-— Ba m (Nakü, tercüme ve iktibos hakkı mahfuzdur.) 104 mi Osman yattığı yerden seslendi. “Bu ejderha neye benzer aca- ba?,, Vehbi Dede, mütecessis, arsız bir çocuğa masal söylüyormuş gi- bi mütebessim ve müstehzi başla- dı, fakat sesi gittikçe şiddetlen- di, bahçenin iğne atılsa duyulacak sükünu içinde daraban etmeğe başladı: “Binlerce, binlerce kolu olan bir ahtopota benzer. Gözsüz, kulak- sız, şekilsiz, yaş ve korkunç bir ahtapot. Kolları her insanın yüre- ğinde sarılı. Bir tanesini keserse- niz ontanesi hasıl olur. Rabianın büyük babası gibi ruhaniler insan oğlunu korkutmak için bu ahtapo- tu yalancı ilâhlar, zebaniler, cin- ler ve periler kıyafetine sokar: Dünyanın başına belâ olan her za- lim hükümdar bu bin kollu ahta- potu kullanır. İnsan şeklinde vampir ruhlu münferit katiller, vampire benziyen kanlı fikirler, hep bu ahtapotun kollariyle haba- setlerini icra ederler. Bu ejder- hayı öldürmeden, insan ırkı için ne sulh vardır, ne hürriyet,,, Osman ıslık çaldı. “Bir Rus musikişinası için ne zengin mevzu!,, Vehbi efendi sustu. . Bahçenin! sessizliğinde gizli bir hayat, bir fikir hayatı atıyor gibiydi. O göz- lerini göğe kaldırdı. İçinden dua e. diyordu. “Senin samedani ülkende korku yok, ey rahimlerin rahimi! Bize, zavallı çocuklarına kendi icat et- tiğimiz bu çirkin, korkunun bin bir başmı ezmek için kuvvet ih- san et!,, Penbe diyordu ki: “Korku olmasa insanlar hiç ra» hat durur mu, efendim. Ben me- selâ, cehennemden korkmasam, Sabiha hanımın zümrüt yüzüğünü çoktan çalardım. leyin zümrüt küpelerini de.,, Rakım Penbenin eteğini çekti. Bu mübahase onu fena halde sık- mıştı, “Sen, garip bir çingenesin, tey- ze. başından büyük lâfa'ne karı- şıyorsun?,, Fakat Vehbi Dede, müsamaha- kâr ve gene biraz müstehzi, Pen- beye de fikrini anlatmağa çalış. ti, “Sen, tanrımızı, maksadını icra için, zindanlara, ateşlere, cellâtla- ra muhtaç mı sanıyorsun, Penbe “Hazır Rakım hatırıma getir mişken söyliyeyim. Konyaya git- meden evvel Satvet beyin sütnine- si İkbal hanım bana yazı, korula- rındaki beyaz evde geçirmenizi teklif etmişti. Sicak lâkırdısından şimdi hatırladım. Hakikat Sinek- li Bakkal bu yaz biraz fazla $ı- cak.,, “Bana da söyledi. kabul etmedim.,, “Yana... Bana hiç söylemedin!,, Osmanın sesi çok acıydı, taham- mülün sonuna gelmiş bir adam gi- bi söylüyordu: “Rabiayı bu yaz bir yere gitmek için kandırmağa ben de çalıştım. Fakat ne olsa imamın torunu, onun kadar inat. çip, Vehbi efendi, Rabiaya: “Ben olsam giderdim, Rabia. , diyordu. “Penbe hanımı götürür- sün, Rakım dükkâna, eve bakar... Penbe yalvardı: “Kuzum, kuzum Rabia. Köpe- ğin olayım...,, Rabia: “Pek âlâ, pek âlâ.,, dedi. Kade- re teslim olur gibi umumi israra teslim oldu. İçinden: “Adetâ Sinekli Bakkala taham- mül edemiyecek hale geldi.- İnat #dersem belki bu sefer samaen beni bırakıp kaçar. Zenginlik, ki- barlık da bir illet galiba.,, diyor- du. Fakat ben XV Rabianın ailesi bir hafta, Be- bek yamaçlarındaki beyaz evi ko- nuştular. Bir kere karar verdikten sonra Rabianın da zihni hep o yeşil korunun içindeki beyaz eve saplı kaldı, Kız, hayatının ilk ta- tilini tatacak. Boğaziçinde iken ders vermiyecek. a Haziranın yirmi beşinci günü. Mabeyncinin siyah atlı kupa ara bası İstanbul bakkaliyesinin önün- de durdu. Eli bakraçlı, ayağı ta- kunyalı, ağzı sakızlı kadınlar; ya- hınayak, başı kabak, sümüklü oğ- lan çocuklar, hep arabanm etra- fında. Sabit bey ağabey kalaba lığı dağıtıyor, Penbe kırıta kırıta bohçaları, çıkınları arabaya yer- leştiriyor. Nihayet Rabia. (Devamı var) HABER — YAZAN: ea hanımefendi ?! Çevat birdenbire şaşaladi.. Yü- zü sapsarı oldu: — Emredin beyim! Sizden sak. lıyacağım ne olabilir? Yılmaz bey kaşlarını çatarak sordu: — Bana bir kelime ile cevap vereceksin: Necdet beyi on gün önce burada yaralıyan kimdi? Ve gözlerini açarak ilâve etti: — Onun adını burada senden başka bilen yokmuş.. İnkâra yel. tenme,. Haydi, çabuk cevap ver! Cevat, polis hafiyesinin sözleri karşısında o kadar şaşalamıştı ki.. Birdenbire: “Hayır.. Habe - rim yok!,, demek istediği halde kekeledi, Menfi cevap veremedi. — Evet, dedi, bir gece burada bir vaka olmuştu. Yılmaz bey gene Cevadın yü - züne baktı: — Vakadan haberim var, Ben o vakanın kahramanını öğren . mek istiyorum. Cevat: li — Hah, dedi, hatırladım be - yim... Şakir adlı bir şofördü. Fa. kat, ben onu ancak o gece tanı. mıstım, — Yalan söylemet Şükükisinie eski arkadaşlarındanmış. Taksim merkezinde tahkikat yapılırken, onun adını saklamışsın! Cevat büsbütün kekelemeğe başlamıştı. Ne söyliyeceğini bilmiyordu. Yılmaz bey: — Haydi, yürü! dedi . Merke- ze gideceğiz. Orada bildiklerini doğru olarak söyliyeceksin! Ha- kikati gene saklarsan, o vakit başka türlü konuşuruz. Cevat korkudan titriyordu. Yılmaz ayağa kalktı: — Korkma, dedi, hakikati söy- lersen, hakkında yapılacak tahki. kat hukuku umumiye şahidi sıfa- tiyle çarçabuk ilmmal edilecektir. — Şimdi beni tevkif mi ediyor- sunuz, beyim? Yılmaz güldü: — Dedim ya, doğruyu söyler - sen, seni kefalele rapten serbest bıraktıracağım. Bir saat sonra ge- ne hind devam edersin! Aksi tak- KOCAMLA Adhi EW. / TA İYİ karım olmakla niçin bu kadar sızıldanıyor anlamıyo- rum? P O5KOCALI İSHAK FERDİ Noter hemen cevap verdi: — Şüphesiz! Samiye Ekrem Tok hanım bütün KAD Şakir o gece tevkif edilmişti. Yıl- maz, gece yarısı Leylânın. evine gitti: — Bana bir rakı dirde tevkifhanenin yolunu boy - lıyacaksın! Biraz sonra ikisi birden bardan çıktılar.. Taksim karakoluna git - tiler, ».”. Leylâyı çıldırtan bir gece. Yilmâz bey o gece Taksim ka- rakolundan çıkar çıkmaz Leylâ . nin evine gitmişti. Saat on bire geliyordu. Leylâ çok sinirliydi.. Bir haftadanberi dışarıya çık - miyan Şakir nereye gitmişti? Leylâ Şakirin gelmesini bek - lerken, kapı çalmadı. — Ah.. Nerdesin yavrum.. Şa- kirciğim? Leylânm sesini Yılmaz bey ka: pının dışından işitmişti. Kapı açılınca, Yılmaz beşiyle selâm vererek içeriye girdi. Deylâ bu saatte Yılmazın gele. | ceğini aklmdan bile geçirmiyor - du. — Ah, doğrusu bei Şakiri bek. liyordum. Diyerek şaşaladı. | Yılmaz bey güldüz — öcünü getiyikdei uağrar re olm dıniz mı? li Leylâ kapıyı kapadı. | — Şey.. Hayır, beyefendi.. Onu demek istemedim. Teşrifinizden memnun olmaz mıyım hiç..? — Neden bu kadar asabi görü- nüyorsunuz? Leylâ cali bir gülüşle cer» ver- di: — Şakir şimdiye kadar imdi de.. Onu merak ediyordum. Yılmaz bey masanm önündeki iskemleye oturdu: — Şakir bey bu gece gelemiye- cek, Leylâ hanım! / — Nerden biliyorsunuz? — Kendisini yolda görmüş - tüm.. Bana, size verilmek üzere bir mektup verdi. — Haydi canım.. Şakayı bira- kın! Bir likör alır mısınız? | — Teşekkür ederim.. Rakı ik - ram etseydiniz, çok daha mem - nun olacaktım. — Vallahi bu saatte rakı içerse. niz, Şakir geldiği zaman bu ikra- mımdan pek memnun kalmıya - z AC 8 b Tahdidi zaman veyf* İYE isim çalmak meselesi olmasaydı kocanızı seve“&. niz. Arif Nedret bey de sizi sevccekti, Biribi ayrılmağı asla düşünmiyecektiniz. Dört sene © 9 bu izdivaca ikiniz de razı “ H SONKANUN —196 cak. Malümya, o