Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
GK af L Z d Te F L y ÇAY VE K Har S n üi D 7 a ÇS d n N Ş gösteriyorlar, 151 — Merihliler yabancılara geçtikleri yerleri i tiler. 186 PARDAYANIN ÖLÜMÜ nın da bir cenaze takip — ediyormuş gibi arkadan ağır ağır yürüdüğü gö- rülüyordu. Arabacı; ara sıra — fırtınanın şid- detile durmağa mecbur oluyordu. Bun dan çok, bir cadı tavrınt takıman bu jantiyomdan korkarak arabanın arka- sını sper alıp tekerleklerin ispitlerin- den tutuyordu. Pani Garola ise yeisli yüzünü, ateş püsküren semaya kaldırıp — kımıldan- madan duruyordu. Fırtına biraz geçince, — cenaze a- rabasının gürültüsü, rüzgârın sarsıcı saldırışları arasında tekrar duyulma- ya başlıyordu. Kendisinden geçen arabacı: — Nereye gidiyoruz? — Nereye gi- diyoruz? Balayı seyahati diyelim â-| Ma, bu da tuhaf.. Âdeta korkuyorum! diye mırıldanıyordu, Pani Garola birdenbire durdu ve &rabacı etrafına bakınınca hemen is- tavroz çıkarıp: — Sen İnosan mezarlığı! sözlerini kekeledi. Pani Garola, hazır bulunduğunun farkında bile olmadığı — bu adama e- hemmiyet vermiyerek arabaya girdi ve kolları üzerinde Alisin cesedini tut tuğu halde tekrar indi. Ülüyü mezar- lığın alçak duvarının dibine — koydu. Orada bulünan kulübe gibi bir yerin penceresini vurdu. Arabacı, korkudan faltaşı gibi a- çılan gözlerile geline bakıyordu. Şiddetle esen bir rüzgârın tesiri- le ölüyü örten çoha elbise açıldı. Ülü-| ntin donuk yüzü göründü. O vakit bir küfür savurarak arabayı çeken atlar- dan birinin eğerine atlayıp bir korku kasırgasmma kapılmış gibi sürüklene- rek araba ile birlikte karanlığın için- de gözden kayboldu. Pani garolanın pencereye vurdü- ğu darbeye titrek ve hafif bir ses; — Kim 0? diye karşılık verdi. — Siz mezarcı mısınız? Açınız! Kulübenin kapısı açıldı. — Elinde tüten bir lâmba bulunan bir ihtiyar göründü. Kendisini böyle münasebet- siz bir zamanda uyandıranı — tepeden tırnağa kadar süzdü. Sonra ağzından bir hayret sayhası fırladı ve: — Muhterem Pani Garola! Bu el- biseyle ha! diye mırıldandı. — Beni tanıyor musunuz? — Sizi kim tanımaz? Vüâazlarınız da bulunmıyan var mı ki?.. — Pekâlâ! Benim kim olduğumu biliyorsanız emirlerime itaat etmeme- nin cezasımın ne — olduğunu da bilir- sSİNİZ. — Oh, benim gibi bir âciz kimsenin saray halkının bile önünde titrediği Papanın mukaddes — memuruna itaat etmemesi mümkün müdür? Bunu her- kes söylüyor. Ben cahilim.. Onun için bu kulunuza emredebilirsiniz Monsen- yör. — Öyleyse kazmanı ve âletlerini ali. — Demek ki... — Evet, bir mezar kazılacak. San- ki şaşmak, bir şey sormak, kargı gel- mek gibi şeyleri aklına getirme. He- mten kazmanı al ve yürü! Mezarcı titredi. Saçlarının — dibin- “den soğuk bir ter boşandı. Duyduğu gea insan sesine — benzemiyordu. Bir mezarın içinden geliyormuş — gibi bo- ğuktu. Sanki inliyordu. Papaz ise, göz- leri cam gibi parlıyarak, — dudakları bembeyaz kesilerek mezarcıya bakıyor du. a» *! — Karagöller ve etrafında büyük sarı ker- tenkeleler gördüler, t *tas—nuwumuıııyn;z ımsan iskeletleri götüne " — * — * 156 — Kurumuş kânallar üzerinden geçtiler. — PARDAYANIN ÜÖLUMÜU 187 Adamcağız sendeliyerek bir kürek le bir kazma aldı. Bu korkunç Ziya- retçinin bir işareti üzerine kapıyı a- çarak mezarlığa girdi. Pani Garola, Alisin cesedini kol- larının arasına alarak yürürken sev- giyle sıktı. Bir Âşık, aşkını söyliyen — sevgili- sini nasıl sıkarsa o da Alisi öyle sık- muıştı. Kilisede, bakışları Alisi affettiğini nasıl anlattıysa şimdi de gözleri ona son derece bir şefkatle bakiyordu. Mezaret durmuştu. Pani Garola da durdu. İhtiyar titrek elleri ile acele bir çukur kazmağa başladı. Kazış bir saat kadar — sürdü. Bu sirada oldukça derin bir mezar hasıl olmuştu. Bu bir saat zarfında, Alisin ilk âşığı olan Marki dö Pani Garola sev- gilisinin cesedini kolları üzerinde tu- tarak kazılan mezarın yanında durdu. Hiç bir yorgunluk izi göstermemişti. Merhamet dolu gözlerini — kirpikleri hiç kımtldanmadan onun yüzüne dik- mişti. Mezarcı kazmakla meşgul iken, gimşekler ortalığı — müthiş bir ışıkla aydınlatırken, tüzgârla — yerlerinden 'gökülen tahta salipler kırılan dallar gibi bir gürültü çıkararak etrafa dü- gerlerken, papaz da bir yeis ve merha- met heykeli gibi tam bir saat olduğu yerde dimdik ve kıpırdamadan kaldı. Mezarcı çukurdan — çıkımnca Pani Garola sevgilisinin — cesedini mezara yatırdı. Yüzünü, ellerini dikkatle örterek papaz elbisesile örttü. Sonra mezarın kenarma çıktı. Korkusu s&on dereceyi bulan me- zarcı elini cesede doğru uzatarak: — E, tabutsuz mu gömülecek diye sordu?.. Pani Garola: — Tabut lâzım değil! dedi. — Böyle yarı çıplak bir halde mi kalacak? '— Birazdan daha iyi örtünür.. Mezarcı bu sözün manasını anla« yamadı. Ve belki de fırtınanın iniltisi« ne karıştığı için duymadı bile.. Hemen küreği yakalıyarak mezara toprak atmağa hazırlandı. Pani Garo- la herifin kolundan tutup: — Acele etme! dedi. Eğilmiş olan mezarci doğruldu. Pa- ni Garola sözüne devam etti: — Mezara girecek bir kişi daha Var. — Kim? — Ben! , Mezarcı bütün vücudunun ürper- diğini hissetti. Kendinden geçti. Ne bir şey anlıyor ne de anlayabilecek bir halde bulunuyordu.. Pani Garola: — Şimdi buradan çekil. Bir saat sonra gel.. Sözümü dinle., dedi İhtiyar korkudan dişleri biribirine çarparak : — Dinliyorum.. cevabını verdi. — İçine bakmadan mezarı örtecek sin.. Mezarda iki ceset bulunacak., Bİ- ti benim, öbürü onun, Sen ikisini dt örteceksin ! ! ; — Peki.. — Bunu al! Mezarcıya altınla dolu — bir kest uzattı. İhtiyar keseyi kaptı. Bundat! sonra biraz kendine geldi. Korku il€ hasisliğin biribirlerile çarpıştığını aP7 — | latan bir sesle: