229 — Dünyanın sonu geldiğine inanan insan- lar Merihe gelmeğe karar verdiler, re hücum ederek onların her > PARDAYANIN ÖLÜMÜ e göndermeği unulmamıştı ijiyeri esasen kilisenin dışarısında bekliyor. du, Ölen Mariyyakı getiren adamları görünce onlara yaklaşarak bir kağ söz söyledi ve bir işarette bulundu, Bu- nun üzerine herifler kendisini takip! eirms3e başladılar. Küjjiyeri Lâhaş sokağına varm. ta Misin oturduğu evin yanında dur- du. Ve cesedi yere koydurarak adam! ları geri gönderdi. Onların gittikle.| rine ve kendisini (o gözetlemediklerine tamamen emin olduktan sonra krali. çenin yeni konağının bahçesine girdiği kulenin yanında hususi surette yapıl- muş olan küçük bir kapıyı açtı, Sonra | cesedi zorla kaldırarak hahçeye kada sürükledi. Ve küçük kapıyı tekrar ka.! padı, Bundan sonra, ağır cesedi sırtı- na yüklenip lâboratuvarınm bulundu. ğu küçük eve girdi. Ceset, büyük bir mermer ma üzerine uzatıldıktan sonra Rüjjiyeri| onu soyarak dikkatle yıkadı. Ve hiçi olmazsa birkaç gün kokmaması için! lâzımgelen tedbirleri aldı. Bu da müt. hiş zehirler keşfeden bu adam (için çok basit bir işti. Bütün bu işler bit- ği şaman güneş de doğmuştu. Bunun. Ja "ber müneccim yakmış olduğu , söndürmedi. e Lâboratuvara| Ü n ışık girmemesi için perdele- ri . . akıya kapattı. sonra mermer masanın yanına 0. turarak dirseklerini dayayıp oğlunun! cesedini muayene etmeğe başladı. Ma- riyyaka Büyük bir kasmı öldürücü o. Ma müthiş hançer (darbeleri indiril- mişti. Göğsü, omuzları, boynu geniş yaralarla delik deşikti. Başında yara yoktu. Bundan da oMariyyakın ken. isini öldürenleri görmediği anlaşılı- yordu. Alise doğru eğilirken yediği ilk hançer zavallıyı cansız olarak yere sermişti, Gözkapakları o hafifçe kal kıktı. Rüğjiyeri bunları boş oyere ka- patmağa çalıştı. Ölünün cebinde bul. İ duğu kokulu ve Alis markası işli bir mendil ile yüzünü (örttü. Bu mendil belki üzerlerinde daima sevgililerinin bir hatırasını taşımak, hoşlarına giden âşıklarda bulunan bir yadigârdi. Rüjjiyeri hiç heyecanlı görünmü- yordu, ufa yorgunluğu arasında oğ- unun ölüm acısını unutmuştu, Fakat bu $-.gunluğun da pek büyük olduğ! belliydi, Çünkü müneccim — saatlerce kımıldanmadan ve taş kesilmiş o gibi bir halde kaldı. Ara sıra elleri titre- memiş olsaydı onu görenler ölü sanır. lardı önündeki ceset kadar sararmış- tr. Lâkin gözleri ateş gibi yanıyordu. Bakışları deliceydi. Bu derin düşünceleri arasında: — Bütün kanını kaybetti. Bu su- retle benim de işim (kolaylaşmıyor mu? Bütün yaraları dikerek yalnız bir tanesini, şunu, büyük damara ». çılanı bırakacağım. İşte buradân da kanı vücuda sokacağım. sözlerini söy- ledi. Sonra da: — Nostradamos ölen çocuklarm- dan birinin ruhunu bir ay kadar ya. amda bulundurmağı mecbur ettiğini söylememiş miydi? Ren de can vermek istediğim cesedlerin © kaç kere titre- diklerini görmedim mi7 O vakit, cese. de girmek üzere bulunan ruh yanım- da değil miydi? Tekrar dirilmek, ru- hun tekrar cesede girmesi için noksan olan neydi? Şüphesiz pek âdi bir şey.. 250 — Yumurtaya benzer Merihe hareket ettiler, güllelerle arzdan 233 — Avcılık ve çobanlık yapan Merihliler bu hücumlar karşısında kaçtılar. " be gibi görünüyordu. Raflarm üzer. “danmadan duran Rüjjiyeri bu tuhaf — Merihe varır varmaz tunç kalkanları ve mızraklarile... lar derhal PARDAYANI ir edici kuvvetimin biraz O andaki te sarsılmış olması... Fakat bu sefer ar. tık iradem çok sağlam... Oğlum tekrar hayata kavuşunca buradan kaçarız.. diye mırıldandı. Bu sefer heyecan bütün düşünce- sini dağıtmıştı, Titriyerek : — Oh, onu muhakkak tekrar diril- teceğim! sözlerini tekrarlıyordu. İki saat kadar karmakarışık bir halde bir takım kâğıtlar, kitaplar ka. rıştırdıktan sonra nihayet o bunların arasından bir tanesini (seçip ayırdı. Bu da elli kadar sayfalı bir kitaptı. Tahta ciltli ve yazıları ibranice idi, Rüjjiyeri elini bu kitabın üzerine koyarak müthiş bir çığlık kopardı. Ve titriyerek onu mermer masanm üzeri- ne, ölünün yanına koydu. oAğırağır yaprakları çeviriyor ve satırlara göz gezdiriyordu Yirminci sayfaya gelince parma. ğını bir satıra koydu ve: — İşte ruhun tekrar cesede girme. si için Tâzrmgelen remizler,, diye mi-| rıldandı, Bu sırada saat gecenin oonuydu. rıda derin bir sessizlik hüküm sü- yordu. Geniş olan lâboratuvarındaki pota ve tüplerle dolu ocak kubbesi bir ter. D lerinde bulunan tabaklar, irili ufaklı şişeler karmakarışık bir şekilde parlı- yorlardı. Ortada Yanan iki mumun & şığı daha fazlaydı. Mermer masa bu. nun üzerinde katılmış, artık morar. mış bulunan ceset ve bunun yanında da, elinde esrarengiz (kitapla kımıl. odanın dekorunu tamamlıyordu. 24 — Bundan sonra dilnyadan gelen bu adam bilyük şehirler yapmağa başladılar. N ÖLÜMÜ 235 veceyarısı yaklaştığı zaman öbür beş ışığı da yaktı. Bunlarla o birlikte ışıklar yedi tane oluyordu. Bunları da lâboratuvarın doğu tarafındaki döşe- mesinin üzerine koydu. Işıklar at na Nı şeklinde dizilmişlerdi, Açık tarafla. rı batıya dönüktü. Hasıl olan aydınlık yarım daire içinde Rüjjiyeri yüzünü Tâboratuyarın içine çevirerek yani ay» dınlığa gelen doğuya göre karavlık bulunan batıya bakarak ayakta dur- du. Eliyle havada bir daire çizdi. Son. ra yedi ışığın hasıl ettiği at nalının iki kolu ortasına, ayaklarının ucuna sapı salip şeklinde olan bir hançeri derin. ee sapladı, Ve cebinden bir tespih çe karıp on iki tanesini ayırarak hançe- rin etrafına toparlak bir şekilde diz. di. Yedi ışık, haftanın yedi gününe, on İki tespih tanesi ise senenin on iki. ayma delâlet ediyordu. Nihayet kitab sol elinde ve sağ & li de önde olduğu halde kolu tuhsf bir istikamete uzanmış olarak Rüjji- yeri beklemeğe basladı. Saat geceyarısını çalmağa başladı, Altıncı darbede müncecim sakin ve kuvvetli bir sesle remizleri okudu. Saatin on ikifci darbesi havanm içinde heniz inlerken Rüjjiyeri başta şekilsizken çabucak bir insan vücudu halini alan beyaz bir şey gördü. Biz lâboratuvarda Oböyle bir şey göründü demiyoruz, onu Rüjjiyeri gördü diyoruz. Müneccimin yüz etleri taş gibi dondu. Sol elinde hiç bir yorgunluk göstermeden fahta ciltli (kitabı tu. tayordu. Bir insanın yarım saatten fazla durması imkânsız olan bu vazi. yette, sağ kolunu bükmeden uzatmış duruyordu. Gözleri kulede Katerinin