çok asabi bir damdır. Misafirlerime © karşi kadar : lâubali (davran iv hoşlanmıyor. yi Yılmaz cebindeki kâğıdı w h: — Hâlâ inanmıyorsunuz mek..? Şakir bey bu gece gelfği yecek dedim ya. , Leylâ kâğıdı tereddütle ali Yılmaz bey şu sözleri de ilave mişti: — Hattâ yalnız ba gece değ Belki birçok geceler gelmiyece”! Yılmazın sözleri Leylânın kW lağına girmiyordu.. Elleri titriğ rek tuttuğu kâğıdı gözden ge di: — Ah.. Demek ki onu tevkil mişler.. Gözlerime inanamıyo! Yılmaz beyciğim! Leylâ elindeki kâğıdı bir d okudu: — Fakat, Şakir bu işte tamf Ni miyle suçsuzdur. Görüyorsun ia ki bir rüyadan bahsediyor.. Mİ neviyatının bozuk olduğu bu möjü, tuptan da anlaşılıyor. ii AİLE : Yılmaz bey sigarasını yaktı? — Haydi canım, o kar - mu etmeyiniz.; Şu rakı “ Bayam ue ir m “Leyla, Şakiri adm izdiyace) date fi anlayınca » ray s2 (Radio.PAZ, kapağını (43 mi ,5rdu. — Ah Şakirciğim.. Sen maşufi * sun! Seni neden tevkif ettiler»" Diye söylenerek saçlarını m mağa başlamıştı. Yılmaz birden kaşlarmı b rak söylendi: 3 — Necdet beyi yaralıyan nasıl masum olabilir, Leylâ h8 nım?! (Devamı var) | gün bilgisi cep takvif Yeniden intisare başlıyan bu cep takviminin birleik hususiyeti ruluğu, ve günü gününe havanın” &işikliğini göstermektedir. Denizde seyahat edenlere kaf” lara, ve bütün iş adamlarını yö Ciddi bir tetkikle vücude ( gele”, kıymetli takvimden birer tane niz. “a Tevzi yeri: İstanbul Çadıral#X » kiplaprı Sevki, | «2 * EA di olacakdınız. O za hanım? O dünyaya iyiliği, saade- ti kendi bildiği gibi, kendi yolla- rından yollıyacak.,, “Kalk, şu limonataları getir, teyze.,, kadınların iftihar edecekleri sizin asaletinizden, sizin mevliinizden ve şahsi krymetinizden şikâyet edemez. Yalnız felâket şudur ki arzusu ve hisleri (hilâfına sizinle bağlanmıştır. — Benim için de vaziyet öyle değilmi? — Bir kadm ruhu erkeğinkinden daha rkektir, daha nazlıdır. Bu izdivaç bağı sizi dört sene sonra karşılaştırıyor, Hiç şüphe götürmez bir şey varsa o da Samiye Ekrem hanım evvelki günkü uğradığını# “| muameleyle karşılaşmıyacaktınız ve sizde rif Nedret bey size en acı vakaları hatırlatan Terirka No.24 | i i miye Ekrem Tok adıyla bu deretelerde sinirle” ei , , , i İ Şaşkınlıkla bizi dinliyen Noter (mukâvelât mu- harriri) : — Hadi hadi! dedi. Bu hâreketleriniz aranızdaki anlaşmamayı büsbütün körüklüyor. Azizim Arif Ned. ret Bey siz ki bütün tanıdıklarım ârasında en asil ve eek kızmıyacakdınız. Şunu da düşününüz ki | cın bidayetinde karınızla iyi geçinmek içiri /| Rakım kocaman mendiliyle al- gelen her vasıtaya baş vurdunuz. Mümkün e Ni b id tmız. (# nımı sildi. ğ | yüksek bir ailenin çocuğusunuz. Hem banker; hem eğer dört sene evvel, evlendiğiniz vakit karşılaşmış şeyi yaptınız. i “Galiba sıcak bize bu eiderha-| mümtaz bir muharrir ve tam manasile bir centilmen © © olsaydınız şimdi karı koca olmuş bulunacaktınız. E- — Evet, . 1 İ leri düşündürüyor. siniz, Yalnız isimlerinizi birleştiren bu izdivaçla sİz- O şwinim İki İkiniz de buna hiç teessüf etmiyecekti, — Şu halde bu sefil kadınla muvalfak © A den daha çok bedbaht olan bir genç kıza karşı böyle tecavüzi sözler söyliyemezsiniz. mrs vasıtaları Samiye Ekrem Tok hanıma di Başsı İdeti, arak pet dalya e a a Bu yaşa geleli böyle sıcak görme- Geçi İst ğ dim.,, Arif Nedret kızgın ve titiz cevap verdi: Noter tarar etti: nim, Vehbi Dede: — Samiye Ekrem Tek harfim, kanunen (benim — Evet Seniye hanim, Dalia li gidiyorum. B Bu ç (Devamı neti. ai , debili l o a ya dek ae mhravıia eh , > ? ve *iii