıraları., n- etimolojik sekli söyle analiz edi- lebilir: — (Sonu 2. inct sayfada) dan sonra mesre herele