121 — Los: — Bunların taptıkları yıldız, bizim 124 — İvanoviç şikâyet etti: — Ben Allah olmaktan, ve örümcek yemekten bık- tm. dünyadır 122 — Merihliler kendilerini Allah samdıkların- dan dizleri östünde onlara yemek getiriyorlar. belirdi. 166 PARDAYANIN ÖLUMU : — ——— — Oh, burası bir otel olmuş olsa.. diye mırıldanarık korku ve sıkıntıdan terlemiş olduğu halde dişlerini sıktı. Kuvvetli bir şimşek çakarak soka- ğı aydınlattı, Lora kapımın o üzerinde sallanan bir levha gördü. Bu levha, bir masa başında içki içen ve konuşan iki Arabı gösteriyordu, — Burası bir meyhane imiş! diye homurdandı ve kapıya doğru yürüdü. Bu anda iki kuvvetli kol kendisini yâkulıyarak yolun üzerine devirdi. Bir el de bağırmaması için ağzını kapat- muş. Lora ihtiyar olmakla beraber güç- Ti kuvvetliydi. Şiddetle gerildi bir sarhoş sesi ; — Şeytan karı! Ne kadar da pa- tırdı ediyor, İndir ellerini. İşte ku- durmuş bir kocakarı! diye hiddetle mırıldandı. Yatiyar kadın ağrı tıkıyan eli »- sırdi, Bu el çekildi Lora ise: — İmdat, imdat! devriye, katil var! diye havkırmağa (başladı. Sen sözü boğazında kaldı. Ağzından çeki- Jen el boynunu siki sıkı yakaladı ve bu yavaşça sıkmağa başladı, Kocakarı birkaç saniye tepindi. Gözleri yerin- den fırladı. Yeniden bir şimşek çaka- rak bu manzarayı aydınlattı. O vakit #wra korkunç bir haydudun yüzünün ü- zerine eğilmiş olduğunu gördü, Hay- dut hâlâ boğazını sıkıyordu. Birdenbire kocakarı hareketsiz ka- larak bası omuzlarının üzerine düştü. Tırnakları camara gömüldü. Artık öl- müştü, Haydut çantayı almca bir iel Şimşekler siyah gökü aydmlattığı yi- bi onun karanlık yüzünde de bir gü-| Tümseme belirdi, Hemen Loranm cest- dini bir duvar kenarına yatırarak İs-| tavroz çıkarıp çabucak hir dua okudu. — Karı geberdi, Ben de artik zen- gin oldum, Şimdi “konuşan iki ölü, meyhanesine gireyim, oAÂh, ah! İşte ebediyyen susacak olan bir ölü! sözle. rini homurdandı. Kendisi çok duygusuz ve okuduğu ğu dua İle vicdan azabından kurtul. muş olmakla beraber haydut, kapıl- dığı bir korkuya o düşmekten kendi- sini alamamıştı. Cesedi, sokağın ortasmdan akan sudan islanmasın diye bir duvarm kenarma yerleştirdi. — Ama tuhaf, daha bu sabah &pn derece fakirdim, Şimdiyse zenginim, Zengin olmağı ne kadar istiyordum. Çantada kırk bin lira var. Ne kadar seviniyorum, Hakikaten bu Jurk bin lira acaba bu çantada mı? Bununla beraber öldürdüğüm insanlar galiba on altıyı buluyor.. Evet, para ile adam öldürmek sanatine başladığım günden beri tam on altı kişi öldürdüm, Adam sende., Ben öldürüyor ve karşılığı alıyorum. Ötesi neme lâzım! diye dü- Şündü. Haydut titredi. Belki de vicdanın- da bir korku duygusu uyanmıştı, Canilerde görülen müthiş bir me- rak veya kadının tamamen ölüp ölme- diği; nlamak İsteği ile kurbanını son kere görmek için yeniden bir şimşe. ğin çakması bekliyerek söylenmesi- ne devam etti. n — Bu sabah kulübeme bir adamin girdiğini gördüm.. Yüzünü örtmüştü. Fakat ben Pariste herkesi (tanırım. Kraliçenin Kora mineccimi, kendisini tanitmak istemiyordu. Pekâlâ! Ne gördüm, ne de tanıdım. o Monsenyör Rüjjiyeri, benim sanatimde herşey gizli kalır. Müneccim bana: yorlardı. gördüler, fi MT e 123 — Ve onlarin önünde kurbanlar kesip yakı- PARDAYANIN ÖLÜMÜ 1617 — Bir kocakarıyı öldürmek için; sanın alanda dizlerinin üzerine koy- ne istersin? diye sordu. — Otuz lira çok değildir. dedim. — İşte sana otuz lira! TAhaş s0- kağına giderek Traverson o sokağınm köşesinde duracaksın. Tam orada ye- şil kapdı bir ev vardır. Sant - sekize doğru bir kocakarı buradan çıkucâk- tır, Sen onu takip edeceksin. © Fakat vurmak için onun evden uzaklaşması» mi bekliyeceksin! Anladın değil mi? — Anladım... — Şimdi sözlerimi iyi dimle. Eğer bu dediklerimi yapmaz . veyahut ko- cakarıyı iyice öldürmezsen bilmiş ol ki asılacaksın. Yavrum, sen bizce ma. Tüm bir siması ve gözümüzden uzak! değilsin. k — Emin olunuz Ki monsenyör ka- dın tamamen ölecektir. -— Öyleyse dinle, Onn öldürmek. Je kazanacağın otuz lira değildir, Ko- cakarmın üzerinde en az kırk bin lira var ki o da senindir. Serseri cesedi yokladı. — Çoktan soğumuş! Kırk bin Kira bu sözleri duyunda tahta o iskemley: oturdum. Misafirim gitti, Ne uzun bir gün! Bir türlü akşam olmıyordu. Ni. hayet n da geldi, Kocakarı yeşi) kapılı evden çıktı. Kendisini takip ettim ve işte geberdi. Kırk bin lira da benim oldu. Bu sırada bir şimşek çakarak ko- cakarınn burusmus yüzünü aydınlat tr. Serseri ayağa kalktı. — Monsenyör Rüğüyeri; “bu ölü arlık dirilemez, Meyhaneye girmeli- yim. Çünkü susadım, Kapıyı parolalı bir şekilde çaldı. Kapi açıldı. Serseri içreiye. girip ka- salık bir Köşeye olurdu. Çantayı ma- âr muşta, vaş yuvaş çantayı açarak elini içeriye daldırdı, Paraları aradı. Par- maklarıma arasına taşlar geldi. —.âlö, kırk bin Tira burada. Ne- kadar zenginim... Eğer çantadaki servetin ası) mik- tarımı bilmiş olsaydı acaba ne yapar. Bu bize lâzım değil. Bu uğursuz hayal bir ân görünerek vakamızın için de tekrâr kaybolnyor. o Kennisini bir daha görüp görmiyeceğimizi bilmiyo- ruz Ondan sırf Katerin dö Mediçinin ne kadar gaddar ve alçak hir kadn olduğunu anlatmak için bahsettik. Serseri birkaç şişe şarap yuvarla- drktan sonra borcunu verip defoldu, gitti. Onun ne oldağunu bilmiyoruz ve bunu okuyucularımızın odüşüncesize bırakıyoruz. Fakat mademki bir kere “Konu- şan iki ölü, meyhanesine girdik, et- rafa bir göz “gezdirelim. o Katunun “Büyük sâalon,, dediği burada bir çok adamlar vardı. Bununla beraber" ek- seriyeti kadınlar teşkil ediyorlardı. Katu mübalâğayı çok severdi. Me- selâ bu “Büyük salon,, oldukça vardı. İçinde ancak beş masa (o bulunuyor” du, Her masada serseri, fahişe, ipten * Kazıktan kurtulmuş adamlar oturuyor Vardı ki buninr da meyhamenin miş- terileriydi. “Konuşan iki ölü, meyhanesine gündüzleri erin halliler, askerler, ta- lebeler devam ettikleri halde geceleri burası hakiki bir haydut yatağı olu- yordu. Katu eski dostlarını kabul et- memeğe cesaret edemiyordu. ii