Abdallık, deliliğe karşı en emniyetli kalkanmış! “Bazı yalancılar vardır ki bilhas- Şıldırmağa müstaittirler; başkaları a vardır ki delirmekten muaftırlar! ildırmak tan muaf olan yalancı haş- Mae yalan söyliyen adamdır. Teh- ede olan ise kendi kendine (yalan “iyliyendir. Kendi kendinize ne ka AF üz yalan söylerseniz delirmek *eh keniz o kadar azalır! Şehirde en ap 1 olan adam, en zeki adama naza- Tan çıldırmak tehlikesine karşı çok aha fazla emniyettedir. Mübalâğali bir el sıkması, bir deliliğin yaklaşmakta olduğuna âlet eder; gevşek ve yumuşak to lâsma da başkâ bir cins çılgınlığa a ettir! Hemen herkesin kendisine Mahsus akıl“ tuhaflıkları vardır ki hlar fazla ileriye götürüldü mü in- ma timarhaneyi boylatır. Hattâ gayet muvazeneli o akvllar İe zaman olur ki fren tutmazlar ve *n tedavi edilmez deli o akılları gibi bir müddet'saçma sapan işlerde dola- tırlar, Sakin, utangaç, çekingen kor MAK, düşünceli ve başkalarına saygı teren tip, gürültücü, atak, farfara * Kösterişi seven tipten çok daha ça- ik çıldırır, yahut sarhoş olabilir.,, — Yukarıda yazdıklarımızm — hepsi Ormal ve anormal akıllar hakkında Yapılmakta olan incelemelerin verdik *Tİ en son neticelerdir. Darvinin tekâmül mazariyesini Sk daha evvelinden kestirecek kadar ni bir zekâya malik olan büvük Al NM şairi Goethe çılgınlık izleri gös- Tmiş ve bu, yedi senelik bir devre i- Sin devam etmişti, Buna benzer diğer alar da Benvenuto Çellini ile meş» tt İniriliz şairi Waleuvirghtin başla- ha gelmiştir. Bu İngiliz şairi ayni zamanda res 'mdı, Nefis eserler otoplamakla da Krea bir şöhret kazanmıştır. Günün rinde yaşama tarzını büsbütün de- Hştirdi. önce yeis keder | içinde bu Palmeş bir münzevi hayatı o vaşarken “denbire züppeleşti. Nihayet bu a Amin müthiş dolandırıcılıklar yaptı Ye bir kaç kişiyi zehirlediği merda- Ni Sıktı, Kurbanları arasında İngilte ie Rüzelliği ile şöhret kazarmış y'dizi Helen Aberkrambi de vardı. 1 cinayeti yüzüne vurulduğu zanan, suzlarını silkerek hı — Ne yapayım; baldırları çok şiş- Andı! dedi. “ins * T Deliler mevcut olmıyan şeyleri) Türler ve işitirler, nitekim akıllılar yledir, Akıllılar eşya ve hâi'se- vİdukları gibi değil, fakat nasıl Müsi lâzımsa yahut nasıl istiyorlar- * Öyle görüp işitirler. Akıl hastalık- ı Mütehassıslarından doktor Kat- “ya, Tadaki farkı “hülya, “kuruntu. ui, olarak ayırmaktadır. tesi, ülya insanın tavır ve hareketine ii,» *den ve hakikatte var olmıyan ım İnançlardır. hiz, İse sadece bâtıl ve #yi, ektir, Meseli mevcut olm san tu, X Körüp işitmek gibi. “Kurun- 3 gelince, bu da yalnız duyrulâ Takyç ettiği şeylere o münhasırdır; yanlış Kuly, ehimden şu farkı vardir ki duy ley, rafından yalnız hissedilmek- Ni T ortalıkta bir sey mevcu'fur kin “İYalarla vehimler arasmda Kes “ehir Müdlut çizmek zordur. - Çünkü "evk, , TİN ekserisi onları o faaliyete) Vekyş ” bir seylere istinat ederler. Aa çe Körükleyen sebep kulakta, ya- Yele “€ mevcut bir takım ruhi se takın * YeYA dısarıdan gelen cılız tie lab örünüş ve kokuların tesi- N Me * Meyer çılgınlığı günlerinde Matmazel Palet Burbail bir tö- rende Jandark rolü oynadıktan sonra kendinin bizzat Jandark olduğu düşüncesine o kadar ka- pıldı ki nihayet çıldırdı.. , HABER — Akşam postası ÇILDIRMAK En fazla kimlerin başında “dolaşan bir tehlikedir? toru olmak için bütün servetini harcadıktan sor» ra tımarhaneye giden Flor İnter- çerado.. Bütün servetini tuhaf tuhaf işlerde harcıyan milyoner dul G. F. Bake> ailesi vasiyetnamesini bozdurmak için boş yere mahkemeye müracaat etmiş, hâkim de onun deliliğini evinin çiçek bahçesinde soluk b'r ta- kım ruhların ( fısıldaştığını görür yahud da “ölü gecenin dalgaları ara- sından çikan ölmüş arkadaşlarının se vinç bağrışlarile kahkahaları. işitir i, Burada maddi duyguların esusın- da şairin gördüm yahut işittim san- dığı bir takım hülyalar vardır ki bun- lara hülyadan ziyade vehim denebilir, Büyük Alman (o musikişinası Şu- mann musiki ilhhamlarını meleklerin seslerinden aldığını, hattâ o Şuhertle Mendelssohunun kendisine öteki dün yadan ilhamlar gönderdiklerini irdi- a edip durmuştu. Bu üstat bütün «ün masanın başında oturur, gözlerini bir noktaya diker ve İşitilmez seslere ku- lak verirdi. Bu misalde görüldüğü gibi ekseri-| ya kuruntu ile vehim ayni zamanda olur. Vehim umumiyetle delilere mah- sus olmakla beraber akıllılardan bir çoğunun da kendilerine mahsus bir iki vehmi vardır. Hakikatin yanlış bir resmini gözü müzlin önüne getirmek esasınde hep biribirimize benzeriz, Delilerin kurun tusuna sebep olan ayni (o mekarizme akıllıların da hülyalarını harekete ge-| tirir, kabul etmemiştir. Meselâ bir arkadaşımızın o netede İse gelmesini bekliyoruz. Birdenbire onun tanıdık sesini kapıda birisile konuşurken işitiyoruz, arkasından da ayak sesleri kulağımıza Yarır, Halbu ki orada kimse yoktur, sadece iki ya- bancı sokakta konuşmaktadır. Ümitle beklemekte olmaklığımız bizi aldat.| mıştır , Delikanlının biri, randevu vermis olduğu bir yerde sevgilisini — bekler, Sevgilisinin gerçekten o gelmesinl'en €vvel belki on defa hayalini görür. Okuduğunuz bir iki satır yanda! belki bir kaç tertip hatası vardır, fa-| kat siz onların farkına bile varmaksı. | zın geçip gidersiniz. Çünkü umduğunu zu okumaktasınız. Ve yanlış dizilmiş! kelimeler size doğru görünür. | * Ispanya kralı birinci Filipin ka rısı Joanna, kocasını o kadar çok se- viyordu k müne bir türlü inanmak istemedi, daha doğrusu böyle hir dü. sünceye tahammül edemedi. - İşte bu nun İçin onun sadece tabut ic'nde uyu makta olduğu ve günün birinde uya- nacağı İnancını kendine telkin o etti, Senelerce müddetle tabutun başımda; ispanya Kraliçes si Joanna, kocur sı Birinci Filibin ölmemiş olduğu na ve günün bi- rinde uyanacağı. na kendini inan dırdığı için sene- lerce ölünün ta- butu başında bek İedi. Kendini als datarak vehme kapılmanın işte size tarihi bir misali. Kraliçeyi burada gecele. yin tabut basın « da < Beklerken görüyorsunuz. — Bütün gün tele fonlara cevap ve ren, 'ziyaretsile- re öz alara ğa uğraşan, bir taraftan da pat- ronun çaldığı zil lere koşan husus si kâtip, gece yatağına girmeden evvel mevcut olmıyan bir tokım sesler işitir, acaip şekiller görür. vehimler sürüp giderse bekledi ve bütün maliyetini de kendi- sile birlikte bekletti. Bu hiç şüphesiz bir delilikti, fakat sarayına Filipin yaşamakta olduğunü | söyleyip de buna kendisi inanmasıy- dı sadece ekzantriklik yapmış olurdu. * İşten bunalan bir iş adamı, yahut) bütün gün telefonlara cevap © veren.| ziyaretçilere söz anlatmağa eee bir taraftan da patronun çaldıği zille- re koşan hususi kâtip gece vatağına girmeden evvel mevcut olmıyan bir takım sesler işitir, acaip bir otakım! telefon şekilleri gözlerinin (önünde büyür. Bunlar yorgun zihninin icat ettiği bir takım vehimlerdir., Jandarkın duyduğu sesler, gördü- ğü şeyler ne olursa olsun bu kızı de li demekten başka çare yoktur. Nite- kim geçenlerde Fransada yapılmakta olan bir törende matmazel o Paywlette Burlail, Jandarkın rolünü oynamış ve bu gösterişe kendini o kadar can ve gönülden vermişti ki işin sonunda kendisinin Jandark olduğunu iddia etmişti, Kızcağızın bu vehmini geçir- mek için aylaren uğraşıldı. Filipinin en zengin adamı Flor İntercerado kendisini Tlo-Tlo © vilâye- tine imparator yaptırmak için hütür servetini harcadı. Muvaffak olsaydı akıllı kalacaktı, fakat günün birinde kendini gercekten (İmparator olmus zannedince timarhaneyi hovladı! * Daktor, hususi bir hastasının ye lip de kendisile gösterişli bir biçimde ve bütün farfaralığını takmarak to- kalaştığını görünce onun “Megnloma- ni,, denilen ve bir nevi delilikten başka bir şey olmıyan hasta tutulmakta olduğunu bilir, Bunlar büyüklük tas- Yorgun zihninin icat ettiği adamcağız çıldırabilir... bu layan her şeyi mübalâğalı bir surette büyüten sakat zihinlerdir. Eğer hasta elini şöyle (o uzatır ve sıkmazsa onda “Melankoli, istidadı arar, Ruhun kederli ve hüzünlü bir hali olan bu istidat da bir çeşit dell liktir. Goethe gibi bazı hastalar vardır ki bu iki halin birinden ötekine atlar durur, Kederli hal müzmindir ve hayatın bü tün neşesini süpürüp götürür, Bu-ada içki muvakkat bir zaman için bütün tasa ve üzüntüleri atar ve Melân?olik hastaya “adam sen de!,, dedirtir. Büyük Alman şairi Jokaun Wolfgang Goethe'nin dehası ile delilik arasındaki mesafe kıl kadar ince idi,