h 208 — İvanoviç: — Bahçelerde bir kadınla gezmek için Merihe gelmeğe lüzum yoktu. 222 4 PARDAYANIN ÜÖLUMÜU Dük dö Giz, birinci Hanri dö Lo. ren o vakit yirmi yaşlarında ve son derece yakışıklı idi. Annesi olan dö Farre dükası ikin- ci Hergül Destin kızı Düşes dö Namor Anrestin canlı bir timsaliydi. Damar- larında Lükres Borjiyanın — kanı bu- lI&nan bu güzel İtalyan kadınının bü- tün güzelliği onda toplanmıştı. Bu gü- zellik, nesline mahsus olan büyüklük.- | le karışarak yüzünden belli oluyordu. Henüz hilekâr olacak kadar yaşlanma mıştı. Yalnız ara sıra gözleri şeytanca bir ışıkla parlıyor ve tayrındaki aza- meti bozuyordu. Çok kibarca giyiniyordu. Kralın kinden daha muhteşem bir konağı var dı. Boynunda kıymet biçilmez derece- de bir üç kat inci gerdanlık — bulunu. yordu. Kılremın kabzası — elmaslarla süslüydü. Elbisesi en ağır kumaşlar- dan dikilmişti. Bir kimse ile konuşaca- ğı zaman sözlerini daha — yüksekten söylemek istiyormuş gibi başını arka. ya eğerek gözlerini hafifçe kapatırdı. Bütün tavırları kendisine büyük bir güveni olduğunu anlatıyordu. Çünkü bu devirde, Fransa krallığı — tahtına geçmek hakkında çok kuvvetli ümitler | beslemekteydi. Kendisine bu güveni ve bu gururu veren duygu nerden geliyordu. Önün- de herkesin titrediği bir kadının kar- gşısında bu delikanlının bir hükümdar gibi söz söylemesinin, düşünmesinin hareket etmesinin sebebi neydi? Ko- nağında, kendisini Luvr sarayında sanması, Katerinle kraf — dokuzuncu Sartli hiçe sayması neden ileri geliyor- de. — Bunu da şimdi anla!ğıâağm- A ı '" Fakat şunu da söyliyelim ki, zarif « likte Dük Danjuyu bile geride bırakan bu süslü asılzade, bu güzel adam bü- tün ömrünce karısı tarafından alda. tılmağa mahküm kalmıştır, Karısının koynunda âşıklar biribirini kovalar- ken Dük dö Giz daima en gülünç halli bir insanın bile gösteremiyeceği acı. nacak bir azamet göstermekteydi. Hattâ bazan bütün Paris kibarla- rı gibi biribirinden daha iyi görünmek hırsiyle kaba ve gülünç bir hal alma- masının biricik sebebi de herkese kar. şı korkunç görünmek maksadına da- yanıyordu. Katliâmlarda gösterdiği dehşetle saraydaki azameti ayni yere, yani dü- şünmek kabiliyetinin bulunmamasına, dünyada güzel bir heykel gibi yaşa. masma sebep olan boş kafalılığına da- yanıyordu. Şimdi bu heykelin — içinde ne bu. lunduğunu da bir görelim. Hanri dö Giz yüzünün güzelliğini, tavırlarının asilliğini annesinden al- mışsa da ona — babasından da miras olarak dünyayı azgın bir belâ gibi tit- reten bir orta cağ derebeyinin soğuk gaddarlığı, müthiş vahşeti kalmıştı. Dük dö Giz ve Domâl, Prens dö Juvanvil ve Marki dö —Nayans olan belâlardan biriydi. İnsan hayatı hak. kında büyük bir tahkir duygusu bes- liyen, muvaffak olmak için kan dök- meği en kestirme yol sayan, insan vic. danında yaşıyan merhamet ve adalet gibi duygulardan tamamen uzak bu- lunan, en ufak bir dileğini yerine ge- tirmek için bir hükümeti kan ve ateşe - boğan, ,bazan sırf keyfiçin insan öl. “düren Ğ,jlkağğ!z. düşüncesiz, duygusuz, 4 bir adg&%ününüz— İşte o devir ya- ati n FĞj Ku ve bir Merih silâju ele geçirdim... yordu. 209 —.. Bak sen gezerken ben bir silâh deposu ZU Burasını zapfetmeliyiz Ben general ol. malıyrm dedi PARDAYANIN ÜÖLÜMÜ 223 Fransuva dö Loren işte bu — müthiş , zıcılarının, doğruluk, — medeniyet ve cesarete bir nümuüne olarak gösterme- ğe mecbur kaldıkları meşhur yüksek kalpli, doğru ve cesur — Fransuva bu adamdır. *4*ü Müthiş rakibinin — gözlerini yere indirmeğe çalışan kraliçe hiç olmazsa bir müddet için onun bütün ümtilerini kırmağa karar verdi. Soğuk bir sesle; — Muhterem Dük. Amiriniz olan kralm, hükümeti dinsizlerden kurtar- mağa karar vermiş olduğunu şüphesiz haber aldınız... dedi. — Madam, bu kararı duydum. Ger çi biraz geç kalındıysa da — şüphesiz ki gene ben çok memnunum, — Kral, istediği vakit harekete geçmekte serbesttir. Kendisi, fesatçı- « lardan, ortalığı velveleye verenlerden daha iyi, din ve taç düşmanlarını te- pelemesini bilir. Giz kaşlarını çatmayıp gülümse. mesine devam etti. Katerin tekrar söze başladı: — Kral sizin yardımınıza güvene- bilir mi, — Siz bunu benden iyi bilirsiniz madam! Babamla ben, dinin kurtul- ması için elimizden geldiği kadar ça. İrştık, Tabit gene de çalışmağa hazı- rım, — Pekâlâ.. Siz üzerinize — ne gibi bir iş alabilirsini? — Ben Kolinyi işini üzerime alı- rım. Çünkü onun başını kardeşim Kardinale göndermek isterim. Katerin sarardı. Bu başı Engizis- yon azalarına kendisi göndermek isti- yordu! Giz elinden en iyi bir parçayı kapamıştı.Bununla beraber hiç bir şey belli etmedi. — Pekâlâ. Kararlaştırılan işaret verilince, yani Sen Jermen Lokserruva dan çan çalınınca hemen hareket e- dersiniz. — Hepsi bu kadar mı madam? — Evet bu kadar. Bununla bera. ber, siz saltanat tacının bir siperi, di- nin mukaddes bir evlâdı olduğunuz i- çin Luvr sarayına Hügnoların yapmas sı ihtimali bulunan bir hücuma karşı aldığım tedbirleri size göstermek iste- rim.. Nansey! Kraliçenin muhafız kumandamı hemen içeriye girdi. Katerin: — Nansey, bu anda — sarayda ne kadar tüfekli asker var? diye sordu. — Bin iki yüz madam. Giz gülümsedi. Katerin ona yan gözle bakarak sözüne devam etti: — Daha? — İki bin İsviçreli, dört yüz tiren- daz, bin süvari... Bu sefer Gizin yüzünde bir endi. şe izi belirdi. — Daha? Kralın sadık bir janti- yomu olan Dükün önünde hepsini söy liyebilirsiniz. — Ön iki topumuz var. — Tören günlerinde kullandığımız toplar mı? — Hayır madam. Gecen gece sara- ya gizlice sokulan on iki —muharebe topu. . Gizin rengi sapsarı oldu. Artık gülümsemiyordu. İçgüdü ile —ayağa kalkarak bir hürmet tavri almıstı. — Pekâlâ, üç gündenberi — gelen