al LE 4 tiler. nın da bir cenaze takip (ediyormuş gibi arkadan ağır ağır yürüdüğü gö- rülüyordu. Arabacı, ara sıra (o fırtınanın şid- detile durmağa mecbur oluyordu. Bun dan çok, bir cadı tavrını takman bu jantiyomdan korkarak arabanın arka- sını sper alıp tekerleklerin ispitlerin- den tutuyordu. Pani Garola ise yeisli yüzünü, ateş püsküren semaya kaldırıp okımıldan. madan duruyordu. Fırtına biraz geçince, cenaze â- rabasımnın gürültüsü, rüzgârın sarsıcı saldırışları arasında tekrar duyulma- ya başlıyordu. Kendisinden geçen arabacı: — Nereye gidiyoruz? Nereye gi- diyoruz? Balayı seyahati diyelim a- ma, bu da tuhaf. Adeta korkuyorum! diye mırıldanıyordu. Pani Garola birdenbire durdu ve srabacı etrafına bakınınca hemen is- tavroz çıkarıp: — Sen İnosan mezarlığı! sözlerini kekeledi. Pani Garola, hazır bulunduğunun farkında bile olmadığı — bu adama e- hemmiyet vermiyerek arabaya girdi ve kolları üzerinde Alisin cesedini tut tuğu halde tekrar indi, Ölüyü mezar- lığın alçak duvarının dibine (koydu. Orada bulunan kulübe gibi bir yerin penceresini vurdu, Arabacı, korkudan faltaş. gibi a- erlan gözlerile geline bakıyordu. Şiddetle esen bir rüzgârın tesiri- le ölüyü örten çoha elbise açıldı. Ölü- nlin donuk yüzü göründü. O vakit bir küfür savurarak arabayı çeken atlar- dan birinin eğerine atlayıp bir korku kasırgasına kapılmış gibi sürüklene- 186 PARDAYANIN ÖLÜMÜ rek araba ile birlikte karanlığın için- de gözden kayboldu. Pani garolanım pencereye Yürdü. ğu darbeye titrek ve hafif bir ses; — Kim 0? diye karşılık verdi, — Siz mezarı mısınız? Açınız! Kulübenin kapısı açıldı. (Elinde tüten bir lâmba bulunan bir ihtiyar göründü. Kendisini böyle münasebet siz bir zamanda uyandıranı (tepeden tırnağa kadar süzdü. Sonra ağından bir hayret sayhası fırladı ve: — Muhterem Pani Garola! Bu el- biseyle ha! diye mırıldandı. — Beni tanıyor musunuz? — Sizi kim tanımaz? Vâazlarınız da bulunmıyan var mı ki?. — Pekâlâ! Benim kim olduğumu biliyorsanız emirlerime itaat etmeme- nin cezasınm ne (olduğunu da bilir. siniz. — Oh, benim gibi bir âciz kimsenin saray halkının bile önünde titrediği Papanın mukaddes memuruna İfaat etmemesi mümkün müdür? Bunu her- kes söylüyor. Ben cahilim.. Onun için bü kulunuza emredebilirsiniz Monsen- yör. — Öyleyse kazmanı ve Aletlerin! ali, — Demek ki... — Evet, bir mezar kazılacak. San. ki şaşmak, bir şey sormak, karşı gel mek gibi şeyleri aklma getirme. He- wen kazman! al ve yürü! Mezarcı titredi. Saçlarının odibin. den soğuk bir ter boşandı. Duyduğu ses insan sesine (benzemiyordu. Pir mezarın içinden geliyormuş (gibi bo- ğuktu, Sanki inliyordu. Papaz ise, yöz- leri cam gibi parlıyarak, o dudakları bembeyaz kesilerek mezarcıya bakıyor du. tenkeleler gördüler, 15: -— Karagöller PARDAYANIN OLUMU 167 Adamcağız sendeliyerek bir küyek le bir kazma aldı. Bu korkunç (ziya- retçinin bir işareti üzerine kapıyı a- çarak mezarlığa girdi. | Pani Garola, Alisin cesedini kol- Jarının arasma alarak yürürken sev- giyle sikti. Bir âşık, aşkımı söyliyen sevgili- sini nasıl sıkarsa o da Alisi öyle sık- mıştı. Kilisede, bakışları Alisi affettiğini hasıl anlattıysa şimdi de gözleri ona #on derece bir şefkatle bakıyordu. Mezaret durmuştu. Pani Garola da durdu. Ihtiyar titrek elleri ile acele hir çukur kazmağa başladı. Kazış bir saat kadar (o sürdü. Bu sırada oldukça derin bir mezar hasıl olmuştu. Bu bir saat zarfında, Alisin ilk âşığı olan Marki dö Pani Garola sev- gilisinin cesedini kolları üzerinde tu- tarak kazılan mezarın yanında durdu. Tiç bir yorşyunlak İzi göstermemişti.| Merhamet dolu gözlerini o Kirpikler'! hiç kımıldanmadan onun yüzüne dik- mişti. Mezarci kazmakla meşgul iken, şimşekler ortalığı o müthiş bir ışıkla aydınlatırken, rüzgârla © yerlerinden sökülen tahta salipler kırılan dallar gibi bir gürültü çıkararak etrafa dü. serlerken, papaz da bir yels ve merha- met heykeli gibi tam bir saat olduğu yerde dimdik ve kıpırdamadan kaldı. Mezarcı çukutdan < çıkınca Pani Garola sevgilisinin o cesedin! mezara yatırdı. Yüzünü, ellerini dikkatle örterek papaz elbisesile örttü. Sonra mezarın kenarina çıktı. Korkusu son dereceyi bulan me- zarcı elini cesede doğru uzatarak; — E, tabutsuz mu gömülecek diye sordu?. Pani Garola: — Tabut lâzım değil! dedi, — Böyle yarı çıplak bir halde mi kalacak? *— Birazdan daha iyi örtünür.. Mezarcı bu sözün manasını anla yamadı. Ve belki de fırtınanın İniltisi- ne karıştığı İçin duymadı bile.. Hemen küreği yakalıyarak mezara toprak atmağa hazırlandı. Pani Garo- Ja herifin kolundan tutup: — Acele etme! dedi. Eğilmiş olan mezarcı doğruldn. Pa- ni Garola sözüne devam etti: — Mezara girecek bir kişi daha var, — Kim? — Ben! . Mezarcı bütün vücudunun Ürper- iğini hissetti. Kendinden geçti, Ne bir şey anlıyor ne de anlayabilecek bir halde bulunuyordu. Pani Garola: — Şimdi buradan çekil, Bir san» sonra gel.. Sözümü dinle.. dedi İhtiyar korkudan dişleri biribirine çarparak: — Dinliyorum. cevabını verdi. — İçine bakmadan mezarı örtecek sin.. Mezarda ki ceset bulunacak, Pi“ ri benim, öbürü onun, Sen ikisini de örteceksin! — Peki, — Bunu al! Merarcıya sltmla dolu bir kes* arattı. İhtiyar keseyi kaptı. Bunda” sonra biraz kendine geldi. Korku il€ hasfeliğin biribirlerile çarpıştığını a8“ latan bir sesle: